Şimdi kendinize küçük bir test yapın, rastgele bir oyun türü seçip o türün en sevdiğiniz oyununu birkaç saniye içinde aklınıza getirmeye çalışın. Eğer uzun süre üzerinde düşünmezseniz bu cevap çok muhtemelen yakın zamanda çıkmış ve çoğunlukla bilindik bir yapım olacaktır. Gelelim bir de yazlık pantolonunuzdan kalma, cebinizde bulduğunuz fıstığın vereceği sevince. Bu dosyamızda tıpkı o fıstık gibi kenara köşeye sıkışmış ama bir o kadar da “fıstık” gibi oyunları bildireceğiz sizlere. Bir de, aslında başlığı “Adları Bilinmeyen Taş Gibi Oyunlar” diye atmak vardı ama seviyeli kitleyi kışkırtmak işimize gelmedi.
ECHO NIGHT
99 yapımı bu güzide PlayStation oyunumuzun ilginç bir durumu var. PlayStation 2 için çıkan serinin ikinci oyunu Echo Night: Beyond, gayet kitleler tarafından sevilip internet ortamında adından çokça söz ettirmiş olsa da nedense ilk oyununu ne kimseler merak etti ne de ikinciyle popüler olduktan sonra ilgisini artırabildi. Öncelikle en çok ilgimi çeken noktadan bahsedeyim; Bir hayalet hikayesinin içerisinde olduğumuz Echo Night’ın grafikleri tam anlamıyla “saykedelik”. Nasıl başarmışlar bilemiyoruz ama o kısıtlı grafik imkanlarıyla Echo Night’ın yapımcısı From Software’in başardığı çok iyi bir nokta mevcut: Atmosfer! Richard Osmond’u canlandırdığımız oyunda Orpheus gemisinde kaybolan onlarca kişinin sırrını çözüyor, tüm bunları da elbet ve elbet o klişe sebep için yapıyoruz: Babamızı bulmak! Hikaye ne kadar klişe olsa da, adventure sevenlerin epey hatıra yükleyebileceği bu yapıma hala şans verme imkanınız varsa, kaçırmayın diyoruz!
BATTLE FOR WESNOTH
Şu dünyada her şeyin ücretsiz bir alternatifi olduğuna inanmaya başlıyorum. Bu seferki retro, bilinmeyen ama muhteşem oyunumuzun adı Battle for Wesnoth. Sıra bazlı strateji oyunu olan Wesnoth, sekiz kişiye kadar arkadaşlarınızla birlikte oynayabileceğiniz bir multiplayer oyunu. Diablovari grafikleri biraz daha şirinleştirerek önümüze koyan yapımcılar, cross-platform olayını aşmış durumda! Oyun AmigaOS4’ten tutun DragonFly’a kadar 13 tane platformu destekliyor. Add-on ve neredeyse sınırsız sayıdaki hikaye modları ile bir başlarsanız başından kalkamayacağınız oyunda 200’ün üzerinde şekillenebilen altı sınıf mevcut. Ücretsiz harita düzenleyicisi ile oyuncuların kendi eğlencelerini kendileri yaratabilmeleri üzerine kurulmuş kaynak kodları şimdiden birçok yeni yapıma da yelken açtırmış durumda. Bu zamana kadar Wesnoth’u denemediyseniz, denemeniz halinde yeni yapımların birçok eksikliklerinin gözünüze daha çok batacağına emin olduğumu hatırlatıyor, bağımlı olmamak için sıkı tutunmanızı öneriyorum.
