Okur İncelemesi - Pathologic 2

Hastalıklarla başa çıkma sanatı

Zaman zaman sizlerden gelen bazı yazılara da sayfalarımızda yer veriyoruz, işte onlardan birisiyle daha karşınızdayız. Bu seferki yazımız Süleyman Yücesoy'dan geliyor ve bize Pathalogic 2 hakkında ne düşündüğünü anlatıyor. İyi okumalar.

- o -

Bundan yaklaşık 12 yıl önce hayatımda ilk kez orijinal bir oyun aldım, o zamanlar 12 yaşındaydım ve oyunlar hakkında pek bir bilgim yoktu. Bu oyunun adı Pathologic’di. Oynamaya başlar başlamaz bu oyunun oynadığım diğer oyunlardan farklı olduğunu anlamıştım. Oyun çok ağır ilerliyordu ve ne yapacağını bilmeyen ben oradan oraya sürükleniyordum. Oyunla uğraşmaktan vazgeçtim ve bilgisayarımdan kaldırıp kutusuna geri koydum. Yıllar sonra o hiçbir şey anlayamadığım ve uğraşmadan kenara attığım oyunun ikincisinin çıktığını duydum ve şeytana uyup “neden bunu da denemeyeyim ki?” dedim.

Pathologic 2 aslında ilk oyunun devamı değil, yani o oyunu oynamak zorunda değilsiniz. Bu oyun, ilk oyunun yeniden yorumlanmış hali ama nedense ismine 2 ekleme ihtiyacı hissetmişler. Yani bu oyun, benim yıllar önce bir kenara bıraktığım oyunun yenilenmiş hali, genel olarak da kendisini korku, hayatta kalma ve ryo öğelerini içerisinde birleştiren bir macera oyunu olarak tanımlamak mümkün. Ryo deyince aklınıza hemen yetenek ağacı, level sistemi falan gelmesin. Çünkü bu oyunun asıl odağı diyaloglar ve diyaloglarla şekillenen hikaye yapısı.

Yıllar önce cerrah olmak için ayrıldığımız kasabamıza, babamızdan aldığımız bir mektupla geri dönmemizle başlıyor oyunun hikayesi... Bu kasabada yaşanan bir dizi olay sonrasında adımızı temize çıkarmak için hem kasabayı kurtarmaya, hem de karakterimizin yaşadığı gizemli olayları çözmeye çalışıyoruz. Oyunu ilginç kılan noktalardan biri de tüm bunları sadece on iki gün içinde yapmamızı istemesi.


Diyalogların Başarısı

Oyunun hikayesi aslında sondan başlıyor diyebilirim. Diyalogların yoğun olduğu bu bölümde oyunun atmosferini tam anlamıyla hissedebiliyoruz ve bu diyaloglar oyunu gerçekçi kılan noktalardan en önemlisi. Oyunda yaşadığım olaylar gizem katsayısını arttırdıkça oyunun başından kalkamadığımı fark ettim. Oyunun atmosferi ve mekanikleri, hikayeyi git gide daha ilgi çekici hale getiriyordu. Ancak bu noktada oyunun eksi yönlerinden birini de fark ettim, temposu gereğinden fazla düşüktü.

Az önce size oyunun on iki günlük bir sürede geçtiğini söylemiştim. Ancak günler geçtikçe hikaye de iyice karmaşıklaşmaya ve oyunun temposunu da daha da düşürmeye başladı. Bazı durumlar hikayeye olan merakımı yer yer söndürdü bile diyebilirim. Oyunun o gizemli ve içine çeken hikayesi bir anda kendini hayatta kalma simülasyonuna bırakıyor çünkü. Oyun on saatlik bir oynanış süresi sonrasında insanı yormaya başlıyor, neye odaklanacağınızı şaşırmaya başlıyorsunuz. Örneğin bir yandan babamızın durumuyla ilgileniyoruz, bir yandan kasabanın ölümcül bir vebayla mücadelesine yardımcı olmaya çalışıyoruz, diğer yandan kasabada meydana gelen gizemli olaylar var. Hepsi bir anda üzerime yıkılınca ne yapacağıma karar veremez halde buldum kendimi. Tabii çoğu kişi bunu sorun yapmayacaktır, hatta belki daha bile hoşunuza gidebilir.


