Fallout Tarihçeleri - Bölüm 4

Post-Apokaliptik Bir Nükleer Makale

Fallout Tarihçeleri adlı akıl kârı olmayan yazı dizimizin dördüncü ve son bölümüyle karşınızdayız sevgili okurlar. Daha önceki bölümleri gözden kaçırıysanız Fallout 1’e buradan, Fallout 2’ye buradan, Fallout 3’e de buradanulaşabilirsiniz.

Bu bölümümüze konu olan Fallout: New Vegas, serinin uzun soluklu hayranları için çok daha özel bir oyundur. Çünkü ilk iki oyunu yapan Black Isle’ın kapanmasıyla birlikte Obsidian’i kuran isimlerin 10 yıldan uzun bir süre sonra bu evrene geri dönüşünü simgeler. Ve doğal olarak özüne daha sadıktır. Bir kez daha California çöllerine döneriz mesela. Fallout 3’teki mutantların ve yaratıkların yanı sıra en son Fallout 2’de gördüğümüz Raiderlar, Geckolar, Mantisler ve daha nice düşman bu oyunla birlikte geri döner. Deathclawlar artık basit bir tabancayla öldürülemez, Brotherhood Of Steel ise yine kendi içine kapanır. Yoldaşlarımız daha akılda kalıcı karakterler olduğu gibi bazı eski dostlarla da yeniden karşılaşmanın mutluluğunu yaşarız. Ama savaş… savaş asla değişmez.

Fallout: New Vegas (2010)

2281. Fallout 3’ten dört, Büyük Savaş’tan 204 yıl sonra. NCR (New California Republic) artık iyice büyümüş ve yetki alanını genişletmiş durumda. Tabii bu da bir sürü sorunu da beraberinde getiriyor: daha zor yönetim, adam eksikliği, kaynak yetersizliği. Karşılarındaysa 86 kabileyi birleştiren, kölelik üzerine kurulu Ceaser’s Legion var. Bu iki grup iki yıldan uzun bir süredir bu toprakların hâkimiyeti için birbirleriyle savaşıp duruyor. Onların ortasındaysa Vegas’ı baştan kurup ona New Vegas adını veren, gizemli Mr. House var. Üç grup da Vegas’ı kendisi için istiyor. Muharebenin kilit noktasıysa NCR’ın bir süre önce onarıp aktif hâle getirdiği Hoover Barajı.

Fallout tarihinde ilk kez bir Vault sakinini değil, Mojave Express için çalışan basit bir kuryeyi canlandırarak başlıyoruz oyuna. Görevimiz ufak bir paketi New Vegas’a götürmek; ancak yolda bir grup Raider tarafından saldırıya uğruyor, bayıltılıyor ve bir mezarlığa götürülüyoruz. Kendimize geldiğimizde damalı takım elbise giyen bir adamın taşıdığımız kuryeyi, bir tür platinyum çipi elimizden aldığını görüyoruz; fakat bir şey yapmamıza fırsat kalmadan mermiyi yiyor ve mezarın içine fırlatılıp atılıyoruz.

Biz orada bilinçsizce yatar ve kan kaybından ölmek üzereyken Victor adında, kovboy gibi konuşan bir robot gelip bizi kurtarıyor, sonra da yaralı bedenimizi mezarlığın aşağısındaki kasabanın doktoruna teslim ediyor. Doktor Mitchell vakti zamanında Vault 21’den ayrılan ve hizmetlerini çorak toprakların halkına adayan yaşlı bir adam. Yaralarımızı sarıp bizi elinden geldiğince tedavi ediyor, bir hafta gibi kısa bir sürenin ardından da mucizevi bir şekilde kendimize gelip ayaklanıyoruz. İyi kalpli doktor üzerimizde bir dizi test uyguladıktan sonra bize bir tabanca, biraz mermi, bir Vault 21 üniforması ve eski Pip-Boy 3000’ini veriyor. Böylece başlıyoruz çalınan kuryemizi ve bizi öldürmeye çalışan adamı aramaya…

