Wolfenstein II: The New Colossus - İnceleme

I am death incarnate baby! 

 Şu kısacık, 27 senelik oyun dolu hayatımda oynadığım ilk iki oyun (gerçi daha çok ben izlerdim, ablam oynardı) Outlaws ve Wolfenstein 3D'ydi. Bir serinin bu kadar uzun soluklu hayatta kalabilmesi ve kendini sürekli olarak geliştirebilmesi mükemmel bir şey. Çünkü The New Colossus hayatımda oynadığım en tatmin edici oyunlar arasında yer alıyor. Birkaç istisna hariç uzun yıllardır bu kadar güçlü bir oyun oynamamıştım. Yanlış anlamayın sevgili Oyungezerler; artık sayısız güzel oyun çıkıyor, ancak usta işi diyebileceklerimizin sayısı da bir elin parmaklarını geçmiyor. The New Colossus ağır bir şekilde işin ustalık tarafında yer alıyor.

Bu noktada oyunu PC'de ve "I am death incarnate" zorluğunda (yani en zor seviye) oynadığımı belirtmem gerekli. The New Colossus'u kesinlikle bu seviyede oynayın derim. Yapay zeka size karşı muazzam savaşlar ortaya koyuyor ve bir bölümü en sonunda geçebildiğinizde aldığınız o haz, o "ben bir şey başardım" hissi anlatılmaz, yaşanır! Bu zorluk seviyesi sizin sınırlarınızı zorluyor, fakat kesinlikle karşınızda aim_bot varmış gibi bir his yaratmıyor. Bir sürü oyunu olabilecek en zor seviyede oynamış biri olarak yapımcıların genellikle bu seviyeyi anlamadığını söylerim. Yapay zekanın kontrol ettiği düşmanlarımız birer aim_bot'a dönüşünce oyunun bütünlüğü bozuluyor zira. Wolfenstein II'de devasa robotlara ve acımasız Naziler'e karşı savaşırken bile karşınızdakinin hareketlerinden ve stratejilerinden, vuruş yeteneklerinden hala birer insan olduğunu hissediyorsunuz. Bu fantastik bir başarı bence. 

Oyunu "I am death incarnate" seviyesinde açıp yüzlerce defa öldükten sonra "Can I play daddy?" diyecek gibi oldum, ancak el alışkanlığı kazandıkça işler değişti tabii. 

wolf-zorluk-2

Wolfenstein II: The New Colossus'ta kahramanımız tabii ki William Joseph "B.J." Blazkowicz ve onun silah arkadaşları. Oyunda karşımıza çıkan her karakter gerçekten çok ama çok iyi yazılmış, çizilmiş, animasyon haline getirilmiş ve seslendirilmiş. Daha oyuna adım atar atmaz kahramanlarımız için endişe duymaya başlıyoruz ve onları önemsiyoruz. Hepsi kendilerine has ilginçliklere sahip. Azıcık bir sırıtma bile yok. Her birinin o atmosfere katkısı büyük. karşımıza çıkan kötüler de yine muazzam bir şekilde işlenmiş. Adolf Hitler'in Blazkowicz takıntısı beni güldürdü açıkçası. Oyundaki asıl düşmanımız General Engel ise sadist ve psikopat kelimelerinin anlamını tamamen karşılıyor. Kafalardaki o korkutucu, otoriter ve hafif yaşlı Alman teyzesi var ya... İşte o Irene Engel.

Bir hikayeyi kahramanı kadar kötüsü de taşımak zorunda. Kötünüz ne kadar etkileyiciyse kahramanınız da o kadar bağ kurulabilir oluyor. Neticede o kötüyü durdurabilecek tek kişi kahramanımız. Irene Engel çok başarılı bir kötü kadın. Güçlü, korkutucu, sadist, kafayı sıyırmış ve elinde üstün teknolojiye sahip koca bir Nazi Ordusu var. 

