Atelier Yumia: The Alchemist of Memories & the Envisioned Land – İnceleme

Atölyemizde neler var neler…

Atelier serisi 1997’de başlayan ve ilk dönemlerde ağırlıklı olarak PlayStation için geliştirilen, sonraki dönemde diğer platformlara da gelmeye başlayan bir seri. 2005 yılına kadar Asya’da çıkan seri, bu yıldan sonra dünya genelinde satışa sunulmaya başlandı. Son dönemlerde neredeyse her yıl yeni bir oyun geliyor. Hatta 2 Atelier oyununu aynı yıla sığdırdıkları bile oluyor. Geçen yıl öyleydi mesela, bu yıl da 2 Atelier oyunu gelecek bir aksilik olmazsa.

Bu yılın oyunlarından ilki Atelier Yumia: The Alchemist of Memories & the Envisioned Land ile buluşma vaktimiz geldi çattı. Ben de fırsatı bulmuşken atölyeye adımlarımı atayım, Yumia ve arkadaşlarının macerasına ortak olayım dedim.

Nedir bu atölyecilik işi?

Atelier serisinde birçok oyun bulunuyor. Aslında yeknesak bir seri değil, birbirinden bağımsız farklı serilerden oluşuyor. Atelier Ryza (Secret) üçlemesi, Atelier Dusk üçlemesi, Atelier Mysterious dörtlemesi gibi. Atelier Yumia ise, şimdiye kadarki serilerden ayrı bir oyun (Envisioned serisinin ilk oyunu olduğunu da söylemek mümkün). Bu açıdan “Bunca oyun var, seriye nasıl gireyim” diye gözü korkanlar için biçilmiş kaftan.

Her ne kadar kendi içlerinde ayrı seriler olsalar da genel anlamıyla Atelier oyunlarının ortak bir özelliği var tabii – simyacılık. Ana karakteriniz oyun dünyasında dolanıp malzemeler toplar ve bunları yeri gelir yemek yapmak yeri gelir silahlar ve zırhlar yeri gelir farklı nesneler üretmek için kullanır. Bunun için kullanılan sistem de sentezleme sistemidir -ki Atelier serisine kimliğini veren de tam olarak budur. Bu sistemle bir yandan yeni nesneler, silahlar, zırhlar oluştururken bir yandan da elinizdekileri daha etkili hale getirebilir, böylece daha güçlü düşmanlarla da mücadele edebilir hale gelirsiniz.

Atelier Yumia da genel hatlarıyla özetlemeye çalıştığım bu formülü takip ediyor, ama seriye bazı değişiklikler getirmeyi de ihmal etmiyor. Bu değişiklikler sadece oyundaki karakterlerin değişmesiyle de sınırlı değil üstelik. Serinin diğer oyunlarında genelde daha hafif, eğlenceli, yer yer mizahi hikayeler anlatılırken, Atelier Yumia, geliştiricilerinin ifadesiyle “daha olgun, daha ciddi bir hikâye” anlatıyor bizlere.

Elbette yine renkli karakterlerimiz var, yine anime kızlarımız etrafa gülücükler dağıtıyor, yine anime oğlanlarımız kendilerini komik durumlara düşürebiliyorlar :) Ama ana hikâyede bir ton değişikliği olduğunu da görüyoruz. Bunu sağlayan şeylerden birisi de serinin genelinden ayrıldığı bir başka nokta olarak belirtebileceğimiz “baş düşman” hatta “baş düşmanlar”.

Aladiss Araştırma Ekibi iş başında…

Baş karakterimiz Yumia Liessfeldt, birkaç sene önce yaşanan bir felaket sonucunda annesini kaybetmiş bir simyacı. Annesinden miras aldığı bu yetenek, aynı zamanda onun için bir lanet gibi. Çünkü bir zamanlar simya sayesinde gelişip büyüyerek kuvvetli bir imparatorluk haline gelen Aladissian Krallığı, yine simya ile ilişkilendirilen bir felaket sonucunda yıkıma uğramış. Bu büyük felaketin üzerinden yüzyıllar geçmiş. Kıtanın sakinleri için simya bir tabu haline gelmiş, kötülük getiren, yasaklı bir sanat olarak görülüyor. Haliyle Yumia’ya bakışları da olumsuz, en azından yolculuğumuzun başında durum böyle.

