Oyunlarda insanları çeken çok farklı unsurlar oluyor, kimisi atmosferine hayran kalıp oyundan kopamıyor, kimisi oynanış mekaniklerinden etkileniyor, kimisi hikayeden... Tüm bunları bir arada oldukça başarılı bir şekilde harmanlayan oyunlar da karşımıza başyapıt olarak çıkıyor. Bu açıdan bakınca Greedfall bir başyapıt mı? Kesinlikle değil, iyi olduğu yerler var mı? Bolca var!
Öncelikle şunu belirtmek lazım Greedfall'ın yarattığı dünya beni çok etkiledi, gerçekten bir RYO oyununa yakışacak bir dünya yaratmışlar. Oyunda farklı birlikler var ve bunların bazıları klişe, bazıları da tamamen alışılmışın dışında. Örneğin Hikmet Bölgesi (Bridge Alliance), Arap-Hint kültürü karması bir topluluk fakat tüm birlikler arasında bilime en fazla önem veren onlar. Katoliklerden esinlenilmiş Theleme ise bilimde geri kalmış, dini değerleri ön plana çıkarmış bir birlik; büyüye oldukça önem veriyorlar ve yerlilerle araları da 'misyonerlik' faaliyetleri başta olmak üzere çeşitli sebeplerden dolayı son derece kötü.
Oyundaki birlikleri kısaca açıklamak gerekirse;
Theleme: Dindar, büyüyü hayatlarının merkezine koyup, tüm dünyayı kendi tanrılarına inandırmak isteyen bir grup. Yerlileri "dinsizlik" ile yaftalayıp, onları hor görüyorlar. Theleme ile kuracağınız yakınlık sizi Engizisyon tarafından sevilen birisi yapabilir ancak adanın yerli halkıyla sorun yaşamanız muhtemel.
Coin Guards: Oyunun paralı askerleri desek yanlış olmaz. Aynı zamanda adadaki güvenlik ve kirli işlerden de sorumlular. İsterseniz onlara katılıp bir paralı asker de olabilirsiniz, ancak adada yapılacak onca iş varken buna zaman ayırır mısınız? Pek sanmıyorum.
Nauts: Oyunun en başında tanımaya başladığınız bu grup, Greedfall dünyasının kaşiflerini oluşturuyor. Yine de bu kadar ilgi çekici bir konuya sahip olmalarına rağmen onlar hakkında çok fazla detay öğrenmek pek mümkün değil.
Natives: Oyunda yolculuk ettiğimiz adanın yerlileri, "biz" gelmeden önce huzur ve barış içinde yaşıyorlar, büyüye ve doğaya karşı oldukça bağlılar. Kendi tanrıları var ve çoğu yerli yabancılara karşı oldukça sevimsiz bir tutum içinde. Neyse ki yanınıza Siora'yı alıp bize karşı biraz ılımlı hale getirebiliyorsunuz.
Bridge Alliance: Bilimi hayatlarının merkezine koymuş, büyü ya da dine kulak asmayan, bilim adına fedakarlık veya canilik yapmaktan çekinmeyen Arap-Hint-Türk karışımı bir topluluk. Onlarla dost ya da düşman olmak sizin elinizde.
Congregation of Merchants: Bir ticaret birliği, iş adamları tarafından yönetiliyor ve bizim de bağlı olduğumuz birlik burası. İşin özünde tek amaçları daha fazla para kazanmak ve servetlerini geliştirmek. Ancak ana karakterimiz De Sardet'in bundan çok daha fazla hedefi var, orası kesin.
Yeni Dünya, Yeni Umutlar
"Amerika'yı yeniden keşfetmeye gerek yok." cümlesi, Greedfall için güzel bir açılış cümlesi olabilir. Oyunun oldukça hoş dünyası bizleri keşfedilmeye başlanmış bir yeni dünya içerisine bırakıyor. Burada hem yukarıda saydığım birlikler ve yerliler var hem de oldukça tuhaf yaratıklar. Oyun biraz orta çağ engizisyonunu Amerika'nın keşfiyle harmanlayıp içine de Witcher ve Dragon Age ögeleri atmış gibi duruyor. Bu senaryo/oynanış formatı bana göre eğlenceli olmuş. Tabii oyunun dövüş sistemi bir noktadan sonra çok tekdüze hale gelebiliyor, hele ki yakın dövüş silahlarını kullanıyorsanız özellikle büyük bölüm sonu yaratıklarında sürekli yerlerde yuvarlanıp kontra atak yapıyorsunuz.
