2018 yılında Netflix, Avatar: Son Havabükücü'nün kanlı canlı uyarlamasını yapacağını duyurduğunda çok heyecanlanmıştım. Orijinal serinin yaratıcıları Michael Dante DiMartino ve Bryan Konietzko’nun da bu projede dizi sorumlusu olarak katılacaklarını öğrenmek önceki film uyarlamasından daha iyi olacağını hissettirmişti. Ancak ilerleyen süreçte DiMartino ve Konietzko, Netflix’le yaşadıkları yaratıcı farklılıklar nedeniyle projeden ayrıldıklarını duyurdular. Orijinal yaratıcıların projeden ayrılması hepimiz için uyarlamanın nasıl ilerleyeceği konusunda endişe yarattı.
Yine de bir kısmımız her live-action'ın kötü olmayabileceğini ve bir ihtimal güzel olma ihtimali olduğunu biliyorduk. Oyuncuların iyi görünmesinden ve yayımlanan fragmanların kalitesinden dolayı umudumuz vardı. Ancak sonrasında gelen haberler bizi tekrar üzdü. Sokka’nın seksistliğinin budanması, Aang’in hâlâ çocuk olduğunu yansıtan önemli sahnelerin çıkarılması gibi. Şahsen bu olumsuz ilerleyişe rağmen olumlu olan yönlerine odaklanıp yine de umutlanmaya devam etmek istedim. Özellikle de son çıkan One Piece live-action'ını genel olarak beğenmiş biri olarak olarak Avatar'ın uyarlaması beni heyecanlandırmıştı. Peki bu uyarlama gerçekten iyi bir uyarlama oldu mu yoksa “Ne gerek var arkadaşım, her şeyi de uyarlamayıverin!” diyen kesimi haklı mı çıkardı?
Üzülerek söylüyorum ki bu dizi benim için bir hayal kırıklığı oldu. Orijinal serinin yaratıcılarının ayrılmasına da hak verdim. Avatar’ı çok seven ve birçok kurgu dünyadan ayrı tutan biri olarak eserin ruhunu hiç anlayamadıklarını düşünüyorum. Dizi temelde orijinal serinin işlenişine uygun görünse de derine indikçe çok fazla değişiklik çıkıyor. Daha baştan basit diyaloglar ve ucuz dramatik sahneler yaşanıyor. Aksiyon yapmak uğruna Ateş ulusunun amacı, kuyrukluyıldız olayı, Aang’in kaçışı (dizide kaçmak da denemez ona da neyse) ve bulunuşu gibi olaylar üstünkörü geçilmiş.
Aang, Katara ve Sokka üçlüsü genel olarak baya törpülenmiş. Aang’in sorumluluklarından kaçışını, hâlâ oyunlar oynayıp eğlenmek isteyen çocuksu ruhunu yeterince yansıtamadıkları gibi bunun benzerini Katara ve Sokka için de yapmışlar. Sokka’nın seksistliğini ve daha birçok düşünce tarzını çıkardıkları gibi Katara’nın da daha sert, inatçı ve hırslı yapısını yumuşatmışlar. Bu da aralarındaki zıtlaşmalar ve diğer karakterlerle olan atışmaları gibi karakteristik sahneleri silmiş. Bu nedenle de Aang'i tamamen bir tesadüfle buluyorlar mesela. Daha en başından Aang'in Appa’yla ayrıldığı sahneden itibaren yaşanan tesadüfler zinciri Aang, Katara ve Sokka üçlüsünün karakterlerini hiç etmiş.
Uyarlamalarda kaynak materyal dışına çıkılmasına çok da tadını kaçırmadıkları sürece karşı çıkmıyorum ama bu uyarlama yaptığı değişikliklerle çok fazla can sıkıyor. Orijinal eserin ruhunu yakalayamamışlar. Karakterlerin kötü yanlarını, kusurlarını çıkarıp onları daha baştan sorunsuz insanlar olmaya yakın göstermişler. Çizgi dizinin asıl olaylarından birisi buydu. Karakterin bir kusuru oluyordu ve bunu çevresindeki, bu düşüncelerinin aksini kanıtlayan insanlar sayesinde aşıyordu. Bu da karakterleri daha samimi ve gerçek yapıyor benim gözümde. Sonunda doğruyu bulamayabilirler de, seride buna örnek karakterler de var ama önemli olan kusurları ve hatalarıyla var olmaları.