Kasaba halkıyla ve bizi kurtaran robotla (Victor) konuştuktan sonra saldırganlarımızın güneye doğru uzaklaştığını öğreniyoruz. Edindiğimiz bir diğer bilgiyse Powder Gangers adlı bir çetenin buralarda terör estirdiği… Kasabalıları cesaretlendirip bu küçük gangster çetesine karşı koymalarına yardım etmek veya kötü adamların yanında saf tutup kasabalıları bizi kurtardıklarına pişman etmek elimizde. Her hâlükarda yolumuz elimizdeki tek ipucuna, Primm adlı kasabada yer alan Mojave Express binasına götürüyor bizi; fakat oraya vardığımızda yerleşim yerinin Powder Gangers tarafından kuşatıldığını görüyoruz. Şerif öldürülmüş, tüm kasabalılar bir kumarhaneye sığınmıştır. Kuşatmayı aşıp zar zor içeri girdiğimizde bizi şefimiz Johnson Nash karşılıyor, gel gelelim kendisi bize saldıranların kim olduğu ve nereye gittiğiyle ilgili herhangi bir bilgi sahibi değil. Şerif Yardımcısı Beagle’ın bilebileceğini düşünüyor, ama maalesef kendisi mesleğinin örnek bir temsilcisi olarak Powder Gangers’a esir düşmüş durumda…

Böylelikle bu yerel çeteye ikinci kez haddini bildirmeye ve şerif yardımcısını kurtarmaya girişiyoruz. Eğer tamir yeteneğimiz yeterince yüksekse Mojave Express binasından Ed-E adlı uçan robotu ilk yoldaşımız olarak ekibimize katabiliyoruz. Beagle’ı kurtardıktan sonra bize saldırıp platinyum çipi çalanların güneye, Novac adlı bir kasabaya doğru gittiğini öğreniyoruz. Şerif yardımcısı eğer onları takip edeceksek yolu kısaltmak adına Nipton kasabasından geçmemizi tavsiye ediyor bize. Takibe devam ediyoruz.

Hemen kasabaya yönelmek yerine kuzeye, tepelerin zirvesine doğru yönelirsek burada bir NCR karakoluyla karşılaşıyoruz. Barda kervan işleriyle uğraşan, ancak şansı bir türlü yaver gitmeyen Cass ile tanışıyor ve kendisiyle biraz lafladıktan sonra karşımızdakinin Fallout 2’deki Cassidy’nin özbeöz kızı olduğunu fark ediyoruz keyifli bir şaşkınlıkla. İstersek onu ekibimize katmak mümkün, ama önce kervanıyla ilgili işlerini yoluna koymasına yardım etmek şartıyla…

Nipton’a vardığımızda Ceaser’s Legion ile ilk karşılaşmamızı yaşıyoruz. Romalı askerler gibi giyinen bu acımasız birlik, kasabalıların arasında bir tür “çekiliş” düzenlemiş ve kazanan ikili dışındaki herkesi kâh çarmıha gererek kâh meydanda canlı canlı yakarak katletmiş. Belediye binasına vardığımızda saldırganların başındaki isimle, Teğmen Vulpes Inculta ile karşılaşıyoruz. Inculta bize dokunmuyor (ve biz de henüz yeterince güçlü olmadığımızdan kendisine bulaşamıyoruz), onun yerine şahit olduğumuz bu katliamı ve Ceaser’ın ordusunun gücünü gittiğimiz her yerde anlatmamız için bizi serbest bırakıyor. Elimizden başka bir şey gelmediğinden Novac’a doğru çıktığımız yola devam ediyoruz.


Novac diğer yerlere nazaran daha sakin ve güzel bir yer olarak çıkıyor karşımıza. Bir moteli, motelin üstünde de kocaman bir dinozor maketi (T-Rex Dinky!) var. Bu maketin tepesinde gündüzleri ve geceleri farklı birer keskin nişancı tarafından nöbet tutuluyor ve kasaba tehlikelere karşı korunuyor. Geceleri nöbet tutan ketum adamın adı Boone ve kendisi oyundaki en iyi yoldaşlardan biri. Ayrıca kaybolan karısıyla ilgili oldukça iyi bir arka plan hikâyesine ve yan görevlere de sahip. Gündüz nöbet tutan kişiyse bize saldıran adamların nereye gittiğini biliyor: Boulder City.

