2016 yılında çıkış yapan Superhot, oldukça yaratıcı mekanikleri ile beni kendisine bağlamayı başarmıştı. Hareket ettiğinizde zamanı da harekete geçirdiğiniz oyunda en uygun taktiği bulana kadar ölüp bölüme yeniden başlıyordunuz. İşte Ghostrunner da bu konuda kendisiyle bir hayli benzeşiyor.
Günümüzde Cyberpunk dendiğinde aklımıza direkt olarak CDPR’ın ellerinden çıkan Cyberpunk 2077 geliyor. Baharı bekleyen kumrular gibi beklediğimiz oyunun ertelenme haberini aldığımız bu günlerde, Ghostrunner Cyberpunk havası isteyen bünyelere ilaç gibi gelecek. Fakat bildiğiniz gibi her ilacın tadı –Calpol hariç- iyi değildir.
Geleceğin Ninjası
Ghostrunner’ın ilk saniyelerindeki müthiş açılış sahnesini izledikten sonra oyunun vadettiği hikaye için oldukça meraklanıyorsunuz. Geleceğin koruyucuları olarak üretilen Ghostrunner’lardan birini kontrol ettiğiniz bu evrende amacınız, sizi Dharma Tower’ın tepesinden atan Mara’ya ulaşmak.
Sırtınıza çok basit bir görev yükleyen oyun, sizi bir anda karmaşanın içerisine bırakıyor. Fakat açılış sahnesinin aksine oyunun geri kalan hiçbir noktasında tahmin edemeyeceğiniz olaylarla karşılaşmıyorsunuz. Yani hikaye çok yüksek notada başlıyor olsa da ilerledikçe heyecan ivmesini kaybediyor ve bir noktadan sonra anlamsız hale geliyor.
Dürüst olmak gerekirse bunu bir eksi olarak görmek istemiyorum. Fakat günümüzde açlığını çektiğimiz “başı ve sonu olan oyunlar” kategorisine giren Ghostrunner’dan çok daha detaylı bir hikaye beklerdim. Çünkü oyunda gerçekten bu potansiyel var ve bu potansiyelin kullanılmaması bir hayli üzücü. Kısacası Ghostrunner hikaye konusunda “zeki ama çalışmıyor”.
Fakat kılıcı elinize aldığınızda işin rengi bir anda değişiyor…
Benim Adım Elvan Dalton
Öncelikle şunu aradan çıkaralım: Ghostrunner ciddi anlamda zor bir oyun. Fakat bu durum bölüm tasarımlarından ya da düşmanlarınızın zorluğundan ötürü değil. Hatta geliştirici ekip o kadar iyi bölümler tasarlamış ki oyun zaman zaman kendinizi bir süper kahraman gibi hissettiğiniz güç fantezisi oyunlara dönüşüyor.
Ghostrunner olarak duvarlarda yürüyebiliyor ve işaretlenen bölgelere kamçınızı göndererek tutunabiliyorsunuz. Oyunda kulağa oldukça gelen bu iki basit mekaniği çok hızlı ve net biçimde yapmanızı gerektiren bölümler var. Fakat bu bölümlerde başarısız olduğunuzda suç tamamen kendi beceriksizliğinize (!) kalıyor zira bölüm tasarımları gerçekten çok başarılı olmuş.
Duvardan duvara zıplayarak son sürat hareket ettiğimiz bu dünyada tabii ki düşmanlarımıza karşı kullanabildiğimiz özelliklerimiz de mevcut. Bu evrenin süper kahramanları olan Ghostrunner’lar, kısa süreliğine de olsa zamanı yavaşlatabiliyor. Yine de bu yeteneğiniz bile sizi çoğu zaman kaçınılmaz olandan kurtaramıyor.
Düşmanlarınızı tek darbede ortadan ikiye kesebildiğiniz gibi, düşmanlarınız da sizi tek mermi darbesi ile öldürebiliyor. Ve inanın bana bu yapay zeka “ıskalamaya” programlanmamış. Yakın mesafeden sizi direkt olarak avlayabilen bu canavarlar, oyun içerisinde ilerledikçe güçleniyor ve yeni çeşitler ile karşımıza çıkıyor. Oyunun ikinci saatinden itibaren Ghostrunner’ın size vermek istediği mesajı çok iyi anlıyorsunuz:
Asla Durma
Evet… Bölüm tasarımları tamamen bunun için yapılmış gibi. Düşmanların bulunduğu yerlerden tutun sizin duvarlarda yürüyebileceğiniz noktalara kadar oyundaki her detay size “sakın durma” diye bağırıyor. Siz de kontrollere iyice alıştıktan sonra bu isteği yerine getirmeye başlıyorsunuz. Bununla birlikte doğal olarak düşmanlarınız güçlendikçe siz de Ghostrunner olarak güç kazanıyorsunuz.
Oyunun belirli noktalarında düşmanlarınıza karşı kullanabileceğiniz özelliklere sahip oluyorsunuz. Aslına bakarsanız bu özellikleri birer hile olarak düşünebilirsiniz zira şimdiden Speedrun topluluğu oyunu bu özellikler olmadan bitirmeye çalışmaya başlamış durumda. Düşmanlarınıza darbeler indirdikçe dolan özel güç barınız bir süre sonra size insaf ederek checkpoint noktasının hemen başında bu barı full şekilde size hediye ediyor. Fakat zaman zaman bu güçler bile yetersiz kalabiliyor.
