Artık aramızda olmayan, bir gün geri dönüp dönmeyeceğine dair hiçbir fikrimiz olmayan bir seri var bugün gündemimizde. Cemiyet içinde ne zaman adı geçse oturuşumuzu düzelttiğimiz, saygı duruşu moduna geçtiğimiz eski bir ustayı yâd edeceğiz. Bize stratejinin nasıl da farklı işlenebileceğini gösteren o muazzam oyundan, Commandos'ta bahsedeceğiz bugün...
Kendine has, nevi şahsına münasır oyunlar vardır ya... İşte Commandos o oyunların olduğu listenin belki de en tepesindedir. Daha önce tatmış olmanıza imkân olmayan bir oynanışla sizi tanıştırır. Kendisi bir strateji oyunudur aslında. Ama ilginç bulacağınız bir şekilde bunu gizlilikle harmanlar.
Elinizin altındaki komandolarla (ki toplamda altı tanedir bunlar) her bölüm düşmanın askeri üssüne sızar ve alarmları harekete geçirmeden görevinizi yerine getirmeye çalışırsınız. Her karakterinizin farklı bir avantajı, öne çıkan bir özelliği vardır. Fakat bu demek değildir ki o karakterlerle ortalığa kolaylıkla dehşet saçabiliyoruz. Valla çarparlar adama...
"Alaaarm, Alaaarmm!"
Deli gibi zor olmasına rağmen hayattan nefret ettirmeyen, aksine çok keyif veren oyunlar vardır ya... Hani bilirsiniz, sadece zor olmak için zor olmazlar bunlar, farklı bir havaları vardır (misal Bloodborne gibi). Aslında Commandos da bu ailedendir. Zordur kendisi, ama bu zorluk sizi bıktırmak için değil, oyunun gerçekçi havasını korumak içindir. Evet, 3-4 komando ile bir askeri üsse sızmaya çalışmak kolay olmamalıdır zaten. Ve Commandos'ta bunu her bölümün başında tekrar tekrar hissedersiniz. O anlatıcının sesini duyduğunuzda, gitmeniz gereken yerleri, patlatmanız gereken noktaları gördüğünüzde hissedersiniz yeni bir zorluğun kapısında olduğunuzu... Fakat Commandos'un güzelliği buradadır. Sizi delirtme noktasına getirse bile oynanışındaki o taktiksellik ve serbestlik sizi tekrar denemeye iter. Çünkü izlemeniz gereken kesin bir rota yoktur. Sadece elinizde karakteriniz, karşınızda koca bir harita vardır. Tercih sizindir. Hangi rotanın doğru olduğunu düşünüyorsanız o yolu denersiniz. Arka arkaya öldünüz mü? O zaman rotanızı değiştirirsiniz. Çünkü daha gidebileceğiniz sayısız yol ve patika vardır.
Commandos'u güzel yapan şeylerden biri de budur: Neredeyse hiçbir gizlilik oyununda olmayan bu serbestlik hissi. Bunu bir de derin taktiksel oynanışla birleştirdiğinizde karşınızda tüm zamanların en iyi gizlilik oyunlarından biri duruyor demektir.
Hikaye
Aslında Commandos hiçbir zaman hikâyesiyle ön plana çıkan bir oyun olmadı. Bugün herhangi birine hikâyeyi sorsanız "işte Nazi öldürüyorduk falan" cevabını verebilir (ki ben de dâhilim bu gruba). Fakat komandolarımızın aslında hüzünlü bir hikâyesi var. Ve gerçek bir birlikten ilham alınan bir hikâye bu: Commandos birliği ilk olarak, arka arkaya gelen başarısızlıkların ardından Yarbay Dudley Clarke'ın "küçük birlikler daha başarılı operasyonlar yapabilir" fikrinden doğmuş. Çoğunlukla kütüğü İngiltere dolaylarından oluşan ekip üyeleri, bu özel birlik için seçilmiş insanlar aslında. Özel bir tesiste sızma görevleri için eğitilen birlik, arka arkaya yaptığı başarılı operasyonların ardından Hitler'in de dikkatini çekmiş ve Hitler de bu özel birliği yakalamak için ayrı bir birlik kurmuş, bulundukları yerde öldürülmeleri emrini vermiş (teslim olsalar bile).
Commandos birliği ve üyeleri hiçbir zaman devlet tarafından tanınmamıştır. Yani tam anlamıyla gizli bir birliktir. Savaşın ardından da hiçbir şekilde adlarından söz edilmeden dağılmışlardır.
Komandoları Tanıyalım
Commandos üyelerinin efsane olmadan önce ne iş yaparlardı, komando olmadan önce nasıl olaylar geçti başlarından merak etmiş miydiniz?
