Fire Emblem Warriors: Three Hopes - İnceleme
Hızlı şarj eden kablosu olan var mı? Çok acil lazım!
Tamam, itiraf ediyorum. Arada şalteri kapatıp anlamsızca düşman sürülerini hallaç pamuğu gibi savurmak ve dümeni kas hafızasına vererek ritmin tadını çıkartmak terapi gibi oluyor bazen. Ama ben hikâyenin öne çıktığı, dahası duygularımı coşturup bam telime dokunan oyunları daha bir seviyorum. Ee haliyle Three Houses gibi hem stratejik olarak daha öne çıkan, karakterleri ve hikâyesiyle de az önce dediğim gibi bam telime gitar solosu atan oyunlar tam benlik. Bakın üzerinden bunca yıl geçmiş, hâlâ “Three Houses övelim mi?” diye sorun, koşarak gelip “Ya Edelgard’a da çok gereksiz yükleniyorlar” diye muhabbete balıklama dalarım. O yüzden alternatif bir hikâyeyi ele alan Three Hopes’a yükselmem de duyurusunun ardından takribi bir 2 saniye falan sürdü. Ama gel gör ki oyunun çıkışından bir iki hafta önce Nintendo Shop’a düşen demosunu denediğimde bir türlü moda giremedim. İncelemeyi yapmak için görev bilinciyle dişimi sıkıp az zorladığımdaysa kendimi uzun bir aradan sonra ilk defa Switch’i televizyon başında oynamaya meylederken buldum. Çünkü bu meretin şarjı ya çok hızlı bitiyor ya da ben kendimi oyuna öyle kaptırmaya başladım ki, hızlı bitmiş gibi hissediyorum…
Fire Emblem Warriors, aslen Fire Emblem’ın Fates ve Awakening evreninden karakterleri bir araya getiren bir Musou oyunuydu; Three Hopes ise diğer evrenleri işin içine hiç katmadan, az önce de dediğim üzere Three Houses’a alternatif bir hikâye sunuyor: “Ya Byleth aslında Dimitri, Edelgard ve Claude’u haydut baskınından kurtaran kişi olmasaydı?” Aslında çok basit bir soru olmasına rağmen cevabının derinliği ve farklılığı sizi şaşırtabilir. Çünkü (Three Houses’ı oynadıysanız bildiğiniz üzere) Byleth sıradan biri değil ve çok özel durumu sayesinde hem loca liderlerini hem de Fódlan’ın kaderini tamamen değiştirecek bir rol oynuyor; Three Hopes’taysa Shez’in baş düşmanı olarak konumlanmış durumda. Ve denklemdeki bu değişiklik kaos teorisi hesabı yavaş yavaş büyüyerek tam bir kasırga haline geliyor hikâyede.
|Oyunu sevip sevmeyeceğiniz konusunda şüpheniz varsa demosunu Nintendo eShop’tan ücretsiz olarak indirip deneyebilirsiniz. Üstelik daha sonra almaya karar verirseniz kayıt dosyalarınız oyunun tam sürümüne de aktarılabiliyor.
Biraz spoiler alanına gireceğim ancak oyunun çok da başı olduğundan yerinde bir örnek olacağını düşünüyorum. Three Houses’da bir noktada “Monica” adında kaçırılmış bir öğrenciyi buluyorduk hani, hatırladınız mı? Daha sonradan onun aslında gerçek Monica olmadığı ortaya çıkıyordu. Three Hopes’ta mevzu oralara varmadan gerçek Monica’yı kurtarıyorsunuz daha ilk görevlerde. Böylece hem gölgelerde sürünen bazı arkadaşların tekerine de koca bir çomak sokmuş oluyoruz hem de asıl oyunda tanışma fırsatı bulamadığımız gerçek Monica’yı tanıma fırsatı buluyoruz. (Hoş, tanıdığımıza biraz pişman da oluyor olabiliriz. Hubert’ten bile fena Edelgard hayranı kendisi) Özetle ölenler yaşıyor, yaşayanlar ölüyor, Byleth’le hiç tanışma fırsatı bulamamış karakterler onun etkisinden yoksun bir şekilde bambaşka karakter gelişimi yaşıyorlar. Bu da eğer Three Houses’ı oynadıysanız hem karakterlerin hem de olayların kıymetini arttırıyor. Ha, olaya direkt Three Hopes’tan da dalabilirsiniz tabii ama duygusal altyapıyı kurmak için asıl oyun kadar çaba sarf etmediğini de bilin. Dersinize Three Houses’dan çalışıp gelirseniz tanıyıp sevdiğiniz karakterler için bilmediğiniz nüanslar, tanıdık referanslar falan derken çok daha keyifli oluyor oynaması. Hatta genelde bu tarz yan oyunlarda DLC’lerde gelmiş karakterler ve hikâyeler ihmal edilir (Royal karakterleri hiç yokmuş gibi davranan Persona 5 Strikers, sana diyorum), burada Cindered Shadows eklentisiyle gelen Ashen Wolves’un üyesi olan karakterler bile tam takım yerini almış.
