Green Lantern ilk çıktığı zaman nasıl yerden yere vurulmuş, daha sonraları Deadpool ile başarıyı yakalayan Ryan Reynolds orada bile dalgasını geçmişti filmle hatırlarsınız. Açıkçası filmi izledikten sonra DC’nin en eski kahramanlarından olan Blue Bettle’in uyarlaması için de benzer tepkileri bekliyordum ama gelen yorumların pozitifliğine fazlasıyla şaşırmış durumdayım. “Acaba bende mi bir problem var?” diye düşünmeden edemiyorum şu an. Ama siz IMDB notuna da Rotten Tomatoes notuna da aldırmayın. Neden mi? Sıralıyorum…
Filmin konusu çizgi romanlardaki son Blue Bettle olan Jamie Reyes’e odaklanırken bir önceki Blue Bettle olan Ted Kord’un öyküsünü de araya yediriveriyor. Çok çok büyük değişikliklere maruz kalmayan orijin öykümüzse uzaylı yapımı Scarab denen bir cihazın birtakım olaylar sonucu Reyes ile birleşip onu Android bir savaşçıya dönüştürmesine dayanıyor.
Jaime’nin ailesinden gücünü alması, eğitimine önem veren bir birey olması temaları falan hep çizgi romanla paralel ilerlerken esas kötümüz ve esas kızımız da yine Kord ailesinden çıkma. Buraya kadar her şey kitabına uygun aslında, özüne sadık bir çizgi roman uyarlaması var elimizde değil mi? Sorun ne peki?
Sorun Reyes’in ‘aşırı’ Meksikalı ailesinde aslında. Burada özellikle rahatsız edici bulduğum George Lopez’in Rudy amca tiplemesinden (bakın tipleme diyorum karakter olamamış çünkü) bahsetmek isterim, zira adam sahneye her girdiğinde bağıra çağıra konuşup komik olduğunu sanmış ve bu bir yere kadar çalışsa da sonlara doğru “off ya öl ya sus Rudy amca gözünü seveyim” kıvamına getirdi beni ve birlikte izlediğim arkadaşları. Ailenin geri kalanı da güya Meksika kültürünü yansıtmaları için oradalar ama yani her taraflarından klişeler akan bu cıvık aile tablosuna benim sabrım kalmadı bir noktadan sonra. Ama en azından Blue Bettle’ı oynayan Xolo Mariduena kardeşimiz ve Kord ailesinin Doğrucu Davut kızı Jenny rolündeki Bruna Marquezine (ki kendisine Tomb Raider’lık inanılmaz yakışır) iyi bir kimya tutturmuşlar da onların sahneleri görece komik ve keyifliydi. Yılların oyuncusu Susan Sarandon’ın sadece kirasını ödemek için burada olduğu her anından belliyken filmin belki de en iyi yanı çizgi romanlardaki dinamizmi gayet güzel yansıtan başarılı aksiyon sahneleri.
90’ların çapı küçük çizgi roman uyarlamalarını fena halde anımsatan Blue Beetle’in bu abartılı aile mekaniklerini ve ucuz esprilerini kim bu kadar sevdi bilmiyorum ama dramatik olması gereken bir sahne esnasında sinemada kahkahalarla gülen birkaç kişinin olduğunu söylesem bu yeterli bilgiyi verir sanırım. Hani bazı yerlerde ucuz Türk filmi draması izler gibi oldum ki milyon dolarlık bir yapımda buna pek de hoş bakamayacağımı tahmin edersiniz.
James Gunn’ın dediğine göre Blue Bettle yeni DC evreninin köşe taşlarından birisi olacakmış. Açıkçası ailesinden uzakta bir macerada bu karakterin daha iyi iş yapacağını düşünüyorum ve dediğim gibi başroldeki Xolo kardeşimiz rolün gerektirdiği enerjiye ve sempatikliğe sahip. Hakeza bu Scarab hikâyesi çizgi romanlardaki gibi işlenirse konuya Reach falan da dahil olacağından hayli ilginç noktalara da gideriz. Yine Peacemaker önderliğinde bir Teen Titans ekibi de kurulacak gibi duruyor ve bunlar gerçekten iyi bir planı da işaret ediyor. Ama lütfen şu çocuğun ailesi tatile falan gitmiş ve şu 90’lar kafası klişelerden uzaklaşılmış olsun bir dahaki sefere. Bakın rica ediyorum.
Çünkü bu eğlenceli olabilecek filmin dibini kazımış resmen adamımızın aile muhabbetleri. Yıldırdı, bezdirdi, içimde var olmayan bir Meksikalı aile alerjisi oluşturdu. Yoksa iki kılıç birleştirip Cloud’un Buster Sword’unu yaratarak Braver atmak falan gayet havalı hareketti.
Editörün Notu: Uzun zamandır izlediğim en iç sıkıcı ve başkası adına utandığım çizgi roman uyarlamasıydı. Yani güler eğlenirsiniz biraz ama gerisini başka filmlerde yüz kere izlediniz zaten.
Filmin Notu: 2,5 / 5