Last Train Home - İnceleme

Abi sizin şafak kaç?

Bu sene hemen her türde bir dünya deli dehşet oyun çıktı ama strateji türü az biraz arka planda kaldı be… Yani evet, Company of Heroes ve Jagged Alliance yeni oyunlarla geldiler, pek fena da gelmediler ama yine de GZS’ler bakımından pek parlak bir yıl olmadı.

DERKEEEEN… Allah’tan son düzlükte Last Train Home yetişiverdi de türün şanını 2023’te yaşatmaya devam etti. Aslında bakarsanız oyun pek parlak bir pazarlama süreci geçirmedi ya da benim basiretim bağlandı da gözden kaçırdım, bilemiyorum. İyi ki Can benim gibi bir cahil cühela değil de bir gün bana “Last Train Home senlik gibi duruyor, ne diyorsun?” mesajını yapıştırıverdi. Yoksa arada kaynayacaktı bu güzel mi güzel GZS.

Çekoslovakya? Çek Cumhuriyeti? Çekya? Off bu memleket de karışıkmış ya!

Malumunuz Birinci ve İkinci Dünya Savaşları, oyun dünyası için bulunmaz nimet. İşle baba işle, içerik asla tükenmiyor. Yeter ki iyi bir damar yakalayıverin… Last Train Home bu konuda hiç de fena bir iş çıkarmamış, pek işlenmemiş bir damar yakalayıp çok iyi bir oynanışla entegre etmiş. Tema da bütün iyi hikâyelerin çevresinde döndüğü ana tema: Yolculuk…

Oyunumuz Rusya’nın derinliklerinde, Birinci Dünya Savaşı’nın sona erdiği fakat Rusya’da iç savaşın bütün yıkıcı etkisiyle devam ettiği bir dönemi konu alıyor. Halk iç savaştan yılmış, bıkmış ve bitmiş durumda. Bizler de Rusya’da iç savaş tam gaz devam ederken Birinci Dünya Savaşı sonrasında Rusya’dan evlerine dönmeye çalışan bir avuç Çek askerini yönetiyoruz. Demir ağlarla örülü Rusya’da ufak bir trenle yolculuk yaparak bizleri bekleyen ailelerimize kavuşmayı bekliyoruz. Fakat bu hiç de kolay bir yolculuk değil… Gördüğünüz gibi temelde duygusal bir altyapıya sahip olsa da aslında dolu dolu bir strateji oyunu LTH. Senaryo alttan alttan ilerliyor, yolculuk devam ettikçe işler sarpa sarıyor. Üstelik bunu çok da iyi ve yaratıcı bir oynanış sistemiyle bizlere aktarıyor.

Türler arası geçiş? Checked!

LTH, temelde Company of Heroes 3 benzeri bir sistemi benimsemiş ama bunu ondan çok daha samimi bir şekilde oyuna aktarmış diyebiliriz. Oyun genel itibariyle iki farklı kulvardan ilerliyor. Tek kişilik masaüstü rol yapma oyunu gibi olan ilk kulvar trenimizle seyahat ettiğimiz anlar. Tüm askerlerimiz trene doluşuyor ve o bölümde seyahat etmemiz gereken yer neresiyse oraya doğru hep birlikte ilerliyoruz. Bu sekanslarda savaş yok, strateji, kaynak yönetimi ve planlama ağırlıklı olarak geçiyor. Trenimiz ana üssümüz, dolayısıyla “base yönetimi” kısmını tren üzerinden gerçekleştiriyoruz.

Malum, tren dediğimiz şey bir lokomotif ve birçok vagondan oluşan çoklu bir yapı. Oyun da bunun farkında ve bize bu yapıyı değiştirmek ve geliştirmek için gerekli altyapıyı sağlıyor. Lokomotifleri istediğimiz gibi yerleştiriyor, değiştiriyor ve geliştiriyoruz. Yemekhane, hastane, kompartımanlı vagon gibi birçok seçeneğimiz var. Bunlarla da kendi içlerinde ısınmasıdır, korunmasıdır, tadilatıdır uğraşıp duruyoruz. Tüm bunları da sağdan soldan topladığımız kaynaklarla yapıyoruz. Ama kaynaklar yalnızca gelişim için gerekli değil, hayatta kalmak için de sürekli bir kaynak arayışı içinde olmamız gerekiyor. Trene yakıt, insana gıda gerek. Daha da fenası, askere mermi, doktora ilaç gerek… Oyun bize neredeyse hiçbir şeyi kendiliğinden vermiyor, hemen her şeyi kendi çabamızla edinmemizi istiyor.

