Ne olduğunu hem anlaması hem de anlatması en zor oyunlardan biri olan ve duyurulduğundan beri en az Judas ve GTA VI kadar heyecanla beklediğim Pathologic 3, nihayet çıkış tarihine ve demosuna kavuştu. Ben de buraya övüp övüp kimseye oynatamadığım kült klasik serinin misyonerliğini yapmaya geldim! Tuhaf kurgu oyunlarının kralı (daha doğrusu çarı) tüm zamanların en dolu dolu oyun yıllarından biri olan 2025’ten ucu ucuna kaçtı, GTA VI senesinin (böyle adlandırdım çünkü oyun sektörünün 2026 isminin üstünü çizip yerine bunu yazdığını söylemek mümkün) 9 Ocak gününde nihayet bizlerle buluşmaya hazırlanıyor. Yapımcısı Ice-Pick Lodge’un bir başka kült oyunun daha devamını (Darkwood 2) geliştirmeye başladığı müjdesini almışken gelin size biraz adamların kendi bebeği olan Pathologic’ten bahsedeyim.
İlk Pathologic, isminin ipucunu verdiği üzere merkezinde bir hastalık, spesifik olarak bir veba olan, ilk formuyla (form derken ne demek istediğimi yazının devamında anlayacaksınız) 2005 yılında ortamlara düşüp fanatik bir fan kitlesi edinmiş, fazlasıyla şahsına münhasır bir yapım. Bolca hayatta kalma mekaniği içerse, bir de bunun yanında korku elementleri barındırsa bile hayatta kalma korku türüne ait diyemeyeceğimiz bir oyun. Kendisini daha ziyade Immersive Sim alt türüne yakıştırabiliriz ancak oynanış ve ilerleyiş olarak mevzubahis türün gediklilerine de orijinal geleceğini ben bizzat garanti ederim. Ayrıca onların aksine hikâye anlatımı da çok daha direkt, diyaloglar daha bol ve bolca yan karakterle etkileşime giriyorsunuz. Derdimiz 12 gün içinde ve her geçen gün tahmin edebileceğiniz ve edemeyeceğiniz şekillerde daha da zıvanadan çıkan bir ortamda kasabayı pençesine düştüğü doğaüstü vebadan kurtarmak. Bunu yaparken de her biri Pathologic’in muazzam hikâyesinin bir parçasını bünyesinde barındıran karakterleri hayatta tutmak. İşleri sizin için hiç de kolay kılmayan, size bağlı olan karakterleri diri tutacak kadar iyi oynamanın karşılığını da oyunun anlatısına dair daha fazla detayla ödüllendiren, bu sayede hafızalarda diri kalmış bir yapım.
Asla ana akım popülaritesi yakalayamadığı halde 20 senedir utulmaya direnen bu oyunun yanında bir de “devamı” olan Pathologic 2 ve 3’ün ne olduğunu ayrıca açıklamak gerekiyor. Pathologic 2, aslında ilk Pathologic oyununun oldukça kapsamlı bir yeniden yapımı. Ice Pick Lodge, 2014 yılında başlattığı Kickstarter projesiyle bu yeniden yapım projesini duyurdu ve aradan geçen 5 sene sonunda, 2019’un yazında o yeniden yapım “Pathologic 2” ismiyle bizlerle buluştu. Oyunun isminde 2 olmasının sebebiyse yeni yapımdaki hikâyenin orijinalin bir yeniden ele alınışı olmasının yanında devamı da olması. Nedenini ben burada açıklayamam, sizin oynayıp görmeniz lazım.
Peki son olarak, Pathologic 3 ne? Yine bir yeniden yapım ama aynı zamanda da aynı kasabada, aynı hikâyeyi “ele alan” bambaşka bir oyun. Orijinal Pathologic’te üç oynanabilir karakter var: Haruspex, Bachelor ve Changeling. Pathologic 2, Bachelor ve Changeling senaryolarının sonradan oyuna DLC olarak eklenmesi ve Kickstarter destekçilerine bedavadan sunulması şartıyla, bünyesinde sadece Haruspex senaryosunu oyunculara sunmuştu. Pathologic 2 bir oyun olarak muhteşem olsa ve orijinal oyunun mekaniklerine çok daha geliştirip derinleştirse bile bunun karşılığını satış başarısı olarak alamadığı için diğer senaryolara ne olduğunun konusu uzun süre açılmadı. Meğer Ice Pick Lodge arka planda (tahminimce bir yanda hayatta kalmaya çalışırken) Bachelor senaryosunu bambaşka bir şeye çevirmek için çalışıyormuş. Zira Pathologic 3, 2’deki mekanikleri kullanmayacak. Hatta demodan görünen o ki, hayatta kalma öğelerini bile büyük oranda çöpe atıyor.
