Kötüden İyiye Far Cry Oyunları

Bence hepsi iyi ama siz bana pek bakmayın

Gerçek dünyanın kapısını bir süreliğine kapatıp oyunlara dalıp gitmek çocukluktan beri en sevdiğim aktivite. Ne çok ciddi bir dizi izleyicisi oldum, ne aşırı meraklı bir sinema sever. Biraz kitaplar, bolca çizgi roman ve sonsuz oyun yaklaşık son 25 senemi kapsıyor. İşte bu gerçekliğin dışına kaçarken beni en çok içine çeken oyunlar da açık dünyada tepelere tırmandığımız, nehirlerin kenarından geçtiğimiz sandboxlar. Belki de bu fitilin ateşlenmesindeki en temel oyun serisi de Far Cry olmuştur. Zira seneler önce eski bilgisayarımda epey kasarak oynadığım Far Cry'ın ikinci oyunundan sonra oyunlardaki o özgürlük hissini almaya başlamıştım ve bu his bana sanki nefes almak gibi geliyordu.

Başlığımız belki kötüden iyiye Far Cry oyunları ama sizi temin ederim ki bu listede benim nazarımda kötü oyun yok. Hepsini severek oynadım. Tabii listeye sadece ana seri oyunlarını dahil ettiğim için pek keyif almadığım Far Cry: Primal veya Far Cry 5 üstü severek oynadığım New Dawn gibi oyunları dahil etmedim. Tamamiyle subjektif, puanlardan bağımsız bir liste yaptığımı da tekrar hatırlatayım. Yakın gelecekte sıralı otogaz sistemleri gibi birbirini tekrar eden yeni bir Far Cry oyunu gözükmüyorken bu zamana kadar neler gördüğümüze de bir göz atalım;

Far Cry 2

GTA 3 ve Vice City ve birkaç RYO dışında lineer oyunların çizgisi dışına çıkmaya pek meyilli olmayan ve çıkınca da kaybolmaya çok meyilli olan ben Far Cry 2 ile birlitke başka bir yola girdim. Sadece bu yüzden bile Far Cry 2'yi belki de listenin en sonuna koymamam gerekiyordu. Ancak aradan zaman geçince bazı şeylerin farkına varıyorsunuz. Sıcağı sıcağına beni büyüleyen detayların aslında birer angarya iş olduğunu anladığımda yani bıngıldağım sertleşmeye başlayınca Far Cry 2'nin o kadar da iyi bir oyun olmadığını fark ettim. Kötü bir oyun asla ama asla diyemem. Zira Afrika'nın göbeğinde hastalıklarla mücadele ederken bir yandan da açık dünyada düşman kovalamak gerçekten özel bir deneyimdi. 

Hoş bu savan ve orman karışımı haritada saat başı ilaç içmekten daha çok insanı geren bir şey yoktu. Yani bir çatışma öncesi yaşlı dedeler gibi "ilaç saatim geldi mi?!" diye bir kontrol ihtiyacı çok az oyunun size sunabileceği bir şey. Yine de serinin diğer oyunlarıyla kıyaslayınca benim nazarımda kaybolma potansiyelini de en çok taşıyan oyun olduğu için listenin en sonuna koydum. Bir elde harita bir elde navigasyon aletiyle hasta hasta dolaşmak döneminde güzelmiş de bugün için aynı şeyi söylemek pek mümkün değil. 

Far Cry 6

Küba Devrimi ve 20. yüzyılın çoğu büyük siyasi olayına özel bir ilgim olduğu için hayatta en sevdiğim oyun serilerinden birisi olan Far Cry'ın bu dönemleri ele alacak olması beni çok sevindirmişti. Lakin Ubisoft hevesi kursakta bırakmayı çok iyi biliyormuş. Bir devrim hikayesinde elimizde 3 tane tüfekle tüm ülkeyi boydan boya özgürleştirmek Far Cry ideolojisi olarak gayet makul. Lakin bir devrim aracı olarak namümkün! Hoş oyunda eski devrimciler, yeni gençler, ara bulucu sol gruplar gibi detaylar var ama en nihayetinde her işe siz koştuğunuz için oyun içi sinematikler hariç bana pek de inandırıcı gelmedi.