Oyun tam olarak The New Order'ın bittiği noktadan başlıyor ve oyunun ilk yarım saatlik bölümü tek kelimeyle harika! Bir iki küçük klişe var ancak Blazkowicz'in monologları sizi hem kendisine hem de onun sevdiği insanlara o kadar çabuk bağlamayı başarıyor ki mevzubahis klişeler bile bu başlangıca katkı yapıyor. Utku ve Nurettin, oyunun ilk bölümünü oynadılar. Hemen aşağıdaki videodan izleyebilirsiniz Oyungezerler!

MachineGames, yeni Wolfenstein serisiyle birlikte Blazkowicz'i bir insan olarak işlemek istediklerini belirtmişti ve bu yolda çok doğru adımlar atıyorlar. Ses sanatçısından sinematik fragmanlara kadar her şey Blazkowicz'in karakterini geliştirmeye ve oluşturmaya büyük katkı sağlıyor. New Order'da aldığı yaralardan sonra artık bir ayağı çukurda olan Blazkowicz, bize bunu sık sık hissettiriyor. Konuşmalarında, hareketlerinde hep bir "ben bugün varım, yarın yokum" havası var ve oldukça depresif. Zaten Naziler'in demir yumruğu altında ezilen tarafı oynarken bir de bu ruh hali insanı derinden etkiliyor. Üstelik bu çöküşe giren karakter de Blazkowicz gibi sert kaya yani. Namıdiğer "Terror Billy" oldukça zorlu bir çocukluk geçirmiş. Babasından kısa sürede nefret edebiliyoruz ve bu nefret alabildiğine gerçek. Polonyalı bir yahudi olan annesiyse kahramanımız için yapabileceği her şeyi, hem de en zor şartlarda yapmış. Sahneler o kadar başarılıydı ki duygulanmamak elde değildi. 15-20 saatlik koca oyunda sadece birkaç dakika yer alan karakterlere karşı böyle güçlü duygular hissettirmek MachineGames'in tam olarak yapmak istediği şey. 

wolf9

wolf7  wolf8

Naziler'i acımasızca katletmek oldukça tatmin edici. Dövüş bitirme hareketleri ve gizli öldürüşler o kadar vahşet ve kan içeriyor ki öldürdüğünüz Nazi için bir an üzülüyorsunuz, sonra o üzüntü bir anda dur birkaç kişiyi daha bu şekilde öldüreyime dönüyor. Zaten Blazkowicz'in yeteneklerini de bu tip görevleri yerine getirerek geliştiriyoruz. Yetenek ağacındaki tüm özellikler bazı aksiyonları birkaç defa yapma üzerine kurulu. Mesela eğilirken daha hızlı yürümek için 10 kişiyi sessizce öldürmek gerekiyor. Kısaca oynanışı hiç ama hiç yavaşlatmadan yetenek kasıyoruz. Gerçi bu The New Order'da da yanlış hatırlamıyorsam birebir aynıydı, ancak doğru olanı bozmamak gerekli bazen.

Silah seçenekleri günümüz için kısıtlı gelebilir, ancak modifikasyonlarla birlikte her silah farklı hissettirmeyi başarıyor. Üstelik neredeyse her silahı çift elle kullanabiliyoruz. Farklı kombinasyonlar yapabiliyoruz ve çift elle silah kullanmak büyük bir zevk. Daha önce hiçbir oyunda çift elle silah kullanmaktan bu kadar zevk almamıştım. Sağ elimde tam güçlendirmeli pompalı, sol elimde Sturmgewehr ile Naziler'i kovalar hale geldim. Çift elle silah kullanmanın tek sıkıntısıysa alışma süresinin ve öğrenme eğrisinin biraz uzun olması. Belki de en zor seviyede en ufak bir hatanın bile telafisi olmadığı için benim elim ayağım çok dolaşmış olabilir, ama sanmıyorum. Ortalama bir oyuncu için hoş bir tecrübe olmayacaktır. Ancak silahları doğru şekilde değiştirip ateşlemeye alıştıktan sonra hiçbir sıkıntı yaşamıyorsunuz.

wolfenstein-sistem-gereksinimleri-haber-ici

Sağda solda bulduğumuz silah güçlendirme kitleriyle modifikasyon yapabiliyoruz. Susturucular, dürbünler, ek şarjörler, hasar artırıcılar, zırh deliciler gibi seçeneklerimiz var. Eh, tabii silahına göre güçlendirmelerin şekilleri de değişiyor. Dar koridorlarda çift pompalı tüfekle gezmenizi dilerim. Naziler korkudan önünüze çıkamıyorlar. 

