Wasteland 3'ün Kapalı Betası Yarın Başlıyor

Kıyamet simülasyonu

Wasteland 3'ün normalde Mart ayı içerisinde yayınlanması planlanıyordu ama bildiğiniz gibi o da erteleme gören oyunlardan biri oldu ve çıkışı 19 Mayıs tarihine ertelendi.

inXile Entertainment'ın cidden merakla beklediğimiz bu yeni rol yapma oyunu, bu ay içerisinde kapalı beta sürecine girecek. Ancak adı üstünde 'kapalı' beta ve bu betaya yeni olarak sadece oyuna Kickstarter üzerinden 25 dolar veya üzeri bağış yapan oyuncular katılabilecek. Bu kritere uyan oyunculara geliştiriciden gelen e-postada Steam'de kullanabilecekleri kod bulunacak. 'Yeni olarak' dedim, çünkü eğer Wasteland 3'ün alfasına katıldıysanız, bu betaya da katılabileceksiniz. Yine de kısıtlı bir grupla test edilecek yani oyun.

Betanın başlama saati 17 Mart Salı günü Türkiye saatiyle 19:00 olarak belirlenmiş. Eğer oyunun alfasına katıldıysanız ek bir kod girmenize gerek olmayacak, oyununuz güncelleme alarak betaya hazır olmalı. Ben de bir bakacağım bakalım neler değişmiş, sonuçta oyunun çıkmasına şunun şurasında sadece iki aylık bir süre kaldı.

Siz de sosyal karantina yüzünden eve kapandıysanız ve betaya erişim hakkınız varsa 'çorak topraklar' nasıl oluyor, şimdiden test edebilirsiniz.

YORUMLAR

16 - 22 Mart Haftasında Çıkacak Oyunlar

DOOM haftası

16 - 22 Mart Haftasında Çıkacak Oyunlar

Malum sebeplerden dolayı çoğumuzun evlere kapandığımız bu dönemde bizi meşgul edecek kaliteli oyunların sayısının artması çok güzel bir şey. Geçtiğimiz hafta Ori and the Will of the Wisps ve Nioh 2 gibi iki önemli oyun çıkış yapmıştı, bu hafta ise listemizde yine dev bir isim mevcut.

Elbette bu isim hepinizin de çok iyi bildiği gibi DOOM Eternal. Nihayet önümüzdeki günlerde o uzun zamandır beklediğimiz iblis katliamına girişebileceğiz. DOOM Eternal ile birlikte DOOM 64 de ilk kez Nintendo 64 dışındaki platformlardaki oyuncularla buluşacak.

Yine Switch sahiplerinin heyecanla beklediği Animal Crossing: New Horizons da DOOM ile aynı gün mağazalardaki yerini almış olacak.

Bu hafta çıkacak oyunların tam listesi ve tarihleri şu şekilde:

  • Overpass (PS4, Xbox One) - 17 Mart
  • Kamiko (PS4) - 17 Mart
  • La-Mulana 1 & 2 (PS4, Switch) - 17 Mart
  • R.B.I. Baseball 20 (PS4, Xbox One) - 17 Mart
  • MLB The Show 20 (PS4) - 17 Mart
  • Kingdom Hearts All-In-One Package (PS4) - 17 Mart
  • Explosive Jake (PS4, Xbox One) - 18 Mart
  • TT Isle of Man: Ride on the Edge 2 (PC, PS4) - 19 Mart
  • DOOM Eternal (PC, PS4, Xbox One) - 20 Mart
  • DOOM 64 (PC, PS4, Xbox One, Switch) - 20 Mart
  • Animal Crossing: New Horizons (Switch) - 20 Mart

Call of Duty: Warzone - İzlenim

Battle royale'in zirvesi karışıyor

Call of Duty: Warzone - İzlenim

Battle royale türü uzun süredir aramızda. İstatistikler türe olan talebin düşüş yaşadığına işaret ediyor olsa da bu durum daha fazla BR oyununun etrafımızı sarmasına engel değil. Warzone da kaçınılmaz olarak bu kervana katılan oyunlar arasında.

Aslına bakarsanız bu durum Call of Duty serisi için yeni değil. Black Ops 4 ile birlikte hayatımıza giren Blackout modu, CoD tarihine geçen ilk resmi battle royale olmayı başarmıştı. Şahsen bir CoD tutkunu olsam da Black Ops serisinin rüzgarına kapılma fırsatım olmadı zira senaryolarını oynadığım oyunların çevrimiçi modlarının bana hitap etmediğini fark etmem uzun sürmemişti. Fakat Blackout’u deneyimlediğimde CoD mekaniklerinin aslında battle royale türü için oldukça eğlenceli olduğunu fark etmiştim. Bu yüzden Modern Warfare’e gelecek bir BR modu için pusuda beklemeye başlamıştım.

