İlk Bakış - Redfall Oynadık

Amerikan taşrasında kan festivali

Oyuncular olarak 4 kişilik co-op oyun duyurularından biraz baydık ama, uzun yıllar önce GTA Online’ın soygun görevlerine elimi sürdüğüm o güzide bahar gününden beri kendi adıma bunlara pozitif yaklaşıyorum. Bir gün GTA ile aynı derecede iyi düşünülmüş, sağlam prodüksiyon kalitesine sahip bir co-op tecrübesi gelir ve tükürdüğümüzü yalatır umuduyla “çıksın da bir hele” cümlesi dökülüyor dudaklarımdan. E en sevdiğim oyun stüdyolarından biri olan Arkane de bu tür bir oyun duyurduğunda, üzerine bir de işin içine en sevdiğimiz yaratıklar olan vampirleri kattığında heyecanlanmamam elde değil. Bu heyecanı korudum, Bethesda Türkiye oyunu bizi oyunu önden denemeye çağırdığında da koşa koşa gittim ve 1.5 saat kadar vampir kazıkladım.

Oyunda sanıyorum iki harita bulunacak, etkinlikte bunlardan ilkine(ve daha ufağına) saldılar bizi. Elimize dört oynanabilir karakterden dördünün de yedinci seviye birer versiyonunu, envanterde bolca silahla verdiler. Burada ilk gözüme çarpan şey silahların hem tasarım hem kullanırken bıraktıkları tat açısından ne kadar başarılı oldukları oldu. Tabancasından pompalısına, taarruz tüfeğinden keskin nişancı tüfeğine, oyun aslında epey bilindik silahlar barındırıyor. Ancak bunların görsel tasarımlarıyla, kullanım animasyonlarıyla Redfall’un aromasından nasiplerini almışlar ve ağızda güzel bir tat bırakıyorlar. Yanlarına bir de kazık atar ve ultraviyole silahı gibi buraya has şeyleri eklediğinizde silah çeşitliliği epey iyi görünmeye başlıyor.

Oyunu deneme şansı bulduğum süre zarfında net bir fikir edinemediğim nokta, bu çeşitliliğin oyunu uzun saatler götürecek yeterlilikte olup olmadığı. Çünkü oyunda bir ganimet sistemi var, yeşil, mavi, mor, turuncu renkte silahlar bulma şansımız oluyor. Turuncu renkteki efsanevi silahlar normal silahlar ile aynı görsellikleri mi paylaşıyorlar, yoksa her biri kendine has bir mekanik tasarım ile mi geliyor bunu anlayacak kadar oynayamadım ama oyunu. Etrafı keşfederken çok da önemli gözükmeyen bir yerde bir tane turuncu renkli tabanca bulduğumu düşününce, sanki ilki daha muhtemel gibi geliyor ve bu biraz üzücü. Arkane’in ganimet mekaniklerini ilk denediği oyun yanlışım yoksa 2021’de çıkan Deathloop’du. Oradaki ganimet sistemi bana kalırsa epey yetersizdi ancak oyunun odağındaki şeylerden biri olmadığı için tecrübeyi aşağı da çekmiyordu ve “efsanevi” silahlar da gerçekten bulduğunuza değen, özel hissettiren şeylerdi. Burada ise daha iyi silahlar bulmak oyunun odak noktasındaki şeylerden olacak gibi, o turuncu rengin ağırlığını vermek lazım geliyor. Verilecek mi, orasını tam sürümde göreceğiz.

Eşyalar bir kenara, oyundaki para sistemi de biraz yavan geldi bana. Dishonored’daki ile aynı sistem aslında, etrafta değerli, kullanılabilir eşyalar bulduğunuzda cepliyorsunuz, oyun da bunları değerlerince Redfall’un para birimi olan Supply Points’e çeviriyor. Ancak Dunwall’un, Serkonos’un değerli eşyaları Redfall kasabasının post-apokaliptiğimsi ortamındaki değerli eşyalar ile aynı değil elbette ki. Dishonored’da birbirinden güzel tablolar, balina kemiğinden eşyalar, altın sikkeler toplayıp şık ve mekanik alet edevat almak çok daha havalıydı. Burada akü gibi ıvır zıvırları cepleyip ilk yardım malzemesi almak o kadar tatlı gelmiyor insana.

Etkinlikte çokça insan vardı ancak oyunu herkes tek başına oynadı, o yüzden bir co-op tecrübesi olarak nasıl olacağı konusunda herhangi bir öngörü oluşturabilmiş değilim ki Redfall söz konusu olduğunda aklımdaki en büyük soru bu. Arkane’in hikâye anlatım tercihlerin önceki oyunlarındaki gibi olduğunu gördüğümde bunun Redfall’un co-op doğası ile bir tezat oluşturacağından da şüphelenmeye başlamadım desem yalan olur çünkü. Dishonored ve Prey gibi klasiklerini oynayanlarınız bilir, Arkane mekân tasarımına, çevresel hikâye anlatımına epey önem veriyor, mekânların anlattıklarını da karakterlerin anlattıklarıyla, ancak birinci ağızdan değil notlar ve ses kayıtları gibi şeyler üzerinden desteklemeyi seviyorlar. Oyunlarında çok az ara sahne oluyor, bunlar da genelde bölüm aralarına serpiştiriliyor, kontrolü bir kere oyuncuya verdiler mi geri almayı pek istemiyorlar. Redfall da bu noktada önceki Arkane oyunlarından ayrışıyor gibi gözükmüyor ve sanırım açık dünya olduğu için görev arası sahneleri bile olmayabilir oyunda.

