Nostalji zamanı
Devamını okuLaura Silver'ın Talihsiz Maceraları – İnceleme
Laura Silver ile yaratık avı…
Son günlerde ‘şu aralar ne oynasam’ acaba dedikçe şansıma görsel romanlar denk gelip duruyor. Laura Silver’ın Talihsiz Maceraları da bu serinin yeni halkası oldu -ki bu şikayet ettiğim bir konu değil.
Oyunla ilgili izlenimlerime geçmeden önce bir sorayım: Görsel romanlarla aranız nasıldır sevgili Oyungezerler? Bana biraz eskileri hatırlatır; metin tabanlı ryo veya macera oyunları oynadığımız günlere dönerim (amca tevellüt kaç demeyin, kalbim kırılır, kalbinizi kırarım:)). Belki biraz da bu yüzden öyle ‘bu da oyun diye oynanır mı ya’ gibi cümleler kuranlardan olmadım hiç. Hatta iyisi denk geldiğinde tekrar tekrar oynayabilirim. Ama bu türün herkese hitap etmediğini de kabul etmek gerek.
Görsel romanlarda bir enflasyon yaşandığını da es geçmemek lazım. Bu anlaşılabilir bir konu. Kolaylıkla yapılabilecek bir oyun türü olduğu için bu işlere yeni yeni adım atanların ilk denemeleri genelde bu yönde oluyor. Öte yandan riskli bir tercih olduğu kanaatindeyim. Yeterince iyi planlanmamış, aceleye getirilmiş bir hikâye ile ‘olmasaydı da bir şey kaybetmezdik’ dedirten oyunlar sürüsüne yeni bir halka eklenmiş oluyor. Neyse ki karşımızda bu sınıfta yer alacak bir oyun yok, eksikleri bulunsa da…
Laura Silver’ın Talihsiz Maceraları’nda ilk perde…
Oyunumuz 1930’lar Avrupası’nda ‘Büro’ olarak adlandırılan bir teşkilatta olağandışı olayları/varlıkları araştırmakla görevli bir ajan olarak çalışan Laura Silver’ın bir yaratığı avlamak üzere Çekoslavakya’ya gitmesi ile başlıyor. Yardımcımız Orewell Cooper ile birlikte Pilsen adlı bir kasabaya gidiyor ve Pavla Oteli’ne yerleşerek soruşturmamıza başlıyoruz. Hedefimizde Vodnik adlı bir yaratık var. Amacımız kimliğimizi açık etmeden (Oteldekilerin en azından bir kısmı bizim belgeselci olduğumuzu düşünmekte) bu soruşturmayı tamamlamak, Vodnik’i haklayıp sıradaki hedefimize doğru yol almak. Tabii işler planlandığı gibi gitmiyor, işin içine bir de cinayet karışıveriyor ve Silver-Cooper ikilimiz bir de bu meseleyle boğuşmak zorunda kalıyorlar.
Oyunumuz adına bir eksi olarak görür müsünüz bilemem, ama böyle kısaca özetlediğim hikayesi gibi kendisi de kısa bir oyun var karşımızda. Benim için çok da büyük dert değildi, daha fazlasını beklemiyordum zira. Bir yandan da iyi oldu, farklı sonları görmek ve bir de Türkçe ile İngilizce metinler arasında kıyaslama yapmak için 4-5 defa oynadım. Dolayısıyla, bu açıdan oyunun tek nefeste bitirilebilir olması benim işime geldi.
Hazır konusu açılmışken, oyunun ülkemiz oyuncuları için güzel bir yanı Türkçe olması. Yerli yapım bir oyun için, Türkçe altyazıya sahip olmasını artı hanesine yazmak konusunda tereddüt duysam da arada o kadar ‘Türkçe’, o kadar bizden cümleler vardı ki, tebessüm ettirdi. Ben de bu nedenle altını çizmek istedim. Aslında oyunun başlarında İngilizce düşünülüp Türkçe’ye çevrildiğini düşündürten, buram buram çeviri kokan bazı ifadeler de yok değildi hani, Kumadam Bey gibi (Kaldı ki İngilizcesinde bambaşka bir yaratık zikrediliyor) :) Ama sonrasında içimi rahatlattılar sağ olsun.