CARNAGE HEART
Eskiden Transformers mı vardı! Tamam vardı, ama filmi çıkmadan önce bu kadar ünlü değildi! Artdink tarafından yapımı üstlenen oyun, belki de bu zamana kadar bir oyunda kullanılmış en derin strateji öğelerine sahip. Bir robotun mekaniklerini geliştirerek sıra bazlı strateji türünde maceralara atıldığımız oyun 1995 yapımı bir PlayStation oyunu. İnsan böyle güzel eski yapımların ne kadar çoklu oyunculuğa yatkın olduğunu görüp şimdiki tüm oyunlara zırt-pırt multiplayer özelliğinin eklendiğini görünce, eski teknolojilerin bu modlara sınırlı destek vermesine lanet ediyor doğrusu. Carnage Heart’in oyun için “yazılım” geliştirme bölümü o kadar derin ve çeşitli ki, şimdiki oyunların yetenek ağacı şekillenmeleri devede kulak kalıyor. Oyunun sırf Youtube videolarını izleyerek bile günümüz oyunlarına taş çıkarttığını anlamanız mümkün. Çok sonraları PSP’e de konuk olan Carnage Heart’ın bu versiyonunun da hiç fena olmadığını söyleyebiliriz. Gönül ister, günümüz grafikleriyle son kalite bir Carnage Heart oynayalım.
KAROSHI: SUICIDAL SALARYMAN
Oyunlarda amacınızın “hayatta kalmak” olmasından bıkmadınız mı? Peki ya gözden kaçırdığınız bir oyun var ve bu oyun tüm öğeleriyle sadece “ölmek” üzerine kurulu desek şaşırır mısınız? Bizce şaşırırsınız. Japonca’da fazla çalışmaktan ölmek anlamına gelen Karoshi sözcüğü (adamların bu tanım için bir kelimesi var…) oyunun tam da odak noktasını şekillendiriyor. Game Maker oyun motorunun ilk örneklerinden biri olan bu yapım, bağımsız oyun yapımcılarının çoğuna farklı bir ilham getirse de bir türlü hak ettiği popülariteye ulaşamadı. 50 zekice kurgulanmış bölümden oluşan bu platform oyununda tüm amacınız, farklı materyalleri kullanarak ne yapıp edip tahtalı köyü boylamak. Böyle oyun mu olur ya! demeyin. Karoshi ilk birkaç bölümlerinden sonra çıtayı fazlaca yükselten çok zor bir oyun. Karoshi’yi seveceğinizden eminiz ama emin olduğumuz başka bir şey daha var ki, bu oyunu unutamayacaksınız.
HEXCELLE
Her insan zaten hayatının belli başlı dönemlerinde bir altıgen olmak istemez mi? Baş ağrısıyla mı uyandın, hemen değiştir ağrıyan parçanı, acele etmen mi gerekiyor, yerleştir hız bloğunu. Evrim geçirmekte olan altıgen hücreleri bizzat kendi ellerimizle evrim basamaklarından tırmandırdığımız Hexcelle, aslına bakarsak bir strateji oyunu. Doğru kaynakları akıllıca yerleştirerek arena modlarında neredeyse sınırsız kombinasyonda farklılıklarla önümüze gelen diğer hex hücrelerine karşı mücadele ettiğimiz oyun bağımsız bir yapımcının elinden çıkmaca PC eğlencesi. “Garip oyunlar” türünün başını çekebilecek bu oyun, insanı taktiksel öğelerin ortasına oldukça ilginç bir şekilde bırakmakla kalmıyor, bir de bunu eş zamanlı aksiyon ile birleştirip kalp atışlarınızı da oyunun içerisine konduruyor. İlaçların vücut hücrelerimize yaptığı yaklaşım da aynı bu kadar eğlenceliyse, ben işi gücü bırakıp ilaç olmaya adıyorum kendimi arkadaşlar, görüşürüz.
