Zack Snyder's Justice League - İnceleme

Bir tutam hüzün, bir tutam sevinç

Çok beklenildi, çok istenildi ve sonunda kavuşuldu. Dünya üzerinde çok az filme ve çok az yönetmene nasip olacak bir şekilde Zack Snyder'in Justice League hayali hayranlarla buluştu. 2017 yılında vizyona giren Justice League filmi oldukça talihsiz olaylar nedeniyle Snyder'siz kaldıktan sonra ortaya çıkan film tam anlamıyla bir hayal kırıklığıydı. Hem o filmin üzerine bir sünger çekmek hem de Zack Snyder'in vizyonunu yansıtmak için bu yeni versiyon oldukça önemli bir role sahipti. Filmi nihayet izledik ve biraz hüzün, biraz sevinç ile birlikte muradımıza erdik diye düşünüyorum. 

Filmi incelerken 2017 versiyonunu tamamen unutup baştan yeni bir Justice League filmiymiş gibi incelemek istiyorum çünkü böylesi Zack Snyder için daha doğru bir yaklaşım olacaktır. O yüzden mümkün olduğunca kıyas yapmaktan kaçınıp bu 242 dakikalık yeni filmde neler gördük, nelere üzüldük, nelere sevindik diye bakacağım. Şunu da hatırlatmakta fayda var bu filmin ortaya çıkışı mevcut DCEU'yu değiştirmek için değil 2017'de vizyona giren filmin yerine izleyeceğimiz potansiyel bir filmdi o yüzden bu filmde atılan senaryo oltalarının gerçek hayatta cevap bulamayacak olması Snyder Cut'ın bir suçu değil. Hazırsanız tarihin en çok beklenen DC filmine sürprizleri bozmaktan mümkün olduğunca kaçınarak başlıyoruz. 

Biz De Sana Teşekkür Ederiz Zack Snyder 

Filmin açılışında Zack Snyder'in bir teşekkür videosu yer alıyor ve yaşadığı dönemde gösterilen desteğe duyduğu minnettarlığı iletiyor. Ben de kendi adıma Zack Snyder'a bu konuda gösterdiği dirayet için teşekkür ederim. Filmin başlangıcı ve jeneriğin gözüktüğü yer Batman v Superman'in bittiği yere dayanıyor. BvS'nin sonunuda Superman'in ölüşü sandığımızdan çok daha farklı şeylerin başlangıcı olduğunu da bu sayede anlamış oluyoruz. Film bölüm bölüm ilerlediği için birinci bölümde biraz karakterlerin ne halde olduğuna bakıyoruz. Batman'in İzlanda'ya gidip Aquaman ile konuşması da detay kazanarak daha fazla anlam ifade eder hale gelmiş. Zaten filmin en büyük özelliği bu olmuş anlam kazandırmak.

Filmin en başından beri beni gerçekten rahatsız eden bir şey oldu. O da Zack Snyder'in ağır çekim sahnelere olan anlamsız takıntısı. Gerçekten filmde o kadar fazla ağır çekim sahne var ki bu kısımları normal hızla izlesek filmin süresi epey kısalırmış hissiyatına kapıldım. Bu belki hikaye anlatımındaki vurguları güçlendirmek için etkili bir yol olabilir ama havada uçan bir sosisliyi uzun uzun izlemek biraz zaman kaybı gibi geliyor. Wonder Woman ile birlikte ilk aksiyon sahnesine tanıklık ediyoruz, Diana'nın ne kadar güçlü olduğunu bize gösteren bu terör saldırısı filme hikaye anlamında pek bir şey katmasa da temponun yükselmesini sağlıyor. 

Mother Boxes'ın hikayedeki rolü belli olmaya başladıkça bu kutular etrafında filmde bir yolculuğa çıkacağımız belli oluyor. Özellikle başlardaki Themyscira sahneleri, Steppenwolf'ün ortaya çıkışı gerçekten bizi özel bir filmin beklediğini işaret ediyordu. Nitekim öyle de oldu Justice League'nin temposu zaman zaman düşse de bu yavaşlığın hep bir anlamı vardı. Daha önce solo karakter filmleri çekilmediği için Cyborg ve Flash'ın ciddi anlamda tanıtılması gerekiyordu filmin 242 dakikalık süresi de buna oldukça rahat bir ortam hazırlamış ve filmin en durgun anlarında bile bir gelişme hissiyatı mevcuttu. 