Bu dünyada, bir canlı öldüğünde onun yaşam enerjisi dünyaya geri dönüyor ve bu canlının bütün anılarını da beraberinde götürüyor. Bu anılar “mana” haline gelip yeryüzünde saklanıyor. (Bu noktada Final Fantasy 7 ile de bir benzerlik kurdum kendimce ve bu benzerlik hoşuma gitti açıkçası). Bu “mana” veya “enerji”, her insan tarafından gözlenemiyor elbette. Sadece simyacılar bu enerjiyi görüp toplayabilme, dönüştürüp farklı amaçlarla kullanabilme yeteneğine sahipler. Aynı zamanda burada saklı anıları da açığa çıkarabiliyorlar. Oyunun odağına aldığı konulardan birisi de tam olarak bu.

Yumia, sadece annesinden miras kalan simyacılık yeteneğine dair düşüncelerini şekillendirecek gerçekleri açığa çıkarmaya değil aynı zamanda bu kıtanın anılarını da canlandırmaya çalışıyor. Bunun için de simyacılık yeteneklerinden faydalanıyor.

Yumia bu mücadelesinde yalnız değil, ona yol arkadaşlığı yapan isimler var.

Yumia’nın ilk yol arkadaşı Flammi. Kendisini “süper yüksek özellikli bağımsız araştırma yardım cihazı” olarak tanımlayan bu sevimli cihaz, annesinden miras kalmış Yumia’ya. Onu tamir edip kullanmaya başlamış. Flammi, birçok noktada Yumia’ya ve ekip üyelerine yardımcı oluyor ve eğlenceli yorumlarıyla yolculuğa renk katıyor.

Oyunun hemen başında tanıştığımız ve ekibimize ilk katılan isimler Viktor von Duerer ve Isla von Duerer kardeşler. Nüfuzlu bir aile olan Duerer Hanesi, Yumia’nın da annesini kaybettiği felaketle büyük bir yıkıma uğruyor. Bu felaketten kurtulmayı başaran Viktor ve Isla da Aladiss Araştırma Ekibi’ne dahil oluyor, hem felaketin nedenlerini çözmeye hem de bu felakete sebep olanlardan hesap sormaya çalışıyorlar. Bu kardeşlerin hemen her konuda farklı düşündüğünü ve tartıştığını görebilirsiniz. Viktor, daha sistematik bir yaklaşım sergilerken Isla ise daha renkli, daha eğlenceli bir karakter olarak çıkıyor karşımıza.

Sonradan karşımıza çıkan Rutger Arendt, yetenekli bir maceracı. Başlangıçta tek başına takılmaya çalışan, etrafındakilere mesafeli duran bir karakter olarak görüyoruz kendisini. Bir de tabii etrafta bulduğu ne kadar değerli şey varsa cebine atıveriyor. Ama ilerleyen kısımlarda onun da hikayesini öğreniyor, yaşadığı zorlukları ve karşı karşıya kaldığı üzücü tabloyu öğrenince kendisini daha iyi anlıyoruz.

Nina Friede, tek başına iş bitiren bir başka ekip üyesi. Zorlu bir çatışmanın ortasında sahneye çıkıp ekip üyelerini kurtarmasının ardından tanışıyoruz kendisiyle. Paralı askerlik tecrübesi olan Nina, tahmin edebileceğiniz gibi silahları arası oldukça iyi, düşmanları alt etmek konusunda mahir bir karakter. Ama sadece hünerli bir savaşçı olmasıyla değil oyunun hikayesindeki kırılma noktalarından birisindeki rolüyle de önemli bir karakter.

Ekibe en son katılan isimse Lenja. Ekibin tek Wellek üyesi. Kıtanın simyacılarını yetiştiren ve şimdi de simyaya karşı çok katı bir tutum içerisinde bulunan Wellekler, Aladiss’in yarı-insan ırkı. Lenja da, ırkından gelen yeteneklerle donanmış durumda. Ama utangaç, kendisini yetersiz gören ve hep kendini suçlamayı tercih eden bir karakter. Bunu aştığı noktadaysa ne kadar faydalı olabileceğini görüyor.

Bu ekibi bir araya getiren ise araştırma grubunun lideri Erhard Boleman. Yolculuğumuza doğrudan dahil olamasa da ekibi yönlendiren bir akıl hocası olarak nitelendirilebilir kendisi.

Ekip üyelerimiz geçmişleri, motivasyonları ve karakterleriyle olduğu gibi yetenekleriyle de farklılaşıyor, böylece bir yandan oyunun hikayesine bir yandan da oynanışa renk katıyorlar.

