Stygian: Reign of the Old Ones – İnceleme
Lovecraft esintili bir RYO arıyorsanız, doğru adrestesiniz...
Yerli oyun sektörünün ortaya koyduğu güzel yapımları gördükçe bir başka mutlu oluyorum. İşte bu grupta olan oyunlardan birisi, Stygian: Reign of the Old Ones da sonunda oyun severlerle buluşuyor ve ben de bu vesileyle oyun hakkındaki tecrübelerimi aktarmak imkânı buluyorum. Hem genel itibariyle iyi denilebilecek bir oyun oynamanın verdiği mutluluk, hem de bu yapımın ülkemizden çıkmasının verdiği hazla başlayayım deneyimimi aktarmaya; bakalım sizlerin de ilgisini çekebilecek miyim Stygian’a.
Dismal Man de kim ola acep?
Stygian, yapımcılarının ifadesiyle “korku, kayıp ve delilik üzerine Lovecraft esintili bir RYO”. İlk ekrandan itibaren yapımcıların Lovecraft hikayelerinden nasıl etkilendiklerini ve bunu oyunlarına nasıl yansıttıklarını görüyorsunuz. Etkilendikleri bir diğer şey de klasik RYO’lar. Kendilerine esin kaynağı olan oyunlar olarak ilk Fallout’lar, Planescape: Torment, Heroes of Might & Magic gibi oyunları zikrediyorlar tanıtım metinlerinde. Oynarken Baldur’s Gate ve Icewind Dale gibi eski tarz rol yapma oyunlarını da hatırınıza getirebilecek bir oyun çıkmış sonuçta ortaya.
Öncelikle kısaca hikâyeden bahsedeyim. Karakterimizin bir otel odasında gözlerini açması ile başlıyor oyunumuz. Gizemli bir karakterin peşinden koşturuyor ve Arkham’ın önemli mekanlarından birisi olan Miskatonic University’nin kapılarında kendimizden geçerek tekrar otel odasında uyanıyoruz. Sonra da o gizemli karakteri bulup sis perdesini aralamaya çalışacağımız maceramıza atılıyoruz.
Peşinde olduğumuz o gizemli karakter, Dismal Man ile ilk karşılaşmamızın üzerinden bir yıl geçmiş durumda. Kendisi o ilk buluşmada “Beni Arkham’ın ötesinde bul. Kara Gün’den sonra” diyor. Tahmin edebileceğiniz üzere bahsettiği kara gün yaşanmış, Arkham şehri bildiğimiz dünyadan ayrılıp başka bir düzleme geçmiş. Millet ne olup bittiğini anlayabilmiş değil. Şehrin sakinleri bir yandan kabusların pençesinde kıvranırken, bir yandan mafyanın, sokak çetelerinin tahakkümü altında; öte yandan çıldırmış olanlar, yaratıklar, tarikatlar, kült mensupları derken türlü türlü belayla karşı karşıya kalıyorlar. Tabii karakterimiz de bu şehrin bir sakini olarak bu tehditlerle başa çıkmak, hayatta kalmak durumunda. Ve en önemlisi olup biteni anlamlandırmamız gerekiyor. Bunun için de Arkham’dan Abyss’e uzanan bir yolculuğa çıkıyoruz. Hikâye sadece Arkham ile ilgili değil, ama dünyayı kurtarmak gibi bir ulvi amaç da üstlenmiyoruz. Daha çok kendi derdimizdeyiz denilebilir; ekibimize katabileceğimiz veya ara ara aldığımız yan görevlerdeki karakterlerin de oldukları gibi.
Eski bir asker mi olalım, müsrif bir aritokrat mı?
RYO’ların şanındandır karakter yaratma ekranları. Nitekim Stygian da bu işin altından layıkıyla kalkıyor bence; karakter arketipleri oyunu tekrar oynamak için gerekçe sunabilecek çeşitlilikte. Cinsiyet ve yaş tercihinden sonra geçtiğimiz sınıf seçim ekranında 8 ana arketip ve bunların detayında farklı arka planlar (özgeçmişler de denilebilir) yer alıyor. Seçtiğimiz arketipe göre elde ettiğimiz bazı avantajlar/yetenekler bulunurken eğer belirli bir arka planı tercih ederseniz bunun artıları ve eksileri olabiliyor. Benzer şekilde yaş tercihinin de artıları ve eksileri bulunuyor; eğer genç bir karakter olmayı tercih ederseniz fiziksel yapınız, çevikliğiniz veya duyularınızda birinde artış seçebiliyorken, yaşlı bir karakteri tercih ettiğinizde ise bu özelliklerden birisinde zayıf olarak başlıyorsunuz. O zaman kim yaşlı karakter seçsin derseniz bunu da düşünmüşler, gençler iki yetenek puanı kaybederken yaşlılar fazladan iki yetenek puanıyla başlıyorlar oyuna. Ya da benim gibi orta yaş seçiyor, “ne alayım, ne vereyim” diyorsunuz.
