Son Jeton - Vampire: The Masquerade - Bloodlines

Karanlık çökerken

Not: Bu yazı daha önce Oyungezer dergisinin Temmuz 2019 sayısında yayınlanmıştır. Yazan: İhsan Can Asman

Bazı oyunlar vardır ki insanı oyuncu olduğuna sonsuz kere şükrettirir. Zira yaşadığınız deneyim öyle yoğun ve güçlüdür ki en değme edebiyat âşığının, en sadık sinema izleyicisinin ve en yetkin müzik dinleyicisinin bulunduğu yerlerin bile ötesine, tüm bu farklı âlemlere açılan ve bu âlemlere dokunabildiğiniz bir portallar odasına sürüklenirsiniz. Bu odada konaklamak her anlamda bir mucizedir, bence şükretmeyi gerektirir. Ve kanımca Vampire: The Masquerade - Bloodlines, bu olayı perçinleyen oyunlar listesinin en üst sıralarındadır.

Oyun çıktığında 14 yaşımın son demlerindeydim ve “credits” ekranını birden fazla kere gördüğüm tek RYO ilk KOTOR’du.  O zamanlar tam anlamıyla duygudaşlık kuramadığım “kılıç, kalkan, büyü” hikâyelerinin dışında ne bulsa iştahla tüketecek birisi olarak, tam da oyunculuğumun olgunlaşmaya başladığı bir dönemde, bu çerçevenin dışında kalan birçok önemli oyunun çıkıyor olması büyük bir şanstı benim için. KOTOR’dan sonra ikinci gözbebeğimi bulmuştum işte: Benim de içinde yaşadığım dünyayı dekor olarak kullanan, vampirler ve türlü diğer mahlûkatın adımladığı, keşfedilmeyi bekleyen “garip ama davetkâr” bir âlem. Uzay operası gibi değil ama en az onun kadar beni içine çeken, tekinsiz bir macera.


VAMPIRE: THE MASQUERADE - BLOODLINES


Tür: RYO
Geliştirici: Troika Games
Yayıncı: Activision
Çıkış Tarihi: 16 Kasım 2004
Platformlar: PC

Bloodlines, çıkışı o dönem yılan hikâyesine dönen Half Life 2’nin Source motorunu, onun ardından ilk kullanan oyundu. Troika Games şaheserinde, motorun nimetleri ve FPS/TPS, korku, gizlilik oyunlarının oynanış unsurlarını, değişik vampir klanlarına göre farklılık gösteren oldukça zengin bir metinsel altyapıyla bereketlenen efektif RYO mekanikleriyle buluşturuyordu.

Bugün artık alt türmüş gibi görülmeyen, olağan şekilde RYO türüne dâhil ettiğimiz aksiyon-RYO’ları yaygınlaştıran en önemli oyundu aslında.

Ama kategorik olarak çizdiğim bu sınırlar, oyunun bence en az vurgulanacak tarafları. Mesela benzer bir sebepten, oyunun bug dolu olması, ben dâhil çoğu oyuncu tarafından umursanmadı bile. Zira onu asıl unutulmaz yapan, neyi nasıl anlattığıydı: Tonu siyah masalların en güzeliydi belki de. Yaklaşan Gehenna’nın sinsi adımlarının, ışığın olmadığı ve sayısız insandışı varlığın insan kıyafetleriyle dolandığı uğursuz sokaklarda, ufaktan yankılanmaya başladığı zamanlardaydık. Keyifli bir gece geçireyim derken kendisini Karanlıklar Dünyası’nın rengi koyu dehlizlerinde bulan eski bir ölümlünün, sizin oynayış tarzınıza göre şekillenecek kasvetli ve müphem hikâyesiydi bu benzersiz deneyim. Gerçekten de onu bu kadar eşsiz kılan, sizin öyküye bu denli yön verebiliyor ve bunu White Wolf’un biricik World of Darkness’ında yapıyor oluşunuzdu.