Teer Fradee'ye (ya da renaigselerin deyimiyle Yeni Serene) gidene kadar Eski Serene'de bazı işleri halletmeniz gerekiyor ve bunlar bir nevi tutorial görevi görüyor (oyunu %100 bitirmek istiyorsanız burada her şeyi yapın çünkü geri dönüş şansınız olmuyor). Eski dünyadan yeni dünyaya geçerken ben biraz daha izbe, şehirleşmemiş bir yer bekliyordum ama bizden önce oraya giden koloniciler her yere şehir kurmuş, hatta öyle ki Naut'lar hariç herkesin kendi şehri var. Bu şehirler tasarım olarak birbirine çok benziyor, oyunun bütçesinin düşük olduğunu düşününce bunu biraz göz ardı edebilirsiniz çünkü zaten şehirlerde görev almak veya bikaç ufak konuşma görevi dışında çok fazla zaman geçirmiyorsunuz. Tabii dilerseniz yapacağınız craft işleri için de gerekli ustaları bu şehirlerde bulmak mümkün. Ancak kendiniz de bu yetenekleri puan yoluyla açabiliyorsunuz, yani çok da gerekmeyebilir.
Yerliyle Dost, Şehirliyle Arkadaş
Oyunun en güzel yanlarından biri RYO öğelerinin etkisi, örneğin bir birlikle aranız iyiyse size hediyelere boğup, zor anınızda yardıma gelebiliyor. Ya da aranız kötüyse sizi orada görmek istemediğini bizzat vali dile getirip, düşmanca bir yaklaşımda bulunabiliyor. Oyunda diplomasiyle çok sık iç içe giriyorsunuz, o yüzden yapacağınız eylemlerden önce iki kere düşünmenizi tavsiye ederim. Gayet normal bir şekilde yaptığınız bir eylem, bir vali tarafından düşmanca bir tutum olarak görülüp size olumsuz geri dönüşe yol açabilir. Ben oyunu oynarken, içimdeki Kızılderili sevgisinden olsa gerek hep yerlilerle arkadaşlık etmeye, onların tarafını tutmaya çalıştım; bu da Bridge Alliance ve Theleme ile aramın açılmasına neden oldu. Yine de Theleme'nin dindar olmasına rağmen daha ılımlı olduğunu söyleyebilirim. Bridge Alliance valisi Burhan ile iletişim kurmak çok daha zor.
Yanınza alacağınız arkadaşlar oynanış tarzını çok fazla etkilemiyor, en azından benim hiç etkilemedi. Yalnız içlerinde can ve armor yenileme özelliği olan Siora'nın varlığı bir nebze işinizi kolaylatıyor. Zaten yeni bir yere gitmişken yanınıza oranın yerlisini almak fena da bir fikir değil. Ayrıca Siora'nın varlığı yerlilerle konuşmanızda da çok işe yarıyor, çünkü yerlilerin kendine ait bir dili var ve bu konuda Siora bize yardımcı oluyor. Benim yanımda bulundurduğum bir diğer isim de Kurt oldu, eski ustamız ve can yoldaşımız oyunun önemli bir yerinde bize büyük bir kıyak geçerek, gönüllerde taht kurmayı da başardı. Her yan karakter için birden fazla görev çizgisi mevcut, bunlar için onlarla aranızı iyi tutmanız gerekiyor. Ayrıca her karakterin arkadaşlık bonusları da var. Örneğin Siora, Vigor özelliğinize +1 verirken, Kurt'ün arkadaşlık bonusu Craft özelliğine +1 veriyor. Kiminle yola çıkacağınızı bu bonuslara bakarak da şekillendirebilirsiniz.
Ne Uzalır Ne Kısalır
Oyuna alışmaya başladığınız zaman görevler yağ gibi akmaya başlıyor, yan görevler açılıyor. Yan görevlerde hikayeyle ilgili önemli detaylar ve adanın politik ve doğal yaşamı hakkında ciddi şeyler öğreniyorsunuz. Yerli kabilelerini tanıyorsunuz ve bu kabilelerle ilişkileriniz ilerleyen dönemlerde çok işinize yarıyor.
