Star Wars: The Rise of Skywalker - İnceleme

Hayal kırıklığının yükselişi

1977 yılında o zamanki adı sadece Star Wars olan bir film vizyona girdi ve popüler kültürü tamamen değiştirdi. Tüm dünya genelinde çok büyük bir hayran kitlesine ulaşan Star Wars ile ilgili 1977'den beri çok fazla içerik üretildi. Kitaplar, çizgi romanlar, oyunlar ve sinema filmleri. Bunlardan çok azı The Rise of Skywalker kadar kötü olmayı başarabildi. Filmden önce gösterilenler, yapılan açıklamalar Skywalker mirasına yakışan bir veda edeceğimizi vaat ediyordu. Ancak ortaya çıkan sonuç tüm Star Wars mirası için bir kara leke olmaktan öte gidemiyor.

Bu filmi tek başına spoilersız incelemek çok zor, bu filmi Disney'in diğer iki filmi hariç kalan Star Wars filmlerinin de sonuymuş gibi incelemeye çalışmak ise acı verici. O yüzden bu film en güzel "Disney üçlemesi" olarak ele alınarak incelenir diye düşündüm. Yazıda ağır spoilerlar yok ama tatlı spoilerlar ve bolca hayal kırıklığı var şimdiden uyarayım. Eğer filmi hiçbir şey bilmeden izlemek istiyorsanız önce filmi izleyip, sonra incelemeyi okumanız daha güzel olur.

Güç Nedir? Neye Denir? Ne İşe Yarar?

Disney'in ilk Star Wars filmi The Force Awakens'ı izlediğimizde Güç'ün gerçekten uyanışına tanık olduk. Ancak güç biraz fazla dinlenmiş olacak ki, uyanışı bildiğimiz anlayıştan epey bir farklı oldu. J.J. Abrams'ın kafasındaki güç algısı ile Star Wars Evreni'nin gerçekten barındırdığı güç algısı arasında dağlar kadar fark var. Bölüm 9'da da bunu tekrar görüyoruz. Bazı sahneler var ki hani uzun zamandır Star Wars ile haşır neşir olan, oyunları da oynamış hayranları çileden çıkartıyor. Rey'in anlamsız güçlü olması da saçma sapan bir yere bağlanmış.

Geçenlerde bir haberde "Güç'e güncelleme gelecek" diye şaka yapmıştım. Ancak Abrams ve ekibi gerçekten böyle bir yola gitmiş ve gelen bu son güncelleme ile birlikte Güç akıl almaz bir hal almış. Kylo Ren ve Rey'in anlamsız Force Skype sahneleri biraz daha geliştirilirse Güç hem ışınlanma hem de hızlı servis kargo işlemleri için de kullanılabilir hale gelecek. 

KOTOR oynamış veya Old Republic dönemini seven okuyucularımız bilir, o dönemki Sithlerin de güç konusunda olağanüstü yetenekleri var. Ancak hepsinin arkasında nasıl bu hale geldiklerine dair bir sürü hikaye var. Tabii onlar artık canon değil ama kendi içerisinde hepsi tutarlı. Disney'in üçlemesinde Güç'ün geldiği noktayı benim mantığım kaldırmadı. Hani karakter gelişimlerini bile çok az gördüğümüz isimlerin yaptıkları şeyler akıllara durgunluk veriyor. Özetle Disney üçlemesi Güç konusunda baştan sona sınıfta kalıyor.

Karmaşa Başlıyor ve Hiç Bitmiyor

Dönelim yeniden The Rise of Sykwalker'a, dönünce acıdan başka bir şey bulamayacağız ama olsun, vazifemiz. Filmle ilgili çıkan videoları ve fragmanları izlediyseniz filmin başlangıcı sizde büyük bir şok etkisi yaratmıyor. Zaten o ilk sahneden sonra bir kaos başlıyor ve kendinizi bir anda hiç bilmediğiniz bir dönemde buluyorsunuz. The Last Jedi ile bu film arasına neler yaşandı? Kylo'ya neler oldu? Kylo hemen nasıl bu kadar değişti? Çok fazla soru var ve hiç cevap yok. 