Arketip seçim ekranını, inanç sistemi tercihi ekranı takip ediyor. Burada da karşımıza 6 farklı tercih çıkıyor; dilerseniz bir hümanist olmayı, dilerseniz materyalist, nihilist veya rasyonel takılmayı, dinibütün ya da ezoterik bir karakter olmayı tercih edebiliyorsunuz. Bunun önemi nedir derseniz, karakterimizin etrafında olan bitene verdiği tepkileri etkileyebiliyor, çeşitli nedenlerle kaybedebildiğimiz akıl sağlığımızı tekrar kazanmamızı sağlayabiliyor bu tercihimiz. Diyaloglarda, inanç sistemimize uygun cümleleri tercih etmemiz halinde bize geri dönüşü ekstra Sanity puanı oluyor. Benzer şekilde gizemleri, bulmacaları çözdükçe deneyim puanlarının yanında sanity puanı da kazanabiliyoruz.
Yeri gelmişken bu akıl sağlığı meselesine de kısaca değineyim. Oyunun en temel esin kaynağı Lovecraft’ın eserleri olunca, akıl sağlığı ve delilik de doğal olarak en önemli konulardan birisi haline geliyor. Kimi zaman bir çatışmanın ortasında karakterlerinizin akıl sağlığını yitirmesiyle dezavantajlı bir konuma gelebiliyorsunuz, bazen de diyaloglardaki tercihleri etkileyebiliyor bu durum. Ama her zaman akıllı olmak gibi bir hedefimiz de yok tabii. Kimi zaman deliliğin sınırlarında dolanmak, olaylara farklı bakmakta da fayda var.
Oyunun savaş mekanikleri sıra tabanlı. Genelde sayıca kalabalık gruplarla karşılaşıyoruz ve haliyle stratejimizi sağlam kurmamız, saldıracağımız zamanı da, topuklayacağımız vakti de iyi tartmamız gerekiyor. Çatışma esnasında delirmeye başlarsak hareketlerimiz kısıtlanabiliyor veya zorunlu olarak yeni tercihlere yönelebiliyoruz. Çatışmanın gidişatını belirlemek üzere karakterimizin yetenekleri, envanterindeki nesneler, kullandığı silahlar gibi çeşitli etmenler giriyor devreye. Tabii silahların yanında büyüler de kullanabiliyoruz -ki bu büyülerin getirileri olduğu gibi götürüleri de olabiliyor. Oyunda Grimoire adı verilen bir büyü sistemi var. Sonuçta kara büyünün hâkim olduğu bir dünyadayız. Haliyle kara büyünün yan etkileri de beraberinde geliyor; büyüler zihin ve beden sağlığımız üzerinde etki gösterebiliyor. İşin içinde okültizm de olunca bir de ritüeller bulunuyor tabii.
Nesneler, silahlar, büyüler ve ritüeller, oluşturulmak istenen atmosfere uygun şekilde tasarlanmış, burada gösterilen özen hoşuma giden detaylardandı. Nesneler demişken, etraftan toplayabileceğimiz malzemelerle zanaat işine de giriyor; iksir, cephane vs. üretebiliyoruz.
Daldan dala atlıyormuşum gibi gelebilir, ama oyunda anlatılabilecek çok fazla detay olunca (ki bu güzel bir şey) ister istemez böyle bir tablo çıkıyor ortaya. İyi bir RYO’nun böyle olması beklenir zaten, öyle değil mi? Bu da demek oluyor ki, Stygian, niyetlendiği işi iyi kotarmış.
Arkham’ın ötesi, Abyss’in berisi…
Oyunun eksi olarak değerlendirilebilecek yanlarının üzerinden de hızlıca geçeyim. Oyunda otomatik kayıt sistemi bulunuyor, bundan genel olarak pek haz ettiğimi söyleyemem. Ben, kontrolün elinde olmasını seven oyunculardanımdır, dilediğim anda kayıt alabilmek isterim. Eğer siz böyle düşünmüyorsanız, çok da sorun olacak bir şey değil tabii.
İkinci olarak, savaşların zorlukları çok dengeli seyrediyormuş gibi gelmedi bana. Kimileri beklenenden kolay bitiyor, kimileri de kök söktürebiliyor. Ama bunun neye göre böyle olduğunu çözemedim, belki de sorun bendedir :) Gerçi kaçış opsiyonu hep bir köşede bekliyor, ama düşmanları temizlemek konusunda takıntılı olanlardansanız bu yola çok başvurmayacağınız aşikar. Hal böyle olunca da biraz daha dengeli bir çatışma ortamı arayabilirsiniz zaman zaman. Oyunun başlarında, henüz ekibime kimseyi katmamış, tek tabanca dolanırken sokaktaki bir tartışmaya müdahil olayım dedim, boyumun ölçüsünü aldım. Ama aynı yerde ben müdahil olmadan olayın nasıl geliştiğini izlediğimde, az önce yardımına koştuğum ‘karakterin’ tek başına karşısındakilere kök söktürdüğünü, elemanları kaçırttığını gördüm. E madem bu kadar kuvvetliydi, ben yönetirken niye yenemedik diye düşününce de bu işte bir bit yeniği var gibi geldi bana :)
Bu tarz metin yoğunluklu oyunlarda zor olduğunu ve o kadar büyük bütçeli bir yapımla karşı karşıya bulunmadığımızı biliyorum ama yine de zaman zaman seslendirmelerin eksikliğini hissettim. Yine de bunu büyük bir eksiklik gibi değerlendirip oyunun hakkını yemek istemem.