|Vampirlere dair yapılmış en değerli eserlerden birine bakıyorsunuz

Üstelik Arcanum ve eski Fallout oyunlarının yaratıcılarından daha azı beklenmeyecek şekilde kusursuz yazılmış karakterler ve olağanüstü müzikler, her bir yanı çürümekte olan ve entrikayla harlanan Kindred dünyasını daha da gerçek kılıyordu. Klanlar laf olsun diye iliştirilmiş değildi, Karanlıklar Dünyası’nın tüm derinliğini yansıtıyorlardı: Örneğin iki farklı Malkavian NPC birbirinin kopyası değildi; ancak onların ortaklaştığı hatlar da bir o kadar belirgindi. Jeanette’in cümlelerinde yakaladığımız tanımlaması o güç hissiyatı, Dr.Grout’un malikânesinde de buluyorduk mesela. Sadece lore olarak düşünmeyin, oynanışın aksiyon damarını da doğrudan besliyordu bu durum: Dişi bir Toreador’un güzelliğiyle tüm kapılar dövüşmeksizin, ardına kadar aralanırken, Nosferatu karakterde gizlilik, oynanışın en kilit unsuru haline geliyordu.

En iyi RYO’lardan biri olmakla beraber, bugün hâlâ vampir olmanın ne olabileceği ve ne olamayacağı üzerine üretilmiş en yetkin ve derinlikli eserlerden biri bence Bloodlines. Ne yazık ki milyonluk satış yapamamanın kepenk kapatmakla sonuçlandığı oyun dünyasında, Troika Games’in de ömrü kelebekler gibi kısa oldu. Yine de bir gün mutlaka bu oyunun ruhani de olsa bir devamı olacak, olmak zorunda. O güne kadar sizi, Santa Monica’nın ıssız sokaklarında başlayan yolculuğa yeniden çıkmanız konusunda heveslendirmektir niyetim. Ne derler bilirsiniz; “every time you mention it, someone will reinstall it”.

Neden Efsane Oldu?


OCEAN HOUSE HOTEL

Oyun tarihinin en korkunç bölümlerinden birisine ev sahipliği yapmıştır Bloodlines. Bu görevde size saldıran herhangi biri değil, otelin ta kendisiydi. Bloodlines’ı tekrar bilgisayara kurmak konusundaki kararsızlığın başlıca sebebidir.

MALKAVIAN’IN “DUR” İŞARETİYLE İMTİHANI

Oyunda Malkavian karakterimizle “Dur” işaretinin yanından geçerken, tabelayla diyalog kurma seçeneğimiz vardı, evet. Son sözümüz şöyleydi: “Bugün çok güçlü bir düşman edindin işaret”.

BEKLENMEDİK İHANETLER

Sürekli söylüyorum, bu oyunda dönen dalavere muazzam bir boyuttaydı. Dolayısıyla yanında hizalandığınız kişilerle kurduğunuz ilişkiler, beklenmedik ihanetlere gebeydi. Sanırım en trajiği Griffith Park’ta yaşananlardı.

ANKARAN SARCOPHAGUS

Hikâyenin merkezinde yer alan artefaktın içerisinde gerçekte olan, Jack’in en büyük sürpriziydi.

NPC’LER

Esasında insan her birini ayrı ayrı efsane kutusu yapmak istiyor: Smiling Jack, Nines Rodriguez, Jeanette, Beckett, VV ve daha nicesi. Bloodlines’ı bu kadar güzel yapan en önemli yanlarından biri de, bu denli iyi yazılmış, derinlikli karakterlerdi.

MÜZiKLER

Lacuna Coil’den, Tiamat’a, Chiasm’dan Darling Violetta’ya kadar pek çok farklı grup ve müzisyen, tam manasıyla bir ziyafet sunuyordu bizlere. Ayrıca Massive Attack’in “Angel” parçasını hatırlatan giriş müziği de insanı ayrı bir moda sokuyordu.