Yaşayan En Hızlı Komik

Filmin bence en ön plana çıkan karakteri Flash'tı. Barry Allen ismiyle karşımıza çıksa da karakter çizgi romanlardaki Wally West'i daha çok andırıyordu. Onun bu eğlenceli yapısı da filme oldukça güzel sirayet etmiş. Bazı noktalarda hikaye insanı sıkma noktasına gelecekken Flash'ın varlığı durumu kurtarıyor. Hele yukarıda bahsettiğim bu ağır çekim sevdası Flash ile birlikte adeta Snyder için bir altın madeni olmuş. "Fastest Man Alive" olarak bildiğimiz Flash filmde de yine epey hızlı ama bu hızını kendine has komikliğiyle de birleştirince ortaya epey eğlenceli sahne çıkmış. Ancak MCU kadar sürekli komediyi temele alan bir yapı olduğunu söylemiyorum, çoğunlukla şakalar kararındaydı zaten dört saatlik bir filmde böyle genç ve her şeyi yeni keşfeden bir karakter olunca komedi unsurlarının olması da epey doğal bir şey.

Batman'in yanında Diana ile birlikte ekip arayışı bir yandan devam ederken bir yandan da karakter gelişimlerini ve bu isimlerin özel hayatlarını yakından görme fırsatı bulduk. Tabii ki Steppenwolf'un kutuları arayışı ve parademonların her geçen dakika filmin içerisine girmesi de altı çizilmesi gereken başka bir nokta. Aquaman'in de durumun ciddiyetini kavraması için gereken gelişim süreci filme güzel bir şekilde yansıtılmış. Bu süre zarfında Stepenwolf'un DeSadd ile olan konuşmalarından hem Darkseid hem de kendi geçmişine dair önemli bilgiler öğrenmeye de devam ettik. Yani film bir yandan bizim kahramanların temellerini atarken bir yandan da kötü adamın motivasyonunu bizlere gösteriyordu. 

Wonder Woman'ın fragmanlarda da gördüğümüz üzere Darkseid ile ilgili bazı gerçekleri öğrenmesi beni en çok heyecanlandıran yer oldu. Zaten sonrasında gelen Darkseid'in dünyaya ilk "ziyareti" sahnesi gerçekten filme çok ayrı bir hava katmıştı. Old Gods ile karşılaşan Darkseid'ın Amazon-İnsan-Atlantis üçgenine karşı verdiği mücadele ve dünyanın geçmişindeki bu büyük destanı izleyebilmek tam da dört saatlik bir süper kahraman filminde görmek isteyeceğimiz türden bir detaydı. Zaten Snyder genel olarak elindeki bu süre özgürlüğünü epey doğru kullanmış ve temelleri hep sağlam yerlere atmış. 

Tempoya Ayak Uydurmak

Film adına ilk bir buçuk saati geride bıraktığımızda artık Cyborg'un da tam kapasiteye ulaştığı ana gelmiş olduk ve ekibin bir araya gelmesi için tüm adımlar atılmaya başladı. Flash'ın ekibe katılmasının ardından Cyborg için de gerekli hikaye oltaları atıldı ve Justice League'in ortaya çıkmasına hiçbir engel kalmadı. Tabii ki bu oluşum sürecinde Alfred'i de es geçmemek lazım. Dünyanın en meşhur "uşağı" bu filmde de adının ve karakterinin hakkını vermeyi başardı. Snyder'ın karaktere bakış açısı da sinematik anlamda yeni bir Alfred görmemizi sağladı. Bunda karakteri canlandıran Jeremy Irons'ın da büyük bir payı olduğunu söylemeden geçmemek lazım. 

İkinci saat ile birlikte Batman'i ilk kez kostümüyle gördüğümüz zaman filmin aksiyon kısmında da nihayet somut adımlar atılacağını anladık. Zaten sonrasında gelen Steppenwolf ile ilk dövüş sekansı ve ekibin bir arada mücadele etmesi, Aquaman'in tamamen kadroya girmesi derken ilk iki buçuk saat sona erdi. Bu sürede elimizde eksik bir Justice League vardı ve eksik parçanın yani Superman'in geri dönüşü için her şey hazırdı. Batman her konuda olduğu gibi bu konuda da bir plan ile çıkageldi ve Superman'in dönüşüne giderken tempo yeniden yavaşladı. 

