Ay em dı hileci
Devamını okuLike A Dragon: Infinite Wealth – İnceleme
Ömür boyu oynayacağınız Yakuza oyunu gelmiştir
Yakuza serisi denince akla gelenler: Entrika, ihanet, şiddet, absürt sahneler, son dakika sürprizleri, mini oyun bolluğu, saatler süren oynanış... Ve Kazuma Kiryu tabii. Ha bir de Goro Majima. Oynanışı kadar karakterleriyle de klasikleşmiş bir seriden bahsediyoruz sonuçta. Ama Kazuma artık emeklilik yaşına geldiğinden (55 yaşında), seriye taze bir kan gerekiyordu, o da 4 sene önce çıkan Yakuza: Like A Dragon ile geldi: Ichiban Kasuga.
4 sene önceki oyunun seriye sadece yeni bir ana karakter getirmekle kalmayıp, aksiyona dayalı, gerçek zamanlı dövüş tarzını da parti sistemli, sıra tabanlı hale getirmesiyle, seri daha çok JRYO’ya kaydı. Bu serinin JRYO olarak da bu kadar iyi olabileceğini tahmin etmiyordum ama yapımcılar bayağı iyi bir iş çıkardılar ve oyun genel olarak da çok beğenildi. 4 sene sonra gelen devam oyunu ise çıtayı öyle bir yükseltmiş ki, bir sonraki oyunda neler yapacaklarını şimdiden merakla beklemeye başladım.
Aloha!
Seride ilk defa Japonya dışına çıkıyoruz. Hem de ne çıkmak! Kasuga, merhum patronunun öldü zannedilen ama aslında hayatta ve Hawaii’de olan eski sevdiceğini bulmaya gönderiliyor ve tabii ki bir Yakuza oyunundan beklenileceği gibi basit görünen bir şeyin ardında bir sürü karanlık isim olduğundan, saatler sürecek olan yılan hikâyemiz başlamış oluyor.
Hawaii adalarında bulunan Honolulu’nun sahil kesimindeki bir bölgesi, serideki diğer şehirlerde olduğu gibi aslına uygun bir şekilde oyuna aktarılmış (bu sefer ismi de değiştirilmemiş). Hem de o kadar güzel aktarılmış ki, şehrin nasıl canlı olduğunu, dükkanları, kafeleri, ara sokakları gezip keşfetmekten nasıl keyif aldığımı anlatabilmek için bol bol fotoğraf çektim. Ufak bir kafedeki ayrıntıları bile o kadar güzel yapmışlar ki, Hawaii’de gezmekten hiç sıkılmıyorsunuz, hele bir de mini oyunlardan sadece biri olan, sosyal medyada insan ekleme özelliği ile millete “Aloha” diye selam vere vere dolaşmak inanılmaz keyifli olmuş.
Ayrıca artık hızlı ulaşım için sadece taksiye muhtaç değiliz, Street Surfer isimli elektrikli scooter’ımızla hem Hawaii’de hem de Japonya bölgesinde hızlıca dolaşabiliyoruz. Scooter’ı renginden tekerleklerine kadar özelleştirebiliyoruz ve kullanması da o kadar zevkli olmuş ki! (bu incelemede daha kaç kez bir cümleyi böyle bitireceğim bakalım) Bir de artık telefondan müzik veya radyo dinleyebiliyoruz, sağda solda bulduğumuz ya da mini oyunlarda toplanan puanlarla satın alabileceğimiz CD’lerden başka oyunların müzikleri çıkıyor (örneğin ikişer tane Persona 3-4-5 şarkısı var!), bu şarkılardan kendinize istediğiniz playlist’i oluşturup -dövüşler dışında- her yerde dinleyebiliyorsunuz. Telefondan nasıl CD dinleyebildiğimizi ise sormayın, ben de çok sorgulamadım. :P
Bir önceki oyundan gelenler dışında, Hawaii’de tanışıp partimize katacağımız iki kişi var, biri yarı Amerikan yarı Japon olan taksici Tomizawa, diğeri de varlıklı bir Japon ailenin kızı olan Chitose. Açıkçası yeni arkadaşları, eski partimizdekilerden daha çok sevdim diyebilirim. Ve elbette efsanevi Yakuza’mız Kiryu da oyunun hemen başlarında hikâyeye dahil olup oyunun Japonya ayağındaki ana karakterimiz oluyor. Evet, oyunda Yokohama ve Kamurocho da oynanabilir bölgeler olarak mevcut. Sadece Hawaii haritasının bile Kamurocho’dan 9 kat büyük olduğunu hesaba katarsak, bir de üstüne Japonya bölgesi de eklendiğinde, içerik iyice arşa çıkıyor anlayacağınız.
