Imperial March'ı verin damardan
Devamını okuBu yılın şahsen en çok beklediğim oyunlarından birisi Horizon Forbidden West'ti. Bugün çıkan oyunu oynamadan öncesinde ilk oyunun hikayesini hatırlamak isteyenler için şöyle kısa bir özet hazırladık sizler için. Lafı fazla uzatmadan Aloy ile maceramıza geçelim isterseniz:
Kimsesiz bir kız çocuğu…
Oyunun açılış sahnesinde, kabileden sürülmüş bir adam (Rost) tarafından bulunan bir bebeğin kabile analarına götürüldüğünü ve burada çocuğa ad verildiğini görüyoruz. Bu sevimli kızımızın adı Aloy. O da Rost gibi, herhangi bir kabileye mensup olmadığından yabanda yaşamak durumunda kalıyor. Rost da haliyle onun için bir baba figürü haline geliyor. Etrafı keşfetmek, robotları takip etmek, onlardan kaçınmak ve yeri geldiğinde onları etkisiz hale getirmek gibi şeyleri Aloy’a öğreten hep Rost oluyor.
Aloy, ufak bir çocukken kabiledeki yaşıtlarına yakınlaşmaya çalışsa da dışlanıyor, kendisine karşı kötü davranılıyor ve sonuçta onlardan hızla uzaklaşıyor. İşte o “sihirli” cihazını bulduğu sahne de bunun hemen ardından geliyor. Tesadüfen girdiği gizli bir merkezde eskiye dair mesajlar ve hologramlar buluyor, bir de dünyayı farklı bir gözle görmesini sağlayan cihazı (focus) ediniyor. İşte hikayemizin can alıcı noktalarından birisi bu. Bu teknoloji “Eski Dünya”dan ve eski dünyanın insanlarından kalan bir teknoloji. Aloy’un da bu teknolojiyi kullanmak konusunda maharetli olduğunu görüyoruz.
Aloy, bir genç kız haline geldiğinde, kabileye kabul edilmesini sağlayabilecek bir yarışmaya katılıyor. Yarışmadan önceki gece gerçekleştirilen festivalde farklı karakterlerle tanışma fırsatı bulan Aloy, o sihirli cihazın bir tek kendisinde bulunmadığını da görmüş oluyor. Aloy, kabilenin gençleriyle yaptığı yarışmayı kazandığı anda bir saldırı gerçekleştiriliyor ve kabileden pek çok kişi öldürülüyor -ki bunlar arasında Aloy’u kurtarmak için kendisini feda eden Rost da var. Bu saldırı, Aloy için önce bir intikam mücadelesinin, sonrasında da kendisine ve geçmişine dair sırları açığa çıkarma hikayesinin başlangıcı oluyor.
Aloy, kabilenin analarıyla kendisinin bulunduğu kapıya gidiyor ve ‘eski insanlar’ ile bağlantısına dair ilk işaretleri görüyor. Aloy, Elisabet Sobeck’i görüntüsünü gördüğünde, onun annesi olabileceğini düşünüyor -ki kabileye saldırı yapanlar da zaten Aloy’un Elisabet olduğunu düşünerek ona saldırmış durumdalar.
Aloy, bundan sonra bütün bu gizemleri çözmek için uzun bir maceraya atılıyor ve hikâyenin başlangıcına dair yüzyıllar öncesinden gelen görüntülerle, dünyaya neler olup bittiğini, bu robotların nereden çıktığını, saldırıların kaynağını öğreniyoruz.
Eski Dünya…
Tam bu noktada bizler de hikâyenin başlangıcına, yüzyıllar öncesine gidelim. Ted Faro isimli bir girişimci tarafından Faro Automated Solutions adlı bir şirket kuruluyor. Bu şirket, akıllı robotlar üreterek pek çok alanda hizmete sunuyor. Tabii en çok öne çıktıkları alanlar askeri operasyonlar. Ordular için, insan kaybetmektense robotlarla savaşlar kazanmak mümkün hale geliyor. Bu aşamada, nasıl bir tehditle karşı karşıya kaldıklarının henüz farkında değiller.
Bu robotların en önemli özelliklerinden birisi kopyalarını oluşturma kabiliyetleri. Yapay zeka da oldukça gelişmiş durumda ve bu da insanların fark etmediği bir tehdidi adım adım büyütüyor.