Oyunun dünyası, atmosferi ve RYO öğeleri gayet tatmin edici ama oynanış biraz tekdüze ve karakter animasyonları da çağın gerisinde kalmış. Büyü, silah, ve yakın dövüşteki 2 farklı tip (ağır silahlar ya da kılıçlar) olayı biraz daha çeşitlendiriyor ancak ne yazık ki tam anlamıyla yettiğini söylemek mümkün değil.
Oyunun yaklaşık 40 saatlik bir deneyim sunuyor ki bu da gayet yerinde bir süre. Oyunun görevleri bazı noktalarda hep aynıymış hissiyatı veriyor ama oyunda bürokrasi ve politika olduğunu düşününce, oradan oraya gitmek biraz devlet dairelerindeki maceraları anımsattığından kabul edilebilir geliyor. Örneğin yaptığınız bir görev sonrasında, gidip valilere veya sizi görevlendiren Merchants valisi Constantin'e rapor vermek rutin bir iş haline getirilmiş. Tabii görevi yapar yapmaz gitmek zorunda değilsiniz. Görevleri topluca yapıp, raporları da topluca sunmak en mantıklı olay gibi gözüküyor.
"Beyaz Adam Geldi, Huzur Gitti"
Yeni kıtanın huzurunu kaçıran, "renaigse" yani yabancılar ve bu huzursuzluktan rahatsız olan yerlilerli anlamak oldukça mümkün. Özellikle adaya geliş amacımız olan "Malichor" hastalığına çare bulmak için her yolu denemek, karaktere de önemli bir amaç ve hava katıyor. Bu tedavi arayışında yaptıklarınız ve yapmadıklarınız hikayeyi doğrudan etkiliyor, ancak tamamıyla seçimlerinize bağlı bir son ortaya çıkıyor demek oldukça zor. Zaten oyunun sonunda, her şeyin açıklandığı kısım bir arka ses eşliğinde fotoğraflarla sunuluyor yani bir cutscene ile ne olup bittiğini görme şansımız olmuyor. Sadece adanın ve dünyanın halini görebiliyoruz, arkadaşlarımıza ne olduğunu öğrenebiliyoruz. Yine de oyundaki bazı seçim anlarında verdiğiniz kararlar bu sonları değiştiriyor, ancak genel olarak oyunun temelde 2 sonunun olduğunu söylemek mümkün.
Oyunu özetlemek gerekirse iyi hikaye, iyi atmosfer, ortalama oynanış, kötü animasyonlara sahip diyebilirim. Ancak eğer hikayeye ve atmosfere kapılırsanız, oyun sizi bir şekilde kendine çekiyor ve hikayenin sonunu görmek için oynuyorsunuz. Bir RYO oyunu için bu çok önemli bir etken ve Greedfall bu konuda sınıfı geçmeyi başarıyor. Tabii üst seviye bir oynanış tecrübesi isteyenler, dövüş sisteminde yenilik görmek isteyenler için Greedfall biraz uzak bir oyun gibi gözüküyor. Şu an için PSN'de 219 TL ve Steam'de 190 TL olan oyunun fiyatının pahalı olduğunu söyleyebiliriz, ancak indirimlerde uygun bir fiyata gelince alınıp denenmesi gereken bir deneyim Greedfall.
Başlıklar
Greedfall, şu dönemde iyi bir senaryoya sahip, size olacakları merak ettiren ve oyunda tutan güzel bir RYO oyunu olmuş. Bu tarz oyunları sevenler için bulunmaz nimet. Oynanışa ve aksiyona daha çok önem verenlerse oyunun dünyasını deneyimlemek için ucuzlayınca bir şans verebilir.
- Oyunun dünyası ve yarattığı atmosfer gerçekten tatmin edici
- Diplomasinin bir şekilde oyuna dahil edilmesi karar verirken sizi düşünmeye itiyor
- Yan karakterlerin yaptığınız eylemlere tepkiler vermesi, kişiliklerine göre hareket etmesi keyifli
- Yerliler ile yabancılar arasındaki çatışma oldukça başarılı bir şekilde yansıtılmış
- 2019 yılı için karakter animasyonları fazla "odunsu"
- Bazen kendinizi tekrara düşüyormuş gibi hissediyorsunuz
- Özellikle iç mekan tasarımlarının çoğu "kopyala/yapıştır" şeklinde yapılmış
- Ufak tefek buglar, hatalar
- Verdiğiniz kararların oyunu %100 etkilediğini söylemek zor
Hayatımda hiçbir oyunun training bölümünde bu oyunda yediğim kadar bir dayak yememiştim. o_O