Hikayenin Önüne Geçen Hayatta Kalma Mekanikleri

Oyunda yemek, susuzluk, yorgunluk ve bağışıklık olarak dört farklı hayatta kalma öğesi mevcut. Ancak bu öğeler oyundan beklentinize bağlı olarak aldığınız zevki azaltabilir, çünkü aynı gerçek hayatta olduğu gibi neredeyse günde üç öğün yemek yemeniz gerekiyor. Bu yemekleri bulmak zor ve çok pahalı, yemeklerin yeterli gelmemesi de cabası. Oyunda yemeksiz ve susuz kalmanın bedeli tahmininizden daha büyük, bu yüzden hikayeye kapılmak yerine kendimizi hayatta kalmaya çalışırken buluyoruz.

Oyundaki yorgunluk mekaniği belli evrelerde uyumayı zorunlu hale getiriyor, çünkü uyumadığımız zamanlarda sağlığımız yavaş yavaş azalmaya başlıyor. Ancak en azından uyku kısmı oyunun hikayesine renk katmış, çünkü her uyuduğumuzda farklı rüyalar görüyoruz ve her rüya içinde hikayeye dair ipuçları barındırıyor.

Bağışıklık mekaniği kendisini oyunun başlarında pek belli etmese de, salgın hastalık başladığında bir gözünüzü bağışıklıktan ayıramaz hale geliyorsunuz. Bağışıklığımız bir anda çok hızlı bir şekilde düşebiliyor, bunu yükseltmek içinde eczanelerden çeşitli haplar ve karşımlar temin edebiliyoruz. Aynı zamanda maske, ayakkabı, eldiven takmak hastalığa karşı koruma sağlıyor.

İlgi Çekici Atmosfer

Oyun atmosferi ve çevre tasarımıyla insanı içerisine çekiyor. Oyundaki ana karakterler ve yan karakterler son derece orijinal şekilde tasarlanmış. Müziklerin de oyunu sevdiren bir başka unsur olduğunu söylemek mümkün.

Oyunda ilerledikçe hastalığın yayılması ve tedavi çabalarınız kendinizi gerçekten bir doktormuş gibi hissetmenizi sağlıyor. Teşhis koyma ve iyileştirme mekanikleri çok akıllıca tasarlanmış. Bu bağlamda hastalara yaklaşımımız çok önemli. Yanlış bir karışımın hastaya verilmesi sonucunda hastalık daha da artabilir. Oyunda bu denklemlere dikkat etmemiz gerekiyor.
İncelemenin başında size oyunun diyalog üstünden gittiğini söylemiştim. Ancak bazı durumlarda mecbur olarak dövüşmeniz gerekiyor ve oyun burada çok ciddi sıkıntılar yaşıyor. Açıkçası belirtmem gerekirse dövüş olayı bazı noktalarda çok çiğ kalıyor ve bunun gereksiz olduğunu bile düşündüğüm oldu. Buna karşın oyundaki envanter sisteminin çeşitliliği keyifli. Etraftan bulduğumuz paslı eşyaları tamir edebiliyor, kullandığımız karışımları üretebiliyoruz.

Kasabada bulunan herkesle alışveriş yapabiliyorsunuz. Ancak bu durum civarda nasıl tanındığınıza bağlı. İnsanların sizi sevmediği bir bölgede alışveriş yapmanız olanaksız. İzinsiz girdiğiniz bölgelerdeki insanlar itibar puanınızı etkiliyor. Bu açıdan gireceğimiz diyaloglar da oyunun devamı açısından çok önemli. Bu sebeple bazı görevleri iki kez yapmak zorunda kaldığım durumlar oldu.

Sonuç olarak Pathologic 2’yi kendi türü içerisinde değerlendirdiğimizde oldukça orijinal bir yapım olduğunu söyleyebilirim. Ancak ekstra zorluk derecesi ve biraz eskimiş sayılabilecek grafiklerinin de insanı üzdüğünü belirtmek lazım. Bu tarz atmosferik oyunları seven biriyseniz, hayatta kalma simülasyonlarıyla da bir sorunum yok diyorsanız Pathologic 2 size keyifli vakit geçirtebilir. Yalnız bu oyunu oynayacaksanız kendinizi kayıplara da hazırlamanız lazım, ne de olsa oyunun da dediği gibi "herkesi kurtaramazsınız."

YORUMLAR
Parolamı Unuttum