Donanım İnceleme - Samsung Odyssey Neo G9

Monitörlerin efendisi

Samsung bundan iki sene önce Odyssey monitör ailesini çıkarmış ve oyuncu monitörlerinde kuralları tamamen değiştirmişti. O güne dek gördüğümüz oyuncu monitörleri, önemli teknolojilerde televizyonların gerisinde kalıyordu. Ama G7 ve G9 modelleri hem QLED televizyonların görüntü kalitesine, hem de düşük tepkime ve yüksek frekans gibi oyuncu performansına sahipti. Buna Odyssey G9’un 49”lik dev ebatı ve 1000R bükümü eklenince hiç görmediğimiz özelliklerde bir monitör çıkmıştı karşımıza. Şimdi yeni Odyssey Neo G9 modeli ile Samsung çıtayı tekrar yükseltiyor.

Samsung Odyssey Neo G9 yaz sonunda çok sınırlı olarak bazı ülkelerde piyasaya çıkmıştı ve ülkemize sadece 3 hafta önce geldi. Ben duyurulduğu günden beri takip ediyordum zaten, ve Samsung’u sürekli arıyordum ne zaman gelecek diye. Sağ olsunlar gelir gelmez ilk iş bir tane yolladılar ve üç haftadır kesintisiz kullanıyorum. Ama 14” monochrome monitörlerde büyümüş bir donanım editörü olarak, böyle bir monitörün var olduğuna ve bunu kullandığıma inanmakta da zorlanıyorum. Hislerim uzaya çıkmış William Shatner ile aynı sanırım.

Aslında dışarıdan bakınca Odyssey Neo G9’un görünüş olarak önceki modelden farkı yok. Bir tarafta diğer monitörleri ikiye katlayan 49” ebatı ve sizi saran derin bükümü ile çarpıcı bir ekran, arkasında da bilim kurgu filmlerinden çıkmış parlak beyaz bir kasa. Pek çok teknik özellik, mesela tazeleme frekansı da aynı. Çünkü bu yeni modelin temel farkı geri panel aydınlatmasında yatıyor. Eski model Quantum LED monitördü Neo G9 bir Quantum Mini-LED monitör. Bu aradaki “Mini” farkı onu dünyadaki en yeni ve en gelişmiş ekran teknolojisi yapıyor. Şu ana dek sadece en pahalı tabletlerde, televizyonlarda gördük Mini-LED’i ve ben ilk defa bir oyuncu monitöründe kullanıyorum. Bu ebatta ve özelliklerde bir Mini LED monitör duyuran başka bir markaya bile denk gelmedim.

Mini-LED’in mahareti nedir?

Peki Mini-LED’i özel kılan ne? Bunu anlamak için LED monitörler nasıl çalışıyor onu çok kısa anlamak lazım. OLED olanlar hariç bütün monitörler, televizyonlar aynı gölge oyunu gibi çalışır. Önde incecik bir LCD panel üzerinde görüntü vardır, yani renkler, şekiller, hareketler, arkadan da bir ışık vurur ona ve ışığı görünce görüntü oluşur. Bu sistemin zayıf noktası arkadaki ışık kaynağı tek olduğu için aydınlandı mı bütün ekranı aydınlatır. O yüzden de siyah ile beyaz arasındaki parlaklık farkı, yani kontrast düşüktür.

Mini LED’in farkı ne? Arkadaki ışık kaynağını alıp 2048 tane küçük LED’e çevirdiğinizi düşünün. Her bir LED kendi başına yanıp sönebiliyor. Böylece ekranın bir noktası parlakken, diğer tarafı zifiri karanlık olabiliyor. Bütün ışıklar, parlaklıklar birbirine girmiyor. Mesela tam siyah bir ekranda tam beyaz bir kutuyu hareket ettirdiğinizde bunun farkını görebiliyorsunuz. Klasik LED LCD monitörlerde beyaz alanın hemen yanındaki pikselden başlamak üzere ekranın sonuna kadar her şey aydınlanıyor ve grinin tonlarına dönüyor. Ama Neo G9’un Mini-LED ekranında beyaz ve siyah arasında keskin bir çizgi olduğunu, monitörün kalan kısmının tamamen siyah kaldığını açıkça görüyorsunuz.