O tehdit kendisini henüz göstermeden bir de doğal felaketler yaşanıyor ve kitlesel ölümler gerçekleşiyor. Bu yetmiyor mülteci krizleri, biyolojik terör saldırıları derken insanlar bit türlü kendilerini toparlama fırsatı bulamıyorlar.
Bütün bunlar yaşanırken, Fargo’nun şirketi de adım adım büyüyor. Çevre felaketleriyle mücadele için ‘çevreci robotlar’ geliştirmeye başlıyorlar. Bu projenin başında ise, Elisabet Sobeck var. Elisabet’in büyük katkılarıyla, şirket inanılmaz bir atılım yaparken, Faro da kahraman gibi görülmeye başlanıyor. Ama bu sözüm ona kahraman, büyük felaketi getiren kişi olmayı başarıyor!
Şirketini askeri teknolojiler alanına kaydıran Faro, servetini artırırken, Elisabet, patrona postayı koyup şirketten ayrılıyor, kendi şirketini kuruyor, insanlık için kurtuluş umudu olabilecek çalışmalara devam ediyor.
Ve felakete geliyoruz… Faro’nun askeri robot birliklerinden birisi, Chariot ile iletişim kopuyor, talimatlara yanıt vermiyorlar. Faro, Elisabet’ten konu hakkında yardım istiyor. Elisabet, yaptığı incelemenin sonucunda bir bakıyor ki, Chariot birliği emir dinlemez olmuş, kendi kendilerini yönetir hale gelmişler ve bu da dünyanın büyük bir tehditle karşı karşıya kaldığı anlamına geliyor. Bunlar biyokaynaklarla kendilerine enerji ihtiyaçlarını giderebilen, birlik içerisindeki robotları tamir edebilen, yenilerini üretebilen, diğer robotları hackleyip kendi emirleri altına alabilen robotlar. Sizin anlayacağınız tam bir baş belası bu birlik.
Elisabet, yaptığı inceleme sonucunda bu robotların 15 ay gibi bir süre içerisinde uygarlığın sonunu getireceğini tespit ediyor. Ve bu noktadan sonra oyuna adını veren projeyi geliştiriyor: Zero Dawn.
Gaia isimli bir yapay zekâ geliştiriliyor; dünya üzerindeki yaşam sona erdikten sonra bu felaketi getiren robotları etkisiz hale getirecek, sonrasında da yaşamı tekrar başlatacak bir proje. Tabii bunu yapabilmek için zamana ihtiyacı var. Bu noktada da devreye insanlar giriyor. Ellerinden geldiğince robotlara direniyor ve projenin tamamlanmasını sağlıyorlar. Dünya üzerinde yaşam sona eriyor, Gaia robotları hackleyip kapatıyor, sonra yaşamı tekrar başlatıyor. Ve 31. Yüzyıla geliyoruz.
Şimdi normal şartlarda her şeyin güllük gülistanlık olması lazım, öyle değil mi? Ama Gaia tarafından yer altına gömülen robotlar, nasıl olduysa yeniden aktif hale gelmişler. Bunun sorumlusu da Hades. İşler yolunda gitmez ve bir sorun yaşanırsa, dünya üzerindeki yaşamı tekrar sonlandırıp Gaia’nın yeniden başlamasını sağlamak üzere tasarlanan Hades, meseleyi çok yanlış yorumlamış, insanlığın başına bela olmuş. Tek bir amacı var, yeryüzündeki hayatı bir kez daha sonlandırmak.
Aloy uzun ve zorlu bir mücadelenin sonucunda tüm gerçekleri öğreniyor, Elizabet’in klonu olduğunu da (yani bir anlamda onun kızı olduğunu söylemek de mümkün :)) İnsanlığı felaketin eşiğinden kurtarabilmesi için Hades’i devre dışı bırakması gerektiğini öğrenince, nihai hedefe doğru yol almaya başlıyor.
Aloy, bütün engelleri aşıp Hades’i devre dışı bıraktıktan (aslında Hades tam anlamıyla etkisiz hale gelmiyor ve ikinci oyun için kapı aralanıyordu) ve insanlığı kurtardıktan sonra, Elizabet’in evine gidiyor ve bu duygusal sahneyle oyun son buluyor.
Elinize sağlık