The Outer Worlds 2 - İnceleme

Obsidian’dan bir RYO şaheseri daha!

Fallout serisinin en çekici yanlarından biri bize alternatif bir gelecek sunması ve 1950’lerin müziklerini, televizyon reklamlarını, teknolojilerini ve mimarisini zekice kullanmasıdır hiç şüphesiz. Yüzlerce yıl gelecekte olduğumuzu bilmemize rağmen 50’lerden kalma şarkılar eşliğinde, 50’lerin bilimkurgu dizilerinden fırlamış robotlar ve araçlarla dolu bir dünyada maceraya atılmanın tuhaf, insanı içine çeken bir cazibesi var çünkü.

Obsidian bu formülü çok ama çok iyi kullandığını Fallout: New Vegas’la müthiş bir şekilde kanıtlamış, Bethesda bünyesinden çıkan en iyi Fallout oyununa imza atarak rüştünü bilmem kaçıncı kez ispatlamıştı hatırlarsanız. Ama Bethesda oyuncuların ısrarlarına itinayla kulak tıkayıp Obsidian’e yeni bir Fallout yapma iznini hiçbir zaman vermedi. Obsidian da sonunda çareyi farklı bir yol çizip, benzer temeller üzerine kurulu yeni bir fikrî mülk yaratmakta buldu: The Outer Worlds.

Herkesin “Uzayda geçen Fallout” diye tanımladığı bir oyundu The Outer Worlds. Eh, bunda da hiç haksız değillerdi. Çünkü aşırı derecede benzer oyun mekanikleri üzerine kuruluydu: Dallanıp budaklanan diyaloglar, farklı görüşleri olan topluluklar, V.A.T.S. benzeri yavaşlatılabilen bir çatışma sistemi, kendi hikâyeleri olan yoldaşlar, kara mizahla yoğrulmuş bir hikâye ve bolca RYO öğesi… Kusursuz bir batı RYO’su formülü. Ama fazla güvenliydi. AA bütçesiyle yapıldığı için de haritası açık dünya değildi ve nispeten küçük bölgelerde oynanıyordu. O yüzden çoğu kimse burun kıvırmıştı kendisine ama ben severek oynamıştım. O nedenle bu sene herkesin gözü Avowed’un üzerindeyken ben büyük bir merakla The Outer Worlds 2’yi bekliyordum. Stüdyonun kurucularından ve belkemiklerinden olan Leonard Boyarsky ve Tim Cain’in üstünde çalıştığı asıl oyunun bu olmasının da bunda etkisi büyüktü elbette. Peki, beklediğimize değdi mi? Kesinlikle!

Çıkar çatışmaları

The Outer Worlds 2 (TOW2) bu kez bizleri Halcyon yerine Arcadia adlı, farklı bir güneş sistemine götürüyor. Bu sefer Earth Directorate (Dünya Direktörlüğü) adlı bir kurum için çalışan bir komutanız ve işimiz olur da şirketlerden biri iyice yoldan çıkarsa onları hizaya sokup gezegenlere barış ve huzur getirmek.

Oyunun hemen başında emrimizdeki bir grup ajanla birlikte Arcadia sistemindeki bir uzay istasyonuna gizli bir baskın düzenliyoruz. Aylar önce istasyona sızan, gizli ajanımız De Vries’in verdiği bilgilere bakılırsa ışık hızıyla seyahat etmeye yarayan motorlar bu istasyonda üretilmektedir ancak bilinmeyen bir sebepten ötürü galakside ortaya çıkmaya başlayan tehlikeli yırtıklara neden olan şey de tam olarak bu motorlardır. Arcadia’yı komünizm benzeri bir sistemle yöneten, Protectorate adlı diktatör grubu her ne pahasına olursa olsun motorların üretim sırrını korumaya kararlıdır. Böylece, Protectorate Hükümdarlık Ailesi tam da istasyona özel bir ziyaret gerçekleştirdiği ve tüm güvenlik güçleri onların gelişine odaklandığı sırada gizlice sızıveriyoruz ortamlara.

Ama işler hiç de planladığımız gibi gitmiyor, ihanete uğruyoruz ve görevimiz feci şekilde başarısız oluyor. Dahası bütün istasyon havaya uçuyor, Protectorate Hükümdarlık ailesi nalları dikiyor ve Arcadia sisteminin tam ortasında kocaman bir kozmik yırtık ortaya çıkıyor. Bizse son anda kendimizi bir acil durum kapsülüne atıyoruz ve tam 10 sene boyunca uzayda öylece sürükleniveriyoruz.