2022 yılında kaliteli monitör ile sıradan monitörü ayıran da bu işte. Bunu zaten televizyonlarda Local Dimming Zones olarak duymuşsunuzdur, Türkçe’ye lokal aydınlatma alanı olarak çevirebiliriz ve bir monitörün kalitesini belirleyen en önemli özellik de bizim için artık bu.

Bugüne dek bu teknoloji oyuncu monitörlerinde hiç yoktu, bir önceki kuşağa kadar Samsung’un en pahalı 8K QLED televizyonlarında daha az local dimming zone vardı. Bu Quantum Mini-LED teknolojisi sayesinde bu monitörde tam 2048 tane var. Bu monitör teknolojisi için bir devrim. Bugüne dek benzer bir etkiyi sadece OLED monitörlerde alabiliyorduk ama duymuşsunuzdur, OLED’ler hep aynı görüntü kaldıkça yanıyorlar o yüzden de TV’de kullanılsa da bilgisayarda kullanımı çok sıkıntılı, zamanla Windows logoları, pencerelerin kapatma, çarpı ikonları ekranda sabit kalıyor.

Karanlığın ortasında bir ışıltı

Peki pratikte 2048 Mini-LED hayatımızı nasıl değiştiriyor? Bu yeni teknolojinin faydasını, farkını en çok karanlık oyunlarda görüyorsunuz. Mesela Halo Infinite’in karanlık sahneleri, sıradan bir monitör ile arasında dünyalar kadar fark var. Aynı sahnede karanlık mekanlar zar zor seçilirken, üzerine ışık vuran bir obje ya da karakterin pırıl pırıl parladığını görebiliyorsunuz. Bu yüzden de bu monitörde karanlık oyunlar inanılmaz güzel gidiyor, mesela Hellblade ve A Plague Tale. Bambaşka bir deneyim.

Ama bu sadece oyunlarda hayatı kolaylaştırmıyor, aynı zamanda bilgisayarınızı gece temasında çok daha rahat kullanabiliyorsunuz. Yani yazarken, okurken, forumlarda, reddit’de, sosyal medyada geri planı siyah yapıp birbirine girmeyen net düzgün yazıların keyfini çıkarabiliyorsunuz. Karman çorman bir gri olmuyor ekran.

Quantum Mini-LED’in tek faydası derin ve gerçek siyahlar da değil. Bu geri aydınlatma 2048 tane ayrı LED’den oluştuğu için çok daha güçlü ve parlak da. Yani siz aslında parlak, aydınlık ve HDR desteği olan bir oyun oynadığınızda da, mesela Forza Horizon gibi, çok büyük fark oluyor. Çünkü parlak sahnelerin hakkını verebilecek 2000 nits parlaklığa sahip Odyssey G9. Zaten bu monitör HDR 2000, daha önce HDR’ın 400’ünü, 800’ünü görmüştük ama ben ilk defa HDR2000 diye bir şey duyuyorum, böyle bir parlaklık, böyle bir standart yok. Bu HDR logolarını dağıtan VESA derneğinin standartları 1400’de bitiyor. Bir gün gelip de HDR 2000 bir monitör çıkabileceğini hesaba katmamışlar.

Bu sayede hem oyunlarda HDR etkisini çok daha güçlü hissediyorsunuz, hem de gündüz vakti, aydınlıkta, mesela camdan monitöre ışık vururken bilgisayar kullanmak, oyun oynamak sizi rahatsız etmiyor. Bu da çok büyük bir artı.

Eskiden gelen miraslar

Şu ana kadar anlattıklarımın hepsi Odyssey Neo G9’un özellikleri, yani bir önceki model Odyssey G9’dan farkı bunlar. Ama bunlar eklenirken Odyssey G9’u hali hazırdaki en iyi oyuncu monitörünü yapan özelliklilerin üzerine ekleniyor. Gelin bir önceki modelden miras kalan özelliklerine de bakalım.