Snyder bu yeniden canlanmaya giden süreçte bazı alt metin içeren sahneler de eklemiş birkaç hoş sürpriz DCEU'nun genel bütünlüğü adına muhteşem detaylar eklemiş. Superman'in geri dönüş sekansı Flash'ın da ekstra dokunuşuyla Cyborg ile birlikte epey önemli bir hale geldi. Clark geri dönünce olaylar bir süreliğine sarpa sarmış olsa da Batman'in her zaman bir planı olduğunu unutmamak lazım. Justice League vs Superman'i de geniş geniş izlemedik demeyiz artık :) 

Göründüğü Gibi Olan, Gücünü Güneşten Alan

Superman kendine gelir gibi olduğunda filmde üçüncü saate çok yaklaşmştık. Mother Boxes artık tamamlanınca son bir savaş için gereken hazırlıklar Justice League - Superman tarafından yapılmaya başlandı. Superman'e neler olduğunu ise Zack Snyder bizlere göstermekten kaçınmamış. Onun kendine gelişi ve amacının farkına varması demek dünyanın kurtuluşu anlamına geliyordu. Tam bu sırada zaten filmin son bölümü olan altıncı bölüm de başladı ve senkronize bir şekilde Superman ile diğer ekip arasında gidip geldik. Gerekli planların yapılması ve son savaşa doğru gidiş hissiyle birlikte Batman'in birlik mesajları da zirve yapıyordu. 

Son savaş gerçekten etkileyici sahnelere ev sahipliği yapıyordu. Hele Aquaman, Wonder Woman ve Cyborg'un bir araya geldiği bir sahne var orası müzikleriyle birlikte tüyleri diken diken eden bir andı. Bu son dövüşte beni çok rahatsız eden bir olay vardı. Steppenwolf Wonder Woman dahil tüm karakterlere ciddi bir üstünlük kurmuşken olaya Superman bir anda girince karakterin hiçbir ağırlığı kalmadı, adeta normal bir kötü adammış gibi oradan oraya savrulmaya başladı. Tamam Superman gerçekten güçlü ama Wonder Woman'ın da ondan çok aşağı kalır yanı yok her fırsatta Diana'yı bu kadar zorlayan bir karakterin paçavra edilmesi biraz tuhaftı. 

Superman'in güç gösterisiyle birlikte filmin sonuna yaklaştık. Aquaman, Supes ve Diana iş birliğiyle paramparça edilen bir Steppenwolf gördük. Flash yine bu son sekansta da kalitesini ve güçlerini belli etmeyi başardı. Sürprizleri bozmamak için fazla detaya girmiyorum ama gerçekten bu filmin en büyük yıldızı bana göre Flash oldu.  

Yazının bundan sonraki son kısmı ufak da olsa sürpriz bozan elementler içerebilir, bu konuya özen gösteren okuyucular için uyarıyı yapalım.

Nerede Benim Kötü Adamım Hatta Adamlarım?!

Bütün film boyunca gerçekten Darkseid'ı görmek için yanıp tutuştum. Old Gods zamanında geçen geçmişe dönük sahne hariç Kara Seyit'i aksiyon içinde göremedik. Bütün tanıtımlarını Darkseid üzerinden yapan bir filmin ana kötüsü arka planda Darkseid olmuş olabilir ama dövüş sahnelerinde hep Steppenwolf'u izledik. Bu durum beni epey hayal kırıklığına uğratsa da bunun çok mantıklı nedenleri var ve Zack Snyder'ın bu konuda yapabileceği çok fazla şey de yoktu açıkçası. 

Darkseid'ın bu kadar arka planda kalmasının en önemli nedeni bu filmin aslında 2017 yılında vizyona gireceğiyle ilgiliydi. Bu film vizyona girdikten sonra bir Justice League 2 gelecekti. Yani Darkseid için atılan tohumların hepsini izleyeceğimiz bir devam filmi olacaktı. Bu durum da hayal kırıklığını başka bir yola sürüklüyor. Çok büyük ihtimal ile Justice League 2'yi izleyemeyeceğiz. Bu yüzden bu filmde atılan harika senaryo tohumları filizlenemeyecek. Darkseid'ın işgalini ve dünyanın direnişini görememek gerçekten çok üzücü oldu. Keşke tüm geçmişe sünger çekilip bu film baz alınarak DCEU devam etseydi diye demeden edemiyorum.

