Days Gone'a Alternatif Olabilecek 5 Zombi Oyunu

'Zombiler olmadan asla' diyenler için :)

PS özel oyunlardan birisi olarak çıkan Days Gone, bizleri sürüsüne bereket zombilerin ortasına bıraktı. Bizler de gözü karartıp çeşit çeşit alet edevatla daldık ortalarına.

Eğer bu sizleri kesmediyse veya oyun ilginizi çekmeyi başaramadıysa, başkaca yapımlara göz atmak isteyebilirsiniz. Biz de bu münasebetle dönüp bakabileceğiniz 5 zombi oyununu sizler için derleyelim istedik:

World War Z

Pek çoklarının vasat olarak değerlendirdiği bir filmin oyunu olarak çıktı karşımıza. Days Gone ile yakın tarihlerde çıkınca karşılaştırılmaları kaçınılmazdı; hele ki, iki oyunda da sürüsüne bereket zombilerle baş etmenin ön plana çıktığı düşünüldüğünde. Ama özünde çok farklı oyunlar. Bir kere, World War Z'nin senaryo modu gibi bir şeyden bahsetmek mümkün değil. Tek kişilik kısımdaki görevler daha çok eğitim modu gibi tasarlanmış, bir anlamda online modlara hazırlık gibi düşünülebilir.

Bununla birlikte, hikayeyi bir kenara bırakıp kendinizi aksiyonun akışına bıraktığınızda eğlenceli bir oyun. Filmde görülen zombi kulelerini burada da görüyor, onları engelleyebilmek için 4 kişilik ekibinizle, elinizdeki tüm silahlarla saldırıyor, zombi sürülerinin üzerlerine mermi yağdırıyorsunuz ve bu gayet zevkli olabiliyor. Oyun esasında co-op oynanış temelinde tasarlanmış durumda. Dolayısıyla arkadaşlarınızla bir arada oynadığınızda daha zevkli bir hal aldığı da aşikar.

Dead Island

Biraz eskilere gidelim isterseniz. 2011'de çıkan Dead Island ilk olarak o meşhur tanıtım videosu ile gündem olmayı başarmıştı. Bir aile dramının aktarıldığı video, kısa sürede gündem haline gelince, yapımcılar aslında bu videonun oyunu, özellikle de oyunda anlatılacak hikayeyi yansıtmadığını açıklamak durumunda kalmışlardı. İzleyenlerin büyük bir kısmı dramatik bir hikaye anlatımını beklerken, aslında oyunun uzaktan yakından bununla ilgisi olmadığını görmek bir hayal kırıklığına yol açabilirdi. Lakin, oyunun aksiyonuna kaptırıp giden oyuncular hikayenin sıradanlığını görmezden geldiler.

Banoi adlı bir adaya tatile giden bir aile, zombi istilasının ortasında kalıyor. Karakterimiz de balta, kürek, beysbol sopası ne bulursa zombilere kafa göz dalıyor. "Loot çılgınlığı" denen noktaya varabilecek şekilde malzeme toplama, silah şemaları bulup yeni silahlar geliştirme, gizliliği falan bir kenara bırakıp zombilerle mücadeleye atılmayla geçiyordu vaktiniz. Çizgisel bir hikaye akışı yerine etrafta peşinden koşabileceğiniz pek çok görevin yer aldığı açık dünya bir oynanış sunuyordu.

Killing Floor 2

Aslında co-op oynanışıyla bilinen bir oyun Killing Floor 2. Senaryo modunda, ilk oyunun bıraktığı yerden devam edip büyük bir kısmı Avrupa'da geçmek üzere dünya genelinde ZED salgını ile mücadeleyi konu edinen bir hikayesi bulunuyordu. Hikaye kısmı kuvvetli olduğu yerlerden birisi değil belki ama oynayanlar bunu çok da kafaya takmıyor olsa gerek. Zira işin eğlencesi deliler gibi ZED avlama seanslarında.

Bolca silah, çeşit çeşit karakter sınıfı ve oluk oluk akan kanla tam bir çılgınlık haline dönüşen oyunlardan birisi Killing Floor 2. Oyunun belirtilebilecek özelliklerinden birisinin de müzikleri olduğunu söylemek mümkün. ZED sürüleriyle mücadele ederken arka planda çalan metal parçalarıyla sizi gaza getirebilecek bir oyun.