Bu durum hikâye anlatımı açısından kendi keyfi hızımızda değil başkalarıyla oynadığımız, grup temposuna uymak gerekecek bir oyunda sorun yaratabilecek bir şey. Etkinlikte oynadığımız senaryo görevinde, dört büyük vampir tanrısından biri olan The Hollow Man’in eskiden yaşadığı yerdeki psişik yankılarını seyrederek, onu şu an olduğu yaratığa dönüştüren anlara tanıklık ediyorduk. Bu yankılarla, bulup malikanenin bir köşesindeki bebek evine getirdiğimiz oyuncak bebekler sayesinde karşılaşıyorduk. Durup bunları izlemem gerekti yani ve açıkçası internette rastgele eşleştiğim, şebeklik yapmayı sevmesi kuvvetle muhtemel birilerinin hikâye anlatımını nasıl sabote edebileceğini düşünmek bile istemiyorum. Ha oyun Game Pass’e geldiği için elbette kolay erişilebilir olacak ve milleti oyunu almaya ikna etmek gerekmeden arkadaş grubu toplayıp kafa dengi insanlarla oynayabileceğiz evet. Ancak yine ben yine de insanların hele de vakitleri sınırlıysa oynanışa ara verip oturup anı dinlemek isteyeceği bir durum canlandıramıyorum kafamda pek. Bu açıdan oyunun co-op yapısı ile Immersive Sim doğası birbiriyle fena çakışabilir gibi geliyor bana.

Oyundaki düşmanlarımız vampirler ve vampire tapanlar olarak ikiye ayrılıyor. “Cultist” olarak sınırlandırılan insan düşmanlarımız, “kelle mermileme” yöntemiyle hızlıca indirebileceğimiz tiplerken, vampirler o kadar kolay alaşağı edilemiyorlar. Uzun kollu, ekstra dayanıklı ve çok çeşitli vampirlerimizi, sağlıklarını dibe indirip akabinde silahımızın namlusuna bir süngü gibi taktığımız tahta kazıkla kazıklayarak haklıyoruz. Bunun bir alternatifi de kendilerini Devinder’ın Blacklight becerisi veya UV silahları ile ultraviyole ışığa maruz bırakıp sonra tek yumrukla vampir tanrısına kavuşturmak. UV ışığın bir başka işlevi de etrafa kırmızı renkli ölümcül bir gaz salan, “yere kök salmış” kimi yaratıkları uzaktan etkisiz hale getirmemize ve haritayı daha güvenli kılmamıza olanak sağlaması.

Harita demişken, bize epey sınırlı bir içerik göstermeleriyle alakalı olarak oyunun bize sundukları giriş haritası epey boştu, oyunda olacağını açıklanan yan görevler aktif değildi. Oynadığımız o biricik ana görevin yanında en göze çarpan etkinlik Vampire Nest temizliğiydi. Haritada mavi renkli bir aura ile varlığını belli eden vampir yuvaları, o alanı daha güvenli hale getirirken aynı zamanda ekstra ganimet edinmeye yarayan, rastgele oluşturulmuş zindanlar. İçlerini düşmandan temizleyip, merkezlerindeki kalbi bulup yok ediyor, sonrasında bize verilen bir dakikalık süre içerisinde dört farklı sandıktan eşyaları cepleyip çıkışa koşuyoruz. Vampir yuvalarında yeni silahlar haricinde bir de kullandığımız Medkit’lere ekstra bonuslar veren vampir kanlarını bulabiliyoruz.

Oyun boyunca gerçekleştirdiğimiz eylemler, ekranın sol üst köşesindeki barı dolduruyor. Bu bar, vampir tanrılarının yaptıklarımızdan ne derece hoşnutsuz olduğunu simgeliyor ve tamamen dolduğunda da peşimizden güçlü bir düşman olan The Rook’u salıyorlar. Bize verilen karakter güçlü silahlarla donatılmış ve biraz da seviye almış karakterler olduğundan karşımda pek bir esprisi olamadı kendisinin ancak tam sürümde bu kadar kolay vampir cennetine gitmesini beklemiyorum.

Unreal Engine 5 ile geliştirilen Redfall’un görselliği de gayet hoş duruyor. İnsana aklını kaçırtacak bir ışıklandırma, bir gölgelendirme, bir efekt yok gibi lakin detay seviyesi gayet yerinde, Arkane’in alametifarikası olan sanat tasarımı göz dolduruyor. Oyunun henüz tamamlanmamış bir sürümünü, PC’de 4K olarak tecrübe ettiğimiz düşünülürse, kare oranlarında hiçbir düşüş, görsellikte hiçbir cila eksikliği ile karşılaşmamış olmam optimizasyon konusunda da yüz ekşitmeyeceğinin sinyallerini veriyor. Malum Deathloop ve Dishonored 2’nin PC sürümleri biraz problemliydi ancak Redfall o iki oyunun sabıkalı motoru Void Engine’de geliştirilmediği için kendisine teknik konularda daha az temkinli yaklaşabiliriz.

Redfall’un bir klasik olması için iyi yapması gereken çok şey var. Arkane’in alışılageldik hikaye anlatımını co-op yapı ile iyi birleştirebilmeli, varlığına küfür değil şükür edeceğimiz bir ganimet sistemine sahip olmalı ve bize tekrara az düşen, başından tükettiğimize memnun ayrılacağımız kalitede bir içerik sunmalı. Bunların hepsini yapabilen çok çok az oyun var, Redfall onlardan biri olabilecek mi, Mayıs başında göreceğiz.

YORUMLAR
Parolamı Unuttum