Earth Directorate nihayet bizi bulduğunda gözlerimizi eski gemimizde açıyoruz. Görünüşe göre ekibimizden bir tek çaylak ajanımız Niles ve sadık dronumuz V.A.L. sağ kalmıştır. Aradan geçen 10 yıl içinde Auntie’s Choice (ilk oyundaki Auntie Cleo ve Spacer’s Choice firmalarının birleşmesiyle kurulan, yeni bir şirket) güçleri Arcadia sistemindeki gezegenleri işgal etmeye ve kapitalizmi buralara da yaymaya başlamıştır. Amaçları Protectorate grubunun ileri teknoloji ürünlerini ele geçirip, bunları herkese pazarlamanın ve galaksinin en zengin şirketi olmanın bir yolunu bulmaktır. Hükümdarlarını kaybeden, eski şaşalı günlerinin çok gerisinde kalan Protectorate grubuysa gezegenlerini korumak için ellerinde ne var ne yoksa kullanarak Auntie’s Choice’la savaşmaktadır. Matematiğe tapan Order of the Ascendants tarikatıysa evrensel denklemi çözüp insanlığı evrimin bir sonraki aşamasına taşıma davasına baş koymuş ve bu uğurda herkese savaş açmıştır. Yani ortalık tam bir savaş alanıdır anlayacağınız. Biz de bu kaosun ortasında hem bize ihanet eden kişiyi aramaya hem de Earth Directorate’in verdiği eski görevi tamamlamaya çalışıyoruz.

Daha büyük, daha cesur, daha New Vegas!

Açıkçası oyunun en zayıf bulduğum yanı az önce bahsettiğim açılış görevi oldu. Çünkü hiç tanımadığımız ekip arkadaşlarımızla, sanki onlarca yıllık geçmişimiz varmışçasına bir operasyona çıkarılıyoruz. Güya onlar bizi, biz de onları çok iyi tanıyoruz. Ama işte, sorun oradaki “güyada.” Hiçbiriyle bir bağlantı kuramıyorsunuz, ettikleri beylik laflarının ve aralarında geçen tartışmalarının üzerinizde herhangi bir etkisi olmuyor. Oyunlarla az çok haşır neşirseniz başlarına “ne” geleceğini de hemen tahmin edebiliyorsunuz… Ama eğitim görevi tadında geçen baskın bölümünü geçip, ilk gezegenimize ayak bastığımızda işin rengi bir anda değişiveriyor. Kendimizi bir anda büyük bir haritada, keşfedilebilecek onlarca mekânın ortasında buluveriyoruz. Ve işin güzel tarafı nereye gidersek, hangi köşeyi eşelersek karşımıza mutlaka zamanımızı harcadığımıza değen bir şey çıkması… Kimi ana görevlerle bağlantılı oluyor, kimi bir yan görevi açıyor, kimiyse envanterimizi geliştirecek yeni ekipmanlar kazandırıyor bize.

TOW2’nin en sevdiğim yanlarından biri bu oldu kesinlikle. Diğeriyse daha oyunun ilk dakikalarından itibaren seçimlerimizin bir etkisinin olacağını güçlü bir şekilde hissettirmesi. Yan karakterler söylediğiniz şeyleri hatırlıyor ve yoldaşlarınız aldığınız kararlara tepki gösteriyor. Yetenekleriniz karşınıza çıkan engelleri nasıl aşacağınızı direkt olarak etkiliyor. Mühendislik yeteneğiniz yoksa sıkışan kapıları açabiliyor veya bozulan makineleri tamir edebiliyorsunuz mesela. Hacking yeteneğiniz varsa taretleri, dronları vb. kendi tarafınıza çekerek çatışmalarda sürpriz bir avantaj elde edebiliyorsunuz. Kilit açma yeteneğiniz bazı görevlerde sizi anahtar aramaktan kurtarabiliyor. Konuşma, liderlik, bilim ve tıbbi bilgiler… Bunlardan hangisine sahipseniz görevlere farklı açılardan yaklaşıp, onları değişik şekillerde çözebiliyorsunuz. Bazılarınaysa hiç bulaşamıyorsunuz. Bu da TOW2’nin tekrar oynanabilirliğini müthiş derecede arttırıyor. Çünkü bir yandan görevden göreve koşarken diğer yandan da “Acaba şu yeteneğim olsaydı ne olurdu?” diye düşünüp oyunu bitirir bitirmez baştan başlamayı arzularken buluyorsunuz kendiniz.

