Buralar da pek bir sıcakmış
Devamını okuSquare Enix hakkında ne düşünürseniz düşünün piyasadaki en kaliteli klasik J-RYO’lardan esinlenen modern oyunları ürettikleri gerçeğini yadsıyamazsınız. Örneğin Bravely Default şirketin sıkıntılı bir döneminde yarattığı hem 3DS’teki üretimini canlandıran hem de eski tip Final Fantasy hayranlarını mutlu eden başarılı bir yeni IP idi. İşte o oyunun yapımcı ekibi ya da başlarındaki Tomoya Asano’dan gelen ismiyle Asano Team, ceplerindeki bir diğer başarılı yeni IP Octopath Traveler ve Square’ın usta yönetmenlerinden Yasumi Matsuno’dan aldıkları bolca ilhamla (Tactics Ogre, Vagrant Story, FF Tactics) yeni bir oyun duyurmuşlardı geçen yıl. Yine tuhaf isimli bir oyun Triangle Strategy ama köklerine indiğimizde de pek çok tanıdık öğeyle karşılaşıyoruz.
“Hello my friend, stay a while and listen”
Yukarıdaki meşhur repliğini ödünç aldığım Diablo serisinden Deckard Kain’in dinlemekten zevk alacağı bir öykü anlatıyor Triangle Strategy. Üstelik bunu gayet riskli şekilde ilk 2 saatinin çoğunluğu kullanarak yapmayı tercih ediyor. Çok özet geçecek olursam yine üç krallığımız var, bunlardan birisi demir, birisi tuz üretiminde dünya lideri ve ortalarında kalan diğer krallık da güçlü hanedanların desteğiyle askeri yönden gelişkin bir yer. Bu üçü 30 yıl evvelinde Saltiron Savaşları denen büyük bir savaşa tutuşmuşlar ve nihayetinde hassas bir barış elde edilmiş. Doğudaki Hyzante tuzun çıktığı yer ve kutsal kabul edilen bir konsey tarafından yönetilen herkesin eşit sayıldığı bir memleket. Kuzeydeki Aesfrost insanların özgürlüğüne ve bireyciliğe önem veren ve bir dukalık tarafından yönetilen demirin çıktığı yer. Ortada kalan Glenbrook ise krallıkla yönetilen, soyluların desteklediği bir yer.
Bizim ana karakterimiz nam-ı diğer “You know nothing Jon Snow” Serenoa ise bu Glenbrook krallığına bağlı Wolffort Hanedanı’nın genç varisi ve Aesfrost’tan ona gelin gelen Cordelia ile evlenmek üzere. Bu evlilik haneler arasındaki bağı güçlendirme amaçlı ve yakın zamanda bulunan yeni bir maden yatağının üç ulus tarafından işletilmesi anlaşması da Norzelia’da barış rüzgarlarının hiç esmediği kadar güçlü esmesini sağlıyor oyunun başlarında. Tabii işlerin sonradan Arap saçına döneceği ve bu üç krallık arasında kıyasıya yeni bir mücadelenin başlayacağı da sır değil.
İşte bu uzun girizgâh kısmı bize karakterleri, dünyayı sindire sindire anlatıyor ve oyuncuyu biraz sıkmak pahasına da olsa harika bir altyapı kurarak devamında geleceklerin sizde yaratacağı etkiyi maksimuma çıkartmayı hedefliyor. Dolayısıyla bu oyunun bir de kullandığı biraz eskice İngilizceyi de hesaba katarsak kitlesi biraz sınırlı ama o sınırlı kitleyi de doyurmayı çok iyi biliyor.
Peki Serenoa’ya neden Jon Snow benzetmesi yaptım? Abi adam çok düz ve oyun boyunca da bu iyilik timsali düzlüğünü koruyor çevresinde tüm olup bitene rağmen. Tabii bu oyuncuyu onun tarafsız haline çekmek için özellikle yapılmış bir tercih. Hakeza zevcesi Cordelia da yaşadığı tüm eziyetlere rağmen iyimser bir vatandaş ama bunun bir sebebi var. Tam da burada Wolffort Hanedanı’nın renkli kişilikleri devreye giriyor ve zamanla hemen hepsinin ismini ezberleyebileceğiniz kadar da birbirinden ayrışan fikirlere sahip bu yancılar. Diğer ulusların karakterlerinin dünyalarına çok fazla girmesek de onların (özellikle de kötücül olanların) mantalitelerini de gayet iyi anlıyoruz.
Misal bu oyunda işte “Bilmem nereden büyük bir karanlık geldi dünyayı yok edecek, eyvah!” gibi bir senaryo yok. İçinde sihir büyü olsa da olayların ekseriyeti güç sahibi insanların daha çok güç kazanmak için yaptıkları mücadeleler, kaynak savaşları ve çıkar ilişkileri arasında dönüyor. Bu tarz Sheakespare tarzı entrika öykülerinden hoşlananlar ziyafetle karşı karşıya yani ve uzun zamandır oynadığım en sürükleyici senaryolardan biri de yine burada. Ama bundan zevk almak iyi İngilizce şart onu da tekrar belirteyim.
Hocam sen strateji demişsin ama bu taktik oyunu
Prusyalı General Carl Von Clausewitz’e göre “Taktik, askerleri kullanarak muharebe kazanma sanatı, strateji ise muharebeleri kullanarak savaşı kazanma sanatıdır”. Bu tanım mükemmel bir şekilde Triangle Strategy’nin de özünü anlatıyor aslında zira oyun çok katmanlı bir yaklaşımla onu deneyimlemenizi sağlıyor. Taktiksel savaşlar harbiden de askerlerimizi sahaya sürüp klasik Tactics serisi oyunlarda gördüğümüz sıra tabanlı savaşları yaptığımız kısım.
