Bu listeyi ilk hazırladığımızda Assassin's Creed Valhalla daha yeni duyurulmuştu, listeye girebilecek mi, girerse kaçıncı sıradan girecek diye kendi aramızda konuşuyorduk. Gel zaman, git zaman, Assassin's Creed Valhalla çıktı, suyunu çıkarana kadar oynadık ve gördük ki Ubisoft yine listemize girebilecek kalitede bir Assassin's Creed oyunu hazırlamış.
Assassin's Creed Valhalla'yı listeye sokup bir oyunu çıkarmak istemedik, bu yüzden "En İyi 5 Oyun" diye başlattığımız yazıyı "En İyi 6 Oyun" olarak sürdürüyoruz :)
Baştan söyleyelim; çoğunuzun bu yazıya “Bence böyle değil”, “İlk altıya bu oyun girer mi yahu?!”, “O oyun AC bile sayılmaz ya!” gibi tepkiler vereceğinin farkındayız. Ancak bu listenin amacı zaten herkesin ortak paydada birleşip kucaklayacağı bir sıralama oluşturmak değil. Zira öyle bir liste hazırlamak da mümkün değil, illaki birilerinin beğenisi bir diğerinden farklı olacaktır.
O yüzden sizden ricamız, bu listenin KİŞİSEL olduğunu hatırlayıp, eğer fikirleriniz farklılık gösteriyorsa kendi listelerinizi yorum olarak nedenleriyle birlikte eklemeniz. Kim bilir, belki o yorumları toplayıp daha sonra “OGZ OKURLARINA GÖRE EN İYİ ASSASSIN'S CREED OYUNLARI” diye ayrı bir liste yaparız. Böylece listeye doğrudan, daha yapıcı bir katkınız da olmuş olur. Eğer bu hususta anlaştıysak benim kendi ilk 6'ıma ve sebeplerine geçiyorum o zaman:
6-) Black Flag
Assassin’s Creed serisinin iyice seri üretime döndüğü dönemlerde parlayan yıldızı Black Flag’ti. Tam herkes seriden umut kesmeye başlamışken vahşi dalgaları yararak hayatımıza giren Edward Kenway’in bugün bile en sevilen suikastçılardan biri olmasını da buna bağlayabiliriz.
Gemi savaşları eğlenceliydi; kendinizi kaptırıp balina avcılığı yapabiliyor, liman liman gezip vahşi dalgaların tadını çıkarabiliyordunuz. Hikâyesine döndüğünüzdeyse başta sıradan bir korsan hikâyesi gibi başlayıp altının olmadığı bir dünyada kahraman olabilecek bireylerin trajik hikâyeleriyle yüreğinizi dağlıyordu. Edward Kenway dostlarının neredeyse tamamını kaybetmiş olabilir ama hikâyesiyle bizim gönlümüzde kalıcı bir yer kazandı. O yüzden kadehimizi “Parting Glass” eşliğinde Black Flag’e kaldırıyoruz!
5-) Unity
Şu an içinde bulunduğumuz jenerasyonun ilk Assassin’s Creed’i olan Unity, serinin belki de en kötü şöhrete sahip üyesi. Haksız yere olduğunu da söyleyemem; oyunun ilk çıktığındaki hali gerçekten de inanılmaz hatalıydı ve çok saçma bazı tasarım kararlarına sahipti. (Tablet uygulamasından oyundaki sandıkları açmak gerekmesi müthiş saçmaydı mesela) Oyuncular bu ilk intibadan sonra oyunu derhal terk etse de Ubisoft terk etmedi; bu bahsettiğimiz sorunları tek tek silip düzeltti. Ön yargılarınızı bir kenara koyup da bugün dönüp oynarsanız o kadar abartıldığı gibi kötü bir oyun olmadığını görebilir, hatta Paris çatılarında turlarken oyunun günümüz için bile hâlâ ne kadar güzel gözüktüğünü fark edebilirsiniz.
Hikâyesinin daha kişisel olması, Fransız İhtilali’ne dair bölümlerin Co-Op tarafına tıkılmış olması kimilerinin hoşuna gitmese de ben oynarken büyük keyif almıştım. Özellikle de suikastçımı hem görünüş hem de oynanış olarak dilediğimce kişiselleştirebilmek ve başka oyuncularla birlikte suikast görevlerine atılmak çok keyifli gelmişti. Notre Dame yangını sırasında bedavaya dağıtılmışken alıp kütüphanenize eklediyseniz dönüp bir şans verin derim şahsen; muhtemelen pişman olmazsınız.
4-) Odyssey
Odyssey çok keyifli ve iyi bir açık dünya oyunu; iyi bir Assassin’s Creed oyunu olup olmadığı konusuysa hararetli tartışmaların konusu. Bu konuda listedeki yerinden de anlayacağınız üzere ben kendisini seri içerisinde de gayet el üstünde tutan taraftanım. Ancak neden AC oyunu olmadığının savunulduğunu da anlıyorum bir yandan: Çünkü Odyssey bazı bağlantıları ancak oyunun sonlarında kuruyor ve kurduğu bağlantıları geliştirme işiniyse DLC’lere bırakıyor.