WORLD OF DARKNESS EVRENİ

Bilenler bilir, 90’larda D&D’yle birlikte en popüler ve önemli masaüstü evrenlerinden biriydi White Wolf’un WoD’u. Evrenin derin yapısına her yanıyla oturan bir oyun yaratmayı başarmıştı Troika. Vampir klanlarının ve türlü başka yaratıkların özgüllüğü, Camarilla, Kuei-jin, Sabbat ve Anarch gibi organizasyonlar arasındaki çekişme, yaklaşan Gehenna’nın yarattığı tedirginlik… Baştan sona kadar tüm bu saydıklarımı iliklerinize kadar hissettiriyordu oyun size.

EROTİZM

Ticari değil de daha farklı kaygılarla ve tadında serpiştirildiğinde erotizmin, oyunlarda ne kadar etkileyici olabileceğinin kanıtıydı Bloodlines. Kışkırtıcı üslubu olmaksızın bazı şeyleri hiç anlatamaz, hikâye kesinlikle eksik kalırdı.

BUG’LAR

Şaşırdınız değil mi? Teknik anlamda oldukça sorunlu bir oyundu ilk çıktığında Bloodlines. Ama bu onu efsaneye dönüşmekten alıkoyamadı. Gerçekten de içerisinde bunca bug barındırıp da, bu kadar övgüye mazhar olacak başka oyun var mıdır bilemiyorum.

TEKRAR OYNANABİLİRLİK

Hem farklı vampir klanlarının oynanışa etkisi hem de farklı organizasyonlarla hareket etmek (başta Camarilla ve Kuei-jin) yahut tamamen onlardan bağımsız, kendi yolunuza gitmek gibi seçenekler, bu oyunu en az 7 kere oynamayı mümkün kılıyordu.

TAKSİCİ

“Nereye?” sorusu ve o “son yolculuk” dışında, pek çok gezintide bize genelde sükûtuyla eşlik eden o gizemli taksici, aslında göründüğünden çok farklı biriydi.

FRENZY MOD

Oyun kelimenin gerçek anlamıyla içinizdeki canavarı serbest bırakmanıza olanak tanıyordu. Kaybettiğiniz her bir insanlık puanı sizdeki yaratığı dizginleyen zincirleri günden güne gevşetiyordu. Masquerade’i tamamen ihlal etmediğiniz sürece bu o kadar da sorun değildi gerçi, hatta kimi dövüşlerde can simidi bile olabiliyordu.

YORUMLAR
Ghost AssassiN
15 Temmuz 2019 02:41

Bak şimdi merak ettim, erotizm başka hangi kaygı ve amaç için kulanılabiliyormuş? :) 

manonthemonn
14 Temmuz 2019 20:50

Sahilde ateş başında smaller god dinlemek. :(

EnsArTRance
14 Temmuz 2019 18:28

ohoo, biz dergiyi bosuna aliyoruz. :P

NcZ
14 Temmuz 2019 16:23

GOG'un Nexus Mod üzerindeki mod tavsiyeleri: //bit.ly/vtmbmodsgog

Decypher
NcZ
14 Temmuz 2019 18:47

//oyungezer.com.tr/haber/vampire-the-masquerade-bloodlinesa-evrim-gecirten-5-mod :)

sSnake
Decypher
14 Temmuz 2019 19:37

Lütfen ama sitenin özelliklerini kullanalım. Oldu olacak kokoreç link atsaydınız bari :P

//oyungezer.com.tr/haber/vampire-the-masquerade-bloodlinesa-evrim-gecirten-5-mod

sSnake
Decypher
14 Temmuz 2019 19:35

[Bu yorum kullanıcı tarafından silinmiştir]


Netflix'ten Sadettin Teksoy'lu Bir Stranger Things Reklamı Daha

Teksoy, Netflix'in gediklisi oldu

Netflix'ten Sadettin Teksoy'lu Bir Stranger Things Reklamı Daha

Spider-Man'in Beyaz Perdede Henüz Görmediğimiz 5 Düşmanı

Av mı? Avcı mı?