Pathologic 2, benim 20 senelik oyunculuk hayatımda tecrübe ettiğim en stresli oyundu. Ardındaki tavizsiz vizyonla çektirdiği stresin karşılığını (video oyunu medyumundan beklentiniz safi eğlence değilse) fazlasıyla veriyordu. Nato kafa nato mermer bir kasaba cerrahı olan Artemy Burakh’ı oynuyorduk ve eldeki oyun tam bir sefalet simülatörüydü. Hem de yiyecek ekmek alabilmek için yolda önümüzü kesen haydutları öldürüp organlarını satmak durumunda bile kalabildiğiniz seviyede. Her anlamda elimizi kirletmemiz gerekiyordu, tedavi işini ev ev dolaşarak, hastalığa yakalanmamaya, öldürülmemeye, açlıktan veya uykusuzluktan ölmemeye çalışarak yapıyorduk. İşin stresiyse tüm bunları gerçek zamanlı akan 12 gün içinde yapıyor olmaktan geliyordu. Zamanı verimli kullanmadığımız her bir gün, elimize bakan o çok önemli karakterlerden birinin vebaya yakalanıp ölmesine sebep verebiliyordu ve işler her geçen daha da sarpa sarıyordu.
Pathologic 3’te, doktor olmanın yanında bir akademisyen de olan Bachelor Daniil Dankovsky’yi, oynuyoruz. Amacı ölümsüz olduğu söylenen Simon Kain isimli adamı bulmak. Tam da bunu yapmak için isimsiz kasabamıza geliyor ancak hem Kain’in öldüğünü öğreniyor hem de veba ortalığı kasıp kavurmaya başlıyor. Hem Haruspex’in hem de Bachelor’ın en büyük problemi veba olsa bile onunla baş ediş şekilleri hiç benzer değil. Artemy’nin doktorluğu şamanlığa da yakınsıyordu; tüm o pis işlerin yanında basit ama işlevli, iksir benzeri tedavi yöntemleriyle hastalıkla savaşıyordu. Daniil, hem kasabanın idaresini ele aldığı için işin içine yönetim mekanikleri giriyor, hem de kendisinin açlık susuzluk gibi dertleri olmadığından materyal avına çıkmasına pek gerek yok. Zaten teşhis koyma aşamasında kılı kırk yarıyor, semptomları tek tek ele alarak mikroskop altında kan da inceliyor. Ancak bunlar daha basit farklar. Zira Pathologic 3’ü bambaşka bir oyun yapan yepyeni bir mekanik, zaman yolculuğu. Amalgam isimli nadir bulunan bir malzemeyle zamanda atlamalar yaparak yaptığımız hataları düzeltebilecek, bunun yanında kasabadaki dehşet verici veya doğaüstü olaylardan delirmemek için karakterimizin zihinsel halinin (apati ve mani olarak adlandırılan) ekstremlere kaymasını önlemeye çalışacağız. Zaten Daniil’in kendi kendiyle diyaloglarını bile yönlendirebilmek, söylediği/düşündüğü şeylerin ruh haline etki etmesi oyuna Disco Elysium’u andıran bir element de katıyor bence.
Demoya bakılırsa “dağınık zihinli entelektüelin zaman yolculuğu” teması çerçevesinde oyunun anlatısı da pek çizgisel ilerlemeyecek zira demonun kapsadığı başlangıç saatlerinde bile oyun zamanda oradan oraya atlayıp duruyor. Tüm bunlara kasaba ahalisinin bilmecelerle konuşmasını ekliyorsunuz ve Pathologic 3, demosuyla bile Remedy oyunlarını bakkala iki ekmek almaya gönderecek tuhaflıkta bir tecrübe sunuyor.
Pathologic 2, yeniden yapım kavramını esneten ama günün sonunda eskiyi geliştiren bir yapımdı. Pathologic 3 sıfırdan kurulmuş oynanış döngüsüyle bunun ötesine geçmeyi amaçlıyor. Dediğim gibi 2025 boyunca açık ara en merakla beklediğim oyunlarda biri Pathologic 3 ve önümüzdeki seneye kaymasına biraz üzülüyorum. Geleneksel bir oyun stüdyosundan ziyade başta tiyatro olmak üzere pek çok sanat dalından beslenen bir kolektif tarafından yapılan, sapına kadar “art house” ancak hiç de oyuncusuna konfor sunma derdi olmayan bir oyun oynama fikri kulağa ilginç geliyorsa, çıktığı gibi yapışın!
