Three Houses’ın ilk yarısı okulda öğrencileri tanımak ve ileride “eski güzel günler” olarak anacağınız anıları yaratmakla geçiyordu; ikinci yarıdan itibarense oldukça karanlık bir viraja sapıp topyekûn savaşın içine sürükleniyorduk. Burada giriş faslını atlattıktan hemen sonrasında iki senelik bir zaman atlamasıyla birlikte ikinci faza geçiyoruz ama bu geçiş Three Houses’taki kadar sert olmuyor. Tabii akademi günlerine odaklanılmadığı için karakterlerinize çift anadal yaptırıp “Düşman ordusuna azami kayıp verdirmek için atılacak Fireball’un çapı ve sıcaklığı ne olmalıdır?” diye tez yazdırmak yerine direkt savaş alanında birinci elden tecrübe etmelerini sağlıyorsunuz. Böylece “Bunlar gerçek savaşta ne işimize yarayacak?” da diyemiyor kimse. Ha, kamp alanı açıldığında bu süreci biraz daha kolaylaştıracak aktiviteler oluyor tabii. Birimleri birbirleriyle eşleştirip “Sen, şuna bunu öğret. Sen de şunlara biraz daha çalış” diyebiliyorsunuz. Birlikte çalışan birimlerin aralarındaki ilişki de hızla gelişiyor zaten Fire Emblem usulü. Bu açıdan tek şikâyetim yan karakterler bazen bir üst ilişki seviyesine atladığında aralarında herhangi bir diyalog olmuyor. Ha, mazileri ve hikâyeleri kesişen karakterler için yine hiç yok değil tabii. (Mesela Monica – Hubert’in Edelgard’ı birbirlerinden kıskandıkları bir diyalog tabii ki var. Bu arada hangi locayı seçtiğim verdiğim örneklerden çok bariz ortaya çıktı galiba) Neyse ki Shez’in her seviye atladığında mutlaka herkesle diyaloğu oluyor ve bu diyaloglar sırasında bazen Three Houses’da bile hiç öğrenmediğimiz bazı kıymetli şeyler öğreniyoruz karakterler hakkında.
Biz buraya adam dövmeye geldik!
Merak etmeyin, dövüyorsunuz da zaten. İlk başlarda biraz fazla “rasgele tuşlara bastım ve herkes öldü” kıvamında olsa da işin ritmini ve mantığını kaptığınızda keyifli hale gelmeye başlıyor dövüşler de. Fire Emblem klasiği olarak yine sınıfların ve silahların birbirlerine karşı üstünlükleri ve zayıflıkları var. Bunları hesaba katarak mesela uçan sınıflara karşı menzilli/okçu birimlerle saldırırsanız müthiş bir avantaj elde ederek onları sersemletmek için kırmanız gereken barı çok daha kolay kırıyorsunuz. Karşınızdaki güçlü rakip sersemledikten sonra X’e bastığınızda da etrafta kim var kim yok hepsini içine alan bir bitirme hareketi yapıyorsunuz zaten. Hatta yanınızda size bağlı başka bir karakter varsa o da mevzuya katılıyor, böyle astronomik rakamlar ve abartı saldırılarla savaş alanını süpürmeye başlıyorsunuz. Ki savaş anları da büyük ölçüde milleti toplayıp bitirici hareket yapmak ve bir sonraki gruba geçme ritmi üzerinden ilerliyor. Arada bazı yan görevler çıkarak sizi belli şeyler yapmaya da itiyor, bunları es geçmemeniz hayrınıza olur; verdikleri ödüller hiç fena değil zira. Zaten ana haritanın sonundaki büyük savaşlar aşağı yukarı bir 20 dakika sürerken daha bölüm arası savaşlar 3 ila 7 dakika arası bir süre alıyor. Hızlıca girip biraz aksiyona kapılmak için tam birebir yani.
|Eğer Fire Emblem Warriors ve Fire Emblem: Three Houses kayıt dosyalarınızı saklıyorsanız ikisi için de ayrı ayrı ödül kazanabiliyorsunuz. Bunun için kamptayken +’ya basıp Bonuses ekranına geldikten sonra “Save Data Bonuses”ı seçmeniz yeterli.