Ekip üyelerimiz gibi hikâyeye renk katan başka karakterler de var – düşmanlarımız. Sadece sundukları zorlu mücadelelerle değil, aynı zamanda ana hikâyede oynadıkları rollerle de başarıyorlar bunu. Oyunda ilerledikçe onların da geçmişlerini öğreniyor, motivasyonları hakkında fikir sahibi oluyoruz. Hikâyeyi açık etmemek için kendileriyle ilgili detaylara girmeyeceğim. Ama bence böyle bir düşman grubuna yer verilmesi yerinde ve güzel bir hamle olmuş.

Aladiss’te bizi neler bekliyor bakalım

Geliştiricilerinin de altını çizdiği üzere “serinin en büyük açık dünyası” sunuluyor Atelier Yumia’da. Çözülecek bulmacalar, keşfedilecek hazineler, zamana yenik düşmüş ve onarmamızı bekleyen sihirli anıtlarla ve elbette toplayacağınız sürüsüne bereket malzeme, çatışacağınız sürüsüne bereket yaratıkla doldurmuşlar bu dünyayı.

Oyun sizi haritanın dört bir yanına gitmek için zorlamıyor, fakat keşfi ödüllendiren bir yapı kurulmuş. Dilerseniz sadece ana hikâyeyi takip edip oyunun sonuna ulaşmaya da odaklanabilirsiniz. Ama “ana yoldan sağa sola sapayım, etrafı biraz keşfe çıkayım” dediğinizde de bunun karşılığını alıyor, önünüzde uzanan mücadelelerde elinizi rahatlatacak avantajlar elde edebiliyorsunuz. Burada iyi bir denge tutturulduğunu düşünüyorum.

Aladiss kıtasının dört bir yanında tehlikeli “manabound alanları” bulunuyor. Bu alanlarda kuvvetli bir mana akışı bulunduğundan sıradan kişiler uzun süreli olarak buralara gidemiyor, ayrıca bu alanlar etraftaki tehditlerin artmasına, yaratıkların daha saldırgan bir hal almasına da yol açıyor. Bu nedenle bu alanları temizlemeniz de gerekiyor. Bu sayede araştırma ekibiniz de daha ileri noktalara doğru yol alabiliyor.

Hazine odaları, harabeler, dua tapınakları/sunakları, eski rehber kuleleri gibi keşfetmenizi bekleyen farklı mekanlar da var. Bunlar farklı şekillerde maceranıza katkıda bulunuyorlar. Rehber kulelerini etkinleştirdiğinizde bu noktalara hızlı seyahat yapabilir hale geliyorsunuz. Sunakları etkinleştirdiğinizde enerji prizmaları elde ediyor ve bu prizmaları kullanarak enerji özünüzü geliştirebiliyorsunuz. Hazine odalarındaki sandıklardan tarifler ve nadir nesneler elde edebiliyorsunuz.  Harabelerde kalıntı hazineleri ve hafıza şişeleri bulabiliyorsunuz.

Bir de “güç denemeleri”ne denk gelebiliyorsunuz haritada dolanırken. Burada yapmanız gereken şey, belirli seviyedeki yaratıkları alt etmek. Buradan elde edeceğiniz zaferler de ekibimizi güçlendiriyor.

Ayrıca bölgelerde araştırma yaptıkça, belirli eşyaları üretip belirli nesneleri veya binaları inşa ettikçe, yeni yerler keşfettikçe, düşmanları alt ettikçe ve farklı karakterlerden, bölge sakinlerinden görevler alıp bunları yerine getirdikçe öncülük değeriniz ilerliyor, bunun karşılığında da farklı ödüller ediniyorsunuz.

Genel anlamda oyun dünyasının renkli olduğunu söylemek mümkün. Aladiss topraklarını arşınlarken çok da sıkılacağınızı düşünmüyorum. Mutlaka yapacak bir şeyler buluyorsunuz. Hiçbir şey bulamazsanız durun farklı manzaralar eşliğinde ekibinizin fotoğraflarını çekin :) Bu arada merak edenler varsa, oyunda kedi ve köpekleri de sevebiliyoruz. Hatta kedi ve köpeklerle de yetinmemişler, bir baktım, geyikleri de sevebiliyormuşuz :)

Oyunun dünyası ve keşif kısmına dair belirtebileceğim bir nokta da Yumia’nın motosiklet benzeri aracı Procella. Bununla çok daha hızlı şekilde hareket edebiliyorsunuz ve keşif kısımlarını daha seri bir şekilde tamamlayabiliyorsunuz.

