Sumerian Six - İnceleme
Altı yiğit çıktı meydane, hepsi birbirinden merdane
Mimimi Games artık oyun yapmayacağını, stüdyoyu kapattıklarını duyurduğunda ne çok üzülmüştüm. Sonuçta bizim kendi aramızda Commandos-gibin dediğimiz gerçek zamanlı taktiksel gizlilik türünün yegane temsilcisiydiler ve Pyro Studios’tan aldıkları bayrağı ileri taşımakla kalmayıp arşa çekmeyi de başarmışlardı. Ben de bu türü gerçekten çok seven biri olarak “artan mali baskı ve risk seviyesi” sebebinin başını çektiği bu kararın uzunca bir süre bu türde oyun yapmaya cesaret edecek bir stüdyo göremeyeceğimiz anlamına geldiğini düşünmüştüm.
Ama ne güzel yanılmışım be! Ama çok güzel yanılmışım be! Aslanım Artificer! Umarım ömrün uzun olur da senden bu türde göreceğimiz tek oyun Sumerian Six olmaz.
Herhalde girişten de anlamışsınızdır ki ben bu Sumerian Six’i pek sevdim. Bu sevgi sadece bir boşluğun doldurulması kaynaklı değil, Artificer gerçekten de bu türdeki ilk oyununda bayrağı yerden alıp yola devam edebilmeyi başarmış ki bu gerçekten de çok sevindirici bir gelişme.
Sumerian Six bizi Nazi Almanyası dönemine götürüyor. Dünyanın seçkin bilim insanlarından oluşan bir komando birliği var Enigma Mangası adında. Bu manganın eski bir üyesi olan Hans Kammler, Geiststoff adında gizemli bir madde sayesinde savaşı Nazilerin lehine çevirecek şeytani planlarını uygulamaya çalışıyor. Biz ise onu durduracak altı kişilik bir ekibiz. Daha doğrusu başlarda altı kişi değiliz, Desperados’ta olduğu gibi macera sırasında tanıştığımız ve/veya kurtardığımız karakterlerle falan nihayetinde altı kişiye ulaşıyoruz.
Hikayenin başında Sid Sterling rolünde Nazilerle dolu bir kalede kız kardeşimiz Isabella’yı bulmaya çalışıyoruz. Isabella, Hans Kammler’in neler yaptığını takip etmek için gizli görevde. Sid ve Isabella, Alistair Sterling’in çocukları ve Alistair de aslında az önce bahsini ettiğim Enigma Mangasının eski üyelerinden biri. Sorun şu ki bu Kammler bu Geiststoff maddesinin tüm gücünü kullanmayı başarabilirse Nazi Almanyası savaşı kazanacak, buna izin vermememiz lazım. Bu maddenin ne olduğunu anlamaya yolunda işin içine Sümer yazıtları, büyüyle teknolojiyi bir araya getirmiş silahlar ve mutasyona uğramış düşmanlar da giriyor.
Aslında Sumerian Six’in hikayesi bana Indiana Jones’ları çağrıştırdı biraz. Hani orada da kötü adamlar Nazilerdir ama işin içine Nazileri sonsuz güce ulaştıracak Ahit Sandığı, sonsuz yaşamın sırrı Kutsal Kadeh vs gibi doğaüstü şeyler de girer ya. Sumerian Six’te de aynı böyle bir durum söz konusu. İşin içinde yine Naziler ve onların kadim metinlerden ve efsanelerden yola çıkarak sonsuz güç arayışı var. Tabii Indiana Jones’ların ayakları Sumerian Six’e göre daha çok yere basıyor, sonuçta orada ayıya dönüşebilen birileri veya doğaüstü güçleri olan bilim adamları yok :) Ama Sumerian Six bu ikisini tek potada çok güzel birleştirmiş.
Hemen bu noktada oyuna ve geliştiricisine bir artı puanı yapıştıracağım. Bazı geliştiricilerin artık gölgelerinden bile korkar hale geldiği piyasada “oyunda Nazi varsa Nazi bayrağı da olacak” dedikleri için. Hatırlarsanız gül gibi Commandos’un remastered versiyonlarında oyunda Nazilere yapılan tüm atıflar kaldırılmış, bayraklar değiştirilmiş, Japon imparatorluğu bayrakları bile silinmişti. Adamlar Hitler’i bile kaldırmıştı, sanki öyle biri hiç var olmamış gibi. Sumerian Six’te ise Naziler Nazi gibi, yerleşkeleri, güçleri, idealleri, karakterleri, subayları. Her şey olması gerektiği gibi.