Oyunun temel mantığı da zaten bu kaynak arama mücadelesi üzerine kurulu: Trenle seyahat ederken gördüğümüz çeşitli bölgelerde duraklayıp alışveriş yapıyor, kaynak arıyor ya da yağmalıyoruz. Bazı kaynak arayışlarında ya da oyunun bizi soktuğu çatışma bölgelerinde aksiyona girmemiz gerekiyor ve işte o zaman tür değişimi gerçekleşiyor: Kendimizi bir GZS’nin içinde buluyoruz.

Vaay, GZS işini de kotarmış ya bu elemanlar!

Oyunun en büyük sürprizlerinden biri, bu aksiyon bölümlerinde vuku buluyor. Bu çapta bir oyundan beklenmeyecek derecede kaliteli bir GZS sistemi var oyunda. Kısıtlı asker sayısıyla, sağlam stratejiler eşliğinde çatışmalara girmek zorunda kalıyoruz. Amacımız sadece görevi yerine getirmek değil, olabildiğinde az asker kaybetmek. Çünkü patır patır asker basamıyoruz ve her can kaybı ekipte negatif morale sebebiyet veriyor. Her can kıymetli; oyun da bunu bize zor yoldan öğretiyor. 

Çatışma sistemi COH kadar derin olmasa da onunla rekabet edebilecek kapasitede diyebilirim. Vuruş hissi tatmin edici, gizlilik önemli, askerlerin yetenekleri göz önünde bulundurulmak zorunda… Siper almak, doğru pozisyonda yer almak, çalıların arasına saklanmak, düşmanların arkasından sessizce yaklaşmak… Yani alışılagelmiş GZS’lerde çok sık rastlanmayan şeylere rastlamak da mümkün. Özetle iyi bir GZS’den beklememiz gereken hemen her şey yerli yerinde.

Ama işte her şeyden koyunca biraz şey de olabilir…

Oyunun temelde iki farklı dinamik üstüne kurulduğundan, bazen kaynak ve üs yönetimi bazen de çatışma sekanslarından oluştuğundan bahsettik. Şimdi bir de üzerine RYO etmenlerini çakalım: Yolda giderken uğradığımız bir durakta Rus bir komutanla karşılaştığımızı, o komutanın çeşitli sorular sorduğunu ve o sorulara bizim cevap verdiğimizi ve cevapların tüm oyunu etkilediğini düşünelim… Hatta daha da fenası, bir köye uğradığımızı, o köyde askerlerimizin yaralarının sarmalandığını ama karşılığında bir sürü yemek istediklerini düşünelim… Ve tüm bunlarda karar merciinin biz olduğumuzu… Evet arkadaşlar, oyunda bunlar da var. Üstelik hiç de yine bu sene çıkan Gord’daki samimiyetsizlik gibi değil bu karar mekanizmaları. Her birinin bir ağırlığı var, çoğu zaman anında sonucunu göremesek de gelecekte bizleri bolca pişman etmek potansiyeli olan kararlar hem de. Yanlış anlaşılmasın, bir Frostpunk ağırlığından bahsetmiyorum burada. Genelde kararlarımız stratejik açıdan önem taşıyor. “Ahh keşke öyle demeseydim, şimdi bir sürü yakıtım olurdu” minvalinde ilerliyor. Ama yine de oyuna negatif veya pozitif bir şekilde bariz etkilerini görmek mümkün. Bu da oyunun keyfini açıkça artırıyor.