Yara isimli Küba esintili bir adada çıktığımız devrim serüveni bu zamana kadar Far Cry'da gördüğümüz en büyük farklılıkları içerecek diye çok güzel reklam yapılmıştı. Hatta öyle ki başkent Esperanza, diğer Far Cry oyunlarının aksine gerçek bir şehir olacak denilmişti. Evet Esperanza ormanların arasında gerçek bir şehir ama HER YERİ BARİKATLI! Oyunu bitirseniz bile kalkmayan bu barikatlar ve Anton Castillo ordusu sağ olsun hiçbir şekilde Esperanza içerisinde tamamen özgür bir şekilde gezemiyorsunuz. Hadi askerlerle uğraşmak Far Cry'ın olmazsa olmaz bir parçası ama şehrin %80'i de kapalı olduğu için oyun iyice kekremsi bir tat bırakıyor. Lakin müzikleri, atmosferi ve her şeye rağmen anlattığı hikayesiyle bir Far Cry oyunu olarak zaten beni çeken altıncı oyun kendi başına da bende aradığım özgürlük hissine cevap vermeyi başardı. Sonrasında çıkan DLC'leri de dahil olmak üzere kendini tekrar etmenin sözlük tanımı olmayı da bir kez daha başaran Far Cry 6 eğer hikaye değil de oyun olarak da devrim yapabilseydi belki de bu listede zirvede yer alabilirdi. 

Far Cry 4

Far Cry 4'ü altının önüne koymamda 2 tane temel sebep var. İlki Pagan Min. Diğeri ise Kryat'ta yaşanan iç savaşın gerçek bir parçası olmayı başarabilmemiz. Ajay Ghale olarak Golden Path'in son umuduyuz. Olmazsa olmaz ruh hastası bir diktatör var. Buraya kadar klasik Far Cry formülü. İşi değiştiren kısım ise Golden Path ve tüm Kryat'ın geleceğinin nasıl şekilleneceğine karar verebilmekti. Yani eğer Amita'yı dinlersek çok daha modern ve gerektiğinde uyuşturucu bile satan tamamen kapitalistleşmiş bir Kryat bizleri bekliyordu. Öte yandan Sabal'ın sözlerine uyarsak Kryat gelenekselci olma yolunda devam edecek, ülkenin belki de en büyük temel gelir kaynağı uyuşturucu tarlalarını yakacak ve kendi yağında kavrulan bir üçüncü dünya ülkesi olacaktı.

Sadece bu seçim hissiyatı bile Far Cry 4'ü bana göre epey başarılı bir oyun yapmaya yetiyor. Anton Castillo'yu canlandıran Giancarlo Esposito olmasına rağmen Pagan Min çok daha kaliteli bir diktatör hissi veriyordu. Kryat gibi bir ülkede yaşamasına rağmen giyimine, hayata bakışına ve caniliğine bakınca Pagan Min'e karşı kuvvetli nefret ya da empati duyguları beslememek mümkün değildi. Oyun anlamında TAMAMEN Far Cry 3'ü kopyalayıp sadece bir helikopter eklemesi bize bir mesaj veriyormuş. Zira Far Cry 3'ten sonra değişen neredeyse hiçbir şey olmadı...

Far Cry

Her şeyin başladığı noktaya 2004 yılına geri dönelim. Pentium 4 işlemcili gözümün nuru bilgisayarım o döneme kadar çıkan oyunlarda canavar gibi performans veriyor. Bu durumdan ziyadesiyle mutluyum. Derken Far Cry isimli bir oyun karşıma çıkıyor ve başka bir deneyim vaat ediyor. Far Cry 2 lineer oyunlardan başımı kaldırıp nefes almama yol açmıştı, evet. Lakin bu özgürlük tohumlarını ciğerime yerleştiren oyun kesinlikle Far Cry'ın ilk oyunuydu. Crysis'in çok uzağında daha Cevat Yerli kim bilmeden, Crytek ne haberim olmadan Pentium 4'ümü yormayı başaran ilk oyun Far Cry olmuştu! 

