B.J.'in bitmek bilmeyen Nazi öldürme macerası.
Devamını okuNintendo Switch’de oynadığım ilk zor oyunumun Hollow Knight olduğunu gözüm kapalı söyleyebilirim. Bu oyunu Switch’te oynamak o kadar yanlış bir histi ki… Switch benim için hep bir rahatlama aracı olmuştu; kafamı takacağım, defalarca öleceğim ve kızıp yarım bırakacağım bir oyuna sahip olmak cihazın doğasıyla tamamen ters bir olguydu. Zor oyunların mobil konsollarda olmalarının da artıları var elbette. Monitör karşısında bunalırken bir anda aklıma gelebilecek her yerde o zorlukla boğuşabilmenin verdiği bir özgürlük var gerçekten. Aeterna Noctis, pek çok yönden Hollow Knight’a benzeyen bir yapıya sahip. Hollow Knight, oyuncuyu bol bol sopaladığı gibi arada havuç da verirken Aeterna Noctis ise oyuncusunu ödüllendirmek için pek bir çaba harcamıyor.
Aeterna Noctis birçok hikâye gibi, ışık ve karanlığın savaşıyla başlıyor. Oyundaki karakterimiz karanlıklar lordu, güçlerini geri kazanıp intikam alması gerekiyor. Oyundaki animasyonlar, bölüm öğeleri tamamen el çizimi. Aşırı stilize olduğunu söylemem güç ama kesinlikle kendi içinde tutarlı. Bolca detay içeren objeler bir araya geldiğinde gerçekten etkileyici sahneleri ortaya çıkarmayı başarmışlar da. Her Metroidvania oyununda olduğu gibi burada da oyunun haritası aslında baştan aşağıya açık olsa da belirli yetenekleri almadan bütün bölgelere erişmek mümkün olmuyor.
Aeterna Noctis’i zor yapan aşağı yukarı üç ana element var. Platform öğeleri, Super Mario Maker ve Super Meat Boy arası bir yerde duruyor. Özellikle ilerleyen bölümlerde bölüm tasarımını çok iyi anlayıp, kahramanınızın ne yapması gerektiğini hızlıca planlamak gerekiyor. Hassasiyet konusunda sıkıntı olmasa da her bölümü anlamak ilk seferde mümkün olmayabiliyor. Bölümlerin çoğunda olan o “Yandın çık” mantığı yüzünden aynı yerleri tekrar tekrar oynamak ne yazık ki kaçınılmaz. Yaratıklar aşırı zor ve yenilmez değiller ama nedendir bilinmez öldüklerinde etrafa rastgele kurşunlar yaymalarının eğlenceli olacağını düşünmüşler. Sorun şu ki, onca aksiyonun arasında bir de etrafta çıkan düşman mermileriyle boğuşmak bunaltıcı olmuş. Oyun durup soluklanacak çok az mekanik sunuyor. Sürekli olarak performansımın %100’ümü istemesi Aeterna Noctis oynama saatlerimi belirgin bir şekilde azalttı.
Metroidvania’ların en kritik elementi bölüm tasarımları bu oyunda hiç de fena değil. Platform öğeleri gerçekten zor ama imkânsız değiller. Bölümler arasında ışınlanmak için yeterince nokta var ve ölseniz de çok uzaklaşmadan oyuna devam edebiliyorsunuz. Sorun zaten oyunda ölmem değil de belirli noktalarda oyuna veya karaktere alıştığım için rahatlıkla geçebildiğim bölgeler olmadı. Zorluğun sürekli olarak artması ve oyuncuyu zaman zaman tuzağa düşürecek yapıda bölümler olması kısa süre sonra bunaltıcı olabiliyor.
Eğer sizi zorlayacak Hollow Knight kafasında bir oyun arıyorsanız bence Aeterna Noctis doğru tercih olacaktır. Oyunun zorluk dengesi bir tık daha iyi olsa ve oyuncuya hikâye namına biraz daha içerik sunabilse Aeterna Noctis aynı Hollow Knight gibi bitirene kadar elimden düşüremeyeceğim oyunlardan biri olabilirdi. Bu haliyle bitiremeden bir noktada pes edeceğimden adım gibi eminim.
Başlıklar
Aeternum Noctis her haliyle güçlü bir yapım olmasına ragmen bazı tasarım kararları oyunun potansiyeline ulaşmasına engel olmuş.
- Ana hikâye ve yan görevler ilgi çekici
- Zor dövüşler, platform öğeleri
- Güçlü görsel dil
- Zorluk dengesi sıkıntılı
- Hikâyeye daha fazla odaklanabilirdi
- Oyuncuya tuzak kuran bölüm tasarımları
metroidvaniyaya doyum olmuyor, hele de tadından yenmeyecek kadar güzel yapıldıysa.