"Bu yazı daha önce Oyungezer Dergisi'nde yayımlanmıştır."
Son dönemde Spartacus dizisiyle gaza gelen gençliğin, özellikle ilgisini çekeceğini düşündüğümüz Ryse'da bu sefer “kötülerin” tarafında Roma ordusunun lejyon komutanlarından biri olan Marius Titus'u yönetiyor olacağız. Oyunun amacı birbiri ardına gelen devasa savaşlar ve çatışmalar arasında Roma'nın yükselişini anlatmak değil. Aksine Marius'u çocukluğundan başlayarak yönetecek ve onun Roma ordusunda şanlı bir general olma yolunda ilerleyişini göreceğiz. Cevat Yerli'ye sorduğumuz sorulardan biri de Roma ve Marius arasında bir ihanetin döneceği mi yoksa Ryse sayesinde Roma'nın iyi yönünü mü göreceğimizdi. Bu konuda herhangi bir cevap alamasak da Ryse'ın durumu ve tarzı hakkında bolca bilgiyi Crytek ekibinden kapma şansı yakaladık.
Ryse ilk olarak Xbox One sunumunda gösterildi ve o ana kadar Xbox One'ın Playstation 4'e karşı zayıf kalabileceği konusunda şüpheleri olan oyuncuların yüreğine bir avuç su serpti diyebiliriz. Crysis 3 ile bir kez daha kendini kanıtlayan grafik motoru Cryengine yine harikalar yaratıyordu. Marius biraz sonra başlayacak sahil çıkarması öncesi, birliklerine sesleniyor onları yüreklendiriyor ve muhtemelen saniyeler içinde denizi kırmızıya boyayacak kan banyosuna karşı onları hazırlıyordu. Marius başlta olmak üzere modellerin detay seviyesi gerçekten inanılmaz durumda. Bunun buz dağının görünen yüzü olduğunu gemilerin karaya vurmasıyla daha iyi anlıyorsunuz. Aynı Marius gibi zırhlarındaki çiziklere kadar detaylandırılmış birliklerin teker teker sahile inip barbarların üzerine yürüyüşünü heyecanla izliyorduk, ki o noktadan sonra Marius Titus, gladius'uyla yapabildiklerini sergilemeye başladı.

Ryse'ın dövüş sistemi oynanışı izleyen oyunculara biraz yanlış fikir vermiş olmasına rağmen, özünde dövüş sisteminde oyuncuları fazlasıyla serbest bırakan bir oyun. Cevat Yerli dövüş sisteminin oynanışta gözüktüğünden çok daha derin olduğundan ve bitirici vuruşların sadece doğru zamanda doğru tuşlara basmaktan ibaret olmadığından ısrarla belirtti. Oyun bazı noktalarda farklı rotalar ve çözümler sunsa da, özünde oldukça çizgisel ve ana hikayeye bağlı ilerliyor. Cevat Yerli Crytek olarak oyuncuya serbestlik hissini çatışmalarda vermeye çalıştıklarını anlattı; Hasımlarınıza yeterince hasar verdiğinizde ortaya çıkan doğru zamanda doğru tuşlara basmaya dayalı sistem (Quick Time Events - QTE) özünde bir mini oyun. E3 gösteriminde sınırlı animasyonlar (Marius çoğu bitirme hareketinde düşmanlarının boynuna kılıcını geçiriyordu) olmasına rağmen, oyunun son halinde 100 bitirme hareketi olacağından bahsediliyor.
Cevat Yerli'nin anlattığı kadarıyla, oyun anında normal dövüşüp düşmanınıza yeterince hasar verdikten sonra bitirme hareketlerini düzgün yaparsak, sağlıktan deneyim puanına çeşitli konularda ödüllendirileceğiz. Oyunun oynanan zorluk seviyesinde basılması gereken tuşlar ekranda belirse de daha zor modlarda oyuncu hangi tuşa basması gerektiğini de göremeyecek. Yakalanmak istenen hava Spartacus dizisinde karakterler kılıçlarını hızla birbirine çarparken, öldürücü vuruşların yavaş çekimle sunulmasına benziyor. E3 2013'de oynanabilir olarak karşımızda olan Ryse'dan ne yalan söyleyelim, Cevap Yerli'nin söylediği gibi bir serbestlik hissedemedik ancak eleştirilerin de etkisiyle çıkışına kadar olan süre içerisinde bazı şeyler değişebilir.