Beklediğimiz gün geldiğinde çok oyunculu moduna yüzlerce saatimi gömdüğüm Modern Warfare’in Warzone moduna giriş yaptım. Peki sonuç? İşte orası biraz karışık…

Aslında yaşadığım hissiyatı Modern Warfare’in üzerine atmak istemiyorum. İncelemesini de yaptığım oyunu çok beğendiğimi defalarca söylemiştim. Klasikleşmiş CoD 4 tecrübesini iliklerime kadar yaşatan oyun, gün ortasında bile bir maç atıp çıkabileceğim kadar enjekte olmuştu bünyeme. Aynı mekanikleri kullanan Warzone’dan da benzer bir performans bekliyordum açıkçası. Fakat bu mod ağızımda henüz adını koyamadığım kekremsi bir tat bıraktı.

Silahım Şekil Önümden Çekil

Neyse… Konumuz henüz bu değil. Şahsi deneyimlere gelmeden önce gelin neymiş bu Warzone ona bakalım. Yaklaşık 150 kişinin Verdansk isimli haritaya atlaması ile başlıyor oyun. Battle royale türünün klasikleşmiş mekaniklerinin tamamı Warzone’un içerisinde de mevcut. Adım adım silah topluyor, gelişiyor ve daralan çemberde hayatta kalan son grubun içerisinde olmayı umut ediyorsunuz. Tabi iş CoD olduğunda pek çok değişik mekanik de karşımıza çıkıyor.

Örneğin loot mekaniği oldukça değiştirilmiş. Evet, her zaman olduğu gibi belirli bölgelerde silah ve zırh gibi eşyaları toplama imkanınız var. Fakat bu silahların tamamı attachment olmadan geldiği için çok sade kalıyorlar. Bu yüzden hedefiniz açabildiğiniz kadar kutu açarak farklı renk kodları ile belirlenmiş silahlara erişmek oluyor. Yani Destiny’deki “renkler nadirliği temsil etsin” sistemi Warzone’a da getirilmiş.

Bu ne demek oluyor diyenler için şöyle açıklayayım: farklı renkler ile belirlenmiş silahlar, renksiz kardeşlerine göre daha dolu oluyor. Yani kırmızı renktekilerde Red Dot, ACOG ya da benzeri görüş destekleri bulunurken, standart silahlarda sadece arpacıktan bakabiliyorsunuz. Silahların renk kodları da nadirliğe göre belirlendiğinden, sarı silahların en çok attachment’a sahip olanlar olduğunu anlayabiliyorsunuz. Yine de bu renk skalasının tepesindeki silahların “en iyileri” olduğu anlamına gelmiyor. Bu arada keşfettiğiniz silahların Modern Warfare’in kendi bünyesindeki “blueprint’ler” olduğunu hatırlatmakta fayda var.

Gulag Misafiri

Hepinizin bildiği gibi, öldükten sonra takım arkadaşlarınızın sizi kaldırması mekaniği hayatımıza Apex Legends ile girdi. Günümüzdeki pek çok battle royale oyunu gibi Warzone da bu tip bir sisteme adapte olmuş. Fakat oyuna, bu sistemi oldukça eğlenceli ve ilginç hale getirecek bir mekanik eklenmiş.

Oyun içerisinde ilk kez öldüğünüzde kollarınızdan tutan iki asker sizi Gulag adı verilen hapishane/işçi kamplarından birine atıyor. Bu ortamda hayatta kalmak için yapmanız gereken tek şey rakibinizi öldürmek. 1v1 savaşlar düzenlenen Gulag’ın içerisinde tamamen rastgele silahlar ile rakibinizi oyundan düşürmeye çalışıyorsunuz. Aslında Gulag, Modern Warfare’in Gunfight modunu andırıyor diyebiliriz. Buradan aldığınız galibiyet sizi tekrar haritanın üzerine atıveriyor.

Fakat oldu da Gulag’daki savaştan mağlup ayrıldınız. İşte tam burada Warzone’un “para” mekanikleri devreye girmeye başlıyor. Açtığınız her sandıktan ve haritanın her köşesinden çıkan bu paralar sayesinde istasyonlardan pek çok özellik açılabiliyor. Bu seçenekler arasında Gulag’da kaybeden ya da ikinci kez düşen takım arkadaşınızı kaldırma opsiyonu da bulunuyor.

