Resident Evil 7 Beni Neden Hayal Kırıklığına Uğrattı?

Kafası karışık.

Resident Evil 7 kimlik bunalımı yaşayan bir oyun. Aynı anda birçok farklı oyun türüne kendini kabul ettirmeye çalışırken, nihayetinde hiçbirine dahil olamıyor.

Bu arada kalmışlık, oyunu bitirdiğimde ekranın karşısından tatminsiz ayrılmama neden oldu. Bu yazıda sizlere Resident Evil 7’den neden memnun kalmadığımı maddeler hâlinde anlatacağım.

1- Tersten Rollercoaster

Resident Evil 7 amatör bir poker oyuncusu gibi elindeki tüm kartları ilk bir saatlik muhteşem açılışında masaya koydu. O açılış sekansında hissettiğim korku, tiksinme ve mide bulantısı belki de şu ana kadar bir hayatta kalma oyununda yaşadığım en ağır duygulardandı. Çıldırmış Baker ailesinin ağzıma tıkadığı çürümüş bağırsaklar, duvarı parçalayıp peşimden gelen baba Baker ve sonrasında evin kapılarının açıldığı ve kendimi klasik Resident Evil korku evinde bulduğum an kendi kendime düşündüm: Capcom gerçekten de köklere dönüş yapmış!

residentevil7-ss1

“Oyunun tek zevkli bölümü bu kapının ardında.”

Ne yazık ki bunun tümüyle umut dolu bir düşünce olduğunu ilerleyen birkaç saat içinde görmüş oldum. İlk iki saatinde Amnesia, Penumbra ve Outlast gibi ana karakterin her an zorda olduğu hayatta kalma mücadelesi oyunlarını andıran Resident Evil 7’nin, oyunun ortalarına doğru yüzünü Alien: Isolation’a çevirdiğini gördüm. Oyunun her dakika bana verdiği mermiler, silahlar ve sağlık ekipmanları nedeniyle korkunun dozajı iyiden iyiye düşüyordu. Üç farklı düşman çeşidinden biri olan Molded’ları rahat bir şekilde silahlarımla öldürürken, Baker ailesinin fertleriyse tahtadan bile aptal yapay zekalarıyla bir tehdit unsuru bile değillerdi. Tam artık oyun bundan daha kolay ve tekdüze olamaz derken, son çeyreğinde bağladığı F.E.A.R. ve Resident Evil: Revelations 1 konsepti, ipin ucunun kaçtığı nokta oldu. Resident Evil 7, beni bir rollercoaster’a zirve noktasından bindirmişti ve o zirveye tırmanış zevkinden mahrum bırakmıştı. Bütün oyun, büyük düşüşten sonra raylardan yavaş yavaş ilerlediğim bir rollercoaster yolculuğunun sonu gibiydi.

2- Yapay Zeka Sorunsalı

Aklınıza gelen ilk first-person hayatta kalma oyununu düşünün. Eminim ki gözünüzde canlanan görüntü şudur: Bir odadasınız. Elinizde ışık kaynağınız, köşede çömelmiş bir şekilde bekliyorsunuz. İşte o anda odaya grotesk bir yaratık giriyor. Tartarak attığı adımlar odanın çürümüş döşeme tahtalarında yankılanıyor. Siz de yavaş yavaş odadan kendinizi belli etmeden çıkmanın yolunu arıyorsunuz. First-person hayatta kalma oyunlarının özeti budur. Aslında o yaratığın hareketli bir güvenlik kamerasından farkı yoktur. Siz oyuncu olarak o yaratığın yapay zekasının sınırlarını zorlarsınız, hangi açıdan yaklaşırsam beni görür, ses çıkarırsam yanıma gelir mi gibi sorulara cevaplar bularak bir süre sonra oyunun kurallarına adapte olursunuz. Oyunun görevi de, sizin büyük zorluklarla adapte olduğunuz bu duruma saygı gösterip, aynı zamanda beklemediğiniz anlarda masadaki kart destesini karıştırmaktır. Oyunu ve gerilimi taze tutan da tahmin edilebilir düşman rutinlerindeki bu beklenmedik yapay zeka eylemleridir.

residentevil7-ss2

“Buraya bir dip köşe lazım.”

