Eğlence Sektöründe Rekabetin Sonu Mu Geliyor?

Netflix'in Warner Bros Discovery'i satın alması büyük yankı uyandırdı

Takvimler 1997 yılını gösteriyor. O sıralar 37 yaşında olan Reed Hastings, Apollo 13’ü izlemeye karar vermiş. Ve tek seçeneği olan Blockbuster’a doğru yola çıkıyor.

Hastings, kaseti alıp eve döndüğünde pek çoklarının yaşadığı gibi kaseti iade etmeyi unutuyor. Blockbuster’a ödediği 40 dolarlık gecikme cezası ise, bugün dünyanın en köklü stüdyolarından birini satın alan Netflix’in kurulmasının önünü açıyor.

Netflix, 1999 yılında sadece DVD kiralama hizmeti veren bir şirket iken bundan tam 8 sene sonra bir streaming devine dönüşecekti. Tabii bundan ne Hastings’in ne kurucu ortak Marc Randolph’un ne de Blockbuster’ın haberi vardı.

Streaming genişlemesi, sadece Netflix’in değil bizim de temel eğlence anlayışımızı tepeden tırnağa değiştirdi. Hayatımıza “binge-watch” gibi terimler girerken dijital dünyanın artık televizyon ve sinemanın yerini alacağına dair hislerimiz de güçlenmişti. Sadece bu da değil, “Netflix Originals” tanımı da House of Cards dizisiyle birlikte hayatımıza girdi.

Hollywood ve TV dünyası ile ilgili bildiğimiz her şeyi tepeden tırnağa değiştiren bir “asi çocuk” olan Netflix, bugün eğlence sektörünün en köklü stüdyolarından birini resmen bünyesine kattı. Asi çocuk, artık sektörün dizginlerini elinde tutacak.

Rekabet İyidir

Son yıllarda eğlence sektöründe adını koyamadığımız bir konsolidasyon var. Bir tarafta doğulu Suudi Arabistan ve Çin gibi dev ülkeler, diğer kanatta Batılı teknoloji devleri Netflix, Microsoft ve Apple. Her kanat da mümkün olduğunca agresif şekilde genişlemeye kararlı. Ve bunların hepsi, Disney’in Fox’u satın alması ile birlikte başlamıştı.

Netflix’in “streaming” işinde tabiri caizse kasasını doldurduğunu gören büyük şirketler, bu işe girmeye karar verdi. Örneğin Amazon MGM’i satın alarak kütüphanesini genişletmişti. Hatta Warner Bros Discovery de 2022 yılında tam da bu amaçla kuruldu. İki kanat HBO’nun “kaliteli kütüphanesi” ve Discovery’nin “bağımlılık yapan içeriklerini” tek potada eritmeyi amaçlıyordu. Max isimli platform da bu dönemde kuruldu.

İşte bu döneme ecnebiler “Streaming Wars” adını veriyor. Her platform kendi özel içerikleri ile daha fazla izleyici çekmeye çalışırken, rekabetin artması kalitenin de yükselmesine olanak sağlıyordu. Öyle ki bir dönemler üst üste hit film ve TV dizilerini farklı platformlarda görmeye başlamıştık. Dedim ya, rekabet iyidir.

Lakin bu çağ, Netflix’in 72 milyar dolar karşılığında Warner Bros Discovery’i alması ile son bulacak. Artık konsolidasyon ve birleşme çağındayız. Kısacası Netflix eldivenlerini çıkartarak meselenin artık abone kazanmak olmadığını, sadece ve sadece rakiplerini ortadan kaldırmak olduğunu resmen beyan etmiş oldu.

Serbest Piyasa

Konsolidasyon rüzgarları sadece Hollywood tepelerinde esmiyor; oyun dünyasının kaleleri de birer birer el değiştiriyor. Electronic Arts, bir Suudi Arabistan fonuna 55 milyar dolar karşılığı satılmış durumda. Bu iki satın alımın arkasında farklı sebepler olsa da, sektördeki “taraf konsolidasyonunu” net bir şekilde gösterir nitelikte.