Spider-Man'in Beyaz Perdede Henüz Görmediğimiz 5 Düşmanı

2016 yılında vizyona giren Captain America: Civil War filminde Marvel Sinematik Evreni'ne ikonik bir karakter dahil oldu. Tom Holland'ın canlandırdığı Peter Parker/Spider-Man karakteri artık MCU'nun büyük bir parçası. Homecoming ve Far From Home ile birlikte iki solo Spider-Man filmi de izledik. Artık önümüzde Tom Holland ile birlikte yeni nesil bir Spider-Man sinematik geleceği var. Spider-Man demek sadece kendi başına bir karakter demek değil, Marvel çizgi romanlarında en önemli ve özel kötü karakterlere sahip olan isim de Spider-Man. 

Şimdiye kadar beyaz perdede pek çok Spider-Man kötüsü gördük. Sam Raimi üçlemesinde, Green Goblin, Doctor Octopus, Sandman, Venom gibi isimler karşımıza çıktı. Ardından hepimizin unutmak istediği The Amazing Spider-Man filmlerinde başka bir Green Goblin gördük, Lizard'ı ve Electro'yu izledik. MCU'ya geldiğimizde ise Vulture ve Mysterio karşımıza çıktı. Yani 2002 yılında Sam Raimi'nin ilk filmiyle başlayan Spidey'nin beyaz perde serüveni yaklaşık 17 sene içerisinde oldukça önemli kötü adamlara ev sahipliği yaptı. Peki Spider-Man'in kötüleri bitti mi? Asla! Henüz görmediğimiz pek çok önemli Spidey kötüsü beyaz perdede yer almak için bizleri bekliyor. Bunlardan en ilginç olan beş tanesini sıraladık. 


5-) Chameleon

Çizgi romanlarda şekil değiştiren karakterler genellikle ilgi çekici olmuştur. Söz konusu Spider-Man olunca da akla gelen ilk şekil değiştirici şüphesiz Bukalemun oluyor. Dmitri Smerdyakov, aslen Kraven olarak bildiğimiz Sergei Kravinoff'un üvey kardeşi. Dmitri'nin oldukça karanlık bir geçmişi var. Sergei'nin babası ile evin hizmetçisinin istenmeyen çocuğu olan Dmitri, evdeki kimse tarafından sevilmeyen, itilip kakılan bir çocuk. Öyle ki kendisine en fazla tahammül edebilen kişi olan kardeşi Sergei tarafından bile çocukluğunda çok sefer hor görülmüş bir karakter. Babası tarafından sürekli dışlanan ve suratına bile bakılmayan bir çocuk olan Dmitri'nin normal bir karakter olmasını beklemek oldukça tuhaf olurdu. Çizgi romanlarda ortaya çıkmasının ilk yıllarında hiçbir süper güce sahip değildi, şekil değiştirme işlerini makyaj ve maskeler ile halleden Chameleon daha sonradan bir dizi değişikliklere maruz kaldı. 

Dmitri, Amerika'ya gelmesinin ardından çeşitli suçlarla kendine bir ün yaptı. Bukalemun isminin ortaya çıkması da bu şekilde oldu. Eh, New York şehrinde suç işlerseniz karşınızda Spider-Man'i bulmanız kaçınılmaz olur. Bukalemun ile Kraven çizgi romanlarlda bir dönem beraber de hareket ettiler. Tabii iki karakterin de motivasyonlarının farklı olması yol ayrımını kaçınılmaz kıldı. Bu süre zarfında Bukalemun, Kraven'a kendini ispatlamak için Iron Man'i yenmeyi başardı, Captain America kılığına giren Bukalemun, Avengers binasında büyük bir savaşa neden oldu, en sonunda kimliği açığa çıkınca olay bitti. 