Yine de bu istasyon sayesinde çeşitli killstreak ödülleri, perk’ler ve çok daha fazlasını açabiliyorsunuz. Örneğin arkadaşınızı kaldırmak yerine paranızı self-revive özelliğine harcayabilirsiniz. Bu sayede yere düştüğünüzde kendinizi kaldırabiliyorsunuz. Ve emin olun bu perk oyunun ilerleyen safhalarında çok işinize yarıyor. Hatta oyunun Plunder adı verilen ve sadece para toplamaya odaklı eğlenceli bir modu da bulunuyor.

Adalet Bunun Neresinde?

Oyunun Modern Warfare oyuncularına “haksız bir avantaj” sağladığı görüşüne katıldığımı da söylemek isterim. Özellikle Loadout Drop’lardan seçebileceğiniz sınıflarınız, perk’ler ile birlikte geldiği için yeni Warzone oyuncularına büyük problem yaratabiliyorsunuz. Tabi haritada 150 kişinin bulunuyor olması silahlarınızı da doğru seçmeniz gerektiği anlamına geliyor.

Bununla birlikte kullanabileceğiniz Field Upgrade’ler de sizleri bekliyor. MW’den tanıdığımız Dead Silence gibi özellikler burada kutulardan toplayabileceğiniz ve bir kere kullanabileceğiniz ekipmanlar haline getirilmiş.

Ping ya da işaretleme sistemi de Apex Legends’dakine oldukça benziyor. Ekipmanları ya da yerdeki silahları işaretleyebildiğiniz gibi, takım arkadaşlarınızdan mermi ya da zırh gibi destekler de isteyebiliyorsunuz. Bu durum iletişimi bir hayli kolaylaştırıyor.

Son Söz

Battle royale oyunlara epey zaman gömmüş biri olarak, türün en iyi örneklerinin bile yavaş yavaş tatsız gelmeye başladığını hissediyorum. Aslına bakarsanız Warzone, getirdiği ilginç yenilikler ile türe farklı bir bakış açısı getirmiş. Yine de hala temel Modern Warfare’in bana çok daha çekici geldiğini söylemeden edemeyeceğim. Tabi ki bu sadece benim görüşüm.

Dürüst olmak gerekirse Warzone; Modern Warfare’in iyi işleyen mekaniklerini, battle royale türüne getirilen yeni özellikler ile tek potada eritmeyi başarmış. Türün en iyisi olmasa da, iyi örneklerinden biri olduğu kesin. Eğer iyi bir takımınız varsa, Verdansk’ta eğlenceli saatler geçireceğinizi söyleyebilirim.

Sony, İki Silent Hill Oyunu Üzerinde Çalışıyor

Biri soft reboot, diğeriyse Silent Hills

Sony, İki Silent Hill Oyunu Üzerinde Çalışıyor

Rely on Horror sitesinin haberi, zaten bir süredir gündeme düşmüş olan Silent Hill söylentilerini bir kez daha ateşledi. Habere göre şu an bir değil, iki Silent Hill oyunu birden geliştiriliyor ve ikisinin de arkasında Sony ismini görüyoruz.

Bu oyunlardan ilki seriye soft reboot atacak bir Silent Hill oyunu ve işin başında da SIE Japan stüdyosu var. İşin en dikkat çekici yanı ise bu oyunun kadrosunda yer alan isimler, çünkü bunların bir çoğu Siren: Blood Curse'te de çalışmış ve sonrasında Sony'nin Japon stüdyosuna katılmış kişiler.

İlk üç oyunun yaratık tasarımlarını yapan Masahiro Ito, bu proje üzerinde çalışıyor. 1999 tarihli Silent Hill'in yönetmeni ve yazarı Keiichiro Toyama ve serinin ünlü bestecisi Akira Yamaoka da işin içinde. Bu ünlü üçlü seriye bu oyun sayesinde soft reboot atacaklar ve oyunun ismi de çok büyük ihtimalle Silent Hill olacak (aynı 2016 tarihli Doom'un ekstra bir isme sahip olmaması gibi). Bu proje üzerinde yaklaşık bir senedir çalışılıyor.

