Advertisement

Moon Knight - İnceleme

Deliliğe övgü

Bir insanın süper kahraman olmayı istemesi için normallik ile delilik sınırları arasında gezmesi epey kabul edilebilir bir durum. Ancak bazı karakterler özelinde terazi şaşıyor ve delilik ağır basıyor. Moon Knight, Marc Spector ve Steven Grant isimli paket ise terazinin bile kafasını karıştırıyor. İşte karman çormanlık bizi hikayenin başlangıç noktasına getiriyor ya da bitiş noktasına ya da hikaye içerisinde yer alan herhangi bir noktaya... Dizinin finalinden sonra bir yere geldiğimiz kesin ama orası neresi pek kesin değil. 

Sadece altı bölümden oluşan mini bir dizi olduğu halde Moon Knight tıpkı Marc'ın kişiliği gibi kendi içerisinde ikiye bölünmüş durumda. İlk üç bölüm başka bir şey vaat edip, başka bir hikaye anlatıyor son üç bölüm ise bambaşka bir hikaye anlatıyor. Benim ve gördüğüm kadarıyla hayranların büyük bir kısmının beğendiği bölümler son üç bölüm. Moon Knight'ın devamı gelir mi bilemiyorum ama dizinin MCU'nun dünyaya açılma politikasına doğrudan hizmet ettiğini söyleyebilirim. Artık Marvel Sinematik Evreni içerisinde Mısırlı bir süper kahraman da var ve bu Marc Spector değil. 

Gizli Kahraman Gus

Her ne kadar Moon Knight'ın esas kimliği Marc Spector olsa da birbiriyle hiç benzemez üç farklı kişilik tek bünyede yaşıyor. Diziye Steven Grant ile başlayınca aksiyon dozunun en azından ilk bölümlerde biraz düşük olacağını tahmin etmiştim. Kendisini şizofren olarak düşünmese de Steven, hayatında bir şeylerin yanlış gittiğinin farkında ve bu yüzden uyumadan önce kendini yatağa bağlamak dahil olmak üzere son derece sıradışı önlemler alıyor. Ertesi sabah tekrar aynı şekilde yatağında uyanınca o gecenin temiz geçtiğini düşünüp, huzur buluyor. Ancak yaşadığı uykusuzluk problemi ve hayatındaki istikrarsızlık Steven'ı günden güne bitkin düşürüyor. İşlerin patlama noktasında ise tek yüzgeçli bir Japon balığının kilit rolü var. Gus isimli bi sevimli balık dizinin gizli kahramanlarından. 

İlk etapta Steven'ın müzedeki satış işini öğrenmemizin temel sebebinin Mısır Mitolojisi hakkındaki uzmanlığının açığa çıkması olduğunu anlıyoruz. Zaten işin içine Marc girdikten sonra Steven'ın hayatı bir anda bambaşka bir yola sapıyor. İkinci bölümden itibaren Moon Knight'ın da devreye girmesi heyecanı yükseltse de beni diziyle ilgili mutlu eden kısımlar aksiyon ya da görselliği değildi. Hatta bence genel olarak CGI kalitesi diğer Marvel işlerinin biraz gerisinde bile kalmış. Dizinin asıl keyif veren kısmı Marc-Steven ikilisinin sırları ve bu sırların ortaya çıkması için epey bekledik. Eğer diziyi izlemeyip, tüm bölümleri bir arada izlemeye karar verdiyseniz çok doğru yapmışsınız çünkü ilk iki bölümün temposu ve açığa çıkardıkları biraz sınıfta kalmış. 

Orta Doğu'da Kartlar Yeniden Dağıtılıyor

Üçüncü bölüm ile birlikte baş kötümüz Harrow'un niyetleri iyice gün yüzüne çıkmaya başladı. Marc'ın sevgili eşi Layla da hikayeye dahil oldu ve elimizde artık bir Orta Doğu hikayesi belirmeye başladı. Doğal olarak Mısır'a uzanan yolculuk Kahire'de yeni bir soluk kazandı. Moon Knight'ı aksiyon içerisinde en dolu dolu gördüğümüz bölüm belki de üçüncü bölümdü ama yine de halen havada kalan çok fazla detay vardı. Oscar Isaac Steven-Marc geçişlerinde olağanüstü bir performans gösterirken Layla ile birlikte bir aşk üçgeni (aslında Marc ve Steven aynı vücutta olduğu için bu bir doğru da olabilir) yeniden filizlendi. 