YUME NIKKI
RPG Maker tarzı oyun motorlarının yazılım dillerine az aşina olup da ilginç fikirlere sahip bağımsız yapımcıları biz oyun severlerle buluşturduğu su götürmez bir gerçek. RPG Maker’ın ilk örneklerinden biri olan Yume Nikki ise bu tarz oyunlara göre çıtayı biraz artırıyor gibi. Oyun motorunun RYO öbeği içerdiğine bakmayın, Yume Nikki sürreal öğelerle bezenmiş bir korku oyunu. Korku, ne kadar grafik gerçekçiliğine dayanmaya yatkın bir his de olsa, insan böyle başarılı retro yapımlarla anlıyor ki acizlik hissi aniden çıkan seslerle korkutmaya çalışan yapımları oklavayla döver. Bisikletli küçük bir kızı kontrol ettiğimiz oyunda düşmanınızı etkisiz hale getirmek için bazen trafik lambasına bile (!?) dönmeniz gerektiğini hatırlatalım. Perspektif ve boyut anlayışınızda kalıcı hasarlara yol açabilecek bu oyunun başından kalktığınızda, hayatın grafiklerini garipseyecek, hatta hatta düz bir düzlemde kapana kısıldığımız hissine kapılacaksınız. Bir oyun bunu nasıl başarabilir demeyin, bir deneyin, ben bizzat kefilim!
LIERO
Ev arkadaşınızla bulaşık yıkama konusunda sıranın hanginizde olduğuna dair karşı fikirleriniz varsa, çözüm için Liero’dan daha güzel bir yöntem bilmiyorum. (Bu yöntemi uyguladık, çok memnun kaldık tarzı okur mektupları şu esnada beni çok mutlu ederdi.) Silahınızı seçip aksiyona direk dahil olduğunuz oyunda yapmanız gereken basit. Yanınıza bir arkadaşınızı alın ve klavyenizi bölüşerek işe koyulun! Ekranı iki parçaya bölerek platform mekaniklerine sahip bir arenada kapışmalar yapabileceğiniz oyunda akıcı hareket sağlayıp, hoplayıp zıplayabilmek için tüm araç gerece sahipsiniz. Seçtiğiniz silaha göre doğru stratejiyle düşmanı kıstırmanın ilk amaç olduğu Liero Windows 95’lerden beri hayatta olup da hala olması gerektiği yerde durduğuna inanmadığımız bir oyun. Ne kadar akla ilk gelen oyun fikri gibi dursa da, doğru akıcılığı ve kendi içinde sağladığı eğlence ile vazgeçilmez bir haftasonu akşamı eğlencesi Liero. Liero’nun tek kötü yanı online çoklu oyuncu desteği olmaması. Eh, klavye paylaşmak da sosyalleşmenin bizzat yanyana olması için kullanılan uçuk bir teknoloji zaten!
MERCHANT PRINCE
2001’deki ikinci oyunun kötü eleştirileri toplaması yüzünden eleştirilerle popüler olmuş Merchant Price 2’nin pek görülmemiş ilk oyunu aslına bakarsanız hiç de fena değil. Sonraları Machiavelli: The Prince adıyla grafikleri geliştirilerek tekrar oyunculara sunulmuş bu oyun Rönesans esnasındaki İtalya’yı anlatmakta. Venedik’te başladığınız oyunda doğru strateji ve hamleler ile servetinizi ve hükmünüzü kitlelere yaymanız ana gündem maddeniz. Oyunun 90’ların başında az grafikli duruşu sizi yanıltmasın, Merchant Prince günümüz strateji oyunlarının bile erişmekte zorlanacağı derin karar ve oyun içi materyallere sahip. MS-DOS platformu için geliştirilmiş bu oyunun çok tatlı da bir multiplayer modu da var ki yüzünüzü gülümseteceğine eminim. E-mail odaklı bu multiplayer modunda, sıra tabanlı oyun modu direkt aklınıza gelen ilk mantıkta çalışıyor… E-mail ile!