Çölleri arşınlamaya ve saldırganlarımızın izini sürmeye devam ede ede sonunda Boulder City’de buluyoruz onları. Takip ettiğimiz Raider grubu bir NCR birliğiyle çatışmaya girmiş ve köşeye kıstırılmış hâlde. İçlerinden çoğu nalları dikmiş, ama NCR askerlerinden birkaçını esir almayı da başarmışlar ve görüşme talep ediyorlar. NCR komutanını ikna ederek Raiderlarla hesaplaşma işini biz üstleniyoruz. Bunu barışçıl ya da kanlı bir şekilde çözmek tercihimize kalmış. Her hâlükârda damalı takım elbiseli adamın adının Benny olduğunu ve New Vegas’taki The Tops kumarhanesinin yöneticileri arasında yer aldığını öğreniyoruz. Benny onlarla işi bittikten sonra Raiderlara hiçbir ödeme yapmadığı gibi üstüne üstlük bir de burada ölüme terk etmiş hepsini. Adamımız tam bir ahlak ve dürüstlük abidesi anlayacağınız. Tam New Vegas’a doğru yola koyulacakken Victor’la, yani bizi mezarlıktan kurtaran robota rastlıyoruz. Bu bir tesadüf mü, yoksa bizi takip mi ediyor? Emin olamıyoruz.

Artık adamımızın kim olduğunu ve nerede yaşadığını bildiğimize göre bir sonraki hedefimiz ünlü New Vegas. Oraya doğru giderken Brotherhood Of Steel’in karargahına, yanımıza katabileceğimiz saf Brotherhood üyesi Veronica’ya, Deathclaw yumurtasından omlet yapmak isteyen çılgın bir kadına (fakat lezzetli oluyor), bir dağ dolusu Super Mutant’a, Meksikalı tamirci Ghoul Raul’a (onu da ekibimize katabiliyoruz) rastlıyoruz. Eğer yoldan biraz sapıp batıya doğru gidersek karşımıza Jacobstown veeee… eski dostumuz Marcus çıkıyor! Kendisini Fallout 2’den hatırlayacaksınız. Hatta kasabanın adını dostu Jacob’ın anısına koyduğunu da fark etmiş olabilirsiniz. Ne yazık ki bu kez onu yanımıza alamıyoruz, ama eski günlerden konuşmak, karşısındakinin “biz” olmadığını bilmeden “bizden” bahsettiğini dinlemek bir hayli keyifli oluyor. Jacobstown, kendini Nightkin denilen Super Mutantları tedavi etmeye adamış bir doktorun kliniği. Dilersek buradan da Lily adında ilk başta güldüren, hikâyesini öğrenince de hüzünlendiren, yarı kaçık bir Super Mutant’ı katabiliyoruz yanımıza.

New Vegas’a vardığımızda buranın iki ayrı kısımdan oluştuğunu fark ediyoruz: normal halkın yaşadığı kenar mahalleler ve yüksek duvarlarla çevrili, Victor’a benzeyen robotlar tarafından korunan, sadece belirli kişilerin girebildiği kumarhaneler bölgesi. Duvarların serbest tarafında Elvis gibi giyinen, Elvis gibi yürüyen, hatta Elvis gibi konuşan The Kings (Krallar) çetesine rastlıyoruz. Liderleri ise The King (Kral). Uzun bir süre önce terk edilmiş bir Elvis taklit okuluna denk gelen bu çete içeride Rock’n Roll’un kralına ait bir sürü poster, ses kaydı, kitap ve bir oda dolusu saç jölesi bulmuş, buranın bir tür ibadethane olduğunu sanmış ve kendilerini Kral gibi davranmaya adamış. Keşfedemedikleri tek şey Elvis’in adı; çünkü her yerde sadece “Kral” olarak geçiyor. Buradaki görevleri yerine getirdiğimiz takdirde Rex adındaki robo-köpeği yanımıza alabiliyoruz.