From Software’in yeniden şekillendirdiği oyun dünyasında “zor oyun” kavramının değiştiğini biliyorum. Yine de Ghostrunner'ı adaletsiz şekilde zor olarak nitelendirmek mümkün değil zira oyun her noktada size checkpoint hediye ediyor. Bu da öldüğünüz zaman çok yakın bir noktadan tekrar başlamanız anlamına geliyor.
Yine de siz “nasıl olsa checkpoint aldım” diyerek oyundan çıkmayın zira bir kez tekrar bölüm başından başlamak zorunda kaldım. Bu durumu sadece ben mi yaşadım bilmiyorum ama yine de riske girmemenizi öneriyorum.
Biraz Nefeslenelim
Sinema dünyasında çok sevdiğim bir terimdir “duygu erozyonu”. Günümüzün pek çok aksiyon dolu filminde bunu farkında olmadan sık sık yaşarız. Aksiyon sürekli artar, artar, artar ve bir noktadan sonra en patlayıcı sahneler bile tatsız kalmaya başlar. Aynı şeyi korku filmleri için de söylemek mümkün. İşte Ghostrunner bu erozyona yakalanmamak için nefes almamızı sağlayan birkaç bölüm sıkıştırmış araya.
İşte değerli Oyungezerler, tam da bu noktada oyunun beni ciddi anlamda yorduğunu hissettim. Ghostrunner ile siber dünyaya girdiğiniz bu bölümler “A noktasından B noktasına git” görevlerinden başlayarak sürekli hareket eden platformlar üzerinde yer değiştir noktasına geliyor. Nefes almak için girdiğiniz bu bölümlerden daha fazla stresle çıkıyorsunuz.
Standart bölümler ne kadar iyi tasarlandıysa, bu siber dünyada geçen bölümler o kadar strese sokan şekilde tasarlanmış. Öncelikle bu dünyada, Ghostrunner’ın özelliklerini kullanmak gibi bir şansınız yok. Yani bir duvar gördüğünüzde içgüdüsel olarak duvarda yürümeye çalışıyorsunuz fakat oyun buna izin vermiyor.
Yani o ana kadar geliştirdiğiniz reflekslerin tamamı anlamsız hale geliyor. Sürekli aynı hataları yapıp ölmeye başladığınızda da stres seviyesi bir hayli artıyor. Özellikle tüm platformların hareket ettiği bir bölüm var ki…
Normal dünyada geçen bölümlerde de sürekli koşuşturmaca içerisinde olduğunuz için kafanızı kaldırıp Ghostrunner arkasındaki evrene yakından bakamıyorsunuz. Fakat bölümlerin başında, özellikle şehre çıktığınız sahnelerde müthiş bir evren bulunuyor.
Düşmanlar Nerede?
Ghostrunner’ın oyun boyunca karşınıza farklı düşmanlar çıkardığını daha önce de belirttim. Fakat bence oyunun eleştirilebilecek bir diğer noktası burada karşımıza çıkıyor. Maalesef oyundaki düşman çeşitliliği oldukça az ve birbirleri ile bir hayli uyumsuz.
Oyun başında sizi bekleyen kolay düşmanların, oyunun en sonundaki bölümlerde bile karşınıza çıkması bir hayli ilginç. Aynı sizin gibi hareket eden ve katana kullanan bir düşman tipi var –ki tüm ritminizi bozuyor. Bu düşmanları öldürebilmek için oyunun size başından beri söylediği “asla durma” kuralını bozarak yerinizde sabit şekilde beklemeniz gerekiyor.
Yine de Ghostrunner’a kızmıyor, kızamıyorum. Bu düşmanları oldukça doğru yerlere yerleştiren geliştirici ekip bir şekilde oyunun ritmini korumasını sağlamış. Fakat oyunda karşınıza çıkan bazı boss savaşları için aynı şeyleri söylemek mümkün değil.
Son Söz
Ghostrunner bence hızlı aksiyon arayanların seveceği bir oyun olacak. Günümüzün alışılagelmiş FPS denklemlerinin dışına çıkan oyun birkaç hatasına rağmen oldukça keyifli saatler vadediyor. Oyunun kısa sürede bitiyor olması da keyif dozunun her zaman üst seviyede kalmasını sağlıyor. Bu arada arkada çalan müthiş müzikleri de unutmamak gerek.
Eğer katana kullanan sayborg bir Ninja arıyorsanız, Ghostrunner tam size göre..
Başlıklar
Cyberpunk temasına hasret kaldığımız bu günlerde ilaç niteliğinde bir oyun.
- Aksiyon dolu oynanış
- Bölüm tasarımları
- Gereğinden fazla uzatılmamış
- Cyberpunk evreni
- Müthiş soundtrack
- Hikayede sıkıntılar var
- Düşman çeşitliliği az
- Bazı bölümler insanı çileden çıkartacak kadar zor
Oyunun henüz üçte birindeyim ve şuana kadar aldığım haz tarif edilemez. :) Biraz abartıyorum ama oynarken Hotline Miami gibi ne kadar zorlansam da keyif veren bir oyun oldu benim için.Platform tasarımlarından tut, yer yer kafa çalıştırmayı gerektiren bölümleriyle beni şaşırtmayı başardı bu oyun.
Bu arada oyunun 2 adet Türkçe yaması var ama alt yazılar platformdan platfroma sekerken çıktığı için okuması zor oluyor.Anca durunca okuyabiliyorsun.