Like a Dragon Gaiden: The Man Who Erased His Name oynayıp bitirdiyseniz, Kiryu’nun hikâyesinin ne kadar duygusal bir hale büründüğünü biliyorsunuzdur. Kiryu Japonya’da hikâyenin daha karanlık ve duygusal tarafını sırtlanırken, Kasuga ile Hawaii’de daha eğlenceye dayalı ve renkli bir oynanış görüyoruz.
Serinin önceki oyunlarını da oynamak gerekir mi? Sorunun kısa cevabı: bence şart değil, ama vaktiniz varsa fena da olmaz tabii. Şöyle ki, biliyorsunuz Yakuza çok uzun bir seri. Her oyunun en az 30-40 saat sürdüğünü de düşünecek olursak, tüm seriyi baştan oynamak için uzunca bir vaktinizi ayırmanız gerekiyor. Kiryu’nun hikâyesinin nasıl başladığını öğrenmek için en azından Yakuza Zero’yu öneririm ki serinin en iyilerinden biri zaten. Kasuga’nın ve arkadaşlarının hikâyesi için ise, 2020 çıkışlı Yakuza: Like a Dragon’u oynamasanız bile, en azından hikâye özetini Youtube’dan izlemenizi öneriyorum, çünkü Infinite Wealth önceki oyunun hikâyesinden devam ediyor ve önceki oyundan da birçok karakter bulunduruyor. |
Dövmelere, izlemelere doyamadım
Açıkçası Yakuza serisinin sıra tabanlı olacağını ilk duyduğumda bunun seriye pek gitmeyeceğini, oyunun akışını çok yavaşlatacağını düşünmüştüm. 2020’deki oyunun dövüş sistemi her ne kadar başarılı olduysa da, bir noktadan sonra beni sıkmaya başlamıştı. Ama Infinite Wealth dövüş sistemine getirdiği yeniliklerle o kadar keyifli bir çatışma sistemi sunuyor ki, neredeyse 100 saati bulan oyun süremde sayısız düşmanı pataklamaktan hiç sıkılmadım diyebilirim.
Kaldı ki hem savaşmak istemediğinizde düşman grubundan kaçmak bir önceki oyuna göre daha kolaylaşmış, hem de sizden düşük seviyede olan düşmanları tek bir tuşla halledebiliyorsunuz. Bu iki özellik oynanışı daha akıcı hale getiriyor.
Artık çatışma sırasında karakterlerinizin nerede durduğu çok büyük önem taşıyor, çünkü bulunduğunuz pozisyona göre düşmanlarınızın da “savrulacağı, uçacağı” vs. alan değişiyor. Örneğin düşman grubundan iki kişi arka arkaya duruyor diyelim; öndeki, gelen darbeyle arkadakinin üstüne düştüğünden her ikisi birden hasar almış oluyor. Veya düşmanı takım arkadaşınıza paslayabiliyorsunuz ve takım arkadaşınızdan da açtığınız mükemmel ortaya kafa atmak kalıyor. Veya düşmanın arkasında duvar, araba vs. gibi bir obje var diyelim, bir siz vuruyorsunuz bir de duvar vuruyor yani, ekstra hasar alıyor. Veya köprünün dibinde savaşıyorsunuz diyelim ve adamın arkasında nehir var, nehre uçurarak kendisinden hızlıca kurtulmanız da mümkün.