The Green Beret (Butcher)
Kendisi aslında orduda şampiyon olmuş bir boksördür. Fakat bir subaya vurduğu için 14 yıl mahkûm edilmiş, Commandos'a katılmasıyla birlikte cezası da iptal edilmiştir.
The Sniper (Duke)
Soylu bir ailenin çocuğu olan Dük, Berlin Olimpiyatları'nda atılıcık alanında altın madalya kazanmıştır. Ama kendisini efsane yapan asıl olay bir garnizon komutanını 1,5 km öteden vurmasıdır. Dünyadaki en iyi sniper'lardan biri olarak bilinir.
The Marine (Fins)
Alkol ve kumar problemleri olan Fins, üniversitede kürek takımında arka arkaya 3 kere yarışma kazanarak birinci olmuştur. Kendisi aynı zamanda sağlam bir yüzücü ve İngiltere Kanalı'nı boydan boya yüzen ilk kişidir. Üstelik de bir iddia uğruna.
The Spy (Spooky)
Birliğe katılmadan önce Almanya'daki Fransız Elçiliği'nde güvenlik şefi olarak görev alan Spy, insan taklidi ve kılık değiştirme konusundaki yeteneği sebebiyle ekip üyeleri tarafından "Ürkütücü" lakabını almıştır.
The Sapper (Fireman)
Lakabından da anlayacağınız üzere itfaiyeci olan Sapper, Commandos birliğine gönüllü olarak katılmıştır. Patlayıcılar konusunda uzman olan Sapper, bir keresinde Almanlara esir düşmüş ve 4 adet başarısız kaçma teşebbüsünün ardından başarıyla kaçarak İngiltere'ye dönmüştür.
The Driver (Brooklyn)
Bir araba soyguncusu olan Brooklyn, yaptığı soygunlar sebebiyle Amerikan asklerinden kaçmak için İngiliz birliğine katılmış ve araçlar konusundaki bilgisi ile oradaki subayların dikkatini hemen çekmiştir. Sonrası malum, kendisi Commandos birliğine çağrılmıştır.
Neden Efsane Oldu?
"ALAARRM ALAARRRMMM!!!"
Nazilerin "alarm, alaaarrmm!" yakarışlarını kim unutlabilir... Hâlâ bir yerde alarm sesi duyduğum anda aklıma ilk Commandos Nazileri gelir.
"Yes, Sir"
Yine seslendirmeden gideceğim fakat gerçekten de seslendirme konusunda kült yaratan bir oyundur Commandos. Özellikle aynı dönem çıkan diğer oyunların yanında güneş gibi parlar. Tabii bu seslendirmeler arasında biri vardır ki Age of Empires'ın "yaparım” ve “oduncu"su kadar meşhurdur. O da Green Barett'ın "Yes, sir"üdür.
Hileler
Eskiden oyunlar daha zordu. Fakat eskiden yapımcılar da oyun içlerine hile koymaktan geri kalmazdı. Şimdi çok az oyunda bulunan yapımcı tarafından bizzat elle konulan hileler, Commandos'ta da mevcuttu. Tabii ben bu hileleri ilk oynadığımda bilmiyordum. Allah'tan da bilmiyormuşum! Çünkü bir yerde gördüğüm hilelerin arasında sadece üç tuşa basarak bölüm geçme olduğunu öğrenseydim işler çok değişirdi (nitekim tekrar oynadığımda dayanamayıp birkaç kere hileye başvurmuşluğum vardır.)
Desperado
Sadece iyi bir oyun olması yüzünden değil, kendisinden sonra çıkan diğer oyunlara ilham olmasıyla da önemli bir yeri vardır Commandos'un. Bunlardan en göze batanı, oynanış olarak tam anlamıyla bir taklit olan (ama çok başarılı bir taklit) Desperado'dur. Hatta tek oyunla da kalmamıştır bu yapım, devamı da gelmiştir.
Görüş Açısı
Oyunlarda görüş açısı diye bir kavram olduğunu ilk kez Commandos ile fark etmiştim. Koyu ve açık yeşil olarak düşman gözünden ifade edilen görüş açısından az kaçmaya çalışmamışızdır. Özellikle açık yeşil kısımdan sürünerek çıkmaya çalışmak her Commandos oyuncusunu gerilime zerk etmiştir.
FPS'ye Geçiş
Bana kalırsa bu serinin bitişi de bir efsanedir. Kim, neden, niçin sorularını bir kenara bırakmak istiyorum ama arkadaşım Allah aşkına kim bu oyunu FPS yapalım dedi?! Tamam strateji satmıyor olabilir fakat FPS yapmak nedir yahu? Ne oldu sattı mı bare? Yok, satmadı. Commandos'u FPS'ye çevirerek hayatına son veren bu zihniyeti buradan kınıyorum. Efsane bir seri ancak bu kadar "efsane" bitebilirdi.