Dizinin genel olarak Kyoshi Adası’ndan sonrası da çok daha karmaşık bir şekilde ilerliyor. Farklı mekanlarda olması gereken karakterleri tek bir mekanda birleştirmek, karakterlerin eğitimlerini atlamak, alakasız karakterlere alakasız roller vermek, bazı karakterler için önemli olan sahneleri çıkarmak vs. Her şey çok iç içe, alakasız ve zamansızdı. İllaki bir yerlerden kısılması gerektiğinin farkındayım ancak kesilen kısımların çoğu asıl anlatılması gerekenleri göz ardı ediyordu. Bunları bize güzel sahneler ve oyunculuklarla sunmak yerine diyaloglarla vermeye çalışmışlar ama diyaloglar da fazla basit kalmış. Genel olarak anlamdan ve duygudan uzaktı.
Benim için tam bir travma olan Azula takımına da değinmek isterim. Ufak bir baygınlık geçirdim bu sahnelerde. Oyuncular zaten olmamış bir de onlara verilen sahneler 1. sınıf müsameresi gibiydi. Özellikle Mai için dünyanın en uyumsuz, en alakasız oyuncusunu seçmişler. Fazla keyif kaçırıcıydı.
Görsel olarak da efektleri, bükücülük ve çoğu aksiyon sahnesini sevemedim. Mekan, kostüm ve makyaj konusunda neredeyse hepsine hayran kaldım, bu konular başarılıydı orası ayrı. Ancak bükücülük sahnelerinde karakterlerin hareketleri akıcı değildi. Efektler de yapay duruyordu. Neredeyse her dövüş sahnesinde ağır çekim kullanılması da başka bir sorundu. Dövüşlerin bütün akıcılığı ve heyecanı gitmişti.
Arada eklenen güzel sahneler de vardı tabii. Mesela Prens Zuko'nun 41. Filo’yla olan sahnesi ve Lu Ten cenazesinin olduğu sahne yine tüylerimi diken diken edip beni etkileyen kısımlardı. Yapacaksanız böyle sahneler yapın dedim. Zaten genel olarak Iroh ve Zuko sahneleri benden yüksek puanlar aldı.
Diğer önemli denecek yan karakterlere bakarsak Ozai’nin oyuncusu iyiydi ama sahneleri yine olmamıştı. Zuko’yla olan malum sahnede de gereksiz aksiyona girilmiş ve Zuko için anlamını biraz kaybetmişti. Appa ve Momo dizinin pozitif taraflarındandı. Suki'ye ne laf ederim ne de laf ettiririm arkadaşlar. O kadar olumsuzluğun içinde parlıyordu. Gyatso da iyiydi. Aang’le aralarındaki sevgiyi iyi vermişlerdi. Bumi’nin oyuncusu iyi olsa bile Deli-Dahi Avatar dostu ruhunu yansıtamamışlardı. Geri kalan oyuncular için tek tek yazmayacağım ama beğendiklerim de oldu beğenmediklerim de.
Adadayken Avatar Kyoshi ile Aang’in iletişime geçtiği sahneler de ayrıca eklenmiş ama beğendim. Avatar Kyoshi harikaydı. O kadar iyi yapmışlardı ki kendisine ait bir animasyon serisini çıkmasını ne kadar çok istediğimi tekrar hatırladım.
Yine de bu iyi detaylar ve anlık heyecan yaratan çekimler seriyi tamamen izlenilesi yapmaya yetmiyor. Karakterler hikâyenin çok ilerisinde. Dizi sanki yan görevlerin hepsini atlayıp, loot yapmadan ve karakterini geliştirmeden finale gitmeye çalışan bir açık dünya oyuncusu gibi.
Özetle bir ekşi bir tatlı ilerlediği için keyfimi çok fazla kaçırdı. İzlenmemesi gereken bir yapım değil ancak izlenmesi için heveslenilecek bir yapım da olamamış. Büyük ihtimalle devamı gelecek ancak önemli olan bu dengesizlikten yakayı kurtarabilecekler mi? Daha doğrusu kurtarmak isteyecekler mi? Her güzel sahnenin ardından acaba şimdi nasıl kötü bir sahne çıkacak diye izlemek pek de keyifli olmuyor anlayacağınız üzere. Görsel açıdan çoğunlukla iyi uyarlanmış olsa da geri kalan konularda hayal kırıklığına uğratıyor. En önemli olan şeyi Avatar’ın kalbini ve bize hissettirip, öğrettiklerini hiç anlayamamışlar.