Far Cry 2'nin aksine ilk oyun çok daha lineer bir yapıya sahipti. Yani o dönem benim için konfor alanımı riske sokan çok büyük kaybolma sorunları yoktu. Elbet oyunun açık dünyasıyla "aa haritanın dışına çıkabiliyoruz" dedirten yerleri vardı ama görevden göreve gittiğimiz yerler benzer dönemlerde çıkmış çoğu FPS gibi kapalı alanlarda ve başı sonu belli bölgelerde geçiyordu. FPS düşmesi ne demek bilmediğimden "bilgisayarım kasıyor" cümlesini bana ilk kez kurdurduğu için de Far Cry'a bir garezim vardı. Lakin seneler sonra aynı Cevat Yerli ve ekibi Crysis'i çıkartıp aynı cümleyi milyonlarca insana söylettiği için ödeşmiş sayılabiliriz. Yine de şu modern dönemde Jack Carver'ın yer aldığı yeni bir Far Cry oyunu görmeyi ve tekrar bilgisayarı kastırıp, kastırmayacağını test etmeyi çok istiyorum.

Far Cry 5

Father. Joseph Seed. Joseph "The Father" Seed. En favori kötü adamım Vladimir Lem dahil olmak üzere hiçbir oyun düşmanından böyle etkilenmemiştim. Ruh hastası, cemaat lideri, insanları uyuşturucuyla uyutan Haşhaşi lideri Hasan Sabbahvari bir deli. Lakin onun bu deliliğinin arkasında yatan çok fazla sebep var. Oyunda bir noktaya kadar sürekli Father ve müritlerinden nefret ederek ilerliyorsunuz. Kendinden nefret ettirmeyi ve tiksindirmeyi de çok iyi başarıyor. Lakin eğer Far Cry oyunlarının biraz dışına çıkıp gerçekten senaryoya merak salarsanız. Oyunun arka planı size öyle şeyler anlatıyor ki Father'ın büyük planı kafanızda şekillenmeye başlıyor.

Eğer bu detayları takip etmediyseniz bile üzülmeyin. Öyle güzel bir son yapıyor ki Far Cry 5, neden Father'ın haklı olduğunu biraz geç ama güç bir şekilde öğreniyorsunuz. Şu ana kadar Far Cry 5 ile ilgili oyun detaylarından bahsetmediğimin farkındayım ama Joseph Seed olan bir oyunda diğer detaylar eli yüzü düzgün olduğu sürece kabul edilebilir kalırdı benim için. Oyun olarak bu sefer bizi modern dünyaya ancak o kadar da modern olmayan bir dünyaya Hope County'e götüren beşinci oyunda yanımıza Cheeseburger isimli sevimli bir ayıcık da dahil olmak üzere epey kaliteli NPC'leri de alıp görevlere gidebiliyorduk. Hope County'i Seed cemaatinden kurtarıp, refaha kavuşturmak için çıktığımız görevde savaşın neler yapabileceği de dahil olmak üzere bolca hayat dersi alıp oyunu kapatıyorduk. Oynanış olarak Far Cry 3'ün sonrasındaki kopyala yapıştır formatı pek değiştirmese de yancı karakterler epey keyif veriyordu. Ayrıca görev çeşitliliği de görece biraz daha yüksek olduğu için Far Cry 5'i Father'dan bağımsız olarak da listenin üstlerine yazmakta sakınca görmezdim. 

Far Cry 3  

Yukarıda epey Father karakterini övdükten sonra niye listenin başında Far Cry 3 var diye merak ediyor olabilirsiniz. Çünkü Father'ın ortaya çıktığı beşinci oyun da dahil olmak üzere tüm devam oyunlarının mihenk taşı Far Cry 3. Muhtemelen en az beş kez her şeyini yaparak bitirdiğim bir oyun olduğu için başında harcanan saat olarak da Far Cry 3'ün listede zirvede yer alması epey olası. 2022 yılından geriye doğru bakınca aslında Vaas bizi çok güzel uyarmış sevgili Oyungezerler. Vaas'ın delilik tanımı, "her seferinde aynı şeyi tekrar, tekrar, tekrar yapıp bir şeylerin değişmesini beklemek." idi. İşte Far Cry oyunları da bize bunu öğretmeye çalıştı. Üçüncü oyundan itibaren her şeyi tekrar, tekrar, tekrar aynı şekilde yapıp bir şeylerin değişmesini beklememize yol açtı. Yoksa bütün oyun serisi Vaas'ın hayalinde yarattığı bir dünya mıydı?! Meh, böyle olmadığını da altıncı oyunun ek paketi Vaas: Insanity'de öğrenmiş olduk...