Oynanış kısmına geldiğimizdeyse; Atelier serisinin alametifarikası sentez, çatışma ve keşif kısımları bir kısım yeniliklerle devam ettirilirken bunların yanına bir de “inşa” ve “basit sentez” eklendiğini görüyoruz.

Daha önce de belirttiğim gibi sentez, bu serinin ana oynanış unsurlarından birisi. Enerji (mana) ve çeşitli içerikler kullanıp farklı farklı silahlar, ekipmanlar, aletler ve güçlü nesneler üretebiliyorsunuz.

Elbette istediğiniz her şeyi hemen yapamıyorsunuz. Önce gerekli malzemeleri toplamanız ve tarifleri keşfetmeniz, sonra da bu tarifleri zihninize işlemeniz lazım. Sonrasında geçiyorsunuz sunağın önüne ve başlıyorsunuz simyacılık işlerine.

Sentez yaparken göz önünde bulundurulabilecek birçok unsur var. Senteze başlarken kullandığınız tarifin seviyesi, simya özü, çekirdek bileşenler, malzemeler, bu malzemelerin kalitesi, birbirleriyle uyumları gibi unsurlar sonunda ortaya çıkacak nesnenin özellik, kalite ve etkisini belirliyor. Hal böyle olunca aynı tariften yola çıkıp yaptığınız nesneler dahi birbirlerinden farklı yapılarda olabiliyor. Bu da tekrar tekrar deneyip her seferinde daha iyisine ulaşmaya çalışmanızı sağlıyor. Sentezleri otomatik olarak yaptırmanız da mümkün. Ama en azından bir miktar zaman ayırıp bu alanda da kendinizi denemenizi öneririm.

Seri için yeni özelliklerden birisi olan “basit sentez” ise, yolculuğunuz esnasında herhangi bir yerde herhangi bir anda, bazı nesneleri (örneğin silahınız için kurşun, kamp malzemeleri, bandajlar vs) üretebilmenizi sağlıyor. Böylece bunları üretmek için koştura koştura atölyenize dönmeniz veya bir kamp yeri aramanıza gerek kalmıyor.

Yine seri adına yeni bir özellik olarak bahsedilen inşa ile, oyun dünyasının farklı noktalarında yeni üsler, bir anlamda yeni atölyeler inşa edebiliyorsunuz. Karakterlerinizi burada dinlendirebilir, sentez işlerini de buralarda yapabilirsiniz, tabii gerekli eşyaları, nesneleri buralara yerleştirmeniz halinde.

Kamp bölgeleri de dinlenmek ve bir şeyler yiyip ekip üyeleriyle sohbet etmek için kullanabileceğiniz yerler. Burada da bir zorunluluk yok. Ama sağladıkları faydalar var tabii. Yiyecekler karakterlerinize belirli süreyle ek özellikler veriyor, onları daha güçlü kılabiliyor veya savunmalarını güçlendirebiliyor. Ekip üyeleriyle sohbet ederek onların hikayelerini öğrenebiliyor, aranızdaki ilişkiyi de geliştirebiliyorsunuz.

Gelelim çatışma faslına. Oyunun seriye getirdiği temel yeniklerden birisi de çatışma sistemindeki değişiklik. Bir yandan serinin sıra tabanlı çatışma sisteminin özünü korunmaya çalışırken bir yandan da gerçek zamanlı olarak akan bir çatışma sistemi oluşturulmaya çalışılmış. Çatışmalar gayet hızlı akıyor. Hamlelerinizi seri şekilde yapmanız, hızlıca düşünüp harekete geçmeniz gerekiyor. Kontroller buna uygun şekilde tasarlandığından bu hıza ayak uydurmakta bir zorluk yaşamıyor, bilakis keyif alıyorsunuz. En azından kendi adıma böyle olduğunu söyleyebilirim.

Çatışma sistemini zenginleştiren detaylar da var. Mesela çatışma esnasında tek tuşla karakterinizi düşmanınızın dibine sokuyor veya düşmanınızla aranıza mesafe koyabiliyor, böylece yakın dövüş veya menzilli çatışmaya geçiş yapabiliyorsunuz. Yine tek tuşla farklı saldırı ve savunma setlerine geçebiliyorsunuz, özel yetenek/özel ekipmanları kullanabiliyorsunuz.

Her ne kadar gerçek zamanlı akan çatışmalar olduğunu söylesek de çatışmayı durdurup ekip üyelerine taktik talimatlar verebilmenize, 4 taktikten (savunma, saldırı, destek, hayatta kalmaya odaklanma) birisini seçmenize de imkân tanınıyor.