En güzeli de bu “yetenek eksikliğinizin” sizi ana görevi tamamlamaktan mahrum etmemesi tabii ki. Bir görevi tamamlamanın neredeyse her zaman iki-üç farklı yolu oluyor. Bilgisayarları hackleyip güvenlik sistemini kapatabilir, silahlarınızı kuşanıp herkesi mermi manyağına çevirebilir veya ikna kabiliyetinizi ortaya koyup işi konuşarak çözebilirsiniz. Ya da belki de işi gizli gizli çözmeyi sevenlerdensinizdir? Evet, evet, ilk oyunun aksine düşmanlarımıza arkadan sessizce yaklaşıp “Stealth Kill” yapabiliyoruz artık. Ama bu bir Dishonored değil elbette… Bunun için Stealth (Gizlilik) yeteneğinizi geliştirmeniz lazım. Ayrıca cesetleri de taşıyamıyoruz tabii ki. Ama korkmayın! Cleo Teyzeniz bunu da düşündü! Auntie’s Acidic Dematerializer (Teyzenizin Asidik Çözündürücüsü) sayesinde çıt çıkarmadan eşekler cennetine postaladığınız düşmanlarınızı saniyeler içinde eritip ortadan kaldırabilirsiniz!

Obsidian bu geleneksel yetenek sisteminin üzerine bir de Flaws (Kusurlar) denen ekstra bir özellik daha getirmiş. Bu da işin rol yapma kısmını iyice tadından yenmez kılmış! Örneğin oyun boyunca sağlığınızı düzeltmek için çok fazla yiyecek-içecek tükettiniz diyelim. Oyun sizde “oburluk” kusurunun olduğunu tespit ediyor ve size bir seçenek sunuyor: Yiyecek-içeceklerden %15 daha fazla sağlık kazanabilirsin ama savaşlarda %10 daha yavaş hareket edeceksin. Veya çok fazla hırsızlık yaptınız diyelim. Bu sefer de “kleptomani” hastalığına kapılıyorsunuz; çalıntı malları dükkânlara iki katı fiyatına satabiliyorsunuz ama karakteriniz kontrolünüz dışında bir şeyleri aşırmaya başlıyor ve başınız durup dururken derde gidiyor.

Bu kusurları kabul edip etmemek ise tamamen sizin kontrolünüzde. İsterseniz hepsini görmezden gelebilirsiniz. İsterseniz de işinize gelen bir bonusu kazanabilmek için yanındaki kusuru da kabullenebilirsiniz.

Guns. Lots Of Guns…

TOW2’nin savaş mekaniklerini ilk oyuna çok daha hızlı, oturaklı ve tatmin edici buldum. Silahlı çatışmalar çok zevkli geçiyor. Zamanı yavaşlatma özelliğimiz hâlâ yerini koruyor ama zamanla buna düşmana asit atma, kısa süreliğine bir enerji kalkanı açma gibi yetenekler de ekleniyor. Buna rağmen çatışmalar genellikle aşırı derecede seri ve hızlı bir şekilde gerçekleşiyor. Hani neredeyse bir parça Cyberpunk 2077 tadı aldım bile diyebilirim. Altıpatlarınızı çekip düşmanlara seri şekilde mermi yağdırmanın tuhaf bir hazzı var. Hele hele silahlarınızı modifiye edip onlara ateşli, elektrikli ve patlayan mermi atma özelliği katmaya başladınız mı ortalık tam bir şenlik yerine dönüşüyor. Karakterimizin eskisinden daha hareketli olması, koşarken yerde kayabilmesi ve (ilgili yan görevi yaparsanız) çift zıplama gibi yetenekler kazanması da cabası…

Bir The Outer Worlds oyunu söz konusuysa özel silahlardan bahsetmemek olmaz. Oyunda duvarlardan seken zehirli toplar saçan bir pompalı tüfekten tutun da ateş ettiğiniz yerde küçük kozmik yırtıklar açan bir tüfeğe kadar envaiçeşit tuhaf, ilginç ve çılgın silahlar bulmak mümkün. Hatta bunlardan bazılarının ismi oyunun kara mizahına uygun bir şekilde Son Fısıltı gibi şeyler…

Silahlarınızın yanı sıra zırhlarınızı ve kasklarınızı da modifiye edebiliyorsunuz. Üstelik bunun için her seferinde geminize dönmenize veya bir tezgâh bulmanıza da gerek yok. Niles’ı yanınızda tuttunuz mu iki tıkla modifiye ekranına geçebiliyor, istemediğimiz eşyaları parçalayabiliyor ve crafting ile mermi vb üretebiliyoruz.

