OROBOROS - İnceleme
Kurşun cenderesinde el çabukluğunu sınamaya hazır mısın?
Dön babam dön döngüsü kırıldı! Fakat, ‘’Dönmekten başka bir şey kodlanmadı bize ayol,’’ diyerek durumdan hoşnutsuzluğunu dile getiren döngü muhafızları, döne döne Bağdat bulunur diyerekten kaderlerinin ipini kendi ellerine aldılar! Ve ondan sonraa… Eee…
Yav arcade tipi oyunları da nasıl anlatacağımı hiç çözemiyorum. Efenim uzun lafın kısası, Goka Street’le yıldızı parlayan Blay Games’in ilk PC çıkartması, kendi kuyruğunu kovalama simülatörüyle karşınızdayız bugün! Kristal Piksel’de seçki oyunları arasında fragmanını izlediğimiz OROBOROS çıkışını gerçekleştirdi.
Bullet hell, ya da benim şu an uydurduğum tabirle kurşun cenderesi, benim normalde pek tat aldığım bir tür değil. Çok çabuk nevrim dönüyor valla. Ama OROBOROS benim gibileri bile ayartabilecek bir kolaylıkta başlıyor. Burada bence Blay Games’in mobilden gelen tecrübesi de konuşuyor. ‘’Tıkla bakayım sol tıkla! Aaa öbür tarafa dönüyooor! E sen çözdün bu işi ya, tamamsın koçum,’’ diye bir başlıyorsunuz oyuna. Sonra bakmışsınız çoktan bir saat geçmiş ve üstünüze üstünüze yanar dönerli şeyler yağıyor. Bu arada siz kıvrak manevralarla altın toplamaya çalışıyorsunuz.
Kısacası, sade görünüşü sizi aldatmasın. OROBOROS’ta hem taktik hem çabukluk gerektiren bir oynanış söz konusu.
Bir item fikri olarak: Alından Bantlı Kafa Şemsiyesi
OROBOROS’ta korumanız gereken şey kafanız. Yani kuyruğunuzdan hasar almıyorsunuz. Benim bunu keşfetmem biraz zaman aldı. Snake yüzünden travmalı bir nesil var burada. Üstelik oyun da diyor kafanı koru diye ama işte… Bunun farkında olmak da şu sebepten önemli: Eğer kuyruğunuzu eciş bücüş edene kadar toplarsanız kendi kuyruğunuzu yiyemezsiniz ve doğal olarak da aynı bölümle cebelleşip durursunuz.
Bir sonraki bölüme geçebilmek için kuyruğunuzu yemeniz lazım abi, oyunun bütün konsepti bu!
Ve elbette bu yolda size hem destek hem de köstek olacak bolca şey mevcut.
İlk olarak, önünüze çıkacak beş adet toplanabilir ıncık cıncık bulunmakta. Bunlardan en bolu elbette altın paralar. Oroboro’nuzu güçlendirmek için ve bilumum alışveriş için bunu kullanıyorsunuz. Sizi kısa bir süreliğine yenilmez yapan mor mantar, mavi kalkan ve zamanı yavaşlatan bir kum saatimsi bulunmakta.
Ama benim en sevdiğim kırmızı roketler oldu. Kırmızı ikonu kaptığınızda küçük bir roket çıkıp üstünüze gelen düşmancıklardan birini yok ediyor.
Sanırım burada bir örüntü var çünkü oyunda en sevdiğim şey cidden Flab oldu. Ara sıra çıkan yancı bir yarasa bu küçük çocuk. Etrafta çırpınıp düşmancıkları alaşağı ediyor. Daha ne olsun!
Güçlenmemi güçleştirmeyin, yakarım!
Oyunda en sinir olduğum şey ise, açık ara, gelip güçlendirmelerimizi ve altınlarımızı çalan küçük kıskaç düşmanlar oldu. Oğlum bak! BAK!! GİT!!! Defolsana yahu!!! Böyle tam YETİŞTİM YETİŞTİM derken pık diye kapıp gidiyor roketçiğimi vallahi oturup ağlayacağım.