2012 yılında çıkış yapan Far Cry 3, içimde filizlenen özgürlük tohumlarının ağaç olmayı başardığı oyun oldu. Tamamen özgür olarak kocaman bir haritada doğayla başbaşa kalmak o dönem için belki birkaç avcılık oyunu dışında layığıyla verilebilmiş bir konsept değildi. Yan görevleri, açık dünyası, avcılık yaparak geliştirmeleri sağlaması ve çıkık bilekleri yerine takarak iyileştirmesiyle Far Cry 3'ün oyun dünyasındaki yeri gerçekten çok başla. Belki sonrasında Ubisoft'u yeni şeyler denememeye itti, tembelliğe alıştırdı ama Far Cry 2 ile 3 arasındaki geçiş gerçekten muazzamdı. Vaas karakterinin deliliği, "ıssız adaya düşseniz yanınıza alacağınız üç silah" sorusuna verdiği cevapları ve mistik soslarla bezenmiş hikayesi Far Cry 3'ü bu listenin başına gönül rahatlığıyla yazdırmayı başarıyor. 

Far Cry serisinin benim için ifade ettiği özgürlük hissini muhakkak başka insanlara başka oyunlar da yaşatmıştır. Tabii Red Dead Redemption 1 ve 2'yi ayrı bir yere koyuyorum zira onlar oyundan da öte birer sanat eseri olduğu için her türlü duyguyu yaşatabilirler. Lakin Far Cry 3 ve devamı dışında çok az oyunda bu kadar özgürlük var ve hayatta kalma içgüdünüz bu denli devreye giriyor. Eğer olayları daha da ilginç hale getirmek istiyorsanız yanınıza silah dahi almayıp ok ve bıçak ile tüm hayatı idame ettirmeyi deneyebilirsiniz. Böylelikle Far Cry'ın o vahşi ortamına daha fazla entegre olabilirsiniz. En başta da dediğim gibi bu liste tamamen subjektif bir şekilde oyunların bana yaşattığı hisler ve oynarken aldığım keyif skalasına göre yapıldı. Muhtemelen her oyun severin kendine has bir yoğurt yiğişi vardır ve listesi değişecektir. Siz de dilerseniz hemen aşağıya kendi listenizi yapıp, neden Far Cry'ı sevip/sevmediğinizi anlatabilirsiniz. 

YORUMLAR
biwaly
9 Ekim 2022 10:23

Aga ilk Far Cry bana ilk çıktığı zaman bile boş gelmişti. Millet "anaaa Türk oyunuymuş ve grafikleri güzelmiş" diye oynuyordu. Crysis de aynı halt. Crysis'de en azından farklı bir oynanış vardı ama yine de oynanış çok da eğlenceli değil, çabuk sıkıyor ve senaryo ve mevzular boştu, bu yüzden insanın fazla oynayası gelmiyordu.

Sonra 2. oyun çıktı, gerçekçi oynanışını sevmiştim ama hatalar ve boş oluşu yine sıkmıştı.

3. oyun seride oynadığım en düzgün oyun. İlginç mevzu, sevilesi karakterler ("hell ja" diyen Alman herif LEL), eğlenceli oynanışı yüzünden 3. oyun serideki en iyisi. Ama ana karakterin birden bire "america hell yeah" ve "sonrasında hell ja" gazıyla ramboya bağlaması, dünyanın en sıkıcı basit "deli kötü adamı" ile uğraşmak zorunda olmamız, hasar ne olursa olsun tedavisinin elinden mermi çıkarmak olması falan çok saçmaydı.

4. oyun da çok boş bir oyun ama ilk iki oyuna nazaran asıl boşluğu gereksiz bir hikayesi olması. Oyunun asıl sonu herifi beklemek. Herif gelince tüm mevzular olması gerektiği gibi ilerlediği için oyun yarım saatte bitiyor. Beklemezsen de çok salak şeyler oluyor ne anladım bundan LEL.