Ayrıca filmde Deathstroke ve Joker'in yer alacağını da biliyorduk. Hatta Lex Luthor'un varlığı da bilinen bir şeydi. Amma velakin bu üç karakterin de rolü ve varlığı senaryoya film adına hiçbir şey katmadı. Joker'i gördüğümüz sahnenin bir Knightmare dünyasında geçmesi ve gerçek olmayışı Snyder'in "Batman ile Joker'i tanıştırmadan veda edemezdim." açıklamasıyla epey çakışmış. Çünkü ikisi filmde tanışmıyor, doğrudan bir diyalog dışında Joker'in bir yeri yok o diyalog da filmle bağlantılı değil. Deathstroke ve Lex Luthor ise doğrudan doğruya Ben Affleck'in yönetmenliğini yapacağı ve iptal edilen Batman filmiyle bağlantılı olacak şekilde gerçekleşen bir sahne. Eğer bu filmi 2017 yılında izleseydik ve her şey plana uygun ilerleseydi Affleck'in Batman filmi muhtemelen bizi en çok heyecanlandıran Batman işlerinden birisi olarak tarihe geçecekti. 

Artık filmimiz sona erdi ve dört saatlik bir maratonu geride bıraktık. Akılda kalan bolca sahnesi, hüzünlü ve eğlenceli anlarıyla Zack Snyder's Justice League gerçekten başarılı bir filmdi. Dediğim gibi beni en çok üzen bu senaryo tohumlarını göremeyecek oluşumuz oldu. Ancak şöyle bir ihtimal var ki bence çok sayıda DC hayranı için en büyük umut kaynaklarından birisi olacaktır. Önümüzdeki Flash filminde izleyeceğimiz Flashpoint hikayesinde Bruce Wayne'in bu filmde gördüğü Knightmare kabuslarının geçtiği evreni görebiliriz, Flash her şeyi sıfırlamadan önce bizleri o kaotik gerçekliğe götürüp Ben Affleck'in Batman'ine de muhteşem bir veda yapabilir. Ayrıca Deathstroke ve Joker için de yeni bir umut ortaya çıkmış oldu. 

Bütün bu incelemeyi kıyas yapmadan sıfırdan bir film izlediğimi düşünerek yazmaya çalıştım. Son olarak 2017 versiyonuyla bu filmin arasındaki farklara bakınca gerçekten harcanmış bir potansiyel olduğunu söyleyebilirim. Joss Whedon'un ortaya çıkardığı film ile arasında hem tema hem de işleyiş anlamında ciddi farklar barındıran Snyder Cut bu özgürlüğe belki de gişe kaygısı gütmeden ve dört saatlik bir HBO Max yapımı olmanın verdiği rahatlıkla erişmiş olabilir. Çünkü sinemaya dört saatlik bir filmi getirmek pek de akıllıca bir hareket olmazdı.

Adet gereği bu yeni sürüme de puan vermek gerekirse filmi izledikten hemen sonra kafamda filme bir puan oluştu. 8/10 ilk izlenimimdi aradan biraz zaman geçip bazı noktaları yeniden değerlendirince bile bu puan en fazla 7.5'a geriledi yani sekiz kendi adıma hakkaniyetli bir puan oldu. Bakalım DCEU'nun geleceğinde bu yeni Justice League gerçekten denildiği gibi hiçbir etkisi olmadan mı duracak yoksa bambaşka bir DC Sinematik Evreni için yeni bir kapı mı açılacak? 

YORUMLAR
eck33
18 Mart 2021 17:54

"Justice League vs Superman'i de geniş geniş izlemedik demeyiz artık :)"

Dar izledik yalnız. Film 4:3'tü.

sSnake
eck33
25 Mart 2021 11:15

Geniş ekran olarak izlemek için görüntüyü izlediğiniz video oynatıcıda yakınlaştırabilirsiniz.Orjinal

geniş ekran


Decypher
eck33
21 Mart 2021 00:08

Günün en güzel kelime esprisi ödülü sana gelsin :)


Parolamı Unuttum