Retrospektif - Brandon Sanderson

Kalemi elinden bırakamayan adam…

Geçtiğimiz aylarda hayranlarına açıklamak mecburiyetinde hissettiği bir şeyler olduğuna dair bir video yayınlayan ve herkesi endişelere sürükleyen Sanderson, nihayetinde boş vakitlerinde 5 tane daha kitap yazdığını açıklayarak herkesin yüreğine su serpmiş ve bu kitaplar için açtığı Kickstarter kampanyasından da 41 milyon dolar kaldırarak rekorları yerle yeksan edip fantastik edebiyatla alakası olmayan kitlelere bile ismini duyurmuştu.

Peki kimdir bu Brandon Sanderson? Kimilerine göre her dünyasına birbirinden çok farklı ve oldukça da yaratıcı büyü sistemleri geliştiren ve bunların detaylarına çok büyük özen gösteren bir “büyü sistemi adamı” kimine göre de senede iki kitap üreten bir yazarlık makinesi ya da Zaman Çarkı serisini sonuca ulaştıran adam. Ama bence Brandon Sanderson’ın en önemli özelliği tam da sizin, benim gibi bir “nerd” olması. Robert Jordan’ın eşi Zaman Çarkı serisini bitirmesini teklif etmek için aradığında heyecandan konuşamayan, favori 10 oyunundan bahsettiği videoyu “hehe” diye izlediğimiz, hatta CDProjekt’e güzel bir oyun yapsınlar diye Sissoylu lisans haklarını bedava vermeyi teklif eden, yazarlara işsiz muamelesi yapılmasına hayıflanan, sanki milyon dolarlar kazanan bir yazar değil de mahalleden Brandon Abi diyebileceğimiz samimiyette bir insan…

Başta okumayı sevmeyen bir çocukken, öğretmeninin kitap özetlerini sağdan soldan çarptığını fark ederek kendi kütüphanesinden bir kitap seçtirmesiyle fantastik edebiyata adım atan Sanderson, yazarlığa giden yolda en büyük ivmeyi de üniversitede aldığı Bilimkurgu ve Fantastik Edebiyat Yazarlığı dersi ile almış. Hoş o dersi alana kadar 8 kitap yazmış olduğunu söylüyor ki kendisine diyecek bir şey bulamıyorum artık. Tamam editör eli değmemiş ve ham halde, muhtemelen yayınlanmaya hiç de uygun olmayan kitaplar olabilir çoğu ama 8 kitap? Bu şekilde yazdığı 6. kitabı olan Elantris’i yayınlatmayı başardıktan sonra asıl gözbebeği olan Fırtınaışığı Arşivi’nde (Stormlight Archive) takılıp kaldığı için arada çıtır çerez olsun diye yazdığı Sissoylu (Mistborn) serisiyle asıl popülerliği yakalamış ki ben de kendisiyle bu seri aracılığıyla tanışmıştım.

Çok yazıyor diye boş yazıyor sanılmasın; oldukça sade bir anlatım tarzı olmakla birlikte ipuçlarını önünüze attığı halde kitaplar boyunca göremediğiniz, olaylar çözüme kavuşunca bir “Laaan!!” çekerek hışımla eski sayfaları karıştırdığınız nefis eserlere imza atıyor. Ben bu satırları yazarken kim bilir gizli gizli kaç sayfa yazdı… Ah Brandon ah, yapma böyle! George Martin’lerin, Patrick Rothfuss’ların âhını alacaksın, başına bir şey gelecek diye korkuyoruz!

Zaman Çarkı: Bu işi yapsa yapsa Brandon yapar!

Henüz yeni yetme sayılabilecek bir yazar iken aniden Robert Jordan’ın eşi Harriet McDougal’dan gelen bir telefonla, hayranı olduğu Zaman Çarkı serisini bitirmesi teklifiyle neye uğradığını şaşırmış Brandon Sanderson. Harriet, bir arkadaşının tavsiyesi üzerine Brandon’ı araştırmış ve Sissoylu’nun henüz başlarını okuduktan sonra “Yapsa yapsa bu çocuk yapar!” diyerek sarılmış telefona. Brandon ise “Başkası yapsa mahveder, ben serinin büyük hayranıyım; o zaman ben yapayım” demiş ve böylece Robert Jordan’ın dev eseri Zaman Çarkı da son kitaplarına kavuşmuş. Doğrusu ben gayet beğendim bu devir teslimini.

Hikâyenin tamamını merak edenler için Brandon ve Harriet uzuun uzun anlatıyorlar.

 

Nedir bu Cosmere?!

Bambaşka sistemlere sahip Elantris, Sissoylu, Fırtınaışığı ve daha nice Sanderson eserleri aslında aynı evrende geçiyor: Cosmere evreninde. Daha çok Fırtınaışığı serisinde değinilen bu evren konseptinin ipuçları aslında diğer kitaplara da serpiştirilmiş ve tabii ki teoriler alıp başını gidiyor. O yüzden de bir seri hakkında konuşulurken öbüründen spoiler yiyebilirsiniz, aman dikkat.

 

YORUMLAR
Parolamı Unuttum