Bu bölgede keşfettiğimiz bir diğer yerleşke ise Follower of Apocalypse adındaki bir yardım kuruluşu. İhtiyacı olan herkese kucak açan, belki de çorak topraklarda ilk önceliği kendi çıkarı olmayan tek insanlar bu. Burada Arcade Gannon adında oldukça zeki ve espritüel bir bilim adamıyla tanışıyoruz (Chuck dizisindeki Zachary Levi seslendiriyor kendisini). Arcade, Follower of Apocalypse yardım ettiğimiz veya kendisi kadar zeki olduğumuz zaman bize katılıyor. Ama, zekâ puanımız 3’ten düşükse bu kez de hâlimize acıdığı için katılıyor ekibimize. Onunla seyahat edip konuştukça ve yan görevlerini tamamladıkça kendisiyle ilgili çok ilginç bir sır öğreniyoruz: Arcade eski bir Enclave mensubu. Üstelik civardaki tek eski Enclave askeri de o değil. Ama durum hiç de sandığınız gibi değil; bu küçük grup eski birliklerinin hatasını anlamış, onların ideallerini terk edeli çok olmuş. Artık tek istedikleri huzur içinde yaşamak. Yine de kendilerini affettirebilecekleri bir fırsatı değerlendirebileceklerini de sık sık dile getiriyorlar.


New Vegas’ın kumarhaneler bölgesine geçtiğimizde kendimizi bir anda başka bir gezegene ayak basmış, ya da daha doğrusu geçmişe gitmiş gibi hissediyoruz. Burası çorak toprakların aksine pırıl pırıl, binalar bakımlı ve her yer ışıklı tabelalarla dolu. İçeri adım atmaz bir kez daha Victor’la karşılaşıyoruz. Her ne kadar hayatımızı kurtarmış olsa da bizi bir sapık gibi takip etmesi can sıkıcı olmaya başlıyor… Derken Victor bizi Lucky 38’e, yani kumarhaneler bölgesinin ortasındaki upuzun ve görkemli kuleye davet ediyor. “Mr. House seninle konuşmak istiyor ortak,” diyor bize.

Mr. House bu bölgenin kurucusu ve hâkimi. Kendisi Lucky 38’de yaşayan, gizemli biri; çünkü herkesle ekranlar vasıtasıyla konuşuyor ve onu kanlı canlı gören kimsecikler yok. Yine de kulede yaşadığı, robotlar aracılığıyla bölgede hüküm sürdüğü yadsınamaz bir gerçek. Savaştan önce de Las Vegas’ta yaşayan ve buraya gönülden bağlı olan House, aynı zamanda RobCo Industries’in, yani oyundaki hemen hemen tüm robotları imal eden fabrikanın da kurucusu. Büyük Savaş’ın kopmasından bir süre önce ordudaki kaynaklarından Çin’in Vegas’a tam 77 nükleer füze fırlatmaya hazırlandıklarını öğrenir. Böylece gizlice bir savunma sistemi kurmaya başlar. Amacı füzelerin büyük bir çoğunluğunu henüz havadayken etkisiz hâle getirecek bir uydu sistemi oluşturmak, onların kaçırdıklarını da kulesinin tepesine kurdurduğu lazer toplarıyla vurmaktır.

House’un planının en önemli parçası hem robotlarının savaş programlarını hem de lazerli savunma sistemlerini daha üst bir seviyeye çıkarmaya yarayan platinyum çiptir. Onu bir kez sisteme ekledi mi her şey yolunda gidecektir. Ama maalesef çip eline geçmeden 20 saat önce nükleer savaş yaşanır. House nükleer füzeleri tamamlanmamış bir savunmayla karşılamak zorunda kalır, bombardıman sırasında pek çok sistem çökmesi yaşamış ve en sonunda şehrin büyük bir bölümünü kurtarmayı başarsa bile komaya girer. Platinyum çip ise kayıplara karışır.

Kendisiyle kulenin tepesinde buluştuğumuzda yukarıda bahsettiklerimden öğrenmemizi istediği kadarını bize aktaran House, damalı takım elbiseli adamı, Benny’yi öldürmemizi ve platinyum çipi geri almamızı istiyor. Söylediğine göre Benny’nin niyeti çipi kullanarak Mr. House’un yerini almak. Mojave Express’ten o çipi New Vegas’a getirmesini isteyen kişiyse House’un ta kendisi. Karşılığında da Lucky 38’deki bir süiti emrimize vereceğini söylüyor. Benny’yle görülecek bir hesabımız olduğundan bu teklifi kabul ediyoruz.