Son olarak, herkesin Lovecraft hayranı olmadığını, haliyle oyundaki her bir detayın dikkat çekmeyeceğini, bu nedenle de bazı kısımlarda tekrara düşüldüğü hissi yaşatabileceğini söylemek gerek. Grafik tarzı da bu yönüyle benzer bir riskle karşı karşıya. Ama orada verilen emeğin görüleceği, el emeği göz nuru görsellerin öyle ya da böyle oyun severler tarafından takdir edileceğini düşünüyorum.
Merak edilen bir soruya da hemen cevap vereyim, oyunun henüz Türkçe desteği yok ama çalışmalar devam ediyor. Önümüzdeki aylarda Türkçe desteğinin de gelişiyle birlikte oyunun göreceği ilginin daha da artacağını düşünüyorum.
Stygian’ın dört dörtlük bir oyun olduğunu iddia edemem. Evet, herkese hitap eden bir yapım olmayabilir; belki pek çok oyuncu benim aldığım tadı almayacaktır. Ama bu, bana göre Stygian’ın kıymetli bir yapım olduğu gerçeğini değiştirmeyecek.
Son kertede; dünyasıyla, karakterleriyle, görsel tasarımıyla ve şimdi tek tek sayamayacağım diğer özellikleriyle hoş bir deneyim, başarılı bir oyun olarak zihnimde yer ettiğini söyleyebilirim. Dolayısıyla tavsiye edebileceğim oyunlar listesindeki yerini alıyor Stygian. Bence bir şans verin.
Başlıklar
Eski tarz bir RYO arayanlar (ve tabii bir de Lovecraft sevenler) için iyi bir oyun, hoş bir tecrübe.
Alt metinleri, mekanları, karakterleri, görselleri ile atmosfer yaratmak konusunda başarılı bir işe imza atılmış
Karakter arketipleri, inanç sistemleri, yetenekler, geliştirmeler, Grimoire
Klasik RYO kafası, hem de Lovecraft’lı:)
Yalnızca otomatik kayıt bulunuyor
Tekrara düşmüş hissi yaşattığı yerler var
Dengesiz çatışmalar
Türk geliştirici oyun çıkarıyor ve dil seçeneklerinde Türkçe yok kusura bakmayın ama utanç verici rezil bir durum. Bundan hiç bahsetmemeniz de ayrıca komik. Kickstarter destek sayfasından kontrol ederseniz Türkler, Fransa ve İspanyollardan daha fazla bağış yapmış. Buna rağmen tr dil desteği yok. Fransızca ve ispanyolca mevcut. Bravo hakkaten bravo bu firmaya.
Çok geç gördüm mesajınızı, o yüzden epey geç bir cevap oluyor, kusura bakmayın. Oyunda Türkçe desteği olacak, ancak çıkışta yetiştiremediklerini biliyoruz -ki bu açıklama inceleme içerisinde de yer alıyor. Hiç bahsetmediğimiz sonucuna nereden vardınız bilemiyorum:) Oyunun metni epey hacimli, ayrıca ağır bir dili var. Dolayısıyla çeviri sürecinin uzun sürmesi doğal. Tepki gösterebilirsiniz tabii ki. Ancak bu bilgiyi de tekrar paylaşmış olayım istedim, eğer eleştireceksiniz yine eleştirebilirsiniz.
Şöle bahsetmişsiniz ama bunu gayet normal bişiy gibi belirtmişsiniz hiç eleştirmemişsiniz bu durumu :) Mesele oyuna tr dil desteğinin gelmesi değil, sorun Türk geliştiricinin oyununa Tr dil desteğinin oyun çıkışında olmaması bu kasıtlı bir tercih ve Türk oyuncuların ne kadar önemsenmediğinin göstergesi. Mesela fransızca yada ispanyolca yerine önceliği Türkçeye verebilirlerdi. Burdaki Tr yetiştirlemedi durumu yada bahanesi saçmalık Tr dil desteğini kasıtlı olarak koymamışlar oyunun çıkışında neden peki, Türkiye de oyunlar satmıyor biz önceliği başka dillere verelim zihniyeti çok sıkıntılı bir zihniyet ben bu durumu asla kabul etmiyorum.