Nasıl ki Niles bir Earth Directorate ajanıysa ekibimize katabildiğimiz diğer yoldaşlarımız da oyundaki farklı hiziplere bağlılar. Buna bağlı olarak da yaptıklarınıza farklı farklı tepkiler veriyorlar. Örneğin, ilk gezegende tanıştığımız Inez tam bir Auntie’s Choice çalışanı ve her şeyi kariyerini ilerletmek için kârlı bir iş imkânı olarak değerlendirmeye meyilli. Aza ise kozmik yırtıklara tapan bir tarikatın parçası ve eğer o ekibinizdeyken yırtıkları kapatmaya çalışırsanız ekip arkadaşınız önce size karşı çıkıyor, daha da ileri giderseniz grubu terk ediyor, hatta düşmanınız bile oluyor.

İyi bir RYO oyununun olmazsa olmazlarından biri de yoldaşların kendilerine ait hikâyeleri ve yan görevleri olması elbette. TOW2 de bu konuda hiç geri kalmıyor. Ekibimize katabileceğimiz her karakterin (istersek onları yanımıza almayabiliyoruz) kendine ait bir geçmişi ve hikâyesi var. Şayet onlara ait yan görevleri tamamlamayı seçerseniz yeteneklerini geliştirmenizi sağlayan özel ekipmanlar kazanabiliyorsunuz. Ama tüm bunlar yoldaşların savaşlarda bir parça işe yaramaz kaldığını değiştirmiyor ne yazık ki; çok çabuk ölüyorlar ve çok az düşmanı temizleyebiliyorlar. Ya da en azından benim oyunumda öyleler.

İşin güzel yanı yoldaşlarınız için bir yetenek seçtiğinizde bunun değiştirilmez olmaması. Oyun boyunca bu yetenekler arasında istediğiniz gibi seçim yapabiliyor, içinde bulunduğunuz duruma göre denemeler yapabiliyorsunuz. TOW2’nin iyi yaptığı şeylerden biri de bu sadeleştirmeler aslında. Oyunu fazla kolaylaştırmadan bazı klasik zorunlulukları kırpmışlar. Mesela ağırlık sınırını kaldırmışlar; artık üzerinizde istediğiniz kadar mermi, silah, zırh taşıyabiliyorsunuz. Kıyamadığınız, belki sonra kullanırım dediğiniz ekipmanları geminizde, kutularda, dolaplarda saklamak zorunda bırakılmıyorsunuz. Ekrandaki tüm göstergeler de (can, enerji, mini harita vb.) bir araya toplanıp alt kenara dizilmiş, böylece hepsini takip etmek kolaylaştırılmış. Adreno (sağlık) iğnelerinin yerini canımızı tazeleyen bir solunum aygıtı almış… gibi gibi.

Tüm bunlara keşfedilebilecek 4 gezegen ve 2 uzay istasyonu; ana görev için üç, yoldaşlar ve gruplar için de The Witcher 3 usulü birden çok farklı son eklenince The Outer Worlds başından büyük bir tatmin hissiyle kalktığınız bir RYO. Ve ister istemez şunu söylerken buluyorsunuz kendinizi: “İşte bu New Vegas’tan beri oynadığım en iyi Obsidian oyunuydu!”

SON KARAR

Eğer ilk The Outer Worlds’ü sevdiyseniz ikinci oyuna bayılacağınızdan kesinlikle emin olabilirsiniz. Obsidian tüm ustalığını konuşturarak ortaya “Fallout: New Vegas’ın ruhani devamı” payesine bütünüyle yakışan, muazzam bir iş çıkarmış. İyi yazılmış batılı RYO’lara duyduğumuz açlığı ziyadesiyle gideriyor.

The Outer Worlds 2
Harika
9.0
Artılar
  • Kara mizah soslu, özgün evren
  • Oynanışa direkt etki eden yetenekler
  • Keşfetmeyi ödüllendiren büyük haritalar
  • İyileştirilmiş çatışma mekanikleri
  • Oyun içi radyonun güzelliği


Eksiler
  • Yoldaşlarımız savaşlarda kısmen etkisiz
  • Açılış bölümü biraz sönük


YORUMLAR
yusufulas
9 Kasım 2025 20:58

Eline sağlık çok güzel inceleme olmuş. Çok keyif alarak bende dün bitirdim sanırım çok kısa bir süre sonra tekrar döneceğim. :) Sevgiler...

mit1980
yusufulas
14 Kasım 2025 20:44

Teşekkürler Yusuf. Hem incelemeyi hem de oyunu beğenmene sevindim. İkinci turda şimdiden iyi eğlenceler :)


Parolamı Unuttum