Bukalemun'un bu suç hayatı diğer Spider-Man düşmanlarının gözünden de kaçmadı. İlk Sinister Six'in acı mağlubiyeti sonrası yeni bir Sinister Six ekibi için kolları sıvayan Doctor Octopus, yeni Sinister Six ekibinde Bukalemun'u da kullandı, tabii yeni ekip de Spider-Man tarafından alt edildi. Çizgi roman tarihinde hem Spider-Man hem de Avengers'ın başına büyük belalar açmayı başaran Dmitry Smerdyakov, yeni Spider-Man filmlerinde önemli bir kötü adam potansiyeli taşıyor. Özellikle Kraven ile birlikte MCU'ya dahil edildiği taktirde oldukça ilginç ve heyecanlı hikayeleri izleme şansına erişebiliriz. 


4-) Hammerhead

Süper kahramanlar ile mafyanın yolu kesiştiği zaman genellikle süper kahramanlar mücadeleden galibiyetle ayrılır. Ancak olayları biraz daha mafyanın lehine değiştirirseniz mafyanın da ciddi bir şansı olabilir. Spider-Man bu durumdan muzdarip olan kahramanlardan birisi. Suç dünyasına Maggia (Marvel'ın uluslararası suç örgütü) için paralı askerlik yapan bir insan olarak giren Joseph, bir gün işler yolunda gitmeyince çok ağır bir dayak yer. Kafatası paramparça olan Joseph'e çelikten bir kafatası takılır ve bildiğimiz haliyle Hammerhead yani çekiç kafaya dönüşür. Çekiç kafa olduktan sonra, muhtemelen akıllanan Joseph, artık bir paralı askerden ziyade kendi suç örgütünün lideri haline gelmeye başlar ve bu da onu Spider-Man düşmanlarında üst sıralara taşır.

New York'ta bir suç işlerseniz karşınızda polisten önce Spider-Man'i bulursunuz, tabii Luke Cage, Daredevil gibi kahramanlar sizi daha önce bulmazsa! Sahi New York suç işlemek için ne kadar zor bir yer haline gelmiş. Gotham biraz daha rahat sanki?! Çekiç kafa haliyle ilk kez 1972 yılında çıkan The Amazing Spider-Man #113'te gördüğümüz Hammerhead sonrasında New York'ta yaşanan çoğu büyük çete savaşının önemli isimlerinden birisi haline geldi. Özellikle Norman Osborn ve Kingpin gibi isimlerle kurduğu bağlantılar kendisini dolaylı yoldan da Spider-Man'in radarına soktu. Hammerhead belki ölümcül kafatası dışında güçlü gözükmüyor olabilir, ancak hem çetesiyle hem de diğer kötülerle yaptığı iş birlikleriyle Peter'a çok zor zamanlar yaşatmıştı. Hatta bir seferinde Doctor Octopus ile birlikte May Yenge'yi de kaçıran Hammerhead daha sonrasında Spider-Man tarafından alt edilmişti. 

Kendi başına New York'ta hayatta kalamayacağını anlayan Hammerhead çizgi romanlardaki Civil War dönemi sonrasında çeşitli işbirlikler içerisinde de bulundu. Mister Negative ve Black Cat gibi New York şehrinde belli amaçları olan isimlere çetesiyle birlikte yardımcı olan Hammerhead'in nihai amacı ise New York'un yegane suç patronu olmaktı. Bu konuda büyük bir başarı sağladığını söylemekte oldukça güç. Eğer yeni bir Spider-Man filminde Hammerhead'i görecek olursak olay sadece Hammerhead ile ilgili olmayacaktır, ilk defa bir Spider-Man filmi Çekiç Kafa ile birlikte mafyayı konu alabilir. Bu da özellikle benim gibi mafya filmlerini seven izleyiciler için değişik bir deneyim olacaktır. 