Çatışma esnasında karakterler arasında kolayca geçiş de yapabiliyor, farklı karakterlerin saldırı ve savunma setlerinden yararlanabiliyorsunuz bu sayede.

Çatışma ekranına hakim olduğunuzda çok daha renkli bir hal alıyor mücadeleleriniz. Düşmanınızı sersemletmek için hangi tarzda saldırılar yapmanız gerektiğinizi görebiliyorsunuz mesela. Bu tür saldırılarla düşmanı sersemlettiğinizde etkili olan yeni saldırı biçimini görüyor ve bu saldırıları yaparak daha yüksek hasarlar verebiliyorsunuz. Ayrıca sersemlemiş durumdaki düşmanlara karşı “Friend Action” saldırısı da gerçekleştirebiliyorsunuz. Friend Action, ekip üyelerinizden birisiyle düşmanınızın elemental zayıflığını hedef alan bir saldırı yapmanızı sağlıyor.

Çatışma ekranı arayüzünde düşmanın yapacağı hamleleri de görebiliyor, saldırılardan kaçınma veya bu saldırıyı savuşturma hamlelerinizi buna uygun şekilde yapabiliyorsunuz. Bu şekilde bir de “Precision Counter” isimli bir saldırı gerçekleştirme imkânınız oluyor. Tam zamanında kaçınma hareketi yapmanız halinde bir ekip üyesine geçip karşı saldırı yapmanızı ve düşmanınıza ciddi hasarlar verebilmenizi sağlıyor bu hamle.

Bir de 50. Seviyeyi geçtikten sonra Yumia’nın kullanabildiği “Mana Surge” isimli bir özellik var. Bu sayede normale göre daha kuvvetli olan Surge yeteneklerini kullanabiliyorsunuz. Hatta “Maximized Mana Surge” kullandığınızda düşmanınıza çok ama çok etkili bir saldırı gerçekleştirip çatışmanın seyrini değiştirebiliyorsunuz. Bu saldırıları yapabilmek için çevresel mana göstergesini doldurmanız lazım. Bu tükendiğinde ve siz bu saldırıyı yaptığınızda karakterinizin sağlığından da harcıyor. O yüzden sizin için de riskler barındıran bir hamle. Yine de buna başvurmak isteyeceksiniz, zira boss savaşları biraz (belki birazdan biraz daha fazla) zorlu geçiyor.

Hazır yeri gelmişken çatışmalardaki denge sorununa değineyim. Bazı durumlarda nasıl olduğunu anlayamadan saniyeler içinde ekip üyelerinizin yere serildiğini görebiliyorsunuz. Özellikle boss savaşlarında böyle bir sorun söz konusu. Üstelik zorluk seviyesini düşürseniz dahi bu durumdan kaçamıyorsunuz. Boss savaşlarında düşmanlarınız çok kuvvetli saldırılar yapıp tek hamlede sizi indirebilirken, sizin onlarca saldırınız onlar üzerinde ufacık bir çizik gibi etki gösterebiliyor :) Şöyle düşünün, ekip üyelerinin can puanları 300 ila 500 arasında değişirken, karşınızdaki düşmanın can puanı 50.000-60.000 düzeyinde, tüm ekibi toplasanız rakibinizin 20’de 1’i kadar etmiyor :)

İşte böyle durumlarda hamlelerinizin neredeyse kusursuz olması, doğru hamleleri tercih etmeniz, özel yeteneklerden mümkün olduğunca istifade etmeniz, çatışmaya girmeden önce hazırlıklarınızın da tam olması lazım. Bu şekilde zaferi kazanınca da yaşattığı tatmin hissi bir başka oluyor, onu da belirtmezsem olmaz tabii.

Oyunda bazı teknik sıkıntılar da bulunuyor. En azından benim oynadığım versiyonunda bazı sıkıntılarla karşılaştığımı söylemek durumundayım. Sayıca çok olmamakla birlikte ekranda titreme sorunu yaşanan sahneler, karakterler sohbet ederken seslendirmenin kesilmesi gibi sorunlara denk geldim. Güncellemelerin ardından kolaylıkla aşılabilecek sorunlar bunlar bence.

Bir de sebebini çözemediğim şekilde başlangıçta rahatlıkla kullandığım halatlar üzerinden kayarak hızlıca iki nokta arasında hareket edebilme özelliğini sonradan kullanamaz hale geldim. Bir bug sonucunda böyle bir sorun yaşanmış olabileceğini düşünüyorum. Herhalde bunu da düzelteceklerdir.

