Hearthstone - Savaş Meydanları (Battlegrounds) Rehberi

Destenizdeki en küçük kart kredi kartınız olsun

Hearthstone’un yeni modu Battlegrounds oynaması kolay, ustalaşması zor tarzıyla şimdiden kendine önemli bir hayran kitlesi toplamayı başardı. Battlegrounds uzaktan bakıldığında kolay ve şansa dayalı bir oyun gibi gözükse de aslında durum bu şekilde değil. Bazı kahramanlar diğerlerinden daha iyi ve elbette oyunun dengesini oyuncunun lehine çevirebilecek çok sayıda güçlü kart mevcut. Bir de yakın zamanda gelen Darkmoon ödülleri işin içine eklenince şu noktada Hearthstone’da kafanızın karışması oldukça normal. Başlarda zayıf başlayan desteler bir anda güçlenebiliyor veya doğru kartı beklerken oyunu bir anda kaydebiliyorsunuz.

Sizler için hem “profesyonel” oyuncuların taktikleri, hem de kendi deneyimlerimizin birleşimi ile küçük bir rehber hazırladık. Eğer şanslıysanız, temel taktikleri uygulayarak Battlegrounds’un zorlu basamaklarında hızlıca yükselebilirsiniz.

Oyuna başladım. Hangi tiple ordu kurmalıyım?

Battlegrounds’un en büyük kaybedenleri kafasında belirli bir orduyla oyuna başlayan oyunculardır. Bunun nedeni belirli temalara sahip desteler için kilit kartların varlığından kaynaklanıyor. Olur da o kart gelmezse veya o kartı bulmak için 1-2 el gereğinden fazla altın harcarsanız rakipleriniz kaçınılmaz olarak önünüze geçmiş oluyor.

Oyunun metası durumdan duruma ve yeni tanıtılan Darkmoon Kartları’na göre biraz olsun değişse de, Hearthstone tasarımının getirdiği ve sabit kalan bir kaç değişken var.

İlk ellerin günahı olmaz: Bu değişkenlerden ilki ilk ellerin önemli olmadığı gerçeği. İlk ellerde özelllikle Murloc gitmiyorsanız, günü kurtaracak kartlar seçmek ve belirli bir temaya bağlı kalmadan olabildiğince hızlı şekilde seviye atlamaya çalışmak fazlasıyla mantıklı bir taktik olacaktır. İlk 6 round için yapabileceğiniz en iyi şey, elinizdeki kartları güçlendiren kartlar yerine Freedealing Gambler gibi 3 altın ederi olan veya çıkardığı fazladan minionlar sayesinde öbür tur satıp para kazanabileceğiniz tiplere odaklanmak olacak. İlk ellerde abartmadığınız sürece çok kaybetmenin fazla önemi yok. Çünkü oyunun başlarında dört-beş el içinde kaydeceğiniz 10-15 küsur canı son turlarda kart ederlerinin büyümesi sebebiyle zaten tek elde kaybedeceksiniz.

Bir kart seç ve bana söyleme: Bu durumda sorulması gereken soru şu oluyor? Elinizdeki kartlara odaklanıp, “gerçek” bir ordu kurmaya ne zaman başlayacaksınız? Bu sorunun tek bir doğru yanıtı olmasa da, genel olarak önemli kartlar dördüncü ve beşinci seviyelerde kendini göstermeye başlıyor. Hatta mesela Crackling Cyclone hem farklı tipte kartlar kullanan ordular da hem de elementlerde iş yapabiliyor. Aynı şekilde Lightfang Enforcer, Cave Hydra gibi kartlar için de durum geçerli.

Beni taklit etme: Hearthstone’da kartlar ortak havuzdan çekiliyor. İlk seviyelerdeki kartların sayısı oldukça fazlayken, beşinci seviyede aynı karttan dokuz adet, altıncı seviyede ise sadece 6 tane bulmak mümkün oluyor. Ölen oyuncuların da kartları yeniden havuza ekleniyor.  Bu, ortaya iki sonuç çıkarıyor. Bir tanesi tahmin edebileceğiniz üzere eğer korsan veya hayvan gibi aynı temalı kullanan birden fazla oyuncu varsa aslında bu oyuncular birbirlerini kilitlemiş oluyorlar. Bu sebeptendir ki, oyuncuların genelinin odaklandığı temalardan uzak durmak oyunda son dörde kalmak için yeterli bir sebep.

Bu bilgiden çıkarılacak bir diğer ders ise “önce gelen kapar” mantığıyla hareket etmenin Hearthstone için çok da yanlış bir uygulama olmadığıdır. Çünkü azalan kart havuzundan önemli kartları tek başına çekmeye çalışmak, aynı seviyede 7-8 oyuncu varken kart aramaktan daha kolay bir uğraş haliyle. Burada önemli olan, çok hızlı seviye atlayıp savaş alanında zayıf kalmak ve düşük kartları fazla güçlendirip oyunun sonunu görememek arasındaki o ince çizgide iyi dans edebilmekte saklı. Pasif güçlendirmeler veren Nomu veya Lightfang gibi kartların etkili olabilmesi için bunlara 10.el den önce sahip olmak gerekiyor. Dolayısıyla “erken kalkan giden yol alır” deyişi Battlegrounds için de geçerliliğini koruyor.

Oyunda hemen hemen her kahramanın, yapacağınız tercihleri değiştiren küçük özellikleri var. Bunlardan bazıları fazla güçlüyken diğerleri oyuna öyle aman aman etki etmeyebiliyor.