3-) Carnage

Spider-Man'e çizgi roman tarihi boyunca en fazla zorluk çıkarmış isimlerden birisi şüphesiz Carnage. Çünkü çoğu diğer kötü karakterin aksine, Carnage'ın nihai bir amacı yok. Tek istediği kaos ve ölüm. Ne dünyayı ele geçirmek gibi çılgın bir amacı var ne de parayla işi gücü var. Bu konuda biraz Joker'i andırıyor. Carnage'ın bu motivasyonu onun yapacaklarını kestirmeyi de oldukça güç hale getiriyor. Yani bir anda bir binadaki herkesi öldürüp, normal bir şekilde oradan ayrılabilecek bir karakter Carnage. Aslında Carnage'ı anlatırken iki farklı yaşam formundan bahsetmek lazım. Birincisi bir simbiyot olan Carnage diğeri ise zaten çocukluğundan beri sosyopatlığıyla, vahşetiyle, kaos merakıyla yaşayan Cletus Kasady. Carnage, simbiyotunu da simbiyot gezegeninde psikopat olmak gibi bir üne sahipken bu ikilinin bir araya gelmesi sadece Peter Parker için değil tüm dünya için büyük bir sorun teşkil ediyor. 

Çizgi romanlarda ilk kez 1992 yılında çıkan The Amazing Spider-Man'in 360. sayısında gördüğümüz Carnage, o andan itibaren Spider-Man'in başında her zaman büyük bir bela olarak karşımıza çıkıyor. Hatta Clone Saga döneminin önemli isimlerinde Ben Reily ile de birleşip bir dönem Spider-Carnage olarak da gördüğümüz kırmızı ölüm makinesinin şüphesiz en önemli olayı ise Maximum Carnage olayı. 1993 yılında yazılan hikaye sadece Spider-Man'i değil Captain America, Black Cat ve Venom gibi karakterleri de etkilemişti. Yeni bir simbiyot ailesinin doğuşuna neden olan Carnage ve ailesi New York'un altını üstüne getirmişti. Tabii işin içinde Carnage olunca ortaya çıkan vahşetin boyutları korkunç derecede yükselmişti. O yüzden Carnage'i MCU'da görmemiz biraz zor olabilir. Çünkü yaptığı işler ve arkasında bıraktığı izler çoğunlukla +18 düzeyinde...

Fakat Carnage'i göreceğimiz bir Marvel filmi gelecek. Sony'nin yeni yarattığı "Spider-Man'siz Spider-Man Evreni" Venom'un ikinci filmiyle birlikte bizlere Carnage'i gösterecek. Sony kendi evreninde nasıl bir Carnage gösterir şimdiden kestirmek oldukça zor. Ancak Venom filminin gişede yakaladığı başarıya ve Carnage beklentilerine bakacak olursa +18 dışında bir filmin kimseyi tatmin etmeyeceğini söyleyebilirim. Bakalım Carnage'in Sony versiyonu yeteri kadar para kazandırırsa Disney de ilerleyen dönemlerde daha yumuşatılmış bir Carnage'i MCU'ya dahil etmeyi düşünebilir. 


2-) Hobgoblin

Spider-Man'in tek "goblin" düşmanı yeşil olanı değil. Sevimli komşumuzun başı pek çok sefer farklı farklı cinlerle derde uğramıştı. Bunlardan şüphesiz en ikonik olanı Norman Osborn/Green Goblin idi, ancak onu çok sefer beyaz perdede izlediğimiz için bu listeye alamazdık. Peter'ın hayatında Norman kadar önemli olmasa da büyük rol oynayan ve Spider-Man'e çok zor anlar yaşatan bir diğer cin ise Hobgoblin. İlk ve en önemli Hobgoblin, Roderick Kingsley idi. Aslında Kingsley'in iş hayatı oldukça farklı bir yönde ilerliyordu. Hatta çalıştığı iş alanı da bir kötü adam olmak için biraz garipti. Moda tasarımcılığıyla ilgilenen Roderick Kingsley, burayı biraz paravan şirket gibi kullanmaya başlayıp karanlık işlere bulaşmaya başlıyordu. 