Rey'in çok az anlatılan gelişim süresi Kylo'ya göre biraz daha iyiydi ama o da çok yetersizdi. Sürekli bir kimlik bunalımı çeken Rey hanım kızımız, kafasına buyruk hareket etmesiyle biraz orijinal serideki Luke'u anımsattı ama Luke kadar karakter gelişimi göremediğimiz için çoğu şey havada kalıyor. Kylo ve Rey'in etrafında galakside de kaos hızlı bir şekilde yayılmaya başlamış. Ancak biz bu kaosun tam ortasından filme başlayınca ne olduğunu anlayamadan kendimizi karman çorman bir hikayenin ortasında bulduk. Zaten seri ortasında yönetmen ve hikaye anlatış tarzı değişince böyle bir şeyin gelmesi oldukça olasıydı ama olabileceklerin en kötüsünün olması büyük hayal kırıklığı yarattı. 

Ben Solo ve Rey dışındaki karakterler ise filmin başından beri bir yerlere koşturma halindeler, altlarında Millenium Falcon, oradan oraya geziyorlar. Işık hızında seyahatin bile cılkı çıkmış durumda, ilk başta anlam veremedim bu sistemin geldiği hale. Finn, Poe ve Chewie bu filmin yeni üçlüsü olmuş, yanlarında da C3PO ve diğer droid arkadaşları var. Ekip arasındaki diyaloglar da bir noktadan sonra saçma sapan tripli bir hal alıyor, özellikle Finn'e bazı sahnelerde tahammül etmek epey zor. Poe adına işler biraz daha düzgün ilerliyor ve hem karakterin geçmişi hem de karakter gelişimi konusunda güzel şeyler görüyoruz. Tabii yine de bana göre hiçbir yeni karakter tam anlamıyla anlatılamamış, haklarındaki çoğu şey epey havada kalmış. Hadi bazıları yan karakter diye kabul edilebilir ama yeni üçlemenin asıl karakterlerini bile tam anlamıyla tanımıyor oluşumuz epey üzücü bir durum. 

Palpatine Kaosu

Bölüm 9 duyurulduğunda, ilk fragmanda Palpatine'in kahkahasını duyunca ben ufak çaplı bir şok geçirmiştim. Çünkü İmparator'un dönüşünü hiç beklemiyordum. Tabii zaman ilerledikçe neden bu yola gittiklerini anladım. Ellerinde karakter kalmamış ve Disney bir şekilde insanları salonlara doldurmak zorunda. O yüzden beklenti yaratmak için Palpatine'den daha iyi bir karakter bulamazlardı. Bu yaratılan beklentinin bir şekilde karşılanması da gerekiyordu işte filmin en kötü yaptığı şey de bu oldu. Yine büyük merak ve beklenti içerisinde beklediğimiz Ren Şövalyeleri de çok büyük bir hayal kırıklığı olarak tarihe geçti. Filmde ne olduklarına ya da geçmişlerine dair bilgileri bırakın kendilerini bile doğru dürüst göremedik. Onlar da Disney'in "harcanmış potansiyeller" listesinde yer almayı başardılar. 

Tüm Skywalker Efsanesi'ni, dokuz filmlik koca bir dönemi bitirecek olan film için beklentiler zaten arşa çıkmıştı, Palpatine ile birlikte daha da büyük bir heyecan yaratıldı ve sonunda ortaya çıkan şey tüm bu beklentilerle beraber ciddi bir hayal kırıklığı oldu. Filmde Palpatine ile ilgili olan her şey çok anlamsız, gerçekten hiçbir şey anlamak mümkün değil ve bu Palpatine saçmalıkları bir şekilde Rey ve diğerlerini de etkiliyor bunları anlamak da mümkün değil. Yani sevgili Oyungezerler, filme Palpatine'i getirmek sadece işleri çok daha kötü bir hale getirmeye yaramış. Kaldı ki bence Palpatine'in dönüşü ve beraberinde getirdikleri filmin bu kadar kötü olmasında en büyük etken; keşke İmparator ölü kalsaymış.

İmparator ile Kylo Ren arasındaki olaylar zaten başından sonuna çok saçma gelişiyor. Ancak asıl saçmalık ve bence en büyük zorakilik Palpatine ile Rey arasındaki hususlardan kaynaklanıyor. Hani spoiler vermeden burayı açıklamak cidden zor ama filmi izleyince buradaki o "sonradan eklenme" hissini çok net bir şekilde görüyorsunuz. Snoke'un tüm olayını da yine Palpatine sayesinde öğreniyoruz, onun hikayesi de tam açıklanmayan ve havada kalan karakterler listesinde üst sıralarda yer alıyor. Bir de J.J. Abrams anlamsız bir şekilde Sith mitolojisine kafayı takmış, filmde Palpatine temelli Sith kültürüyle alakalı bazı şeyler de var ama onlarda güzel işlenebilecekken olay birden bire alakasız bir şekilde Jedi vs Sith'e geldiği için hevesiniz kursağınızda kalıyor. 