Şüphesiz işe Odyssey G9’un devasa boyutundan başlamak gerekiyor. Bir ucundan diğerine 120 santim uzanan, yani iki QHD monitör genişliğinde bir canavar. Karşısına oturduğunuz zaman, yaklaşık 40cm mesafeden, yani biraz yaklaşınca, görüş alanınızı tam olarak kaplıyor. Monitör dışında hiçbir şey görmez oluyorsunuz.

O yüzden oyun oynarken sizi sarışı, görüş alanınızı genişletmesi, oyunun içine çekmesi ancak VR başlıklarla kıyaslanır. Çünkü kaptırdığınızda oyundan başka bir şey görmüyorsunuz. Ve görüş alanınız öyle genişliyor ki, mesela Forza Horizon’da sadece önünüzdeki yolu değil, yanda denizin üzerinde güneşin batışını, dağların tepelerin geçişini de görüyorsunuz. Ya da FPS oyunlarında yanlardan saldıranları göz ucuyla yakalayabiliyorsunuz. Strateji oyunlarında, mesela Age of Empires IV’de haritanın çok geniş bir kısmı sığıyor ekrana. Çünkü çözünürlüğünüz 5120x1440 ve çoğu oyun yüksekliği diğer monitörlerle bir tutup yanlardan görüşünüzü açarak oynatıyor oyunu size. Yani bu büyüklük oyunlarda hem aldığınız deneyimi arttırıyor, sizi saran geniş bir görsellik sunuyor, hem de çok ciddi avantaj sağlıyor.

Tabi bazı rekabetçi FPS oyunları bu çözünürlüğü kullanmanıza izin vermiyor. O zaman siz oyunu daha düşük bir çözünürlük açıyorsunuz, yanları siyah kalıyor. Ama zaten bu monitörü CS oynamak için almazsınız diye düşünüyorum.

Deneyimin sırrı bükümde

Bu kadar büyük bir monitörün kullanılabilir olmasını sağlayan da bükümlü olması. Çünkü monitör büyüdükçe kenarları ile ortasına baktığınız açı değişir ve daha dar açıyla baktığınız köşelerde görüntü yamulmaya başlar. Aynı sinemada filmi en önde kenardan izlemeye çalışmak gibi.. Benim bugüne kadar kullandığım en büyük monitör 55” idi ve açıkçası çok rahatsız olmuştum. Bana sorarsanız 32”den büyük monitörlerin mutlaka iç bükey olması gerekiyor yoksa cidden rahat edemiyorsunuz. 49” olunca bu büküm ihtiyacı daha da büyüyor.

Samsung Odyssey Neo G9’u özel yapan özelliklerinden biri de bu bükümünün diğer iç bükey monitörlerden daha dar olması. Yani sizi daha yakından sarması. Bu monitör bükümlerini biz çap hesabıyla ifade ediyoruz. Yani bu büküm bir çember parçası ise, onu oluşturan dairenin yarı çapı nedir? Mesela bu Neo G9’da bu yarı çap 1000mm, o yüzden 1000R bükümlü olarak geçiyor. Bu rakam ne kadar küçülürse, monitör sizi o kadar daha sarıyor ve çap 1000mm’ye indiğinde görüş eğrinize ulaşıyor. Yani 1000R bir monitör sizin gözünüzün doğal bükümüne sahip. Bu yüzden de devasa da olsa bu monitörü kullanırken gözleriniz çok daha doğal ve rahat hissediyor, daha az yoruluyor.

Odyssey Neo G9’de çarpıcı bulduğum diğer bir özellik resim içinde resim ve resim yanında resim özelliği. Monitörün iki HDMI bir de Display Port girişi var. Siz buradaki görüntüleri iç içe, yana yana, istediğiniz gibi ayarlayabiliyorsunuz. Mesela monitörün yarısında bilgisayar açıp Zoom’da ders ya da toplantı yaparken diğer yarısına Xbox takıp oyun oynayabiliyorsunuz. Ya da iki ayrı konsolu takıp iki kişi oyun oynayabiliyorsunuz. Monitörün sağladığı fantastik kullanım imkanları çok iyi. Monitör ikiye bölündüğünde iki QHD monitör oluştuğundan, garip dikey alanlar değil keyifle oyun oynanabilir alanlara bölünüyor.