Bir moda tasarımcısı olarak insanları tehdit etmek tuhaf olacağı için, çoğu karakter gibi Kingsley de kendine başka bir kişilik geliştirdi ve ortaya Hobgoblin karakteri çıktı. Başlarda kendi sektöründeki diğer firmaları ve tasarımcıları korkutmak veya şantaj yapmak için işler yapsa da, fiziksel olarak yeterince güçlü olmadığını düşünmeye başladı. Bu noktada Norman Osborn'un Yeşil Cin formülünü keşfeden Kingsley, bunu kullanmak istedi. Tabii kendisi oldukça zengin olduğu için formülü önce birisi üzerinde denemesi gerekiyordu ve böylelikle ilk süper güçlü Hobgoblin ortaya çıktı, Arnold Donovan'ın Spider-Man ile olan mücadelesini gözlemleyen Kingsley daha sonra formülü biraz daha değiştirerek kendi üzerinde kullandı. Kingsley'in formülünde herhangi bir mental yan etki bulunmazken, gücü inanılmaz derecede artıyordu. 

Kingsley bizzat kendi Hobgoblin olduktan sonra ise Spider-Man ile kıyasıya bir mücadeleye girişmeye başladı. Yeşil Cin'in aksine mental olarak da stabil olan Hobgoblin, çizgi romanlarda oldukça güzel hikayelerin ortaya çıkmasına neden oldu. Özellikle Spider-Man çizgi romanlarında önemli bir rol oynayan Hobgoblin Saga bugün bile çoğu çizgi roman hayranı tarafından en iyi hikayelerden birisi olarak kabul edilir. Hobgoblin geçmişi, karakter özellikleri ve yaptığı iş itibariyle MCU'ya çok uygun gibi gözüküyor. Yani şöyle kafamda canlandırdığım zaman sıradaki Spider-Man kötüsü olarak çok güzel şeyler hayal edebiliyorum. Bakalım MCU veya Sony daha önce iki kez gördüğümüz Yeşil Cin yerine bu yeni cine bir şans verecek mi?


1-) Kraven

Spider-Man'in ikonik çoğu kötü adamını beyaz perdede izledik, ancak içlerinde bir tanesi var ki bu zamana kadar görmememiz büyük bir sürpriz. Evet Sergei Kravinoff'tan bahsediyorum ya da hepimizin bildiği adıyla Kraven the Hunter! Söz konusu Spider-Man olunca zeka avantajı çoğunlukla Peter Parker'a ait oluyordu. Ancak Peter, Kraven ile karşılaşıncaya kadar hep avcı konumundaydı. Kraven'ın gelişi işleri biraz değiştirdi. Spider-Man av konumuna geçti ve onu avlamak için hazırlanan kişi de belki de bu işin en iyisiydi. Spider-Man'in en eski dönem düşmanlarından biri olan Kraven, Stan Lee ve Steve Ditko tarafından yaratıldı. Kendisini ilk kez The Amazing Spider-Man'in 15. sayısında, 1964 yılının Ağustos ayında gördük. Uzun yıllar boyunca Kraven, dönem dönem Peter'ın başına büyük dertler açtı, onda büyük yaralar bıraktı. 

Çizgi romanlardaki uzun tarihi boyunca Spider-Man, Kraven'dan çok daha güçlü düşmanlar ile savaştı, çoğundan büyük galibiyetler ile ayrıldı. Ancak Kraven'ı ayıran en özel noktalardan birisi her zaman onun zekası ve av yetenekleri olmuştu. Peter Parker, genellikle düşmanlarının bir adım önünde hareket ederken bu kez Sergei Kravinoff, onun iki adım önünde hareket ediyordu. Bu da çizgi roman okuyucularını çoğu zaman germeye yetiyordu. Muhteşem bir avcı olan Sergi Kravinoff, kendine layık bir av arayışındayken Spider-Man'i gözüne kestirir bu andan sonra ise her iki karakterin hayatı da sonsuza kadar değişmeye başlar.