Bir de en sevdiğim ayrıntılardan biri şu; düşman ve karakteriniz arasında kutular var diyelim. Eskiden bu kutular bir anda yok olurdu veya karakterimiz üstünden geçip giderdi di mi? Şimdi karakter, düşmana doğru giderken yolunu kapatan bu kutulara tekmeyi basıyor ve eğer kutular düşmana isabet ederse düşman hasar alıyor. Yani hem orada bulunan nesne mantıksız bir şekilde yok olmuyor, hem de bir işlevi oluyor.
Bu anlattıklarım sadece birkaç örnek bu arada. Basit gibi gözüken pozisyon alma mekaniği ile bu kadar çeşitlilik yaratılmış olması gerçekten takdire şayan. Zorlu savaşlara stratejik derinlik katmanın yanında, aşırı komik ve seyir zevki yüksek animasyonlar da oluşuyor böylece. Hem izlemesi, hem oynaması aşırı keyifli bir sistem yaratılmış kısacası. Çatıştığınız tiplerin, bir önceki oyunda olduğu gibi Kasuga’nın zihninde fantastik düşmanlara dönüşmesi durumu burada da olduğundan, asla “normal insan”larla savaşmıyorsunuz üstelik. Birbirinden saçma görünen o kadar çok düşman tipi var ki, örneğin hamburger şeklindeki bir adamı elektrik süpürgesi veya sörf tahtasıyla dövmeyi izlemenin nasıl eğlenceli olduğunu anlatmama gerek yok herhalde :P
Elektrik süpürgesi başka oyunlara da silah olarak eklenmeli
Bu noktada oyunun en eğlenceli yanlarından bir başkasına da geldi sıra: Sınıflar! Önceki oyundan gelen sınıflar, karakterlere özel sınıflar ve yeni eklenenler derken, tam tamına 25 (DLC ile 27) adet sınıf var oyunda. Her birinin oynanışı, güçleri, özellikleri ve silahı kendine has olduğu için oynanışı tamamen değiştiriyorlar. En iyisi hepsini tek tek deneyip hangisi size eğlenceli geliyorsa onları seçmek tabii ama, ben seçmekte o kadar zorlandım ki, birkaç sınıf arasında değişip durdum o yüzden. Bir sınıfı oynarken diğer sınıfı özlediğimi anladığımda, benim için duygusal anlamda işlerin iyice karmaşıklaştığını fark ettim (Bu oyunda özleme hissi de var çünkü gerçekten. Japonya’dayken Hawaii’yi, Hawaii’deyken Japonya’yı, Dondoko adasını, favori meslekler arasında değişmeli oynarken diğer mesleği derken... yok ben bu oyuna doyamamışım galiba...)
Kiryu’nun yumrukları dışında diğer tüm sınıfların kendine has silahları mevcut, Housekeeper’ın Dyson görünümlü şık elektrik süpürgesi örneğin, veya Chef’in kepçeleri, veya Host’un şampanya şişesii veya Night Queen’in kırbacı... Bunları geliştirmek, farklı element hasarları veren versiyonlarını imal etmek mümkün ancak bunun için fazlasıyla para ve materyal gerekiyor, haberiniz olsun. Bunları biriktirmenin en iyi yolu da zindanları temizlemek ve Dondoko adasını geliştirmekten geçiyor.