Buradaki haritalar karelere bölünmüş durumda ve sıramız geldikçe adamlarımızı ortamda yürütüp çeşitli aksiyonları yapıyoruz. Söz gelimi bir yükseltiye okçu koymak, adamları sırtından bıçaklamak ya da karşı taraftaki askerlerin zayıf olduğu elementlerle saldırmak bize daha sonradan harcayabileceğimiz puanlar kazandırırken normal olarak daha çok hasar vermemizi de sağlıyor. Hani geçmişte bu tarz bir oyun oynadıysanız hiç yabancılık çekmezsiniz, bu alanda başlangıçta biraz düz olan yapım ekibe yeni ve enteresan isimler katıldıkça (her ne kadar damdan düşer gibi orduya katılmalarını biraz özensiz bulduysam da) taktiksel derinliği arttırıyor. Kendi kopyasını yapabilen bir sirk jonglörü, sağa sola tuzak kurabilen yetenekli bir demirci, hava durumunu kontrol edebilen bir şaman hep bu ilginç kadroya dahiller ve savaşları kazanmakla kaybetmek arasındaki ince çizgi ekibi doğru seçmekle ilgili. Dar alanda yapılan bir savaşta dayanıklı savaşçılar ön plana çıkarken geniş arazide hızlı hareket edebilen okçular ciddi fark yaratabiliyor.
İşin strateji kısmıysa daha ilginç. Senaryo ilerledikçe hayati seçimler yapmamız gereken anlar geliyor ve bu seçimler için herkes oy kullanıyor. Biz Serenoa olarak öncelikle şehirde araştırma yapıyor ve bilmediğimiz yeni bir bilgi öğrenmeye çalışarak ekibimizi ikna etmeye çalışıyoruz. Hakikaten zekice yazılmış diyaloglarla ve seçimlerle süslü bu kısımlar kiminle konuştuğunuzu iyi bilmenizi gerektiriyor. Nato mermer kafa adamı istediğiniz seçime ikna etmeniz çoğunlukla mümkün değilken daha kararsız birinin fikrini değiştirmek çoklukla olası. Hani senaryoyu takip edip karakterleri iyi tanıdıysanız seçeneklere nasıl tepki vereceklerini de öngörebiliyorsunuz. Bu aşamadan sonra oylar dağıtılıyor ve ucunu tam kestiremediğiniz stratejiniz senaryonun akacağı yeni yön oluyor. Bunlardan bazıları benzer sonuçlara yol alırken oyun ilerledikçe akışta büyük farklar oluyor ve bambaşka sahneler izleyebiliyorsunuz.
Bu çeşitlilik elbette oyunu bitirdikten sonra yeniden oynamak için de bir sebep yaratıyor, hani bir Fire Emblem: Three Houses kadar büyük farklar olmasa da yapımcıların buraya emek harcamaları sevindirici. Zaten Triangle Strategy asla o oyun kadar kompleks bir yapıya sahip olmuyor ama elindeki malzemeyi de dibine kadar kullanmayı iyi beceriyor bana göre. Oyunun Octopath Traveler’dan ödünç aldığı Unreal motoru destekli HD-2D tarzı grafikleri ve akılda kalıcı müzikleri de yine bir SE oyunundan bekleyeceğimiz kaliteyi sunuyor ve benim gibi hayranlar sabırla bu teknolojiyle ne zaman bir FF VI Remake göreceğini merak ediyor. Duy sesimizi ey Square Enix!
Taktiksel cepheye heyecan verici bir eklenti
Bundan yıllar sonra bir Triangle Strategy vardı, şöyle güzeldi böyle iyiydi der miyim bilmiyorum ama oyunun özellikle senaryo anlamında çok iyi işlere imza attığını ve oynanış açısından bayağılaşmadan finale ulaştığını söyleyebilirim. Hani bu tarzı seven Switch sahipleri direkt alsınlar ya da Octopath Traveler’ın yaptığı gibi bir süre sonra çok daha uygun fiyata PC’ye geldiğinde oradan da edinebilirler. Asano ve ekibi yine orijinal bir IP üzerine gidip işin altından başarıyla kalkmış ve elbette diğer oyunlarında olduğu gibi Square Enix bundan da dişe dokunur bir mobil oyun çıkartacaktır. Ama oraya hiç bulaşmak istemeyenler bu uzun soluklu epik öyküyü ilk elden deneyimlesinler vakit kaybetmeden derim ben.
Başlıklar
Taktiksel oynanışı derin ve incelikli bir senaryoyla harmanlayan yapım Square Enix için hem bir prestij kaynağı hem de ileride nemalanacakları pırlanta gibi yeni bir IP olmuş.
- Akılda kalıcı karakterlerle dolu uzun soluklu senaryo
- HD-2D tarzındaki görsellik yine çok başarılı
- Dinlerken alıp götüren epik müzikler
- Zamanla artan taktiksel çeşitlilik doyurucu
- Senaryo akışını şekillendiren stratejik seçimlerin oyuncuya bağlı olması
- Tekrar oynanabilirliği yüksek
- Encampment hub alanı sade ve iyi düşünülmüş
- Yer yer biraz fazla grind isteyebiliyor
- Tempo kimi zaman çok düşüyor
- Eksi değil ama iyi İngilizce şart
- Yoldan adam toplayarak ordu kurma fikri pek oturmamış
- Bazı yan karakter öyküleri pek albenili değil