The Tops kumarhanesine girip Benny’yi öldürmenin birden fazla yolu var. Dilersek ona direkt saldırabilir, dilersek baş başa bir görüşme talep edebilir, dilersek de onun aslında göründüğü gibi biri olmadığını ve bizi öldürmeye çalıştığını kumarhanenin diğer yöneticilerine kanıtlayabiliyoruz. Her hâlükârda Benny’yi haklıyor ve platinyum çipi geri alıyoruz.

O noktada kendimizi NCR, Mr. House ve Ceaser’s Legion’ın arasındaki çekişmenin tam ortasında buluyoruz. Bu üç grubun her biri de New Vegas’ın kontrolünü ele geçirmek istiyor. Bunu sağlayacak anahtar da bizim elimizde. İstediğimiz tarafı seçmekte serbestiz, hatta istersek Benny’nin planını uygulamaya koyup Mr. House’un yerine bile geçebiliyoruz. Bunu yapmayı seçtiğimiz takdirde bu adamın nasıl olup da 200 yıldır hayatta kaldığını ve neden insanlarla ekranlar vasıtasıyla konuştuğunu da keşfediyoruz ayrıca. Mr. House savaştan önce sadece bir savunma sistemi kurmakla kalmamış, işini sağlama alarak vücudunu bir tür makineye bağlamış ve beynini kulenin süper bilgisayarına aktarmıştır. Vücudu Lucky 38’in gizli bir bölmesinde, yaşam ünitelerine bağlı, son derece yaşlı ama hâlâ hayatta olan bir kabuktan ibaret.

Her hâlükârda son savaş Hoover Barajı’nda gerçekleşiyor. NCR’ın tarafını tutarsak emekli Enclave askerlerini ve Brotherhood Of Steel’i de muharebeye destek güç olarak dâhil edebiliyor (Ama ondan sonra Enclave üyelerinin başına pek de iyi şeyler gelmiyor.) ve barajı savunuyoruz. Ceaser’ın tarafını tutarsak barajı ele geçirmeye çalışıyor, Mr. House’un tarafını tuttuğumuz takdirde de barajı Lucky 38’in sistemine bağlamaya çalışıyoruz, ki kontrolünü o ya da biz alabilelim.

NCR’ın tarafını tutarsak Ceaser’ın kampına gidiyor ve burada onlarla son bir savaşa girip hepsinin defterini dürüyoruz. NCR tüm Mojave çölüne hâkim oluyor. Ceaser’ın tarafını tutarsak bu acımasız birlik tüm çölün hâkimiyetini ele geçiriyor. Et Tumor, Brute? (Sen de mi Brütüs?) görevinde Ceaser’ın hastalığını iyileştirmek yerine onu daha da kötü hâle getirip öldürebiliyoruz da. Ama o zaman da yerine sağ kolu geçiyor. Mr. House’un tarafını tuttuğumuzda New Vegas’ın mutlak hâkimi kendisi oluyor ve ölünceye dek Lucky 38’de sefahat içinde yaşıyoruz. Mr. House’un yerine geçip platinyum çipi kullanmazsak New Vegas kaosa yenik düşüyor ve her yer yanıyor. Platinyum çipi kullandığımız takdirde ise çıkan karmaşalar hızla bastırılıyor ve bölge bizim kontrolümüzdeki bağımsız bir bölgeye dönüşüyor. Ardından yaptığımız seçimlere göre değişen bir sonla karşılaşıyoruz.

Ve böylece dört bölümlük uzuuuun mu uzun yazı dizimizin de sonuna gelmiş olduk. Umarım okurken siz de en az benim kadar keyif almışsınızdır. Şimdiye dek yaptığınız tüm yorumlar için hepinize ayrı ayrı teşekkür ederim. Ama Fallout maceramız bitti sanmayın sakın, çünkü sadece 4 gün sonra, 10 Kasım’da Fallout 4’le bir buluşmamız var. Ve hepinizin artık çok iyi bildiği gibi savaş… savaş asla değişmez.

YORUMLAR
Parolamı Unuttum