Bir görsel roman için oynanış aslında tek tuştan ibarettir, yeri geldiğinde o tuşa basar konuşmayı ilerletiriz, seçim yapmamız gereken yerlerde de tercihlerden birini tıklar geçeriz. Dolayısıyla öyle oynanış ile ilgili yorumlanacak pek bir şey bulunmaz. Önemli olan nedir? Dişe dokunur bir hikâye var mı ve bu hikâye akışında bizim tercihlerimizle farklı yollara sapılıyor, bize farklı sonlar sunuluyor mu? Aslında temel soru “Hikâyenin öznesi haline gelebiliyor muyuz?” olsa gerek. Başlangıçta bu konuda pek de olumlu bir izlenim edinmemiştim açıkçası. Çünkü bazı yerlerde bize herhangi bir alternatif sunulmaksızın veya sunulan tercihlerin aynı kapıya çıktığı durumlarla karşılaşmış ve hafiften suratımı ekşitmiştim. Eğer ilk bitirişimin ardından yazmaya başlasam muhtemelen oyuna haksızlık etmiş olurdum. Neyse ki biz öyle oyuncular değiliz, değil mi? “Her görsel romanın hakkı en az 2-3 defa oynanmaktır” şiarıyla hareket edip tekrar tekrar oynadım ve ilk seferinde denk gelmediğim kısımlarını da görmüş oldum hikâyenin. Bu kısımlarda olaya biraz daha müdahil olduğumdan ve artık akışı da değiştirebildiğim yerleri gördüğümden oyun ile ilgili değerlendirmelerimde kantarın olumlu tarafı ağır bastı, ibre pozitife döndü.
Aşırı tepkiler verebilen, zaman zaman sakarlıklar yapabilen, kimi anlarda işlerin raydan çıkmasına yol açabilen bir karakter olarak tasarlanan Laura Silver’ı sevebileceğinizi düşünüyorum, bu hanımefendide bir ışık gördüm :) Keşke oyuncunun tercihleriyle şekillendirilen kısımların sayısı konusunda ellerini bu kadar korkak alıştırmasalarmış, o zaman daha kolay benimsenebilirmiş bu karakter. Cooper’ın da çoğu vakit alttan alan, zaman zaman saflıklar yapıp zaman zaman da iş bitirici bir role bürünen bir karakter olarak tasviriyle birlikte bence güzel bir ikili sunmuşlar bizlere.
Çizimler de gayet hoş duruyor, çizgi roman tadında ilerliyor oyunumuz. Bazı kısımlarda karakterlerin tepkileri animelerden fırlamış gibi -ki tahmin ediyorum bu konuda pek şikâyet eden çıkmayacaktır. Seslendirme bulunmuyor, bu türden pek çok oyunda gördüğümüz üzere konuşma metinleri akarken bir daktilo sesi eşlik ediyor genelde bir de birkaç ses efekti. Arada birkaç parçaya da yer verilmiş -ki güzel seçilmiş parçalarla müzikler konusunda da bir artı verilebilir. Tabii gönül daha fazlasını duymak isterdi. Ne diyelim, kısmetse önümüzdeki oyunlara artık.
Laura’nın yaratık ve hayalet avlama işlerine giriş nedeni, patronu Kharat hanımefendinin bu meseledeki rolü, Büro içerisindeki muhtemel rekabet ve çatışmalar, Laura’nın Dilek Cini ile alışveriş hikayesi, sıradaki hayaletler ve yaratıklar oyunun devamı konusunda bir beklenti oluşturuyor. Kendi adıma devamının daha detaylı ve daha iyi bir hikayeyle gelip oyunu bir adım öteye taşıyabileceğini, hatta buradan güzel bir seri çıkabileceğini düşünüyorum; umuyorum beni yanıltmazlar. Gözümüzü üzerinde tutmakta fayda var.
Bitirmeden bir noktayı daha belirtmiş olayım; menüde yer alan sanat tasarımları kısmına girip oyun için düzenlenen yarışmaya çizimleriyle katılmış farklı tasarımcıların eserlerine bir göz atabilirsiniz, içlerinde güzel çizimler yer alıyor.
Başlıklar
Muhteşem bir hikayesi olduğu söylenemez. Ama yine de ilgi çekecek yerleri var, ‘devamı gelse iyi olur’ dedirtecek detayları bulunuyor. Uygun fiyatıyla değerlendirilebilir.
- Türkçe
- Çizgi roman-anime kırması hoş görselleri
- Sayısı az olmakla birlikte güzel müzik tercihleri
- Bütçe ve zaman kısıtlığını hissettiren yerler var
- Hikâyenin bazı yerleri üzerinde yeterince durulmamış
E o zaman bir de bard's tale triology remastered incelemesi bekleriz :)
Varsa öyle bir beklenti yazalım. Şu an yüklüyorum hatta. Sonra "Vay efendim nereden çıktı bu inceleme? Bu oyun çıkalı yıl oldu, anca mı yazıyorsunuz?" gibi tepkiler gelmesin :)
Aa olur mu öyle şey, gelsin yeter ki :) Ben de indiriyorum, normalde retro oyunları sevmem ama bi deneyeyim, rpg'lerin atalarından sonuçta (ilk oyun 4 yaş büyükmüş benden).