1) George the Fallen

Deli bir paladin olan George’un iki altınlık özelliği istediği karta Divine Shield vermesini sağlıyor. Bu kalkan neredeyse kullanıldığı her yaratığın değerini ikiye katlarken, zehirli murloc’lar için ise daha ölümcül hale geliyorlar. Her ne kadar George, Murloc tipi yaratıklarla daha etkili olsa da, hemen hemen her kart tipi ve desteyle etkili olabilen tarzı onu korkunç bir düşman haline getiriyor.

George’un yeteneği Boon of the Light defalarca güçlendirildi, şu an iki manalık haliyle üçüncü elden itibaren kullanmak mümkün ve bunun erken kullanımıyla hızlıca seviye atlayarak hayatta kalmanızı da garantilemiş olacaksınız.

2) Elise Starseeker

League of Explorers’ın deli kaşiflerinden Elise de oyuncuların başlarda değerini anlayamadıkları kahramanlardan biri aslında. Elise o rehber boyunca bahsettiğim dengeli ve hızlı gelişmeyi en iyi başaran karakter şu an için. Elise’in haritaları, oyuncu her seviye atladığında ona yeni seviyeden bir kart keşfetme şansı veriyor. Seviye atlayınca gelen haritayı kullanmak ise sadece 2 altın tutuyor. Bu durumda siz 2 altına destenizi üzerine kurabileceğiniz 4. ve 5. seviyeden garanti bir yaratık sahibi oluyorsunuz.

Pek çok oyuncu bunun için turlarca bekleyip defalarca altın harcarken, Elise’in bunu iki altın karşılığında yapabilmesi kelimenin tam anlamıyla “dengesiz” bir durum.

3) Ragnaros The Firelord

Kulağa çok basit ve güçlü bir özelliğe sahipmiş gibi gelse de aslında Ragnaros oyunda kullanması en zor özelliklerden birine sahip. Ragnaros 25 düşman öldürmeyi başarırsa, sürekli olarak en sol ve sağdaki yaratıklarını her el +4 saldırı ve atak puanlarıyla güçlendiriyor. Bu noktada “Başarırsa” kelimesine dikkatinizi çekiyorum çünkü Ragnaros oyuncularının ince bir çizgide hareket etmeleri gerekiyor. 25 adet düşmanı oyunun başında fazla seviye atlamadan sadece kart alarak haklamak mümkün. Bu durumda ise asla kullanmayacağınız oyunun sonunda etkili olamayacak kartları güçlendirmiş oluyorsunuz. Ragnaros Sulfuras’ın gücüne kavuşup, gerçek potansiyeline ulaştığında öyle bir noktada olmalı ki, elinde Cracking Elemental veya Cave Hydra gibi 4. seviyede olan ama oyun boyunca etkili olabilecek özelliklere sahip bir kart olmalı. İnanın bana bu dengeyi ve tempoyu yakalamak, oyunu doğru kartlara emanet edecek kadar deneyim sahibi olmak hiç ama hiç kolay değil.

Bütün bunlara rağmen doğru kullanıldığında Ragnaros rakiplerinin karşısına durdurulamaz bir güçle çıkıp önündeki her rakibi rahatlıkla ekarte edebilecek bir tempo yakalama potansiyeline sahip. Yeter ki bu tempoyu yakalamaya çalışmak sonunuzu getirmesin.

4) The Lich King

Arthas, nam-ı diğer Lich King Battlegrounds arenasına zayıf bir giriş yapsa da, Reborn özelliğinin altın gerektirmemesi sayesinde artık son derece etkili bir kahraman haline geldi. Reborn’un etkisini hem oyunun erken aşamalarında hem de sonlarında farklı şekillerde görmek mümkün. Erken oyunda Arthas fazla zorlanmadan ve can kaybetmeden hızlıca seviye atlayabiliyor. Çünkü aslında oyunun başında sahip olduğu bir yaratığa iki kere sahip olmuş gibi oluyor. Bu sayede en hızlı seviye atlayıp, daha güçlü yaratıklara anında ulaşan kahramanlardan biri daima Lich King oluyor.

Oyunun sonunda ise Reborn’u bir tık daha zekice kullanmak gerekiyor. Deathrattle özellikli, ölünce etkiler yaratan yaratıklara reborn vermek daima bir seçenek. Bunun haricindeyse divine shield veya zehir özelliğine sahip kartları tekrar diriltmek saldırı ve can sayıları az olsa bile temel değerleriyle etkili olabilecek yaratıklardan verim alınmasını sağlayacaktır.

5) Reno Jackson

Çoğu oyuncu Reno’yu bir şaka gibi görse de oyun boyunca tek seferlik kullanılan “We are Gonna be Rich” özelliğiyle herhangi bir yaratığı altın yapabilmek paha biçilemeyecek bir özellik olmuş. Genelde Lightfang Enforcer, Mama Bear ve Nomu gibi çevresindeki yaratıkları güçlendiren kartlarla etkili olan bu özellik sayede hızlıca seviye atlayıp sonrasında verimli güçlendirmelerle oyunu kontrol etmeye dayalı bir tarz sunuyor.

Reno’yu oynamanın bir artısı da, fazla düşünmeden doğru kartı beklemek ve hızlı seviye atlamaya dayalı bir oyun tarzının olması. Reno ile kaybetmek çok kolay olduğu gibi kazanmak da bir o kadar basit aslında. Sadece önden gidin ve altın yapacağınız o doğru yaratığın karşınıza çıkmasını bekleyin.

YORUMLAR
Parolamı Unuttum