KOMUTANIM TAŞ ATIYORLAR
Marius Titus'un sadece bir savaşçı değil aynı zamanda usta bir kumandan olduğunu sahil biraz temizlenince anlamaya başlıyoruz. Kahramanımız hızlıca çevresine adamlarını topluyor, ve okçu birliklerinin olduğu barikata doğru ilerlemeye başlıyorlar. Romanın kalkalanlarını kapatarak oklardan korunduğu ünlü Kaplumbağa (Tetsudo) Formasyonunu da ilk kez burada görüyoruz. Okçular oklarını hazırlarken ilerliyor ve atış öncesinde tekrar kapanıyoruz. Birlikler yeterince yakına geldiğindeyse geriye sadece mızraklarla işlerini bitirmek kalıyor. Bu noktadan sonraysa oyunun muhteşem potansiyelini görüyoruz. Küçük bir barbar birliğine karşı yapılan çıkarma bile bizi bu kadar heyecanlandırıyorsa, Marius Titus'un rütbe olarak iyice yükseldiği ilerleyen bölümlerde ortaya çıkacak kalabalık çatışmaların varlığı bile bizi heyecalandırmaya yetti.
Ryse: Son of Rome'un Xbox One'ın çıkış oyunlarından biri olması, Xbox One'ın bütün özelliklerinden faydalanması anlamına da geliyor. Smartglass destekli tabletlerden oyunu oynayan arkadaşlarınızın durumuna bakabilecek, kendi özelliklerinizi onlarınkiyle karşılaştırabilecek ve isterseniz belirli konularda karşılıklı olarak rekabete girebileceksiniz. Aynı şekilde takıldığınız noktaları, arkadaş listenizin yayınladığı videolara bakarak geçmek, veya doğrudan videolar yükleyerek hava atma durumunuz var. Özünde bir Kinect oyunu olan Ryse'ın artık Kinect ile pek alakası yok. Titus ile tümeninizi yönetirken, tuşları kullanmak yerine sesli komutları da kullanabiliyorsunuz. Xbox 360 döneminde de bu özelliği kullanan çok sayıda oyun olmasına rağmen, bu tarz yenilikler kolay kolay eski alışkanlıkların yerini alamıyor. Yine de Ryse'ın konsolun bütün olanaklarını kullanmaya çalışması hoş bir durum elbette.

Bu noktadan bakarsak Ryse, pek çok yönden Crysis'i andırıyor. Görsel olarak son derece başarılı olmasının yanısıra, sıradışı ve özgün elementleri kullanmasına rağmen, yapım içinde bulunan küçük eksiklikler ve aksaklıklar sunduğu eğlenceli deneyimin önüne geçiyor. Bu yine de Ryse'ın gerek Crytek gerekse de Microsoft için son derece önemli bir oyun olduğu gerçeğini değiştirmiyor. Crytek için Ryse belki Crysis'in gerisinde kalan bir yan proje olarak hayat bulmuş olsa da, son dönemde değişen şartlar oyunu çok daha önemli hale getirdi. Crysis'in popülerliğini fazlasıyla kaybetmeye başladığı bu günlerde, Crytek'in ve Microsoft'un elinde God of War'a rakip olabilecek bir aksiyon serisi tutuyor oluşu son derece önemli. Hatırlarsanız Gears of War Xbox 360'ın ilk döneminde ortaya çıkıp, Xbox 360'la beraber kemikleşmiş serilerden biri haline gelmişti.Biraz düzenleme ve değişikliklerden sonra Ryse'ın da Xbox One için benzer bir pozisyona gelmemesi için ortada hiç bir neden yok.















