Bundan bir süre önce sizlerden gelen kaliteli yazılara da zaman zaman sayfalarımızda yer vermek istediğimizi söylemiştim, işte onlardan birisiyle daha karşınızdayız. Bu seferki yazımız Behram 'Bestespiller' Ulukır'dan geliyor ve dijital satış mağazalarının geçmişine, özellikle de Epic Store ekseninde Steam ve rakiplerine bir göz atıyor. İyi okumalar.
- o -
Valve, 2002 yılında Counter-Strike’a gelen güncellemeleri kolayca dünyanın dört bir yanındaki oyunculara dağıtmanın bir yolunu arıyordu. Gabe Newell bu amaçla başta Grid veya Gazelle isimleri düşünülen platform için önce eski firması Microsoft’un, sonrasındaysa Yahoo’nun kapısını çaldı. İki firmadan da ret cevabı alan Newell bu planı kendi şirketinde, Valve’da hayata geçirmeye karar verdi. Takvimler 22 Mart'ı gösterdiğinde Oyun Geliştiricileri Konferansı'nda Steam duyuruldu ve o gün beta olarak oyunculara sunuldu.
Beta testlerinin ardında 11 Eylül 2003'te Steam resmi çıkışını gerçekleştirdi ve Counter-Strike'ın 1.6 versiyonuyla birlikte kullanımı zorunlu tutuldu ancak bu, oyuncuları platforma çekmek için tek başına yeterli olmadı. Oyun yapımcıları ile görüşen Valve çeşitli oyunları platformuna katmayı başarsa dahi yeterli sayıya ulaşamadı. Beklenen sıçrama Half-Life 2 ile geldi. Half-Life 2’yi kutulu alan kullanıcılara bile Steam üyeliğini zorunlu tutan Valve, Half-Life 2’nin büyük başarısı ile Steam’i hızla büyüttü. Gitgide daha da büyüyen Steam oyun dünyasında köklü değişikliklere yol açtı, hatta oyun dünyasının bu hızlı büyümesini büyük oranda Steam’e borçlu olduğunu söylemek yanlış olmaz. Steam her evde bulunan ancak oyunlar anlamında konsollardan geri kalmış bilgisayarları yeniden yükseltti; büyük insan topluluklarını oyunlarla tanıştırdı, buluşturdu. Çünkü artık oyun almak için mağazalara gitmek, uzun incelemeler okuyarak hangi oyunu alacağınıza karar vermek zorunda değildiniz. Bilgisayarınızın başına oturup üç beş hareket ile istediğiniz oyuna ulaşabilir, kullanıcıların oyun hakkındaki yorumlarını okuyabilir, oyunu alıp keyfini çıkarabilirdiniz.
Tabii Steam bu kadarla sınırlı kalmadı, devamlı kendini geliştirdi. Önce oyun çeşitliliğini arttırdı, ardından Steam’i gitgide bir sosyal medya platformuna dönüştürdü. Steam bugün geldiğimiz noktada oyun temelli bir sosyal platform. Kullanıcılar Steam Pazarı aracılığıyla alışveriş yapabiliyor, arkadaşlarıyla yazılı ve sesli sohbet edebiliyor, onlarla çevrimiçi oyun oynayabiliyor. Valve gerçekten takdire şayan geliştirmeler yaptı ve son zamanlarda da platformu o eski çehresinden kurtarmak konusunda da yavaş da olsa adım attığını görüyoruz.