Söz konusu ikinci proje ise Hideo Kojima'nın iptal edilen o ünlü Silent Hills fikri. Sony, iptal edildiği için büyük tepki alan ve haberinin üzerinden neredeyse beş yıl geçmesine rağmen hala daha talep gören bu oyun için Kojima Productions ile Konami'nin de aralarını yapmaya çalışıyormuş. Rely on Horror bu haberi birbirinden tamamen bağımsız iki farklı kaynaktan doğruladığını, bu yüzden güvenilirliğine son derece inandığını belirtmiş. Söylenene göre Sony, Kojima'nın bu fikrini Telltale/Supermassive benzeri episodik bir formata çevirmek istiyor ve Kojima bu oyun üzerinde 'mutlak yaratıcı özgürlüğe' sahip olacak.

Sony'in Konami ile Kojima arasında arabuluculuk yapma sebebiyse Silent Hill serisinin isim hakkının Konami'nin elinde olması. Yani bu projeleri Sony maddi açıdan destekliyor, ama işin içinde bir şekilde Konami'nin de yer alması gerekiyor.

Silent Hill tüm zamanların en iyi korku serilerinden biri ve çok da sevilen bir seri. Serinin özünü koruyabilecek her türlü oyunun oldukça sağlam iş yapacağını da söylemek mümkün.

Call of Duty: Warzone - İzlenim

Battle royale'in zirvesi karışıyor

Call of Duty: Warzone - İzlenim

Battle royale türü uzun süredir aramızda. İstatistikler türe olan talebin düşüş yaşadığına işaret ediyor olsa da bu durum daha fazla BR oyununun etrafımızı sarmasına engel değil. Warzone da kaçınılmaz olarak bu kervana katılan oyunlar arasında.

Aslına bakarsanız bu durum Call of Duty serisi için yeni değil. Black Ops 4 ile birlikte hayatımıza giren Blackout modu, CoD tarihine geçen ilk resmi battle royale olmayı başarmıştı. Şahsen bir CoD tutkunu olsam da Black Ops serisinin rüzgarına kapılma fırsatım olmadı zira senaryolarını oynadığım oyunların çevrimiçi modlarının bana hitap etmediğini fark etmem uzun sürmemişti. Fakat Blackout’u deneyimlediğimde CoD mekaniklerinin aslında battle royale türü için oldukça eğlenceli olduğunu fark etmiştim. Bu yüzden Modern Warfare’e gelecek bir BR modu için pusuda beklemeye başlamıştım.

Beklediğimiz gün geldiğinde çok oyunculu moduna yüzlerce saatimi gömdüğüm Modern Warfare’in Warzone moduna giriş yaptım. Peki sonuç? İşte orası biraz karışık…

Aslında yaşadığım hissiyatı Modern Warfare’in üzerine atmak istemiyorum. İncelemesini de yaptığım oyunu çok beğendiğimi defalarca söylemiştim. Klasikleşmiş CoD 4 tecrübesini iliklerime kadar yaşatan oyun, gün ortasında bile bir maç atıp çıkabileceğim kadar enjekte olmuştu bünyeme. Aynı mekanikleri kullanan Warzone’dan da benzer bir performans bekliyordum açıkçası. Fakat bu mod ağızımda henüz adını koyamadığım kekremsi bir tat bıraktı.

Silahım Şekil Önümden Çekil

Neyse… Konumuz henüz bu değil. Şahsi deneyimlere gelmeden önce gelin neymiş bu Warzone ona bakalım. Yaklaşık 150 kişinin Verdansk isimli haritaya atlaması ile başlıyor oyun. Battle royale türünün klasikleşmiş mekaniklerinin tamamı Warzone’un içerisinde de mevcut. Adım adım silah topluyor, gelişiyor ve daralan çemberde hayatta kalan son grubun içerisinde olmayı umut ediyorsunuz. Tabi iş CoD olduğunda pek çok değişik mekanik de karşımıza çıkıyor.

Örneğin loot mekaniği oldukça değiştirilmiş. Evet, her zaman olduğu gibi belirli bölgelerde silah ve zırh gibi eşyaları toplama imkanınız var. Fakat bu silahların tamamı attachment olmadan geldiği için çok sade kalıyorlar. Bu yüzden hedefiniz açabildiğiniz kadar kutu açarak farklı renk kodları ile belirlenmiş silahlara erişmek oluyor. Yani Destiny’deki “renkler nadirliği temsil etsin” sistemi Warzone’a da getirilmiş.

Bu ne demek oluyor diyenler için şöyle açıklayayım: farklı renkler ile belirlenmiş silahlar, renksiz kardeşlerine göre daha dolu oluyor. Yani kırmızı renktekilerde Red Dot, ACOG ya da benzeri görüş destekleri bulunurken, standart silahlarda sadece arpacıktan bakabiliyorsunuz. Silahların renk kodları da nadirliğe göre belirlendiğinden, sarı silahların en çok attachment’a sahip olanlar olduğunu anlayabiliyorsunuz. Yine de bu renk skalasının tepesindeki silahların “en iyileri” olduğu anlamına gelmiyor. Bu arada keşfettiğiniz silahların Modern Warfare’in kendi bünyesindeki “blueprint’ler” olduğunu hatırlatmakta fayda var.

