Japonya’nın derebeylikler arasındaki savaşlarla geçen samuray dönemi, özellikle politik entrikalar açısından diziye aktarılmaya oldukça müsait bir geçmiş. Ne var ki bu zengin içerik Japon kanallarında kendine izleyici bulsa da birkaç örneği haricinde Batılı izleyicilere pek ulaşmamıştı. İşte Shogun da burada devreye girerek ana akım ilk büyük Jidaigeki örneklerinden biri olacak gibi duruyor.
Onimusha, Sengoku Basara, Samurai Warriors derken pek çok video oyununda Oda Nobunaga adını duymuşsunuzdur. Kendisi girişte bahsettiğim lordların birbiriyle savaştığı Sengoku dönemini biraz kanlı şekilde olsa da sonlandırıp, ülkeyi tek çatı altında birleştirmeyi başarmış kişidir. Ondan sonra bayrağı devralan Toyotomi Hideyoshi’nin ölümünün ardından varisinin henüz tahta geçemeyecek yaşta olması sebebiyle konseydeki beş büyük derebeylik lordunun arasında tekrar bir hükümdarlık savaşı patlak veriyor ve Shogun dizisi de tam olarak burada başlıyor. Hiroyuki Sanada abimiz de Toranaga ailesinin lideri olarak bu iktidar çatışmasının tam merkezinde buluyor kendini ki Japon tarihine hakim arkadaşlar kendisinin aslında kim olduğunu hemen fark edecektir.
Tabi bu Portekizliler vasıtasıyla Hristiyanlığın ve ateşli silahların de ülkeye ilk kez ulaştığı bir dönem (Nobunaga da ateşli silahları ordularında yaygın olarak kullanan ve Batılı taktikler uygulayan ilk komutandı zaten). Japonya’nın aslında büyük bir ticaret potansiyeli içerdiğini fark eden İngilizler tarafından da Portekiz’in tekeline son vermek için John Blackthorne (Cosmo Jarvis) adındaki bir korsan yola çıkıyor ve kendini az önce bahsettiğim taht oyunlarının merkezinde bulunca işler hayli karışıyor.
Taht oyunları demişken internette Shogun için “Game of Thrones’un Japon versiyonu” yorumlarını görmüşsünüzdür. Bu aslında pek de yanlış bir yorum sayılmaz, zira Shogun da Game of Thrones’un dizilerde bir beklenti haline getirdiği politik dramaya ve cüretkarlığa sahip. Prodüksiyon kalitesi hayli yüksek ve başta Sanada olmak üzere oyuncu seçimleri başarılı. O kadar Japonun arasında tek başına kalan Blackthorne karakteri de geleneksel Japon kültürünü de yer yer anormal bulan Batılı izleyicileri temsil ediyor aslında ve bu izleyiciler için de diziyi daha rahat izlenebilir hale getiriyor.
Lakin baştan uyarayım, özellikle o dönemin politik durumunu bilmeyen izleyiciler için ilk bölüm biraz kafa karıştırıcı gelecektir, zaman zaman benim bile soru işaretine düştüğüm yerler oldu. Fakat ikinci bölümle beraber özellikle Blackthorne’un da konuya bizzat dahil olması ve işin içine Katolik – Protestan savaşının da eklenmesiyle dizi inanılmaz ilgi çekici bir hale geliyor. Garip ittifaklar, zekice yazılmış diyaloglar, satranç tadındaki politik hamleler derken üçüncü bölüm ne zaman gelecek sorusunu yöneltirken buldum kendimi.
Shogun ilk bölüm için oldukça iddialı bir giriş yaptı ve beni hayli etkilemeyi başardı. Özellikle politik dramaları seven izleyicilerin de büyük keyif alacağını düşünüyorum. Şahsen olayların Japonya tarihinde çok önemli bir yer tutan Sekigahara Savaşı’na gittiğini düşününce de savaş sahnelerinin bu yüksek prodüksiyon ile nasıl olacağını düşünmeden edemiyorum doğrusu.
Editörün Notu: Biz gaijin’lerin hasret kaldığı samuray dizisine kavuşuyoruz galiba. Katanalar çekilsin!
Not: 4,5 / 5
Yönetmen: Jonathan van Tulleken
Oyuncular: Hiroyuki Sanada, Cosmo Jarvis, Anna Sawai, Takehiro Hira
IMDB Notu: 9,2