Yani evet, oyunda gerçekten yok yok. Peki bu gerçekten iyi bir şey mi? Yapımcının oyuna dair neredeyse hiçbir yanlış uygulaması yok, her şey yerli yerinde ve yaratıcı. Ama… Ama çok şey var yahu! Göz önünde bulundurmanız gereken o kadar çok şey var ki, oyuna alışması gerçekten zor. İşte bu yüzden LTH oldukça zor bir oyun. Odaklanarak oynamak ve birçok etmene dikkat etmek gerekiyor. Yakıt ne durumda, yaralı askerler iyileşiyor mu, karlı bölgelere gitmeden önce tüm vagonlar yeteri kadar ısıtabiliyor mu, mermi yeterli mi, ilk yardım kitleri ne durumda, askerlerin moralleri iyi mi, el bombası azalmış mı, yiyecekler yetecek mi, askerlerin dinlenebileceği vagonlar yeterli mi… EEEHHHH diye bağırası geliyor bazen insanın ama bu da bir gerçekçilik katıyor oyuna. Bu yüzden bundan şikayet etmek ne kadar doğru bilemiyorum. Ama şunu da söylemek gerek, mekaniklere her şey o kadar iyi ve doğru yedirilmiş ki hepsine hakim olduktan sonra oyundan gerçekten zevk almaya başlıyorsunuz. Bu da biraz vakit alıyor. Ama temel dinamikleri oturttuktan sonra gerisi çorap söküğü gibi geliyor.

Çekya Ormanları 1080p full HD izle

Gelelim atmosfere… Ben atmosferi genel olarak başarılı bulduğumu söyleyebilirim. Oyun Sibirya’nın tekinsiz bölgelerinde bir avuç insanın eve ulaşma çabasını hissettirme konusunda hiç de fena iş çıkartmıyor. Sadece karakterler arası etkileşimin neredeyse hiç olmadığını söylemek lazım. Acaba diyorum, askerler de birbirleriyle iletişime girse ya da hikaye için önem taşısalar fena mı olurdu… Ama yine de, göze batan bir durum yok.

Grafiklerin ve sanat tasarımının da bu atmosfere sağladığı katkı büyük. Grafikler başarılı, optimizasyon harika. Her şey keyifli. Sadece müzik kullanımına biraz daha fazla özen gösterilseydi keşke diyorum. Her bölüm için ayrı bir tema olsaydı, trenle seyahat ederken Civilization vari yerel ezgiler duysak fena mı olurdu? Her bölüm trende çok fazla vakit geçiriyoruz, hatta benim gibi treni geliştirme konusunda takıntı yaparsanız onlarca saat geçirmeniz işten bile değil ama hep aynı ezgileri duyuyoruz. Oyunun çok başarılı bir ana tema müziği var, sürekli o dönüyor. Müzik çeşitliliği eminim atmosfere büyük katkı sağlardı ama ne yapalım…

Hadi arkadaşlar toparlanın, dönüyoruz

Özetle, sene bitmeden oldukça başarılı ve uzun soluklu bir strateji oyunu bizleri karşıladı. Üstelik anladığım kadarıyla yapımcının bu macerayı hemen bitirmeye niyeti de yok, oyunu desteklemeye devam edecekler. Kim bilir, belki birkaç sene sonra bu macera yeni oyunlarla devam bile edebilir (nasıl eder ben de bilmiyorum :) ). O yüzden yerimizi almakta fayda var. Ayrıca indirim dönemlerinde Steam’de bile uygun fiyatlı olarak bulunabilecek görece makul bir fiyat etiketine sahip. Farklı türleri birleştiren, kaynak yönetimi ve çatışma dinamikleri konusunda yenilikçi, hatta yer yer fena olmayan RYO etmenleri dahi bulunan bir strateji oyunu arıyorsanız, atlayın trene. Memlekete dönüyoruz…

SON KARAR

Last Train Home, iki farklı türü çok başarılı bir şekilde harmanlayarak ve üzerine bolca farklı etmen koyarak yenilikçi olmayı başaran, keyifli ve derin bir oyun. Alışması biraz zor, tüm dinamikleri öğrenip oyunda aktif kullanmak daha da zor. Ama bu eşik bir kere aşıldıktan sonra, unutulmaz bir strateji tecrübesi sizleri bekliyor.

Last Train Home
Çok İyi
8.5
Artılar
  • İki farklı türün başarılı birleşimi
  • Hiç de fena olmayan grafikler
  • Sıla hasreti atmosferi…
  • Keyifli çatışmalar
  • Tatmin edici oyun süresi


Eksiler
  • Tümüyle kavraması vakit isteyen oyun dinamikleri
  • Çatışmalarda sapıtabilen kamera açıları
  • Nadiren de olsa tekrara düşebilmesi
  • Müzik çeşitliliğindeki zayıflık


YORUMLAR
Parolamı Unuttum