The New Colossus'un oynanış bazında sınıfta kaldığı yerler de yok değil ne yazık ki. Zıplama ve bir şeylerin üzerinden atlama mekanikleri çok zayıf. Oyun bu noktada başka mekanikleri kullanarak sizi dengelemeye çalışıyor. Çünkü bir yetenek atlamasıyla ulaşabileceğiniz çatılar var, ancak karakter havada bir duvara takılıyor. Veya kısacık bariyerlerin üzerinden bile atlayamıyoruz çünkü bölüm tasarımı bizi başka bir yoldan götürmek istiyor. Hele çatışma paniğinde bu atlamalı, zıplamalı zorlukları ekstradan hissedip sinirleniyorsunuz. İşin komiğiyse aslında bu bir hata değil, MachineGames kasıtlı tercisi olması. Zira oyunun ortalarına doğru, bir ekipman aldıktan sonra bu atlamaları yapabilir hale geliyoruz. 


Blazkowicz adı Naziler'in kalbine korku salsa da aslında hala sadece bir insan. Hele ki "death incarnate" seviyesinde yürüyen iskambil kulesi bile diyebilirim. 50 can 200 zırh veya 100 can 100 zırh olsa bile tek bir Nazi Askeri bile kahramanımızı diğer tarafa sadece 1-2 saniyede gönderebiliyor. Sürekli hareket halinde olmalısınız, tercihen sırtınızı bir duvara vermeli veya tek çıkışlı odaları arkanıza almalısınız. Düşmanlarınız sürekli olarak uzun yollardan arkanıza adam gönderiyor. Bir çatışma sizin için çok iyi gidiyorsa bilin ki bir şeyler ters ve her an arkanızdan iki tane Nazi fırlayabilir.

Düşmanlardan düşen zırh parçaları, ortalıktaki alet edavat, can eşyaları, güçlendirme kitleri... Bunların hiçbirini kaçırmayın çünkü her an ihtiyacınız olacak. Terror-Billy'nin daha katletmesi gereken binlerce Nazi var ve mermi, zırh ya da sağlık olmadan bunu başarması zor neticede.

wolf1

wolf2  wolf11

Oyunda Nazi İşgali altındaki ABD şehirlerine de gidiyoruz. Bir gettoya dönüşmüş olan New Orleans ve yerle bir olmuş New York City bunlardan bazıları. Hatta uçan daire dedikodularının çıktığı ilk yer olan (gerçek hayatta) Roswell'de bile işlerimiz var. Hem de ne büyük işler! Tabii Amerikan sokaklarını kılık değiştirip gezerken Blazkowicz'in Naziler için ne kadar büyük bir sıkıntı olduğunu görüyoruz. Her ekranda, her duvarda, aklınıza gelebilecek her yerde "Aranıyor - William Joseph Blazkowicz" ilanları var. 

Hikaye yer yer çok saçma noktalara kayıyor gibi gözükse de aslında bunun altyapısı hem hazırlanmış durumda ve Wolfenstein evreni için imkansız olaylar değiller. Bu noktada önemli olan yapımın kendi içerisinde tutarlı olması ve Wolfenstein II bunu hem başarıyor, hem de özgün ve eğlenceli şekilde defalarca karşımıza sunabiliyor. Hitler'in içerisindeki sanatçı kimliği dizginleyememesi ve dünyayı ele geçirdikten sonra kendisini yeniden sanata vermesi bile hoş bir dokunuş olmuş. 

