Oyunlarda her şeyi başarıp en iyisi olabilmek adına heyecanı öldürüyor, alacağımız zevki baltalıyoruz!
Devamını okuSezonlara daldık gittik, kaşla göz arasında Diablo IV beşinci sezona gelmişiz bile. Normalden biraz daha uzun süren bir dördüncü sezonun ardından bu sezon biraz daha “ara atıştırmalık” kıvamında; zira ilk ek paketimiz Vessel of Hatred’ın çıkışına 1 aydan az bir süre kalmış. Ama her ne kadar biraz daha kısa kalacak olsa da oldukça kallavi bazı dengelemeler ve değişiklikler içeriyor bu sezon. Hatta söylemekte sakınca yok, kâğıt üzerinde büyük ölçüde düzenlemelerden ibaret gibi dursa da oynayış açısından beş sezon arasında keyif açısından en tepe noktaya ulaşan olmuş.
Bu sezonun büyük olaylarından birisi bir önceki sezonla bağlantılı olduğundan onunla başlayalım: Loot Reborn’da oyunun en hayati kısımlarından birisi olan loot tamamen baştan tasarlanmıştı ve nihayet ilginç, uzun vadeli oyalama potansiyeli olan bir sisteme kavuşmuştuk hatırlarsanız. Ancak bu yenilikler yanında bir sıkıntıyı da birlikte getirdi, zira yeni Tempering sistemiyle Legendary’ler o kadar büyük güce kavuştu ki bu sefer de Unique ekipmanlar devede kulak kalmaya başladı. O yüzden de bu sezondaki büyük olaylardan birisi BÜTÜN Unique’lerin baştan elden geçip eldeki cephaneliğe yeni bir ton silah ve zırh eklenmesi oldu. Unique’ler Temper edilemediği için popüler bazı Temper özelliklerinin güçlü hallerinin de dahil edilmesi, Blizzard’ın tabiriyle “Unique’lerin oyunu kıracak kadar uçuk ekipmanlar olması”yla tekrar menümüze girmeyi başarmışlar. Önceki sezonda herkes bir iki çok istisnai ekipman haricinde tamamen Legendary kuşanıyordu; bu sezon Unique düşmesinin heyecan verici olduğu günlere dönüş yaptık.
Ama sezonun en büyük olayı Unique’lerden ibaret değil. Sonuçta oyuncuların Diablo IV’te en büyük şikayet ettikleri konulardan birisi de anlamlı ve keyifli, ödüllendirici end-game sistemleriydi. The Pitt, Gauntlet gibi bazı eklentiler oyundaki çeşitliliği arttırsa da yepisyeni başka end-game sistemlerine de hayır demeyiz hani. İki parçadan oluşan nispeten ilginç bir hikâyenin ardından Lilith’in açtığı yoldan Cehennem’in bizi istila etmesini beklemek yerine biz onlara baskın yapmaya karar veriyor ve yeni end-game sistemimizle de bu vesileyle tanışıyoruz: The Infernal Hordes.
The Infernal Hordes’un olayı aslında Roguelite elementleri içeren bir dalga dalga düşman kesmece modu olması. Her dalganın sonunda önünüzde üç tane adak beliriyor. Seçtiğiniz her adağın bir pozitif bir de negatif etkisi var; iki taraflı yani aslında. Mesela bir tanesi diyor ki “Normal yaratıklar sana artık +%25 hasar vuracak ama onları öldürdükçe Aether Event’leri %50 daha hızlı başlayacak”. Ya da bir başkası diyor ki “Soulspire’ları yok etmek için 2 katı daha fazla düşman öldürmen gerek ama sonucunda da 2 kat daha fazla Aether kazanacaksın”. Böyle seçimler yapa yapa 6 dalgayla başlayıp en son eklenen 8. seviye zorlukta 10 dalgaya kadar çıkıyorsunuz. Peki dalga dalga cehennem ordularına göğüs germekteki amacımız? Tabii ki daha çok loot. Yaptığımız seçimler, kestiğimiz düşmanlar ve aştığımız dalgalar bize Burning Aether adındaki kaynak olarak dönüyor. Her Infernal Horde döngüsünün sonunda da bu kazandığımız Aether’ları ödül sandıklarını açmakta kullanıyoruz. Tier 3 ve üzerinde 60 Aether karşılığında en az 1 Greater Affix’li ekipman düşüren bir sandık açabiliyoruz. Normal rastgele ekipman düşüren sandıklarsa 20 Aether tutuyor. Eğer isterseniz Crafting materyali düşüren bir sandık da mevcut. 20’den az Aether’ınız varsa ya da paraya ihtiyacınız çoksa direkt elinizdeki tüm Aether’ı paraya çeviren bir sandık da bulunuyor -ki bu sayede topladığınız Aether’ların hiçbiri boşa gitmemiş oluyor. Nihayet beşinci sezonda ödül işini tutturmayı başardı yani Blizzard. Bu mantığı oyunun geleceğine de taşıdıkları sürece sırtımız pek de yere gelmez.
The Infernal Horde’a girebilmek için de yine Nightmare Sigil’lere benzer Infernal Compass adındaki bir anahtar kullanıyoruz. Level 100 civarına geldiğinizde Tier 3’e kadar olanları sıklıkla düşer hale gelmiş oluyor. Daha üst seviyelerdeki anahtarlar için siz sandıkları açtıkça bolca düşecek olan Abyssal Scroll’ları kullanıp seviyesini arttırmanız gerekiyor. Yine biraz angarya ve uğraştıran bir işlem ne yazık ki, keşke Blizzard bu anahtar sistemlerini biraz daha basitleştirse… diyordum ki, bu konudaki gelişmeleri de bu yazının hemen devamındaki koca başlıkta okuyabilirsiniz birazdan.
Ha, bu arada Diablo II severlerin yüzünü güldürecek önemli bir detayı unutuyordum az daha: Bu etkinliğin sonunda kapıştığımız “Fell Council” 2000’li yılların başını işaret parmağını kaslandırarak geliştirmiş olanlarımıza tanıdık gelecektir. Zira Travincal’daki konseyin daha da iblislenmiş hallerinden üç tanesiyle kapışıyoruz. Toplam 5 tane konsey üyesi, farklı kombinasyonlarla karşımıza çıkıyor. İsmail’i gördüğünüzde “Hoop! İsmail Abi!” diye selam etmeyi ihmal etmeyin yani.
Bu sezon kısalığı yüzünden biraz “oldu bittiye geldi” hissiyatı verse de keyifli bir sezon oluyor; eğer çıkışından beri oynamadıysanız Diablo IV çok farklı bir oyun haline geldi şu 1 yılda. Tekrar bir dönüp göz atmanızı tavsiye ederim. Hoş, 1 ay sonra daha bile bambaşka bir oyun haline gelecek gerçi ama…
KISA KISA SEZON 5 DEĞİŞİKLİKLERİ
|
Infernal Hordes'a o kadar alıştım ki, önümüzdeki sezon yokluklarını epey arayacağız materyal işinde :(