Bu sinir bozucu çocukların yanı sıra dikkat etmeniz gereken bir konuda daha tüyo vereceğim. Standart partiküller ortadaki sayaca çarptıkları zaman yok oluyorlar. Ama Space Invaders kafası ateş eden gemiciklerin roketleri bu sayacın üzerinden geçip öbür tarafa doğru devam ediyor.
Parçacıklar, roketatarlar, haritayı bölen elektrikli kordonlar, yanar döner çubuklar vesaire derken çok sıkışık noktalarda kaldığı oluyor insanın cidden. Fakat OROBOROS bile isteye sizi sıkıştıran bir oyun değil. Hani türün zorluğuyla öne çıkan oyunlarından değil bir Cuphead falan gibi. Zorlaşma eğrisi de gayet başa çıkılabilir.
Tutmayın, döneceğim!
Herkesin bilgisayarında olması gerektiğini düşündüğüm bir oyun türüm var: Arada iki dakika bakarım!
Böyle canınız sıkıldığında 2-3 bölüm atmalık, olur da acil çıkmanız gerekiyorsa çok da büyük bir kaybınızın olmadığı oyunları bu kategoride değerlendiriyorum. OROBOROS da bu türe çok uyuyor bence. 4-5 bölümde bir otomatik kaydediyor, bunu da en tepede size söylüyor zaten, işte 3 bölüm sonra kaydedecek gibi. Bu da oyuna bir tık roguelike elementleri katıyor tabii ama bölümler çok uzun olmadığı için kaydetmeden çıkmanız gerekirse, ‘’Abi oha ya altınlarım her şeylerim gitti ben n’apıcam yaaa…’’ gibi bir noktada kalmıyorsunuz.
Ki biliyorsunuz, ben roguelike HİÇ SEVMEM. Yani ben bunu diyorsam bilin ki çok nadiren üzer sizi bu mekanik.
Öbür yandan mesela bir PC oyununda günlük ödül ve günlük meydan okumalar falan olması bana bir tık tuhaf gelmedi değil. Ha anladığım kadarıyla devamlılık vesaire beklemiyor OROBOROS. Yani bir gün girmediğinizde bozulacak bir seriniz falan yok. Gene de gözlerimi kısarak bakıyorum şu an, evet.
Her şeyiyle tartıya konunca, OROBOROS gerçekten eğlenceli ama basit bir oyun. Türkçe dil desteği elbette var, çok da cüzi bir fiyatla çıkış yapmış durumda. Alengirli bir oyun değil. Giriyorsun, dönüyorsun. Dönmek eğlenceli. Döndükçe dönesin geliyor falan… Ama oyunlarında illa da bir hikaye, bir giriş gelişme sonuç bekleyen oyuncular bunu pas geçsin diyeceğim. Bu oyun bir hack-and-slash (Vurdu kırdı mı desek acaba buna da?), bir kurşun cenderesi. Cendereden sağlam çıkıyorsun, mutlu oluyorsun. BİTTİ!
Başlıklar
Flab’ı sevin, Flab’ı üzmeyin. Kardeş kardeş dönün, tamam mı annecim? Bak 30’uncu seviyeye gelene yeni Oroboro veriyorlarmış. Hadi bi’ koşu alın gelin!
- Öğrenme eğrisi çok iyi tasarlanmış
- Görsel tasarımı süper, ekrandaki ögeler arasında kaybolmuyorsunuz
- Sadece fare ile oynamak mümkün
- Flab’ın seslendirmesi
- Oyunlarınızda yüce bir amaç arıyorsanız bu oyun sizlik değil, dönüyorsun işte
- Çok nadir de olsa altın çıkmadığı oldu, altınsız büyüyemiyorsunuz
- Oyun kolu desteği tamamlanmamış ki Dualsense’te bir ses problemi yaşadım, ilgililere ilettim





