Dying Light

Dying Light'ın ülkemiz oyuncuları için herhalde ilk dikkat çeken detayı oyunun Harran isimli bir şehirde geçmesiydi. Tabii bu Harran, o Harran değil :) Bu şehirde baş gösterip hızla yayılan bir salgın söz konusuydu. Bu salgın sonrasında kurulan bir örgütün ajanı olarak bölgeye giden kahramanımız, bölgedeki direnişçiler diyebileceğimiz grupla iş birliği yapıp kötü adam Kadir 'Rais' Suleiman'a gününü göstermeye çalışıyor ve bunu yaparken zombilere kurban olmamaya çalışıyordu.

Dying Light, hikayesi öyle muhteşem bir senaryo olarak değerlendirecek düzeyde olmasa da iyi bir zombi oyunu olarak nitelendirilebilecek bir yapımdı. Bunu sağlayan etkenlerden birisi oyunun parkur dinamikleri. Soluğumuz yettiğince koşturuyor, önümüze çıkan hemen her yere tırmanıyor, zombilerden deliler gibi kaçıyorduk. Veya yüksek bir noktaya konuşlanıp zombilere saldırmak için bir avantaj elde etmeye çalışıyorduk. Yetenek ağacında öncelikli olarak seçtiğimiz özellikler de haliyle bu alandaki özellikler oluyordu.

Oyunun önemli bir özelliği de gece döngüsünün etkisiydi. Gündüzleri görece daha az zombi belasıyla başa çıkmamız gerekirken geceleri ortamı çeşit çeşit zombi basıyor, etraf çok tekinsiz bir hal alabiliyordu.

Pek çok zombi oyununda alıştığımız üzere, sadece zombiler değil insanlarla da kapışmak durumunda kalmak, etraftan malzeme toparlayıp ekipman geliştirmek gibi detaylar da oyunda yerlerini almıştı.

The Last of Us

Kapanışı en iyiyle yapmak lazım değil mi :) Yalnızca zombi oyunları içerisinde değil, bütün oyunlar arasında tüm zamanların en iyilerinden birisi olarak kabul ediliyor. Kaç örnekte orijinalinden sadece 1 yıl sonra Remastered versiyonu ile çıkan ve yine en iyiler arasında zikredilmeyi başaran bir oyunla karşılaşıyoruz ki? Bunu sağlayan neydi sorusuna pek çok cevap verilebilir.

Henüz oyunun başlangıcında yaşadığımız duygusal sahneden itibaren bizi adım adım içine çeken hikayesi yıllar sonra bile kendini hatırlatabilecek nitelikteydi. Anlatılan trajediyi o kadar içselleştiriyorduk ki, yüreğimizin daraldığı anlar oluyordu.

PS3'e çıktığında "bu cihazda böyle bir oyun yapılabiliyor muymuş?" dedirten oyun PS4'e çıktığında görsel tasarımının göz alıcılığıyla bir kez daha kendine hayran bırakmıştı. Harabeye dönmüş şehirler, viraneler, verdiğini geri alan doğa, kıyamet sonrası dünyaya ilişkin her bir detay o kadar etkileyici resmedilmişti ki oyunun atmosferine büyük katkıda bulunuyordu.

Askerler, Ateş Böcekleri, zombiler... Mücadelenin farklı tarafları vardı. Güvenebileceğim kişilerin sayısı az, çatıştıklarımız ise çoktu. Dolayısıyla, hep tetikte, hep temkinli hareket etmek, dikkatli olmak durumundaydık. Çatışmalarda stratejik hareket etmek, eldeki kısıtlı cephaneyi, malzemeyi dikkatli kullanmak gerekiyordu. Aksiyon kısımları da tatmin edici düzeydeydi.

Özetle "hayatta kalma aksiyon" tarzı dediğimiz oyunlar için ihtiyaç duyulan ne varsa tam kararında sunan bir oyundu. O yüzden de bir klasik oldu zaten. Haliyle, ikincisini de büyük bir merakla bekliyoruz. Bakalım tahtı devralıp bize yine aynı duyguları yaşatabilecek, kendisine hayran bırakabilecek mi.

Sizin listenizdeki oyunları da duymaktan memnun oluruz, yorumlarınızı bekliyoruz sevgili Oyungezerler :)

YORUMLAR
Parolamı Unuttum