Bağımsız oyun kavramı Steam öncesinde neredeyse yoktu. Bu açıdan Steam Greenlight oyun dünyasının en başarılı projelerinden biridir bence. Yaklaşık 2 sene önce kaldırılan Greenlight sisteminde bağımsız yapımcılar oyunlarını Valve’a yolluyorlar, Valve’da onları Greenlight sisteminde yayınlıyordu. Sistemdeki oyunlar kullanıcılar tarafından oylanıyor, böylece sadece başarılı ve beğenilen oyunların Steam’de yayınlanmasına izin veriliyordu. Daha sonraysa bu sistem yerine Steam Direct getirildi: Steam Direct’te yapımcılar 100 dolar ödeyerek oyunlarını Valve’a yolluyorlar, Valve’da oyunları güya denetliyordu. İlk zamanlar oyunlar denetleniyor ve Hentai Puzzle veya mobil oyundan hallice oyunlara izin verilmiyordu, ancak sonrasında SJW’ların anlamsız “Steam Sansür Uyguluyor” protestolarından sonra Valve denetimi tamamen bıraktı. Şu an 100 dolar karşılığında oyununuzu yayınlatıyor, satışlardan gelen para 1000 doları geçtiğinde ise paranızı geri alıyorsunuz.
İşte sistemin buna evrilmesi gelecekte belki de Steam’in en önemli sorunlarından biri olacak. Çünkü geldiğimiz noktada Steam 30.000 oyuna sahip, ancak bu oyunların oldukça büyük bir oranı internetten bulunmuş 15 hentai görseli ile çabucak hazırlanabilecek puzzle oyunları ve oyun demeye bin şahit isteyen dandik ürünler. Adeta bir çöplüğe dönen Steam’e eğer kısa sürede bir müdahale gelmezse ufukta kötü günler görünüyor.
Tabii oyun yapımcıları da artık Steam’den o kadar da memnun değil. Çünkü Steam’in aldığı %30’luk dev komisyon özellikle büyük oyun şirketlerini rahatsız etmeye başladı. Çünkü Valve oyun yapımcılarının milyon dolarlar harcayarak yaptıkları oyunlar üzerinden hiçbir şey yapmadan her indirim döneminde çöken altyapıyı dahi geliştirmeden büyük paralar kazanıyordu. Bundan iyice rahatsız olan oyun yapımcıları kendi platformlarını geliştirmeye başladılar. Tabii bu öyle hemen halledilebilecek bir şey değildi. Birincisi büyük bir riskti, oyuncuların sadece sizin oyunlarınız için yeni bir platforma geçiş yapmalarını istiyordunuz. Bunun başarılı olması için sistemin büyük ve başarılı bir oyunla gerçekleşmesi gerekir. Ayrıca dev altyapı sorunları ile karşılaşacaktınız, yani maddi yük getirecekti. Bu sebeple finansal anlamda güçlü olmanız gerekirdi.
Alternatiflerin ortaya çıkışı
Buna ilk isyan eden oyun dünyasının kötü çocuğu EA oldu. Daha 2005 yılının sonunda duyurduğu EA Downloader ve 2006 yılında piyasaya sürülen EA Link ile kendi platformunun temelini atmıştı bile. Ancak platformun son halini alması 3 Haziran 2011 yılında bu platformların kapatılarak Origin’in piyasaya sürülmesi ile oldu. Oyun dünyasının en güçlü firması olarak finansal anlamda herhangi bir endişesi olmayan EA, platformu Battlefield 2: Special Forces ek paketi ile çıkardı. Origin’in çıkışından sonra Steam’e oyun çıkarmayı bırakan EA oyunlarını sadece Origin üzerinden satışa sunmaya başladı. Diğer firmaları platformuna çekmek için hamleler yapan EA bu hamlelerinde çok başarılı olamadı. Daha sonrasında ise Origin Access’i duyuran firma oyunların bir servis hizmeti olarak kullanıcıya sunulması konusunda önemli bir adım attı, ancak bu başka bir dosyanın konusu.