Bu türde bir oyunu beğenmem için görev tasarımlarının güzel yapılmış olması, ilerlerken zorlayıcı ve zeka kullanmayı gerektirici yerlerle karşılaşmam lazım. Sumerian Six başlarda “acaba kolay mı?” diye düşündürürken ileriki görevlerde daha fazla karakterin açılması, daha büyük haritalara geçmemiz ve Nazilerin daha güçlü karakterleriyle karşılaşmaya başlamamızla birlikte zorluk seviyesini çok iyi bir dengeye oturtmuş. Harita tasarımları çok güzel, görevlerin akışı (bir alt-görevi tamamlayınca yenisini öğrenmek, o göreve dair aldığımız mini brifing vs) son derece başarılı. Yaratıcılığımızı ve yeteneklerimizi kullanmamızı gerektiren kısımlar iyi, işimizi zorlaştıracak düşman yerleşimlerini son derece başarılı kotarmış Artificer. Bazı yerlerde dakikalarca çözüm yolu aradım, defalarca farklı şeyler deneyip başarısız oldum ki bu türdeki en sevdiğim şeylerden biridir bu.
Mekaniksel olarak türe aşina olanların ya da son Mimimi oyunlarından oynayanların şaşıracakları pek bir şey yok aslında. Düşmanın görüş konisine girme, sessizce öldürerek devam et, çalıların arasına gizlen, ortamdaki bazı tehlikeli eşyaları kullanarak bazı ölümlere kaza süsü ver, binaların bir kapısından gir diğer kapısından çık falan filan. Zaten bu tür oyunlarda asıl farkı yaratan kullandığımız karakterler ve yetenekleri oluyor, Sumerian Six de burada yaratıcılığını konuşturmuş.
Örneğin Rosa Reznick düşmanları öldürürken kimyasal bir iğne kullanıyor, böylece cesetler anında eriyip yok oluyor. “Düşmanı öldürdüm, ya saklayamadan görürlerse” derdini ortadan kaldıran bir yetenek bu. Ya da kalkıp bir düşmanı yürüyen bomba haline çeviriyor, arkadaşlarının yanına gittiğinde patlatıveriyorsunuz. Sid Sterling bir düşmanın bedenine girebiliyor mesela, düşmandan düşmana geçiş de yapabiliyor, böylece normalde görülmeden ulaşamayacağınız bir devriye noktasına ulaşabiliyorsunuz. Alistair Sterling bir D&D oyunundan fırlamışçasına zincir yıldırım atabiliyor ve aynı anda birden çok düşmanı yıldırım zincirleyerek öldürebiliyorsunuz. Ya da yere bir tuzak yerleştiriyor, o tuzağa basan düşman sizin belirlediğiniz bir yere fırlatılıyor. Wojtek kendisini ayıya dönüştürebiliyor ve pençeleriyle zorlu düşmanları bile parçalayabiliyor. Karakterlerin saldırı yetenekleri de dikkat dağıtma yetenekleri de güzel dağıtılmış.
Buna düşmanın elindeki teknolojileri de eklemek lazım. Mesela etkisiz hale getirmediğiniz takdirde bir alarm durumda yedek kuvvet çağıran alarma kuleleri, doğaüstü yeteneklerinizi kullanmanızı engelleyen sönümlendiriciler, devre dışı bırakmanızı gerektiren enerji bariyerleri ve dahası. Git gide zorlaşan özel düşmanlar ve onların yetenekleri de oyuna ayrı bir hava katmış.
Yetenekler derken Artificer türe güzel de bir katkı sağlamış ve yetenek puanları eklemiş oyuna. Bir yeteneği kullandığınızda o yeteneğe ufak xp, ya da haritada dağılmış olan yetenek sandıklarını açarak belli bir yeteneğe yüklü xp kazanıyorsunuz. Yeterli xp kazanan yetenekler seviye atlıyor ve özellikleri güçleniyor, mesela birinin menzili artıyor, diğerinin süresi. Bu da oyunda ilerledikçe karakterlerinizin güçlendiğini hissetmenizi sağlıyor ki hayli hoşuma giden bir özellik oldu bu.
Elbette eleştirebileceğim, daha doğrusu daha iyi olabilecek yanları da var Sumerian Six’in. Mesela karda yürüyüp izimizi belli etmiyoruz, halbuki ben yerde ayak izi bırakmanın bu türe getirdiği ekstranın farkında olan bir oyuncuyum. Yeri gelir çamurda ayak izi bırakıp bir devriyenin dikkatini çekersin, yeri gelir kardaki ayak izlerin yüzünden saklandığın çalılıkta yakalanırsın. Sumerian Six bu özelliği atlamış.
Mesela oyunda pasif etkisiz hale getirmek yok, düşmanları illa öldürüyoruz. Bayıltayım, bağlayayım, bir köşede dursun deme şansı yok. Ben “kimseyi öldürmeden bölüm bitir” challengelarını sevdiğim için bunun eksikliğini hissettim mesela.
Ama geneline baktığımda Sumerian Six’in bu türdeki güzel oyunlardan biri olduğunu gönül rahatlığıyla söyleyebilirim. Sıkmıyor, merak uyandırıyor, beyninizi kullandığınızı hissettiriyor. Kendimi daha şimdiden kalan challengeları tamamlamak için bazı bölümleri tekrarlarken görebiliyorum; bu türdeki bir oyun bu hissi sağlayabiliyorsa o oyun olmuştur.