PRO PILKKI
Finlandiya’nın buz gibi havasından çıkmaca buz dolu bir oyun Pro Pilkki! Kendine has underground bir hayran kitlesinden başka bileni az bulunan bu balıkçılık simülasyonunda saatler geçirmek, en iş gerektiren anlarda bile olası. Hatta bilin ki şu an okuduğunuz bu satırlar Volkan’a geç teslim edilmişse, bunun sebebi tam olarak bu oyundur (Beyoğlu’nun gece hayatında check-in yapmandan anlamalıydım! – Volky). Oltanızın ucuna taktığınız kurtçuğun açısını dahi ayarlayabildiğiniz bu oyun size çok geniş oyun modları ve grafik sunmasa da, bağımlılık yaratacak bir yönü olduğu kesin. Oyunun yapımcılarının memleketi olan Finlandiya dışında ne kadar oynayanı, hatta ve hatta İngilizce kaynağı bile zor bulunan bu oyuna eğer avcılık simülasyonlarına yatkınlığınız varsa mutlaka bir göz atmanız gerekmekte. Online oynayarak diğer avcılar ile kozlarınızı paylaşabileceğiniz bu oyunda, tüm tuttuğunuz balıkların tüm özellikleri kayıt altına alınıyor. 2008’de geniş bir turnuvaya da tanıklık eden Pro Pilkki, Galata Köprüsü’nde üşümenizin yerine güzel bir alternatif olabilir. Haydi rastgele!
SOLDAT
Bu evrende iki multiplayer karşılaşma efsanesi vardır, birincisi Half-Life’ın Crossfire haritası, ikincisi ise Soldat’tır! Ama ne yazık ki birinin arkasında Valve, diğerinin arkasında ise bizler olduğumuz için Soldat yaratıcılarının oyunu diğer rakipleri kadar ünlü etmesi mümkün olamadı. Ücretsiz olması sebebiyle zamanında geniş kitlelere ulaşsa da şimdi anlık oyuncu sayısının sunucu sayısından daha az olduğu bir oyuna dönüşen Soldat, yine de zaman öldürmek için güzel bir tercih olabiliyor. Çeşitli silahlar ve 64 resmi haritası ile çoklu oyuncu karşılaşmaları konusunda efsane değerler içeren oyunun Türkiye’de de ufak da olsa bir hayran kitlesi mevcut. Fizik tabanlı, aksiyonun bir saniye durmadığı bu yapım adeta zararlı bir bağımlılık gibi, başlandı mı bırakılamayan garip bir illet. Bunny jump denilen silah eşliğinde zıplamanın kaldığı nadir platform oyunlarından biri olan Soldat’a başlamak için hala geç değil. Hele hele size eşlik edecek güzelinden bir arkadaş ortamınız varsa, bilgisayar başında zombiye dönüşmeniz kuvvetle muhtemel!
ALDO’S ADVENTURE
Öncelikle söylemeliyim ki, merak etmeyin Yıldo’s Adventure esprisi yapmayacağım. Ana karakterin birebir Mario’dan, oyun yapısının neredeyse tamamen Donkey Kong’dan kopyalandığı Aldo’s Adventure, ne kadar kopya içeriğe sahip olsa da can sıkıntısı giderecek basit bir platform oyunu. Tek amacınızın her haritadaki sandıklara yukarıdan düşen hareketli dairelerden kaçarak ulaşmanız gerektiği bu oyunda her şey çok basit gözükse de bazı bölümlerin akıllıca tasarlanması, oyunu hararetlendirebiliyor. Donkey Kong’un eksiklikleri yüzünden şamar oğlanına döndürülmesi durumunu kendi lehine çevirebilen Aldo’s Adventure, o dönemin ücretsiz yapımlarına göre üst düzey bir oyun olsa da şu anda grafikler gözlerinizi yakıcı gelebilir. Şu devirde oynaması tahammül gerektirse de yıl kaç olursa olsun platform türünden daha çok ekmek yeneceğini çotank diye anlatan bir oyun Aldo’s Adventure.