5. oyun ilginç bir çekilde bana baya sürükleyici geldi. Senaryo ve karakterler arası etkileşim 3. oyunun daha gelişmiş bir hali. Ama yine de çok kötü saçma bir senaryosu var. Hani harbiden Amerika'da böyle bir mevzu olsa duruma "Amerika orduları ilk hedefiniz tarikattır ileri" mevzuları girmeliydi ama rastgele bir polis olarak Amerika'yı tarikat işgalinden kurtarıyorsunuz bu da saçma. Ama adeta "elin polisi yabancı memlekette hayatta kalmaya çalışıyor" mevzusu bana Resident Evil 4'ü anımsatmıştı ve bu yüzden de sürükleyici gelmişti. Senaryo kesinlike o kadar saçma ki ciddiye almayıp mizaha döndürdüm. Her tarikat elemanını öldürdükten sonra "amen™" dedim ve bu tarikat mevzusu yıllarca arkadaş arasında espriye döndü LEL. :)

6. oyun artık sıkmış Far Cry formülünün bir eseri. Bu yüzden ilginç bir şey yok. 6. oyunu oynayacağıma 1. oyunu oynarım o derece. Oyunda ilgimi çeken bir şey yok. Mevzularından temasına kadar sevmedim.

Bunların dışında Far Cry Primal çok sıkıcı. Belki piyasadaki en iyi mağara adamı benzetimidir ona laf yok da senaryoda ilginç bir şey yok. Oyunun ortalarına doğru farklı bir şey olarak biri üstüme işemişti, sıkınca da silmiştim. Hani adamlar hiç düşünmemiş "oyuncu oyun oynarken ne istiyor" diye.

Far Cry 3: Blood Dragon bence en iyi Far Cry ama. Daha doğrusu tipik Far Cry oynanışı olmadığı için en iyi Far Cry oyunu demek istemiyorum ama her yönden çok sevdiğim isminde "Far Cry" geçen bir FPS oyun.

Son olarak Far Cry New Dawn. Senaryo saçma, kıyamet sonrası dünya tasfiri rezalet, mevzular sıkıcı. 4. oyun gereksizliği ile Primal ilginçsizliğinde bir senaryosu var. Üstüne üstlük düşmanlardaki seviye sistemi saçma gelmişti. Senaryoda takılıp seviye atlamadıkça açık dünya eğlencesi sıfır. Ayrıca adamların "kıyamet sonrasından" anladığı her yer yuva/kreş tarzı çocuksu bir havaya bürünmesi. Sanırsın kıyamet değil çocuksal ütopya sonrası LEL yav. Mesela Rage 2'de de serseri tarzı bir dünya var ama bu kadar cıvık cıvık değil ve Rage 2 bütün Far Cry'ları bırakın tüm FPS oyunlarından bence daha eğlenceli ve havalı oynanışa sahip. Ama lanet olası Far Cry New Dawn yüzünden benzerliği yüzünden insanların ilgisini çekemedi. :)

doksanlariozleyenadam
8 Ekim 2022 15:45

bence ilk farcry ( o da devrimsel olmasından dolayı ) iyiydi ...diğerleri tırttı. casual oyuncular için idael bir oyun hikaye yok çatışma mekanikleri zayıf 80lerde çekilen B sınıfı dandik aksiyon filmleri gibiydi hepsi

Feyling
8 Ekim 2022 14:07

Benim için Far Cry'ın küçük deneyimleri ana oyunlarından çok daha keyifli olmuştur her zaman. Henüz 4, 5 ve 6'yı oynamadım ama; Far Cry Blood Dragon'ı 3'ten daha iyi bulurum. Eminim oynadığımda Primal'ı da 4'den iyi bulacağım. En sevdiğim ise hala ilk Far Cry. 
Far Cry>Blood Dragon>Far Cry 2>Far Cry 3 diyorum. 3. oyunun white boi kurtarıcı senaryosundan iliklerime kadar nefret ettim çünkü.

Parolamı Unuttum