Aslında oyun platformu açısından Steam’den çok daha eski olan başka bir platform vardı. Eski adıyla Battle.net yeni adıyla ise Blizzard Battle.net olan bu platform Steam’in 8 yıl öncesinde, Valve’ın kurulduğu sene duyurulmuştu. Battle.net piyasadaki muadillerinin aksine platformunu büyütmek veya diğer yapımcıları platformuna çekmek hevesinde değildi. Sadece Blizzard oyunlarının yayınlandığı platform şimdiye kadar sadece iki tane Blizzard’a ait olmayan oyuna ev sahipliği yaptı: bunlar da zaten Blizzard ile aynı çatı altında bulunan Activision’un oyunları olan Call of Duty: Black Ops 4 ile Destiny 2 oldu. Blizzard’ın tek başına takılma politikası ile uzun yıllar boyunca Steam’e rakip olmayan Battle.net daha uzun süre boyunca Steam ile karşı karşıya gelme hevesinde değil gibi gözüküyor.
Ubisoft oyun dünyasının pek sevilmeyen firmalarından biri olsa da, bana kalırsa oyun dünyasının temel taşlarından biridir. Her sene en az 2-3 AAA oyun ile karşımıza çıkan Ubisoft, özellikle de son yıllardaki oyun çıkışı sonrası politikaları ile diğerlerine örnek olması gereken cinsten hamleler yapıyor. 2009 yılında Assassin’s Creed 2 ile UPlay ağını tanıtan Ubisoft, başlarda UPlay’i bir oyun satış platformundan ziyade sosyal medya platformu gibi tasarlamıştı. UPlay aracılığı ile diğer oyuncularla konuşabiliyor, başarımlar kazanabiliyordunuz. Origin’in çıkışından tam bir yıl bir ay sonra ise UPlay bizim bildiğimiz şekle getirilerek kullanıcılara sunuldu. Ancak EA’in aksine Ubisoft oyunlarını hem UPlay hem de Steam üzerinden satışa sunuyor ancak Uplay kullanımını da zorunlu tutuyordu. Yani iki platformu beraber kullanmaya izin veren bu sistem daha yumuşak bir geçiş için daha mantıklıydı. Bu politika oyuncuların alıştığı bir standart haline gelmişti ki son gelişmeler her şeyi değiştirdi.
Tabii bu arada irili ufaklı pek çok oyun platformu girişimi oldu. Bunlardan kimileri başarılı oldu, kimileriyse unutuldu gitti. Mesela son birkaç hamlesinden önce oyuncuların en sevdiği firmalardan olan Bethesda kendi platformu olan Bethesda.netile bu yarışa dahil olmaya çalıştı. Ancak Steam es geçilerek sadece Bethesda.net üzerinden sunulan Fallout 76’nın başarısız olması platformun geleceğine dair soru işaretleri de doğurdu.
Bununla birlikte eski oyunları günümüz platformlarında çalışır hale getiren başarılı CD Projekt Red ürünü GOG ve uygulaması GoG Galaxy, indie oyunlara odaklanan Itch.io, Microsoft’un 2006 yılında Steam’e rakip olarak çıkardığı Games for Windows Live’ın geliştirilmiş hali olan ve mobil oyun çöplüğü olmasının yanında büyük sunucu sıkıntıları sebebiyle oyun indirmenin işkence olduğu Windows Store, popüler iletişim platformu Discord’un geliştiricilere %90 pay verdiği Discord Game Store gibi pek çok ayrı platform, pek çok ayrı istemci var.
Ve sıra Epic’te
Epic Games bundan 5 yıl önce oyun dünyasının emektar ancak kesinlikle hak ettiği değeri görememiş firmalarından biri olarak kabul edilirdi. Unreal Engine gibi oyun dünyasının en önemli motorlarından birini geliştirmekle kalmayıp Gears of War serisi gibi modern TPS oyunlarının temelini atan bir oyun serisine de imza atmış olmasına rağmen hak ettiği değeri görememiş, çok fazla büyüyememişti. Kendi oyunlarını kendilerine ait platformda yayınlamaya devam eden Epic Games, diğer yandan Fortnite adını verdiği bir zombi-hayatta kalma oyununu geliştiriyordu. Oyun ilgi çekici bir grafik tarzına sahip olsa da beklediği ilgiyi görememiş, biraz kenarda kalmıştı.