RING OF RED
PlayStation oyunlarını retro kategorisinde incelerken içim acımıyor desem yalan olur. Ring of Red 2000 yılındaki çıkışından sonra, 2011 yılında PSN’e de çıkıp arkasında Konami gibi güçlü bir yapımcıyı barındırsa da bir türlü yıldızını parlatamamış bahtsız bir oyun. CD-ROM teknolojisini PlayStation 2 için ilk kullanan oyunlardan biri olan Ring of Red, İkinci Dünya Savaşı’nı alternatif şekilde robot teknolojileriyle birlikte yorumlayan bir strateji oyunu. Sıra tabanlı strateji öğelerinin yanında eş zamanlı aksiyon içeren savaşlara da dahil olduğunuz oyunda bir tür karmaşası var desek yalan olmaz. Oyunun strateji öğeleri ne kadar varsa, en az bir o kadar da üç boyutlu savaş imkanları mevcut ve bu savaşlar eğlencesiz desek yalan olur. Japon oyun klişelerinden de hayli nasiplenmiş Ring of Red, şimdilerin modası olan steampunk akımına güzel bir alternatif oyun modası yaratabilirmiş aslında. Robotlar ve Naziler, çok ekmek çıkardı yahu burdan!
2400 A.D.
Ultima’nın kadrosundan tanıyor olabileceğiniz Chuck Bueche tarafından tasarlanan bu oyun, Apple II ve DOS’a çıkmış ama şimdilerde günümüz yapımlarına bile ilham olabilecek bir RPG oyunu. Gelecekteki sıradan bir adamı yönettiğiniz oyunda Tzorgs adındaki uzaylı ırk tarafından hüküm sürülen dünyadaki yaşamınızı konu alan 2400 A.D. açık dünya yapısını hiç de fena kullanmıyor doğrusu. Hayatınızı robotların yönetmeye çalıştığı bu dünyada, üstten görünüm ve komik grafikler yer alsa da, göndermeli espriler ve basit eğlence sistemi gayet akılda kalıcı. RPG’lerin hangi noktadan şu anki duruma geldiğini yorumlamanız için göz atmanızın faydalı olabileceği 2400 A.D, küçük de olsa bir kitle tarafından tutulduktan sonra yapımcı Bueche 2500 A.D’nin yapımına başlamış. Ama ne yazık ki hiçbir zaman tamamlanamayan bu proje rafa kaldırılınca, bu seri de kendini tarihin tozlu sahnesine gömmüüüş, gitmiş. Unutmadan söyleyelim, Bueche, Ultima’nın baş yapımcısı Richard Garriott’un üniversitedeki ev arkadaşı. Bir insan bunca mı şanslı olabilir?
GRANDIA
Game Arts tarafından yapılan bu oyun Sega Saturn ve PlayStation’ın bilinmeyen en güzel oyunlarından. Sihirli bir taşın kendisine miras kalmasından sonra fantastik bir dünyada maceralarına başlayan Justin’i canlandırdığımız oyun, eski RYO’ların o güzel tadından buram buram nasibini almış. 2006’da Japonya’nın ünlü dergilerinden olan Famitsu’nun kendisini dünyanın en iyi 73. oyunu seçmesi sonrasında yıllar sonra ilgileri üzerine çeken oyun 2009 yılında PSN ağına da dahil oldu. Dahil oldu olmasına ama ciddi anlamda dünyanın en güzel oyunlarından biri olan Grandia, ne yaptı ne ettiyse kendinden söz ettirmek yerine bir türlü oyuncuları kendisine istediği kadar çekemedi. İkinci oyunu ile de efsanesini devam ettirmekte zorlanan yapımcılar, bu sefer oyunu Dreamcast’e de taşıdı ama sonuç yine beklenilen gibi olmadı. Buradan kendilerine Teoman’dan Olmuyor Bazen’i gönderiyor, Japon abilerime de saygılarımı sunuyorum. (dese de Berkan, Grandia kemik kitle tarafından başucu oyunu edilmiştir vaktiyle, gözden kaçırdık diyemeyiz! –Volky)