Şüphesiz Kraven'ın en ikonik hikayesi 1987 yılında J.M. DeMatteis tarafından yazılan Kraven's Last Hunt çizgi romanıydı. Ülkemizde de Marmara Çizgi tarafından basılan Kraven'ın Son Avı, Spider-Man tarihinin belki de en kritik yenilgilerinden birisini anlatıyordu. Atmosferin karanlığı, hikayenin gelişmesi ve içerisinde yer alan karakteriyle Kraven'ın Son Avı gerçek bir baş yapıt konumunda. Ancak bu hikayeyi MCU'da görmemiz oldukça zor yani en azından çizgi romandaki haliyle MCU için oldukça karanlık bir olay örgüsüne sahip. O yüzden Kraven'ın olası bir MCU ziyareti muhtemelen oldukça yumuşatılmış bir şekilde olacaktır, böyle bir "yeni nesil Kraven" ise hayranları ne kadar tatmin eder merak konusu. 


Bonus: Black Cat

Halk arasında kara kedilerin uğursuzluk getirdiğine dair bir batıl inanç mevcuttur. Peter Parker için bu durumun yüzde yüz doğru olduğunu söyleyebilirim. Peter ile Felicia Hardy'nin yolları ne zaman kesişse ortaya çıkan sonuçlar ve sonrası Peter adına hep felaketle bitmiştir. Zaten Black Cat'in nevi şahsına münhasır özel yeteneklerinden biri de etrafına kötü şans getirmesidir. Buna lanet mi dersiniz yoksa bilimsel adıyla Tychokinesis mi dersiniz bilemiyorum ama, Kara Kedi'nin üzerinde böyle bir yetenek var. Bu yetenekten en çok nasibini alan kişi de Peter Parker. Felicia aslında zengin bir ailenin kızı yani parada pulda çok gözü olmamasını beklersiniz, anca kendisi zevk için hırsızlık yapmaktan ve bu yolda önüne çıkanları "üzmekten" pek hoşlanıyor. 

Normal şartlarda Kara Kedi'nin yaptıklarını bir başkası yapsa kendisini Spider-Man tarafından kodese atılmış bir şekilde bulurdu. Ancak söz konusu Felicia olunca durum bu kadar basit değil. Peter ile Felicia birbirleri için çok uyumsuz bir çift gibi gözükse de Spider-Man ile Black Cat çizgi romanlar tarihinin en harika çiftlerinden biri. Aralarındaki bu elektrik ikiliyi zaman zaman birlikte olmaya getiriyor ancak Peter'ın kırmızı çizgileri Felicia'nın karakteriyle tamamen ters düştüğü için uzun süreli bir birliktelikten bahsetmemiz mümkün değil. Marv Wolfman ve Dave Cockrum tarafından 1979 yılında yaratılan Kara Kedi, 40 senedir Peter'a kötü şans getiriyor. Felicia Hardy yaşamaya devam ettikçe Peter'ın bu "kötü şansı" da devam edecek gibi gözüküyor.

Black Cat'i hiçbir zaman sinemada göremesek de Felicia Hardy karakteri The Amazing Spider-Man 2 filminde az da olsa karşımıza çıkmıştı. Ancak o filmi unutmamız gerektiği için Felicia'yı da hafızalarımızdan silelim. Şu an için MCU da Peter Parker'ın yeni nesil MJ ile bir ilişkisi var. Zaten MCU'nun liseli Peter Parker'ı hayalimizdeki Black Cat ile karşılaşabilmek için oldukça toy. O yüzden eğer MCU içerisinde bir Black Cat göreceksek bunun için epeyce beklememiz lazım. En azından Peter Parker üniversiteyi biterene kadar! Sony'nin bu kadar beklemeye niyeti olmadığını biliyoruz, yaratmaya çalıştıkları yeni Spider-Man evreni için bir Black Cat filmi yolda geliyor. Tabii Spider-Man olmadan Kara Kedi'yi izlemek oldukça tuhaf olacaktır ancak, en azından yakın gelecekte beyaz perdede bir Black Cat göreceğiz gibi duruyor.

Parolamı Unuttum