Kim bunlar? Sid Sterling: Sid aslında Alistair’in üvey oğlu. Kız kardeşi Isabella ile atışıp dursa da onun başına bir şey gelmesine asla izin vermeyecek bir karakter. Hitchhike yeteneğiyle düşmanların içine girebilip dolaşabiliyor, Phantom Strike ile kendisinin bir kopyasını yaratıp düşmanları öyle haklayabiliyor, Dash ile insan gözünün algılayamayacağı kadar hızlı hareket edebiliyor. Dikkat dağıtma yeteneği ise Flash Bomb, sınırsız sayıda olması güzel. Isabella Sterling: Sümer tarihinde uzman bir arkeolog olan Isabella, babasının onayını almak için sürekli olarak erkek kardeşi Sid ile rekabet eden, son derece zeki bir kadın. Yetenekleri sayesinde Nazilerin arasına sızması zor olmamış. Örneğin Cloaking Device ile belli süreliğine tamamen görünmez olarak ilerleyebiliyor veya istediği düşmanla anında yer değiştirebiliyor. Dikkat dağıtma yeteneği Luring Lights, bu ışıkları gören zayıf düşmanlar ışığa doğru geliyor ve bir süreliğine kör oluyor. Rosa Reznick: Enigma Mangasının orijinal üyelerinden, müthiş yetenekli bir kimyager olan Rosa kendisinden çaldığı araştırmayı kullanarak Nazi Almanyasını zafere taşımayı ümit eden Kammler’den ölümüne nefret ediyor. Dissolving Strike ile öldürdüğü düşmanlar arkalarında iz bırakmadan kaybolurken, Stunning Link ile istediği bir düşmanı bağı bozmadığı sürece sersemlemiş halde tutabiliyor. Dikkat dağıtma yeteneği olan Disperse ise kokulu bir duman bırakarak düşmanları istediğiniz yöne doğru kaçırtmanızı sağlıyor. Wojtek Galica: Geiststoff deneylerinde kullanılan bir savaş esiri olan Wojtek bunun sonucunda ayıya dönüşebilme özelliği kazanmış. Bilimle hiç alakası yok ama kendisine uygulanan deneyin Kammler’in sonuç almasına yardım ettiğini düşündüğü için çok kızgın. Bestial Strike yeteneği sayesinde aynı anda iki cesedi taşıyabiliyor veya ağır başka nesneleri kaldırıp (patlayan variller gibi) fırlatabiliyor. Elindeki SMG’yi ise yaylım ateş şeklinde kullanıp düşman ölene kadar ara vermeden ateş edebilme yeteneğine de sahip. Alistair Sterling: Enigma Mangasının kurucusu Alistair de aslında Geiststoff deneylerinden sorumlu ama Hans Kammler’in bunu kötü amaçlarla kullanacağını öngörememiş, bu bilinmez maddenin ne kadar tehlikeli olduğunu fark eder etmez de araştırmaları bırakmış. Hitlere yanaşan Kammler’den haliyle nefret ediyor. Launch Pad yeteneği sayesinde düşmanları veya patlayıcıları istediği yere fırlattırabiliyor, Chain Lightning ile geniş grupları rahatça öldürebiliyor (ama bu yeteneğin sayısı sınırlı). Whistle ile dikkat dağıtarak düşmanı ıslık çaldığı yere doğru çağırabiliyor. Siegfried Von Adelsberg: Geiststoff’un insan zihni üzerindeki etkilerini inceleyen bu Alman psikiyatrist birlikte çalıştığı kişileri analiz etmeyi seven bir isim. Çok güçlü zihinsel güçlere sahip. Zone of Invisibility ile belli bir bölgeyi gözlerden uzak hale getirebiliyor, arkadaşlarını veya düşmanları saklayabiliyor. Tek atımlık Soul Bolt ile keskin nişancı gibi çok uzaklardan hedefini vurabiliyor. Spirit Form ile ruh formuna geçip kimselere görünmeden ilerleyerek farklı yetenekler kullanabiliyor, düşmanların yüreğine korku salarak kaçmalarını sağlayabiliyor. |
Başlıklar
Gerçek zamanlı taktiksel strateji seven biri için vaha gibi bir oyun olmuş. Artificer umarım Mimimi’den devraldığı bu bayrağı uzun süre taşımaya devam eder.
- Oyunun geçtiği dönem ve hikayesi oldukça ilgi çekici
- Indiana Jones havasını ayrı beğendim
- Karakter ve yetenek çeşitliliği güzel
- Yetenekleri geliştirebilmek ayrı bir tat vermiş
- Bölüm brifinglerinin tarzı ve anlaşılabilirliği iyi
- Ayak izi gibi türde olmasını sevdiğim bazı özellikler yok
- Haritada bazı yerlerde görünmez duvarla karşılaşmak hoş değil
- Performansı yer yer düşebiliyor