Bir kefaret çalışmasının ilk örneği karşımızda duruyor. Geçtiğimiz sene oyuncuların gözünde bitik duruma düşen Ubisoft kendini affettirme peşinde.
Watch Dogs ile başlayan olaylarda Ubisoft’a son darbeyi vuran yapım Assassin’s Creed Unity’ydi. Zayıf ana karakter ve hikaye dışında aslında oldukça güzel olan Unity çok büyük teknik sorunlarla çıkmıştı. Co-op’ın oynanamaması, tonla bug ve FPS düşüşleri gibi oyun zevkini büyük ölçüde baltalayan bu sorunlar oyunun çıkışından aylar sonra bile tamamen giderilemedi. Oyuncular artık Unity’yi unutup başka oyunlara yelken açmışken Ubisoft, Assassin’s Creed ile işinin bitmediğini Syndicate’ı duyurarak gösterdi.
Sorunlarını Arkada Bırak Lütfen
Assassin’s Creed Syndicate birçok yönden bende hiç heyecan uyandırmasa da gizliden gizliye içimde küçük bir cevher çıkacakmış gibi bir umut var. Bu ikilemde olmamın sebeplerinden en büyüğü Ubisoft Quebec’in bayrağı eline alması. İlk kez bir AC oyununda el değiştiren ana geliştirici koltuğu iki sonuca yol açacakmış izlenimi uyandırıyor: daha temiz ve risk almayan bir Assassin’s Creed… Unity’den sonra temiz bir AC oyununa burun kıvırmayacağımız bariz. Oyunun risk almayan yönüyse asıl şüphe uyandıran tarafı.
Kısmen AC3 ve AC4 arasında yaptığını tekrarlayan Ubisoft’un, Unity’den sonra hatalarından arınmış bir oyun çıkaracağı kesin. Şişirilmiş grafik gösterilmemesi, oyunu deneyenlerin “çıkışı öncesi oynadığım en sorunsuz Assassin’s Creed” lafları bu durumu destekler nitelikte. Unity’deki sorunların kaynağı olarak gösterilen online bağlantının bulunmaması da ayrı bir güvence.
Bu önlemler iyi hoş ama şimdiye kadar gösterilen her videoda yapımcılar hep “bakın Unity’deki hataları giderdik, oyunu abartarak da göstermiyoruz” diyormuş gibi bir hissiyat uyandırdı. Syndicate’ın temiz olacağına dair inancım kuvvetli olsa da karşımıza son derece güvenli adımlar atan, yeni bir deneyim sunmayacak bir oyun geliyor gibi duruyor.
Yeni Neler Var?
Syndicate’ı az da olsa Unity’den ayrı kılan nedir peki? İlk olarak her zamanki gibi zaman ve mekan değişikliğine gidiyoruz. 1868 yılının Londra’sında Sanayi Devrimi’ni konu alan yapım günümüze en çok yaklaşan Assassin’s Creed oyunu unvanını eline geçirecek. Sanayi Devrimi’nin, o dönemdeki teknolojik gelişimin ve medeniyetin meyveleri de yansıtılmış durumda. Örnek olarak artık at arabaları şehirde ulaşım için kullanabileceğimiz araçlardan en önemlisi. Bu doğrultuda oyun alanımız da arabaların geçebileceği geniş sokaklarla taçlandırılmış.
Dönemin getirdiği diğer etken olan kılıçsızlık oyundaki en büyük yeniliği de beraberinde getirmiş. Unity’nin ardından bir sonraki Assassin’s Creed’de aynı dövüş sisteminin kullanılmasını beklerken Syndicate tamamen yeni (en azından kendi içinde yeni) bir oynanış mekaniği sunuyor. Güreş misali bir yapıda olan yakın dövüşlerde en çok güveneceğimiz silah yumruklarımız olacak. Muşta, bıçak ve altıpatlar gibi aletler de destek kuvvetlerimiz arasında.