Karakter ve meslek seviyeleriniz birbirinden ayrı, ikisini de 99’a kadar çıkarabiliyorsunuz bu arada (kolay gelsin:P). Ayrıca mesleklerde çeşitli karışımlar da yapabilmeniz mümkün. Bir meslekte çok sevdiğiniz veya işe yarar bulduğunuz yetenekleri, başka bir mesleğe geçerken karaktere aktarabiliyorsunuz. Böylece hasara dayalı bir sınıfa iyileştirici özelliği verebilmek de mümkün oluyor. Zaten sınıf çeşitliliği fazlayken, bu da iyice çılgın karışımlar yaratmanıza olanak sağlıyor. Ayrıca bir karakter için birden fazla sınıf kullanmanın bir diğer artısı, sınıflarda seviye atladıkça temel karakter özelliklerinin de kalıcı olarak artması. Yani sınıfları bol bol kullanacaksınız, ki zaten her biri ayrı keyifli olduğu ve karar vermekte zorlandığınız için bu bir külfet değil, başlı başına bir eğlenceye dönüşüyor.
Kiryu vs. Kasuga Her ikisi de öz anne ve babasını tanımadan, evlatlık olarak yetiştirilmiş, ergenlik yaşlarındayken bir şekilde Yakuza gruplarına dahil olmuş ve o bataktan kurtulamamış (veya kurtulmak istememiş) olmasıyla benzer bir geçmişe sahipler. Ancak karakter olarak bir hayli farklılar. Kiryu çok daha ciddi, olgun ve şüpheciyken, Kasuga son derece çocuksu, saf ve herkese çabucak inanıp güvenen bir yapıya sahip. Ancak her ikisinin de dost bildikleri insanlara olan bağlılığı ve sadakati bir diğer ortak noktaları. Bundan sonra Kasuga’yı daha çok göreceğimiz açık, serinin yeni karakteri olarak gayet de sevildi kendisi zaten, 40’ına geldi bile ama yine de bir süre seriyi sırtlayacak gibi gözüküyor. |
Persona: Yakuza
Düşmanların zayıflıklarını bulma üzerine kurulu çatışma sistemi, menü dizaynı, partideki arkadaşlarınızla bağ kurdukça çatışmalarda yeni özellikler açılması ve Kasuga’nın kişilik özelliklerini geliştirerek yeni içeriklere erişebilmek gibi Persona serisinden esinlenilmiş mekanikler bu seriye o kadar güzel oturmuş ki, iki Japon devinin buluşması gibi hissettiriyor gerçekten. Üstelik bu sefer çatışmalarda türlü türlü güçleri olan Persona’ları çağırmak gibi, Kasuga’ya özel Sujimancer sınıfı ile çeşitli Poke- pardon Sujimon’lar çağırabiliyoruz.
Arkadaşlarımızla bağ kurma sistemi, Persona’larda olduğu kadar derin değil tabii ki, ama özellikle Hawaii’de arkadaşlarımıza çeşit çeşit hediye alabilir, birlikte bol bol yiyip içebilir, dart, karaoke gibi etkinlikler yapabilir ve her birinin kişisel hikâyesini tamamlayabiliriz. Bütün bunları yaptıkça bağ seviyesi artıyor ve çatışmalarda beraber yapılabilecek özel ve çok güçlü saldırılar açılıyor. Ayrıca belirtmem gerekir ki bu özel saldırıların her biri muazzam şekilde ayrı ayrı animasyon haline getirilmiş. Yani karakterlerin arka plan hikâyelerini öğrenmek dışında da bağ kurma sisteminin oynanışa ciddi katkıları oluyor.
İçerik şımarığı olmak
Oyun ilk 10 saatlik bölümünde sizi öyle bir içerik bombardımanına tutuyor ki, “aaa bu da varmış, oha böyle bir şey de mi var, yok artık” diye tepkiler verdiğimi hatırlıyorum. Eh, sonra da biraz şımardım çünkü oyun tam olarak bunu yapıyor. Artık yeni bir şeyle karşılaşmam dediğiniz noktada üstünüze bir yenilik daha atıyor çünkü. “Keşke bu da olsaymış” dedim birkaç kez ama sonra utandım resmen, arsızlığın lüzumu yok dedim. Ama şimdi, Hawaii’desiniz, her yerde sörf reklamları var, sörf tahtası ile adam dövdüğünüz bir sınıf var, ama bilin bakalım ne yok? Evet sörf yapamıyoruz, ben kesin vardır diye tahmin etmiştim, ama yokmuş. Veya etrafta bir dolu kıyafet dükkanı var, artık şehirde gezerken istediğimiz kıyafeti giyebilelim di mi? O da yok, daha doğrusu azıcık var, o da ancak senaryoyu bitirdikten sonra açılıyor, sınıflara özel kıyafetleri şehirde gezerken de giyebilmeye izin veriyor sağolsun.