Editörün Notu: Açıp orijinal animasyonu izleyin, onu izlemek hâlâ daha cazip.
Not: 3 / 5
Yaratıcı: Albert Kim
Oyuncular: Gordon Cormier, Kiawentiio, Ian Ousley, Dallas Liu
IMDB Notu: 7,4
Normalde diziyi izlemek hiç planımda yoktu ama Instagram'da bu aralar sürekli Avatar görmeye başladığımdan çizgi filme tekrar mı başlasam diyordum. Netflix dizisine değil çizgi filme evet. Ama sonra bari izlemişken bu yeni diziyi izleyeyim dedim ve iyi yapmışım. Ben de tam tersi gayet orijinal havayı çok iyi aldım. "eğlenmek isteyen çocuksu ruhunu yeterince yansıtamadıkları gibi bunun benzerini Katara ve Sokka için de yapmışlar." Bu tarz bir yoruma da katılmıyorum ama ana karakterlerin orijinale göre daha yüzeysel kaldıklarını da kabul ediyorum. Diziden önce yayılan haberlere kapılarak baya bir önyargılı yaklaşmışsınız gibi geldi. Zaten herhangi bir uyarlamanın yüzde yüz veya mükemmel olabileceğini neden bekliyoruz ki. Üstüne bence baya başarılı bir uyarlama olmuş. Sevmediğim yanları tabii ki oldu ama diziden beklediğim Avatar hissiyatını vererek diziyi izleme açlığımı dindirmesiydi ki bunu da başardı. Yine de eklemek lazım orijinal eserde karakter gelişimleri muazzamdı ama karakterler o kadar derin miydi emin değilim. Klasik çizgi film derinliği diyelim. Karakter gelişimleri "aha şurada oldu" seviyesinde parmakla gösterilecek seviyede olmuş ama yine de gelişimdir. Diğer yandan bu noktalar çizgi filmle birebir aynı yerlerde gibi geldi. Çizgi filmi buna dikkat ederek izlemediğimden tam hatırlamıyorum. Ancak dizi 8 değil de 10-12 bölüm olsaydı dediğin kompakt halden çıkarılabilirdi. Ancak dediğin diyalogların yüzeysel olması meselesi hallolmazdı herhalde. Her bölüm için baya para harcanmış gibi duruyor bu yüzden kısa tutmuşlar gibi geldi. Belki 2.-3. sezonda bölüm sayısı artırılabilir.
Avatar dünyasına da küçük küçük hikaye eklentileri yapmışlar. Bunun en büyük örneği Ozai ve Azula'nın hikayesinin derinleştirilmesi olmuş. Bu eklentileri Avatar dünyasına hakim olmayan biri yapamaz. Bu yüzden bu eklentiler DiMartino ve Konietzko'nun mu yoksa dizi yönetmenlerinin mi bilmiyorum. Eğer ilk sezonun senaryosu DiMartino ve Konietzko'nun eseriyse 2. ve 3. sezon gerçekten berbat olabilir.
Azula ve Iroh gibi karakterlerin oyuncu seçimlerinin önceden fotolarıyla gördüğümden pek uymamış gibi görünüyordu ama oyunculuklarıya belki kurtarırlar diye düşünüyordum ki öyle de oldu. Azula çizgi filmde de çok derin bir karakter değildi zaten ve son sezon bir anda deliriyordu. Burada o delirmesinin alt metnini gayet iyi gösteriyorlar. Mesela cast seçimi olarak Katara çok başarılı ama oyunculuğu berbat olduğundan o hissiyatı alamadım.
Daha bahsedecek çok şey var da çizgi filmi seven biriyle bu kadar farklı hissiyatlar almamız beni şaşırttı doğrusu. Çevremdekiler de henüz diziyi izlemediğinden onların fikirleri ne olur merak ediyorum.
Ulan gereksiz baya uzun yazmışım gibi geldi :) Yazdıklarım "nasıl beğenmezsin" tarzı bir serzeniş olarak algılama asla. Veya sen anlamamışsın tarzı bir şey de değil. Daha çok ben de bu sebeple beğendim gibi düşünebilirsin.