EA satışı, sermayenin el değiştirmesine neden olacak. Suudi Arabistan’ın yıllardır yapmaya çalıştığı “ellerini temizleme” operasyonu için yakıt görevi üstlenecek bu değişim, gelecekte EA’in alacağı kararları elbette etkileyecektir. Bu hem biz oyuncuların hem de EA stüdyolarında çalışan pek çok geliştiricinin yaşamını değiştirecek. Ama unutmayın, EA’e bu tavrından ötürü sırt çevirebilir ve diğer seçenekleri değerlendirebilirsiniz.

Şimdi, hayatınız boyunca severek oynadığınız tüm oyunların haklarının EA tarafından satın alındığını düşünün. Sektör tam olarak böyle bir değişimin içinde.

Nobel Ekonomi Ödüllü serbest piyasa savunucusu Milton Friedman, tüketiciyi satıcının “sömürüsünden” korumanın en yetkili yolunun rekabet olduğunu söyler. Rekabet yalnızca şirketler için değil, tüketiciler için de büyük önem arz ediyor.

Netflix’in WB satın alımı “sermayenin el değiştirmesi” değil, kültürel bir mirasın 1999 yılında kurulan bir teknoloji şirketi tarafından asimile edilmesi anlamını taşıyor. Yani streaming sektörü hızla monopol olma yolunda emin adımlar atıyor.

Netflix, yalnızca WB’u satın almayacak. Warner Bros’un neredeyse 100 senedir topladığı tüm kütüphanesi, IP’leri (Harry Potter, Batman, LOTR, DC Comics gibi) ve içerikleri Netflix’e geçmiş olacak.

Var Mı Yeni Projeler?

Bu satın alım, hayatımızı ciddi oranda etkileyecek. En başta da cebimizi…

Takdir edersiniz ki bundan böyle sevdiğiniz şeyleri izlemek için “mecburen” Netflix kullanmak zorunda kalacaksınız. Bu da Netflix’in abonelik ücretlerini istediği şekil ve biçimde revize edebileceği anlamına geliyor. Yani buna tepki göstermek için artık çok geç.

Tabii bu etkiyi sadece “izleyici” tarafından görmemek gerek. Genç ve yetenekli yönetmenlerin de çalabileceği kapı sayısı ciddi oranda düşmüş olacak. Bu da sektörün uzun bir süredir tartıştığı tekelleşme sorununu körükleyecek ve belki de yaratıcı pek çok projenin önü kapanacak.

Bir diğer problem de değer verdiğimiz IP’lerin (LOTR, Batman vs.) Netflix’in son dönemdeki hayal kırıklığı yaratan projeler arasına katılması. Bu dev isimler, Netflix’in hızlı tüketim algoritmasına kurban gitmesine ve birbirine benzeyen tonlarca projenin ortaya çıkmasına neden olabilir.

Fakat asıl problem izleme anlayışımızın değişmesi olacak. Eskiden ne izleyeceğimize kendimiz karar verirken, şimdi Netflix’in kendi algoritması tüm dünyanın ne izleyip neyi seveceğine karar vermeye başlayacak.

Eğlence Sektörünün Son Savaşı

İlerleyen günlerde bu ve buna benzer satın alım işlerinin devam edeceğine inanıyorum. Hatta en yakın aday Ubisoft gibi görünüyor. Tencent’in Ubisoft’u satın alması ile birlikte doğu bloğu bir stüdyo daha kazanmış olacak. Eğlence sektörü ise dev bir savaşın içerisine sürüklenmeye devam edecek.

Bakalım sırada kim var?

YORUMLAR
Atlas Estrella
8 Aralık 2025 11:56

Düşük bütçeli bağımsız filmleri asla yok edemeyecekler. Cannes Film Festivali, Venedik Film Festivali vesaire, gerçek sinemanın kalbinin attığı yerler olmaya devam edecek. Netflix'e para yedirtmek istemeyen benim gibi açıkgözler (ve fakirler) de torrente devam edecek. A24 gibi bağımsız film şirketlerinin sinemanın ruhuna ihanet etmeyeceğine yönelik inancımız devam edecek. Ortalıkta kara bulutlar dönüyor olsa da umudumuzu yitirmeyeceğiz...

Parolamı Unuttum