Telltale iyisin, hoşsun ama biraz yeni şeyler görmek istiyorum senden. Bak mesela eski çalışanlarına. Ne güzel kendi başlarına aynı tarz ama farklı yapıda özgün bir yapım ortaya çıkarmayı başarmışlar, Firewatch ile hikaye ağırlıklı oynanışı yenilikçi bir tarzda sunabilmişler.
Firewatch belki inanılmaz, gelmiş geçmiş en iyi bağımsız oyun değil ama bende kendine özel bir yer oluşturmayı başardı. Yapmaya çalıştığı şey türevi oyunlardan pek farklı olmasa da asıl öne çıktığı kısım bunu yapma tarzı. Diyalog ve doğru tuşa zamanında basmaktan ibaret bir oynanışa sahip Telltale oyunlarına benzer yapıda en son Life is Strange'i görmüştük. Firewatch ise oynanışı Life is Strange'den daha farklı bir yapıda derinleştirmeyi tercih ediyor.
Adım Henry (Hank Miydi Yoksa?)
Oyunda Henry isimli, hayatından uzaklaşıp “ateş gözlemcisi” olarak ormanın birinde göreve başlayan bir adamı canlandırıyoruz. Etkileyici giriş sekansı haricinde Firewatch oyuncuyu direkt etkileyecek bir hamlede bulunmuyor. Bu amacını hikayeyi ve özellikle de karakterleri yavaş yavaş inşa ederek gerçekleştiriyor.
Hikayenin bu yapısı oynanışla tamamen iç içe hazırlanmış. Sürekli aynı açık dünyanın içindesiniz ve Delilah adındaki patronunuzdan gelen direktifler doğrultusunda (oradan duman çıkıyor, şuradan değişik sesler geliyor gibi) yönlendiriliyor ve bir elinizde harita bir elinizde pusulayla yürüyüşe başlıyorsunuz. Bu noktada oyuncuyu ateşleyense aksiyona girmek gibi unsurlardan ziyade diyaloglar, keşif duygusu ve hikayenin gidişatı gibi etmenler oluyor. Bir adım sonra ne çıkacağını, gideceğiniz yerde sizi neyin beklediğini merak etmek güçlü bir etki bıraksa da oyunu asıl taşıyan şey kesinlikle diyaloglar.
Firewatch’un yer yer yükselen, ama gösterdiği etkiyi sonlara doğru kaybetmeye başlayan bir hikayesi var. Fakat karakterler ve diyaloglar konusunda Campo Santo harika bir iş çıkarmış. The Last of Us’taki Joel ve Ellie gibi birbirini hiç tanımayan iki kişi arasındaki ilişkinin somutlaşmasını gözlerimizin önünde izliyoruz adeta. Hatta izlemenin ötesinde bizzat yaşıyoruz. Burada en büyük alkışı önce kalemi güçlü yazarlara ve karakterlere bizzat bürünerek seslendirmeyi yapan oyunculara patlatmalı, ardından da oynanışın elini sıkmalıyız.
Bazı oyuncuların yürüme simülasyonu diye adlandırdığı türden sayabileceğimiz Firewatch’un bu yürüme anlarını en değerli kılan unsuru diyaloglar. Birbirini sadece telsiz konuşmalarıyla tanıyan, aralarındaki tek ortak nokta aynı işte çalışmaları olan iki insanın neler konuşabileceğini, birbirlerinin hayatlarını nasıl değiştirebilecekleri gibi konular oyuncuyu gerçekten etkiliyor. Üstelik bu noktada seçim büyük çoğunlukla da sizin. İsterseniz duruma esprili yaklaşabilir, isterseniz ciddi takılabilir, isterseniz gizemli davranabilir, isterseniz de ağzınızı mümkün olan en az derecede açarsınız. Diyaloglara yaklaşım tarzınız hikayenin akışını veya sonunu etkilemeyecek belki ama, Firewatch’u önemli kılan şeyi, yani o yoldaki duruşunuzu değiştirecek. Eğer interaktif film türündeki oyunlarda işi dalgaya vurarak oynayan biriyseniz bile bu kez bunu yapmakta bir hayli zorlanacaksınız.
Firewatch ayrıca, son zamanlarda en ağır derecede The Witcher’da görebildiğim karakter duruşunu da bana yaşattı. Diyalog sistemine sahip RYO ve hikaye ağırlıklı oyunlarda genelde istediğimiz tarzda karakterin konuşmalarına yön verebiliriz. The Witcher’da ise Geralt’ı yönettiğimiz için konuşma seçenekleri de belirli ölçüde kısıtlanıyordu. Fakat bu kısıtlama o kadar ustalıkla yapılıyordu ki, diğer oyunlar oyuncuyu karaktere sokmaya çalışırken, The Witcher’da karakter oyuncuya sokuluyordu. Firewatch’ta da buna benzer bir tat aldım. Oyunun başlarında “onu niye öyle yaptın abicim” derken bir anda Henry’ye dönüşüp çıktım. Bu karakter ağırlığının sadece 4 saat civarı oynanış süresi olan bir oyunda yapılabilmesi de ayrıca takdir edilesi bir başarı.
Bu Ekibi Takibe Alın
Yürümenin ufak noktalarda sıkabilmesi ve hikayenin güzel büyüyüp beklenen etkiyi verememesi gibi eksileri kenara bırakırsam Firewatch son zamanlarda oynadığım en iyi hikaye ağırlıklı oyunlardan bir tanesi. Üstelik piyasayı oynanışı minimum ölçüde değiştirerek çıkan Telltale oyunları kaplamışken, bu türü farklı bir yapıda görmek beni çok sevindirdi. Umarım başka geliştiriciler de Firewatch’un izlediği yoldan doğru bir örnek alır ve daha nice kaliteli hikayeler görür, karakterler tanırız.