Dört dörtlük özellikler

Daha standart özellikleri ve destekledikleri de çok iyi Neo G9’un. Zaten HDMI 2.1 desteği olduğundan yeni teknolojilere sahip. Adaptive Sync, G-Sync, FreeSync hepsini destekliyor, Low Input Lag desteği var. HDMI’da 144Hz desteklediği için oyun konsolu kullanımı sorunsuz. Bilgisayarda Display Port kullanırsanız 240Hz’e kadar çıkıyor tazeleme oranı. Üstelik gecikme süresi de sadece 1 milisaniye. Kağıt üzerinde bu monitörün bütün özellikleri dört dörtlük, tek bir zayıf noktası yok.

Tasarım olarak Odyssey ailesi en sevdiğim monitör serilerinden ama içlerinde G9’un ayrı bir yeri var elbette. Özellikle arka panelinin beyaz fütüristik yapısını çok seviyorum. Hani bilim kurgu romanlarında çok üstün bir uygarlık gelir ya, Deus Ex Machina misali, şaşılacak güzellikte gemileri vardır. Bu pürüzsüz yüzey, yuvarlak hatlar bana bunu anımsatıyor. Monitör ile ayağın birleştiği noktada tasarımı tamamlayan bir led aydınlatmalı parçası var, uzay gemisinin itici çıkışı gibi duruyor o da. Ama Led çok güçlü değil, ancak kendisini aydınlatıyor, mesela arkadaki duvarı belli bir renge boyayamıyor.

Büyüklüğü ve tasarım güzelliğine rağmen masa üzerinde şaşılacak derecede az yer kaplayan bir ayağı var. Hatta kullandığım kimi 34” monitörlerin ayakları daha çok işgal ediyordu masayı. Yanlara doğru çok geniş ama çok öne çok gelmeyen sağlam ayaklara sahip. Ayrıca ayak üzerinde kabloları saklayan bir parçası ve kulaklık askısı da var. Tasarımda daha iyi olabilirmiş dediğim tek şey, kabloları saklayan panelin tek parça büyük bir kapak olması. Monitör büyük olunca bunu arkadan takıp çıkarmak zor oluyor biraz. Arkada iki portluk bir USB hub’ı var, burayı aynı zamanda firmware güncelleme için de kullanıyorsunuz, mesela o portları kullanmayı zorlaştırıyor.

Firmware demişken monitörü yazın ilk çıktığında inceleyen bazı yabancı mecralarda kimi problemler ve buglardan bahsedildiğini görmüştüm. Bana ürün 1007 firmware ile geldi ve ilk iş 1008’e yükselttim ve üç haftadır herhangi bir sorun yaşamadım. Onu da not etmiş olayım.

Hayallerim ve monitörüm

Bu kadar özelliğin, teknolojinin, rakipsizliğin elbette ciddi bir fiyatı var. Maalesef herkese göre bir ürün değil bu. Ben bu incelemeyi yaparken amazon.com.tr’de 30.000 TL’ye satılıyordu. Ama küçük bir teselli bu ABD ve Avrupa’daki fiyatından 5-6.000 TL daha düşük. Türkiye’de biliyorsunuz her türlü gaming ürünü bir ekstra pahalı oluyor, Samsung en azından ülke şartlarının farkında bir fiyat politikası izlemiş.

Sonuç olarak Samsung Odyssey Neo G9 bugüne dek ancak hayallerimizi süslemiş inanılmaz bir oyuncu monitörü. Elbette teknoloji ilerledikçe daha iyileri de gelecektir ama biz yine de Neo G9’u donanım tarihine, hayallerimizin gerçekleştiği mihenk taşı olarak not edelim.

YORUMLAR
Atlas Estrella
23 Şubat 2022 20:57

Fiyatının ileride düşmesi gibi bir şansı yok mu yahu?

Parolamı Unuttum