Hani yazın deniz kenarında çok geçen bir muhabbet vardır ya: “Su soğuk ama girince alışıyorsun.” Hah, Fire Emblem: Three Hopes’u tek cümleyle özetlemem gerekseydi tam olarak bunu derdim herhalde. Yazım kalitesi olarak yer yer Three Houses’ın bile üzerine çıksa da geneli onun derinliğine ulaşamıyor tabii ki. Ama Musou oyunlarının genellikle hikâye ve karakterlere odaklanmak yerine saf aksiyon olduğunu düşünürsek Three Hopes’un orijinal oyunun ruhuna sadık kalmak için canla başla çabaladığını rahatlıkla söyleyebiliriz. Özetle Three Houses’ı sevdiyseniz ve Fire Emblem oyunlarından keyif alıyorsanız ve birazcık da aksiyona karşı değilseniz bunu es geçmek istemezsiniz.
Kampta neler var? Ateş başında marşmelov yapabiliyor muyuz? Valla ben marşmelov tarifine denk gelmedim ama yemek için iki karakteri yanınıza alıp “Bakın sizin için ellerimle yaptım” deme faslı aynen devam ediyor. Herkesin farklı yemek tercihleri var tabii, o yüzden yaparken onlara da dikkat etmek lazım. Yazıda birimleri eşleştirip antreman yaptırtabildiğinizden bahsetmiştim zaten. Buna ek olarak “Şu kütüphaneyi de bir düzenleyiverin” ya da “Hadi atları tımarlayalım!” gibi ekstra aktiviteler de katılan karakterlerin arasındaki ilişkiyi geliştirmenin yanında size bazen bonuslar veriyor. Ve tabii ki, Three Houses’ın en sevilen (!) kısmı olan “ÇAY VAKTİ!” ise… artık yok. Onun yerine C üstü ilişkiniz olan karakterleri “Expedition”a çağırabiliyorsunuz. Beraber at üstünde çayır çimen (ileride farklı biyomlar da açılıyor) gezmeye davet ettiğiniz bu aktivite tam olarak çay vakti gibi işliyor. Karşınızdaki karakterle sohbet edebiliyor ya da onlara çeşitli sorular sorabiliyorsunuz. Toplamda üç cevap hakkı doğuyor, üçünü de doğru bilirseniz karşınızdaki karakteri… eee, gözlemleme şansı kazanıyorsunuz. Ayrıyetten hediye falan da verebiliyorsunuz bunu yaparken, böylece aranızı iyice sıkı fıkı tutmak için güzel bir fırsat oluyor. Bazen bazı karakterler Expedition’a çıkmak istediklerini özellikle belirtiyorlar, o da aklınızda olsun. Bütün bu sosyal mini-oyunların içerisinde kampın fonksiyonlarını geliştirmek de elinizde. Harita ekranında etrafı keşfederken bulduğunuz hammaddelerle tüccarların satış yelpazesini genişletme, eğitim sahalarını büyütme, karakterlerinizin ekstra özelliklerini geliştirecek taktikler açma, demirciyi büyütme vb. bir sürü geliştirme açılıyor. Kampınız geliştikçe kampta yapabileceğiniz şeyler için gereken aktivite puanlarınız da artıyor tabii. |
Başlıklar
Klasik Musou formülünden sapıp Three Houses’ın özüne sadık kalmak için uğraşmış. Fire Emblem seviyorsanız oynadığınıza pişman olmazsınız ama türe aşina değilseniz biraz alışma süresi gerekebilir.
- Three Hopes karakterleri ve hikâyesine güzel ve farklı bir bakış sunuyor
- Oynadıkça sarıyor, derinleşiyor
- Yazım kalitesi yer yer Three Houses’ı bile aşıyor
- Kampı geliştirmesi keyifli
- Split Screen yaparak Co-Op imkânı vermesi
Açılması biraz zaman alıyor.
Karakterler arası daha çok Support diyaloğu güzel olurdu
Hikâye çok güzel başlasa da sonlara doğru biraz yalpalıyor