Haliyle oyunu bitirmediyseniz ve DLC’leri oynamadıysanız konunun Assassin’s Creed külliyatına ne kadar göbekten bağlandığını bilmiyor olmanız çok normal. Ama bütün bağlantıları kurduğunuzda, oyunun nerelere atıf yaptığını gördüğünüzde aldığınız keyif de bir o kadar büyük oluyor. O yüzden ön yargıda bulunup Odyssey’i es geçmeden önce bunu da göz önünde bulundurun derim.
3-) Origins
Origins ve Odyssey’in sıralamadaki yerlerini bu yazıyı yazdığım sırada sıklıkla değiştirmiş olsam da sanırım biraz da Odyssey’in hikâyede daha geç açılıyor olmasından dolayı Origins burun farkıyla öne geçiverdi.
Origins oldukça zor bir işi bence alnının akıyla gerçekleştirdi: Assassin’s Creed gibi çok sevilen bir seriyi yeni bir türe, gayet başarılı bir şekilde taşıdı. Bununla da yetinmedi, seriye taze bir nefes üfledi, yıllardır anlatılan bazı şeyleri alıp bünyesinde çok iyi bir şekilde birleştirdi. Buna bir de Mısır’ın gizemli, ilginç atmosferi ve çok başarılı yazılmış Bayek, Aya gibi karakterleri ekleyince… Eh, listedeki yerini gururla hak etti benim gözümde.
2-) Valhalla
Serinin son oyunu listeye de hızlı ve tepeden bir giriş yaptı. Odyssey ve Origins'in en güzel özelliklerini iyice analiz edip damıtan ve daha da iyileştiren Valhalla neredeyse her yanıyla onların önüne de geçmiş oldu.
Keşif hissiyatı deseniz Odyssey'den sonra ilaç gibi resmen, derli toplu; assassin'lik mevzularına kafadan bir geri dönüş var; kaç oyundur hasretini çektiğimiz sosyal gizlilik geri gelmiş; viking olmanın şanını ve heyecanını sonuna kadar yaşatıyor; modern zamanlar için tonla sürpriz ve ilerisi için beyninizi zorlayacak olasılıklar var... Daha ne olsun?!
İlk çıktığında biraz bugları vardı ama Cyberpunk'ın çıktığı hâli görünce buna bile şükrettik; kaldı ki çıkışından bu yana gelen yamalarla iyiden iyiye toparladı sayılır. Şu an nispeten sorunsuz ve güzel bir şekilde oynanabiliyor ve listemizin ikinci sırasına haklı bir giriş yapıyor.
1-) Assassin’s Creed II / Brotherhood
Sanırım listede herkesle en çok anlaşacağımız madde budur. Açıkçası ikinci oyunu ve Brotherhood’u bir hikâyenin iki parçası olarak gördüğümden ayırmaya gönlüm elvermedi; Revelations’ı daha uzak bir dönemde geçtiğinden ve ayrı bir hikâye anlattığından dahil etmedim.
Üzerinden 11 yıl geçmiş olduğuna inanması güç ama Assassin’s Creed II hâlâ bugüne kadar anlatılmış en güçlü AC hikâyesi konumundaki yerini koruyor. Üstelik bu nostaljinin etkisiyle yapılmış bir yorum da değil. Geçtiğimiz yazın sonlarında İtalya’ya gitmeden kısa bir süre önce havasına girmek için The Ezio Collection’ı alıp tekrar oynadığımda da ikinci oyunun ne kadar iyi olduğuna ve yerini gururla koruduğuna bizzat kanaat ettim yine.
Tarihi mekanlar, tarihi olaylar… Sevilebilir bir ana karakter, bağrınıza basacağınız yan karakterler (Da Vinci’ye sarılmayı kaçırdı diye oyununu Load edenler burada mı?), keşfedilmeyi bekleyen gizemler ve aklınızı alan, ucundan kenarından bile tahmin edemeyeceğiniz şok edici bir son! Hepsi AC II’de muhteşem bir şekilde vardı ve serinin girdiği yeni yoldan ve oyunlardan çok keyif alsam da arada AC II’yi özlüyor olduğumu da itiraf etmeden geçemeyeceğim. Insieme per la vittoria, vittoria agli assasssini!
başkalarının düşüncelerine saygısızlık etmek istemiyorum ama oynamadan pek fazla puan koymayın mesela ben unity oynamadan önce çok kötü yorumlar gördüm oynadığımda sadece biraz zor olduğunu gördüm bazı görevlerde 2 gün uğraştım pek ilgilendirmez ama oyunun kolay olması heyecan bırakmıyo, 3. oyunuda oynadığımda aksiyon hayvanı oyundu o daha kolaydı ama harita büyüktü tüm orduya tek dalıyon hepsini alıyodun sistemin yettiği AC ları oynamaya çalıştım brotherhood mesela parkurda mükemmeldi sadece başını oynaya bilme şansım oldu ama genel olarak bu oyunların hepsine çöp denemez. bugün 2. den yeniden başlıyorum 3. yü atlayıp hine unitye başlıycam sıkarsa önerileriniz varsa yazabilirseniz teşekkürler.