Aksiyonu Bol, İçi Boş

Filmin iyi olduğu yerler yok mu? Elbette var, film en azından aksiyon anlamında güzel sahneler sunuyor. Film için sıkıcı demek de mümkün değil. Ancak genel olarak senaryo ve hikayenin geldiği yer saçmalıklarla bezenmiş olunca bu aksiyon sahnelerinin de içi boşalmış oluyor. Yani bir Star Wars filminden beklentiniz sadece uzay savaşlarıysa, güzel uzay savaşı sahneleri var. Yakın dövüş ve blaster sahneleri de çok kötü değil. Gerçi Force Skype sahnelerinin saçmalığı yakın dövüşü de bazı noktalarda kabul edilemez hale getiriyor. 

Fragmanlarda ve videolarda gördüğümüz çöl sahneleri de çok uzun sürmüyor, zaten filmdeki en büyük sıkıntılardan birisi olayların çok hızlı değişmesi ve sürekli bir yerlere savrulmamız. Ne karakterler bir arada kalabiliyor ne de biz filmi izlerken filme tam anlamıyla konsantre kalabiliyoruz. Stormtrooper sahneleri ise yine bildiğimiz gibi hedef tutturma konusunda hepsi çok kötü ancak bizim kahramanlar hep isabetli ateş ediyor. Bu Star Wars'ın doğasında var. 

Filmin son büyük savaşı aynı zamanda tahmin edilebileceği üzere galaksinin de son büyük savaşı olacaktı, bu savaş daha iyi işlenebilirdi. Tabii orada da birkaç güzel sahne vardı ama mantıksızlıklar da dizboyuydu. Zaten bu Disney üçlemesiyle birlikte Star Wars Evreni içerisinde neyin mümkün, neyin mümkün olmadığını anlamak imkansız bir hale geldi. Hem askeri hem de Güç anlamında Star Wars'ın bu zamana kadar ki olgularıyla çok ters düşen şeyleri bu üçleme boyunca bolca izledik. 

Nostalji De Kurtarmamış

Bence J.J. Abrams ve ekibi bir noktadan sonra filmin çok kötüye gittiğini anladılar ve filme bol bol nostalji sahnesi koymaya başladılar. Özellikle Lando'nun gelişi filme güzel bir nostaljik hava kazandırıyor ama bunların hiçbiri filmi kurtarmaya yetmiyor. Ancak filmde hakkını teslim etmem gereken bir nokta var. Tüm serinin son filmi olarak karşımıza çıkan The Rise of Skywalker, orijinal üçlemede yer alan tüm karakterlere harika bir veda yapmış. Lando, Chewie, Leia, Luke, Han Solo ve C3PO gibi karakterler oldukça güzel bir şekilde anılmış, hatta bazılarının yaptıkları kahramanlıklara geç de olsa gereken değer verilmiş. 

Aslında ben özellikle The Last Jedi'da Lando'yu beklemiştim, çünkü işler sarpa salınca eski dostların devreye girmesi Disney'in çok sevdiği bir yöntem. Bu filmde ilk gördüğümüz an bile oldukça nostaljik güzel bir referanstı. Sonrasında içerisinde Lando olan sahneler filmde gerçekten bir Star Wars filmi izlediğimi hissettiren nadir sahnelerdendi. Yine de Lando, tüm galaksiyi kurtarabilirmiş ama bu filmi kurtarmayı başaramamış. 

İşte eski karakterlerin bu şahane hatıraları ve orijinal üçlemeye yapılan güzel göndermeler, yeni karakterlerin ve Palpatine'in yol açtığı saçmalıkları gidermeye yetmiyor. Film bittiği zaman son sahnenin büyük anlamsızlığını bir kenara bırakırsak, insanın içinde bir bitiş, son hissiyatından çok "bu neydi şimdi?!" duygusunu uyandırıyor. Güç Uyanıyor ile başlayan bu yeni macera, tatsız bir şekilde sona eriyor ve Skywalker mirasının geldiği nokta insanı tatmin etmiyor.