wolf5

Wolfenstein II: The New Colossus'un müzikleri için de ayrı bir paragraf açmak lazım tabii. Zira çatışmaların bu denli gaza getirici olmasında müziklerin payı çok büyük. Çatışma öncesi çalan gaza getirici müzikler, çatışma sırasında bize adeta güç veriyor. Ekstradan 100 zırh mı yoksa bu müzikler mi deseniz müzikler derim. Hatta 500 can verin yine müziğin vereceği gazı tercih ederim. Fantastik bir çatışmadan nefes nefese çıktığınızda müzik de haliyle temposunu değiştiriyor. Bu noktada oyundaki çatışma temposunu müziğin ayarladığını fark ediyorsunuz. Güvenli bir noktada pussam bile o elektro gitar ağırlıklı gaz müzikler beni deliğimden çıkarıp katliam yapmaya (sadece oyunda tabii) itiyor yahu (müziklerin Doom, Prey ve The New Order'ın bestecisi Mick Gordon'un elinden çıktığını belirteyim. Adam dağıtımcı Bethesda'nın demirbaşı! -Utku).

Oyunun senaryo modunu bitirdiğinizdeyse bazı suikast görevleri açılıyor. Oyunda yer alan haritaların tek görevlik halleri olan bu görevlerde adından da belli olacağı üzere bir hedefe, belirli şartları yerine getirerek suikast düzenliyoruz. Bununla birlikte oyunu bitirdikten sonra ikinci bir defa oynamak da isteyebilirsiniz, zira oyunun başında iki yoldaşımızdan birini tercih etmek zorundayız. Hangi yoldaşı seçersek (ben Fergus'u kurtarmıştım) diğeriyle bazı yeni görevler ve güçlendirmeleri kaçırıyoruz demek oluyor bu da. Üstelik kahramanlarımız bu kadar başarılıyken ikinci defa, daha tecrübeli ve farklı bir yolu tercih etmek isteyebilirsiniz. 

Oyunu bitirdiğinizde "Mein Leben" zorluk seviyesi açılıyor. Bu zorluk seviyesindeyse oyunu ölmeden bitirmeniz gerekli. Bir kere bile ölseniz oyun en başa sarıyor. Üstelik Mein Leben seviyesi de oynanış olarak "I am death incarnate" ile aynı seviyede. Yani neredeyse imkansız. Bununla birlikte oyunun son 4-5 saatlik bölümünde bir defa bile ölmediğim aklıma geliyor ve bu hafta sonu bir çılgınlık yapasım geliyor sevgili Oyungezerler.

wolf4

Son bir uyarı olarak oyunun PC optimizasyonuna değinmek istiyorum. Oyunu açabilirseniz harika! Ancak bu incelemenin böylesi geç gelmesinin asıl sebebiyse oyunu oynayamıyor oluşumdu. Zira açılmıyordu ve Nvidia'dan güncelleme beklemek zorunda kaldım. Bununla birlikte oyun her 5-6 saatte bir çökebiliyor. Uyarmadı olmasın sonra!

Artılar:

  • Oyundaki her karakter çok iyi işlenmiş. Kötüsüyle, iyisiyle dünyanın içine girip çıkamıyorsunuz.
  • PC optimizasyonu başarılı (ara sıra yaşanan çökmeler hariç).
  • İki elle silah kullanma ve bu kombinasyonlar!
  • Brian Bloom'un Blazkowicz seslendirmesi.
  • Kusursuz bir atmosfer. Naziler'in savaşı kazandığı alternatif bir gerçeklik ve bunun getirileri korkutucu, etkileyici.
  • Diyaloglar ve monologlar. 
  • Gaza getirici ve havaya sokan müzikler.

Eksiler:

  • Blazkowicz ufak tefek şeylerin üzerinden atlayamıyor.
  • PC’de çok fazla teknik sıkıntı mevcut. Oyun sık sık çökebiliyor veya bazen açılmıyor.

SON KARAR: Bu senenin en az beklediğim oyunlarından biri olan Wolfenstein II: The New Colossus benim için bu senenin açık ara en iyi oyunu. Alın oynayın ve oynatın!

 

NOT:9.5

Oyunu, Türk Telekom faturanıza 12 ay taksit ile, Playstore'dan satın alabilirsiniz.

YORUMLAR
Parolamı Unuttum