Arayüz için harcanan emeğe ayrı bir parantez açmak istiyorum müsaadenizle. Oyundaki ilerlemenize ve bulunduğunuz bölgeye bağlı olarak açılış ekranındaki karakter ve arkaplanın değişmesi hoş bir detay olmuş bence. Aladiss kıtasının farklı bölgeleri farklı coğrafi özelliklere sahipler ve ana ekran da hikayedeki bu bölgelerin görselliğini yansıtacak şekilde değişiyor. Oyunun içerisinde de ihtiyaç duyabileceğiniz bütün bilgilerin sunulduğu bir arayüz sunulmuş durumda. Çatışmalardaki işlevselliğini de es geçmemek gerek tabii. Hal böyle olunca da hakkında söz edilmeyi hak ediyor bence.

Artık ufak ufak toparlayalım. Atelier Yumia, bir yandan Atelier serisinin özünü korurken bir yandan getirdiği yeniliklerle de farklı bir tecrübe sunmayı başarıyor. Bu yönüyle serinin takipçilerine yeni bir tecrübe yaşatmayı, seriyle yeni tanışacaklar için de iyi bir başlangıç noktası olmayı başarıyor.

Atelier Yumia’nın farklı oyun türlerinden unsurları bir potada eritmek konusunda da fena bir performans sergilemediğini düşünüyorum şahsen. Kimi zaman Infinity Nikki’den bir şeyler buldum oynarken, kimi zaman Animal Crossing’ten. Final Fantasy 7 veya Dragon Quest gibi serilerden izler de görebiliyorsunuz. Belki o kadar başarılı bulunmayabilir, ama Zelda’yı andıran yanları da var. Bu örnekleri çoğaltmak da mümkün elbette. Ve bütün bunları basit bir kopyala yapıştır şeklinde de yapmamışlar, uyumlu bir şekilde bir araya getirilmiş ögelerle güzel bir oyun ortaya koymayı başarmışlar.

Bu noktada eleştirilebilecek tek yanı, oyunda sunulan sürüsüne bereket içerik, işlenebilecek birçok malzeme varken bunların yeterince derinlemesine ele alınamamış olmasıdır diye düşünüyorum. Bunu da artık serinin devam eden oyunlarında hallederler. Böylece önde gelen JRYO serileri arasında kendisine de önemli bir yer edinebilir.

Ezcümle, Atelier Yumia keyifle oynadığım bir oyun oldu, sizlere de gönül rahatlığıyla tavsiye ederim.

SON KARAR

Atelier Yumia, bir yandan serinin özünü korurken bir yandan da getirdiği yeniliklerle seriye yeni bir renk, yeni bir tat katmayı başarmış. Sadece serinin takipçilerine değil, daha geniş kitlelere de hitap edebilecek bir oyun var karşımızda. Atelier serisine bir noktadan giriş yapmak istiyorsanız ama gözünüz de korkuyorsa, hiç korkmayın, hemen bu oyunla ilk adımlarınızı atın. Büyük ihtimalle devamını da getirirsiniz.

Atelier Yumia: The Alchemist of Memories & the Envisioned Land
Çok İyi
8.5
Artılar
  • Çatışma sistemi gayet hoş (zaman zaman zorladığı yerler olsa da), sentez sistemi keyifli, keşfe de teşvik ediyor, dolayısıyla oynanış kısmında beklentileri karşılayan bir oyun olduğunu söylemek mümkün

  • “Ana düşman” ve “daha ciddi bir hikâye” gibi oyuncu beklentilerini cevaplamak üzere yapılan değişiklikler seriye yeni bir renk katmış

  • Ana hikayesinde ve onun etrafını saran yan hikayelerde önemli konulara da temas ediliyor, kimi zaman açıktan kimi zaman örtük biçimde önemli mesajlar veriliyor

  • Farklı oyun türlerini tek bir potada eritiyor, bu yönüyle daha geniş kitlelere hitap edebilecek bir oyun niteliği taşıyor


Eksiler
  • Çatışmalarda bir denge sorunu var. Özellikle boss savaşlarında bir anda beyaz bayrak çektiğinizi görebilirsiniz.

  • Hem görsel hem de oynanışa dair bazı teknik sıkıntılar bulunuyor

  • Hikâyenin akışında tempo kaybı yaşanan anlar var


YORUMLAR
Parolamı Unuttum