Ancak PUBG’nin açtığı Battle Royale yolunda ilerlemeye karar vermek muhtemelen Epic Games tarihini baştan yazacak bir hamle oldu. Tarihler Eylül 2017’yi gösterirken Epic Games Fortnite’ın ana oyunu olan Fortnite: Save the World’e ek olarak ücretsiz bir ikinci mod olan Fortnite: Battle Royale’i yayınladı. Oyun inanılmaz bir başarı elde etti. Epic’in başarılı reklam politikası ve oyuna olan desteğiyle büyük bir oyuncu kitlesine ulaşan Fortnite Battle Royale modunun başarısı oyun dünyası açısından çok önemli. Sürekli olarak yeni platformlara çıkan, hatta Playstation 4’ün ilk Çapraz Platform desteği sunan oyunu olan Fortnite başarısıyla yapımcısı Epic Games’e önemli derecede bir finansal güç kazandırdı. Tabii Epic Games bu gücü heba etme niyetinde değil. Bu amaçla sadece kendi oyunlarını yayınladığı Epic Games Launcher’ı Epic Games Store’a çevirdi ve Fortnite sayesinde kazandığı parasal gücü burada kullanmaya karar verdi ki. Böylece son yıllarda Steam’e karşı en dişli rakibi de piyasaya sürmüş oldu.
Ayrıca Epic oyun yapımcılarının şikayetçi olduğu komisyon sıkıntısını da çözdü. Epic Games Store’da Steam’in aksine oyunlardan %30 değil sadece %12 komisyon alınıyor, Unreal Engine kullanan oyunlardan alınan %5’lik komisyon da bu %12’ye dahil ediliyor. Böylece çok daha fazla para oyun yapımcılarının cebine gidiyor. Pek çok yapımcı oyunlarını Epic Games Store’da da yayınlamaya başladı. Epic Games bununla yetinmeyerek 2 haftada bir bedava oyun promosyonları ile oyuncuları da platformuna çekmeye çalışıyor ve bunda da şimdilik başarılı olduğunu söyleyebiliriz. Çünkü verdikleri oyunlar Subnautica, What Remains of Edith Finch, Thimbleweed Park gibi değerli yapımlar.
Epic bununla da kalmıyor, oyun yapımcıları ile özel anlaşmalar yaparak oyunların sadece kendi platformlarına çıkmasını sağlamaya çalışıyor. Mesele şimdiye kadar sadece PS4 exclusive olarak gördüğümüz Journey sadece Epic Games Store’a özel olarak PC’ye geliyor. Ubisoft’un güvendiği markalarından biri olan Tom Clancy serisinin yeni oyunu The Division 2 Steam’i es geçerek sadece Epic Games Store ve UPlay için çıktı. Metro: Exodus, her ne kadar son dakikada yapılan bir hamle olduğu için büyük tepki toplasa da, Steam’e el sallayıp Epic Games Store’a geçiverdi. Örnekler çoğaltılabilir ve önümüzdeki dönemde daha da çoğalacak gibi duruyor.
Bu tarz yeni platformlara karşı oyuncuların tepkisi genellikle olumsuz oluyor. Ancak ben kesinlikle olumlu bakıyorum bu tarz hamlelere. Çünkü bunlar Steam’in tekel olmasını engelliyor ve rekabeti kızıştırıyor. Tamam belki oyunlarımız eskisi kadar derli toplu duramayacak ancak bunun karşılığında kazancımız daha büyük olacak. Bedava oyunlar, daha iyi müşteri hizmetleri, daha iyi sunucular, daha uygun fiyatlar ve fazlası. Burada tercih oyuncularda; oyunların toplu durması uğruna tekelleşmeye göz yummak mı, daha iyi imkanlara sahip olmak birden çok uygulamayı idare etmeye çalışmak mı? Yıllar boyunca pek çok ayrı rakip ile baş etmeye çalışan ve hepsinde kazanan taraf olan Steam’in Epic Games Store’a karşı ne yapacağı ise merak konusu.