42 Seneye Veda

Benim kişisel Star Wars geçmişim 1999'da vizyona giren The Phantom Manace'a dayanıyor, 20 sene önce sinemada izlediğimde çocuk aklımla çok hoşuma giden filmin aslında orijinal üçlemenin yanında oldukça kötü bir yapım olduğunu da fark etmiştim. Şimdiki neslin üçlemesi de Disney üçlemesi olacak, 2015 yılında Force Awakens ile birlikte Star Wars ile tanışan nesil oldukça tatsız bir finalle çok sevdikleri Star Wars'a şimdilik veda edecekler. Ancak her şeyin başladığı 1977 yılından veya 80'lerden itibaren Star Wars'a gönül vermiş insanlar için bu film daha da acıtıcı olacaktır. 

Star Wars her ne kadar genişletilmiş evreni, oyunları, çizgi romanları ve kitaplarıyla birlikte Skywalker'dan çok daha büyük bir şey olsa da, filmler boyunca gördüğümüz asıl hikaye, asıl karakterler, asıl kahramanlar hep bir şekilde Skywalker sülalesindeki insanlarla bağlantılıydı. Yani Skywalker, beyaz perdede Star Wars'ın yegane kahramanıydı. Ona veda etmek 1977'de başlayan yolculuğa da veda etmek demek. Bu vedanın bu kadar hayal kırıklıklarıyla dolu olması, içerisindeki saçmalıklardan bir türlü anlam çıkarılamaması her yaştan, tüm hayranları üzdü veya üzecek. Adet olarak incelemenin sonunda puan da vermem gerekirse hem bu filme, hem de Disney üçlemesine iki ayrı puan vermek daha doğru olur gibi geliyor. The Rise of Skywalker'ın benim gözümdeki puanı 5/10, Disney üçlemesinin ise 6/10. 

Disney cephesinden gelen haberlere göre 2022 yılına kadar Star Wars filmi izlemeyeceğiz, yeni filmler de bambaşka konuları, karakterleri konu alacak. O zamana kadar Skywalker Saga döneminde geçen Mandalorian, Rogue One ve Kenobi gibi dizilerle kendimizi avutacağız. Neyse ki Mandalorian dizisi oldukça güzel ilerliyor ve Star Wars havasını bizlere yaşatabiliyor. Umarım diğer diziler de bu şekilde olur. Güç hepimizle olsun.

YORUMLAR
ocelot1789
22 Aralık 2019 02:01

Rezalet yahu yani rezalet. Nasıl kötü yapabiliyorlar anlamış değilim. Muhtemelen böyle Masterpiece yapıp, sonra daha iyisini yapamayacak olma korkusu var. Lotr- Hobbit meselesi gibi. Kötüleri mi önce sunuyorlar daha sonra iyileri sunabilmek için anlamış değilim. Umarım Witcher dizisinin sadıklığı ama bir o kadar da tatlı dokunuşlar örnek olur her yapıma.

GwynBleidd
ocelot1789
22 Aralık 2019 18:04

Açıkçası Withcer dizisinin pek de sadık olduğunu düşünmüyorum.

 

Akcan
GwynBleidd
26 Aralık 2019 11:17

İngilizce kitaplardan da daha çok polonya versiyonuna daha sadık kalmışlar , dandelionun adı orda jankiermiş mesela onu öğrenmiş olduk ama yennefer hadi neyse de triss nedir abi onu gördükçe sinirim bozuluyor.Henry Cavill de ulan bana layık gördüklerine bak diye iç geçiriodur bi yandan :D

ocelot1789
GwynBleidd
23 Aralık 2019 22:01

İsteseler çok fazla kitaba sadık kalabilecekleri, değiştirdikleri yerlerin sonucu birebire yakın kitaba bağlandığı bir sezon olmuş. Muhtemelen en iyi uyarlama ödülü falan veriliyorsa dizilere verilecektir. Bir de Türkiye içinde okuyan herkesin Türkçe kaynağın kronolojik ve ingilizce kaynağın gidişatının farklı olduğunu, ingilizce kitaplara göre dizi yapıldığı için bazı zaman tutarsızlıkları sezmeleri daha kolay olacağını bilmeleri lazım.


mserhatsari
21 Aralık 2019 13:44

Bence Mandolarian'ın sadece yedinci bölümündeki duygusallık bile Rise of Skywalker'in tamamından daha vurucuydu. Diyaloglar sağ olsun, filmi izlerken utançtan yerin dibine girecektim. Ve istikrardan ötürü tebrik etmek lazım, her iki yılda bir eldeki başlığı öncekinden daha kötü hale getirebilmeyi başardılar. Bu gidişatla serinin iki film daha devam ettiğini düşünsenize... Evet, bittiği için şükretmek lazım.

Parolamı Unuttum