En nihayetinde Marc'ın kirli geçmişi, Steven'ın naifliği derken dördüncü bölüm öncesi elimizde bir sürü soru işaretiyle bekleyişe geçtik. Tam da tahmin edildiği üzere dördüncü bölüm hem Mısır Mitolojisi hem de Marc-Steven-Layla üçgeni için bir kırılma anı yarattı ve son iki bölüm belki de MCU'nun psikolojik açıdan en özel hikayelerinden birisine hazırlanmaya başladı. Harrow-Khonshu-Ammit ile bizim ekipten başka bir üçgenin de kendi hesaplaşmaları epey değerliydi. Orta Doğu'da kartlar yeniden dağıtılmaya başlarken Moon Knight'ın her şeyden önce kendisiyle hesaplaşması gerekiyordu. 

Takım Elbiseli Süper Deli

Moon Knight'ın çizgi romanları için Marvel'ın daha deli Batman'i demek çok yanlış bir tabir olmaz. Üç kişiliğinin de farklı farklı para kazanma metodları olan Marc/Steven/Jake paketi bembeyaz kostümü ve türlü türlü aparatlarıyla geceleri kötülerin kalbine korku salmayı başarıyordu. Normalde Moon Knight'ın kostümü, tıpkı Spider-Man veya Batman'in olduğu gibi el yapımı bir kostüm. Ancak Marvel Stüdyoları dizi için büyülü bir kostüm planlamış. Moon Knight her yerde kostümünü yoktan var edip giyebiliyor. Senaristlere göre bu kostüm değişikliği hikayede büyük bir kolaylık sağlamış. Steven ve Marc arasındaki ilk bölümlerdeki bağlantısızlık sürekli bir yere gidip kostüm giymeyi imkansız hale getiriyordu. Durum böyle olunca hop diye görsel efektlerle üstte beliren kostüm rahatlığı cidden işe yaramış. Khonshu'nun da güçlerini ekstra bir şekilde gösterme fırsatı verdiği için bu değişiklik benim pek gözüme batmadı ama çoğu hayran için bu değişiklik biraz "abartı" olmuş.

Tımarhane Kaçkını

Büyük İskender'den Mısır Mitolojisine kadar uzanan dört bölümden sonra nihayet benim favori kısımlarıma, Marc Spector'un bilinç altına inebildik. Nedendir bilmiyorum ama 2003 yılında vizyona giren Hulk filmini de Bruce Banner/Hulk ikilemini ve bu kaotik bilinci farklı bir biçimde yansıttığı için çok sevmiştim. Hulk: Gri çizgi romanı da benim gibi bu ikilemleri sevenlere mutlak önerimdir. Yeniden daha kalifiye delimiz olan Moon Knight'a dönecek olursak beşinci bölümle birlikte Marc Spector'un çocukluğuna, Steven Grant'ın ortay çıkma hikayesine öyle güzel bir bakış attık ki bütün MCU aksiyonları bir araya gelse bana böyle keyif veremezdi. 

Beşinci bölümde zirve yapan dizi finale doğru giderken kafamızdaki soru işaretlerinden bazıları azalmıştı. Ancak Marc'ın dışındaki koskoca dünyada çözülmesi gereken mini minnacık bir Ammit sorunu ve ölecek olan milyarlarca insan vardı. Khonshu-Layla-Marc/Steven üçlüsü bir araya gelince durum biraz daha eşitlenmiş oldu. Tanrıların savaşı, kullara da yansıdı ve altı bölümlük dizide nihayet mitolojik bir aksiyon gördük. Bu aksiyon tam olarak tatmin etti mi? Evet demek zor ama yine de hikayenin bir sona bağlanması mutlu etti.

Jenerik sonrası sahnede Moon Knight'ın potansiyel geleceğiyle ilgili güzel bir detay da gizlenmiş. Her ne kadar Disney bu diziye bir süreli yapım gözüyle baksa da Mısırlı süper kahraman olayı MCU'nun geleceğine hizmet edecek gibi duruyor. Ancak dizinin finali özellikle zaman/mekan konusunda kafaları epey karıştıran genel MCU atmosferinde beni biraz şüpheye düşürdü. Neyse ki Khonshu'nun varlığı en azından final anlamında birkaç şeyin netleşmesine yol açtı. Günün sonunda elimizde altı bölümlük bir Moon Knight dizisi var. Tüm bölümleriyle birlikte çok başarılı bir dizi demek pek mümkün değil ama muhteşem bilinç altı bölümleri, Mısır Mitolojisi ile bezenmiş detaylarıyla izlenesi bir iş olmuş. Son olarak adet gereği puan vermek gerekirse 7.5/10 makul olacaktır. Ancak 5. bölüme tek başına puan vermem gerekirse helalinden bir 9'u vardı.

YORUMLAR
Parolamı Unuttum