Neyse, oyuncu dediğin hep daha fazlasını ister sonuçta (en azından ben), o yüzden bu şımarlıklık anlaşılabilir (en azından benim için?) ama oyunun ana hikâye dışındaki içeriği inanılmaz bir boyutta gerçekten. Kaldı ki sadece ana hikâye bile 45-50 saat sürerken, bir de üstüne hem Hawaii hem de Yokohama ve Kamurocho’ya yayılmış opsiyonel içerikleri yaparsanız 100 saatten fazlasını rahat gömüyorsunuz. Bu anlamda “oyun parasını tamamen hak ediyor...” demek isterdim, ama maalesef ülkemiz adına diyemiyorum, zira SEGA, MENA bölgesi falan dinlememiş, normal fiyatı (tam tamına 70 dolarcık!!) yapıştırmış, üzücü...
Ani yaz yağmurlarını sevenler?
Infinite Wealth, seride şimdiye dek gördüğüm en göz alıcı ve gelişmiş grafiklere sahip. Karakter modellemeleri eskiye nazaran daha gelişmiş, şehirler zaten muhteşem gözüküyor. Hawaii’de günlük güneşlik havada aniden başlayan yağmur da (gerçekten böyle oluyormuş orda), muhteşem gün batımı manzaraları da atmosfere ayrı bir güzellik katıyor.
Beklentilerimin de ötesinde, inanılmaz eğlenceli, doyurucu, 200 saat gömmelik bir içerik bulunduran, serinin en büyük, en güçlü oyunu olmuş Like a Dragon: Infinite Wealth. Sayesinde Ryu Ga Gotoku’nun bir sonraki oyununda neler yapacağını büyük bir merak ve sabırsızlıkla bekliyorum artık.
Premium Adventure vs. New Game+ Burada maalesef işler biraz çirkinleşiyor. Oyunun ana hikâyesi bittikten sonra, “Premium Adventure” adı altında oyuna devam edebiliyor, Hawaii ve Japonya arasında geçiş yapabiliyor, bitmemiş yan görevleri yapabiliyor, istediğiniz gibi takılabiliyorsunuz. Ancak oyuna mevcut seviyeniz, paranız ve ekipmanınız ile baştan başlamak yani bildiğimiz, klasik New Game+ için, 20 $ fiyatı olan Master Vacation DLC’sini satın almanız veya oyunun Deluxe ya da Premium sürümüne sahip olmanız gerekiyor. Ayrıca Big Swell adında zorluk seviyesi yüksek bir bonus dungeon da New Game+ ile ekleniyor. Steam’de bu DLC doğal olarak olumsuz yorum bombardımanına tutulmuş durumda. Standart sürümde kendiliğinden bulunması gereken bir şeyin ekstra olarak (hem de oyunun neredeyse 4’te biri fiyatına) satılması gerçekten çok ayıp ama ya. |
Başlıklar
Serinin en görkemli, en büyük oyunu. Eğlence ve içerik anlamında tıka basa doyacaksınız.
Dopdolu, onlarca saat sunan içerik, mini oyunlar
Aşırı eğlenceli ve çeşitlilik içeren çatışma sistemi
Aynı şekilde eğlence dozu yüksek ve çeşitlilik sunan bolca sınıf
Görsellik çok güzel, özellikle Hawaii aşırı güzel yapılmış
Dolaşırken müzik (Persona şarkıları!) dinleyebilmek
Scooter ile gezebilmek yerinde ve keyifli bir eklenti olmuş
- New Game+ ve 2 sınıfın DLC ile ayrı satılması çok ayıp olmuş