Gulag Misafiri

Hepinizin bildiği gibi, öldükten sonra takım arkadaşlarınızın sizi kaldırması mekaniği hayatımıza Apex Legends ile girdi. Günümüzdeki pek çok battle royale oyunu gibi Warzone da bu tip bir sisteme adapte olmuş. Fakat oyuna, bu sistemi oldukça eğlenceli ve ilginç hale getirecek bir mekanik eklenmiş.

Oyun içerisinde ilk kez öldüğünüzde kollarınızdan tutan iki asker sizi Gulag adı verilen hapishane/işçi kamplarından birine atıyor. Bu ortamda hayatta kalmak için yapmanız gereken tek şey rakibinizi öldürmek. 1v1 savaşlar düzenlenen Gulag’ın içerisinde tamamen rastgele silahlar ile rakibinizi oyundan düşürmeye çalışıyorsunuz. Aslında Gulag, Modern Warfare’in Gunfight modunu andırıyor diyebiliriz. Buradan aldığınız galibiyet sizi tekrar haritanın üzerine atıveriyor.

Fakat oldu da Gulag’daki savaştan mağlup ayrıldınız. İşte tam burada Warzone’un “para” mekanikleri devreye girmeye başlıyor. Açtığınız her sandıktan ve haritanın her köşesinden çıkan bu paralar sayesinde istasyonlardan pek çok özellik açılabiliyor. Bu seçenekler arasında Gulag’da kaybeden ya da ikinci kez düşen takım arkadaşınızı kaldırma opsiyonu da bulunuyor.

Yine de bu istasyon sayesinde çeşitli killstreak ödülleri, perk’ler ve çok daha fazlasını açabiliyorsunuz. Örneğin arkadaşınızı kaldırmak yerine paranızı self-revive özelliğine harcayabilirsiniz. Bu sayede yere düştüğünüzde kendinizi kaldırabiliyorsunuz. Ve emin olun bu perk oyunun ilerleyen safhalarında çok işinize yarıyor. Hatta oyunun Plunder adı verilen ve sadece para toplamaya odaklı eğlenceli bir modu da bulunuyor.

Adalet Bunun Neresinde?

Oyunun Modern Warfare oyuncularına “haksız bir avantaj” sağladığı görüşüne katıldığımı da söylemek isterim. Özellikle Loadout Drop’lardan seçebileceğiniz sınıflarınız, perk’ler ile birlikte geldiği için yeni Warzone oyuncularına büyük problem yaratabiliyorsunuz. Tabi haritada 150 kişinin bulunuyor olması silahlarınızı da doğru seçmeniz gerektiği anlamına geliyor.

Bununla birlikte kullanabileceğiniz Field Upgrade’ler de sizleri bekliyor. MW’den tanıdığımız Dead Silence gibi özellikler burada kutulardan toplayabileceğiniz ve bir kere kullanabileceğiniz ekipmanlar haline getirilmiş.

Ping ya da işaretleme sistemi de Apex Legends’dakine oldukça benziyor. Ekipmanları ya da yerdeki silahları işaretleyebildiğiniz gibi, takım arkadaşlarınızdan mermi ya da zırh gibi destekler de isteyebiliyorsunuz. Bu durum iletişimi bir hayli kolaylaştırıyor.

Son Söz

Battle royale oyunlara epey zaman gömmüş biri olarak, türün en iyi örneklerinin bile yavaş yavaş tatsız gelmeye başladığını hissediyorum. Aslına bakarsanız Warzone, getirdiği ilginç yenilikler ile türe farklı bir bakış açısı getirmiş. Yine de hala temel Modern Warfare’in bana çok daha çekici geldiğini söylemeden edemeyeceğim. Tabi ki bu sadece benim görüşüm.

Dürüst olmak gerekirse Warzone; Modern Warfare’in iyi işleyen mekaniklerini, battle royale türüne getirilen yeni özellikler ile tek potada eritmeyi başarmış. Türün en iyisi olmasa da, iyi örneklerinden biri olduğu kesin. Eğer iyi bir takımınız varsa, Verdansk’ta eğlenceli saatler geçireceğinizi söyleyebilirim.

Parolamı Unuttum