Bu konuda Alien: Isolation türünün en iyi örneklerinden biri. Tam Alien’ın yapay zekasını çözdüm derken birden her şey tersyüz oluyordu. Sakince Alien’ın arkasından takip mesafesinde ilerlerken, yaptığı ani dönüşlerle onunla yüzyüze gelmek ya da önümdeki havalandırma kanalına çıktığı için rahatladığım anda arkamdaki kanaldan aşağı atlamasını izlemek müthiş bir zevkti. Isolation, kendi kurduğu oyun dünyası ve yapay zeka kurallarına sadık kalmasına rağmen oyuncuyu her an şaşırtabiliyordu. Ne yazık ki Resident Evil 7’nin ana karakterlerinin yapay zekaları bu tarz bir ustalık gösteremiyor. Baker Ailesi oyunun açılış sekansında nasılsa, oyunun sonuna kadar da aynı tekdüzelik ve ilhamsızlıkla sizi avlayıp duruyor. Burada yapılabilecek tek bir şey var: Peşinize düşen ailenin iki metre gerisinden onları takip edin ve açtıkları kapıları odaya girdikten sonra üstlerine kapatarak kurtulun. Fakat bir süre sonra iş öyle bir hâle gelecek ki, Baker Ailesi’nin korktuğunuz bir düşman tipinden ziyade, boşu boşuna size zaman kaybettiren bir illet olduğunu fark edeceksiniz.

3- Sönük Oynanış Dinamikleri

Boss dövüşleri her zaman için Resident Evil serisinin en sevdiğim oynanış dinamiklerinden biri olmuştur. Virüsün değiştirdiği, alakasız devasa yaratıklarla dövüşmenin verdiği zevki hiçbir oyunda bulamadım. Resident Evil 7’ye gelirken de en sabırsızlıkla beklediğim kısımlar boss dövüşleriydi. Bu konuda detay vermek spoiler bölgesine gireceği için ağzımı kapatıyorum ama bilin ki sizi hiç de heyecan verici olmayan birkaç dövüş bekliyor.

Serinin boss dövüşlerinden daha da sevdiğim bir dinamiği varsa, o da bulmacalarıdır. Hak verirsiniz ki, Resident Evil 7’nin herhangi bir beyin gücü gerektirmeyen sönük bulmacalarını gördükten sonra hayal kırıklığına uğramam işten bile değildi.

residentevil7-ss3

"Aileye hoş geldin evlat!"

Peki ya kontrollere ne demeli? Biliyorum, Resident Evil’ın imza dinamiklerinden biri karakterlerin tank kontrolleridir. Atılan o maksatlı ve hesaplı adımlar, karakterlerin yavaş dönmesi seri third-person bakış açısındayken mantıklı olsa da, first-person kamerada çekilmez bir hale gelmiş durumda. Hakkını yemeyeyim, kontroller diğer oyunlardaki gibi değil, çoğu zaman klasik bir first-person oyunu gibi çalışıyor ama Capcom’un anlam veremediğim bir şekilde yerleştirdiği birkaç küçük dokunuş, oyun first-person olduğu için kontrolleri olması gerektiğinden daha da tanklaştırmış.

Kaçmış Bir Fırsat

Peki ben Resident Evil 7’yi beğendim mi? Evet. Oyun esnasında birçok kez sıkıldım, anlamsız hikâyesi beni güldürdü ve Resident Evil evrenine zoraki bağlantısı kızdırdı ama nefret etmedim. Resident Evil 7 kötü bir oyun değil, sadece ne olmak istediğini bilemeyen, arada kalmış başarısız bir deney. Hiçbir şey olmasa bile, en azından bu oyun bana Alien: Isolation’ın ne kadar muhteşem bir oyun olduğunu hatırlattı.

YORUMLAR
Parolamı Unuttum