Dövüş sisteminde değişikliğe gidilmesi şaşırtıcı bir hamle olsa da, Unity’nin dövüş sistemini seven biri olarak beni pek memnun ettiğini söyleyemeyeceğim. İlk bakışta AC3’te seriye yerleşen “Batman tarzı ama daha yavaşı” halindeki dövüş sistemi geri gelmiş gibi gözükse de işin aslı biraz daha farklı. İzlediğimiz videolardan çıkan izlenimlere göre Assassin’s Creed Syndicate daha tekil bir mekanik sunacak. Bir alandaki tüm düşmanları idare etmek yerine içlerinden biriyle asıl mücadelemizi halledeceğiz. Dövüşlerde yardım alacağımız zamanlar bu durum sırıtmayabilir ama yalnız olduğumuzda diğer düşmanlar “aman abi biz işine karışmayalım” tavrındaymış gibi duruyor. Bu sorunun önüne geçileceği söylense de nasıl yapılacağı şimdilik meçhul.
Dövüş sistemini beni rahatsız eden yanlardan biri de animasyonların kesik kesik olması. Tok bir vuruş hissi yaratmak için oyunlarda zaman zaman bu özellik kullanılır, fakat Syndicate’ta tokluktan ziyade akıcılık önlenmiş gibi hissettim ben. Şüphe duyduğum diğer bir tarafsa öbür düşmanların sessiz kalmasıyla doğru orantılı. Oyun bana biraz fazla kolay geldi. Teke tek dövüştüğümüz anlarda (neredeyse hep bu kısım gösterildi) dövüşler basit bir vur-vur-kaç-vur sisteminde ilerliyormuş izlenimi uyandırdı. Belki daha çetrefilli mekanikler olacaktır ama şimdilik bir soru işaretini de dövüş sistemine armağan ediyorum.
Dövüş sistemine paralel olarak Ubisoft’un kefaret çabası için barındırdığım onlarca şüphe içerisinde çeteler de yer ediniyor. Templar’ların çeteler vasıtasıyla eline geçirdiği Londra’yı biz de aynı yöntemle geri almaya çalışacağız ve bu mantık beni şimdiden suikastçılık arka planda mı kalacak diye korkutmaya başladı. Keza daha önce aynı endişeyi Assassin’s Creed 4: Black Flag’de de yaşamıştım ve endişelerim maalesef doğru çıkmıştı. Umarım Ubisoft bu kez ipin ucunu kaçırmayıp bir Assassin’s Creed oyunu yaptığını unutmaz.
Frye Kardeşler
Assassin’s Creed Syndicate’ın diğer AC’lerden ayrıldığı noktaların başında iki ana karakter sunması geliyor. Jacob ve Evie Frye isimlerindeki ikiz kardeşleri yöneteceğimiz oyunun bu yönü mantık olarak GTA 5’e benziyor. Açık dünyaya istediğimiz karakterle çıkabileceğiz. Görevlere bazen bize sunulan karakterle gireceğiz, bazen de karakterler arası geçiş yapabileceğiz.
Ayrı yetenek ağaçlarına sahip karakterlerimizin arasındaki farkı oldukça hissedeceğimizi söylüyor Ubisoft. Jacob kaba kuvvete odaklı bir yapıya sahipken, Evie gizlilik anlamında ustalaşmış durumda. Karakter geçişli oynanışın ne kadar başarılı işleyeceğini şimdilik kestirmek zor ama yeniliklere (saçma olmadığı sürece) kapımız açık.
Turnayı Iskalamak Yok
İstesek de istemesek de yine sonbahar mevsiminde yeni bir Assassin’s Creed oynayacağız. Bu seferki AC’nin kötü bir oyun olacağını hiç düşünmüyorum. Bana kalırsa Unity’nin hatalarından arınmış, temiz, sade, risk almayan, çok şey başarmak için uğraşmayan ama kaliteli bir oyunla karşılaşacağız. Serinin unutulmazlarından biri olacağına pek ihtimal vermesem de Unity’nin sorunlarının ardından ağzımızda tatlı bir lezzet bırakacaktır.