Düzenli işi olan bir insanın bile yoksulluğa zenginlikten daha yakın olduğu hakkında hiç düşündünüz mü? Belki büyük bir hastalık sonucu tükenen izin günleri, belki peş peşe alınan birkaç kötü karar, belki bir “küçülmeye gidiyoruz” toplantısı kadar yakın.
Squid Game’i izlerken insanın yoksulluk batağının içine ne kadar kolay düşebileceğini düşünmemek mümkün değil. Yönetmen Hwang Dong-hyuk’nun ilk sezonda yaratmaya çalıştığı etki de buydu zaten. Çaresizlik içinde ölümü göze alan insanları izlerken eğleniyor musunuz? Peki siz eğlence olmaya ne kadar yakınsınız?
Yapılışının ilk dönemlerinde tek sezonda bitmesi planlanan Squid Game’in ikinci sezonunun gelişi de başka bir varoluşsal soruyu beraberinde getiriyor. Ellerinizi kana bulayıp tırnaklarınızla kazıya kazıya çıksanız bu batağın içinden, gerçekten arkanıza bakmadan çekip gidebilir misiniz?
Netflix Türkiye’nin davetiyle yönetmen Hwang Dong-hyuk, başrol oyuncularından Lee Jung-Jae (Seong Gi-hun rolünde) ve Wi Ha-Jun (Hwang Jun-ho rolünde) ile, 2. sezon öncesi yapılan toplu bir röportaja katılma şansı yakaladık; 26 Aralık'ta Netflix'te seyircisiyle buluşacak olan Squid Game'in 2. sezonunda bizi neler bekliyor, bunları konuştuk.
Spoiler’sız soruyorum elbette, sizce 2. sezonda insanları yeniden ekran başına çekecek neler var?
Lee Jung-Jae: Bence bu kesinlikle yeni oyunlar olacak. İlk sezonda Koreli çocukların oynadığı oyunların kullanılması çok ilgi çekmişti. İkinci sezonda Squid Game’de yeni oyunlar olacak, ve belki de bu sefer oyunları bir zamanlar kendi oynadığınız oyunlara daha yakın bulacaksınız. Bence 2. sezonun ilgi çekici yanlarından biri bu olacak.
Lee Jung-Jae, karakteriniz ilk sezonda ciddi bir kişisel değişim geçirdi. Bu sezon daha ciddi, hedefine odaklanmış bir karaktere bürünüyor gibi. Oynadığınız karaktere yaklaşımınızı değiştirdi mi bu?
Lee Jung-Jae: Gi-hun bu sezonda tamamıyla oyunların sonunu getirmeye odaklanmış durumda. İzleyince göreceğiniz gibi 3 senesini oyunlara yeniden katılabilmek için çalışmaya adamış, insanları oyunlara alan takım elbiseli adamı bulmaya çalışıyor. Aslında bu arayış da onun için yine ciddi bir karakter gelişimi demek.
Squid Game oldukça fazla şok edici sahne içeren bir dizi. Bir oyuncu olarak sizi etkileyen ya da çekmesi zor olan özel bir sahne oldu mu?
Wi Ha-Jun: Bence ilk sezonun en vurucu sahnesi Jun-ho’un Front Man’in gerçekten kardeşi olduğunu öğrendiği sahneydi. Ve benim için de bir oyuncu olarak canlandırması en zor sahnelerden biriydi. Zordu çünkü Hwang Jun-ho genel olarak dışavurumu kuvvetli bir karakter değil, duygularını açığa vurmuyor ama öbür yandan içinde çok fazla duygu taşıyor, oyunun başındaki insanlara karşı duyduğu öfke ve korku gibi. O nedenle benim için gerçekten oynaması zor bir sahneydi ama yönetmenimiz Hwang Dong-hyuk’un yardımıyla altından kalktığımı düşünüyorum.
Yeniden Gi-hun gibi zor bir role bürünmek nasıl bir histi?
Lee Jung-Jae: Aslına bakarsanız yeniden Gi-hun rolünü canlandırmam gerekeceğini öğrendiğimde karışık duygular içine girdim. Ve sete ilk geri döndüğüm gün setin kapılarını açtığımda, oyunların oynanacağı alanı yeniden gördüğümde Gi-hun’un ilk sezondaki bütün travmalarımı yeniden hatırladım gerçekten. Hayatım boyunca unutamayacağımı düşündüğüm bir an.
İlk sezonda Squid Game’in insanların ancak başka bir çaresi kalmadığında katılmayı kabul edebileceği bir şey olduğunu gördük. 2. sezondayda Gi-hun’un hem kazanmaktan ziyade bir hedefi var, hem de ilk sezondaki itici gücü, yani onu para ödülünü kazanmaya itecek çaresizliği yok. Sanki bu sezonda onu bambaşka bir karaktere dönüştürüyor bu. Siz de bu sezonda yepyeni bir karaktere bürünüyor gibi hissettiniz mi?
Lee Jung-Jae: Aslında bana 2. sezonun konusu Gi-hun’un karakterinde gayet doğal bir gelişme gibi göründü. Yani 455 kişinin ölümü sayesinde böyle büyük bir para ödülünü kazanabildi ama bu parayı kullanmaya vicdanı el vermiyor. Ve bu parayı kendisine harcamak yerine oyunları sonlandırmak için kullanmaya karar veriyor. Ama bence bu onun ilk sezonun başındaki naif haliyle aynı şey. Eninda sonunda iyi bir kalbi olduğu için kazancını oyunları durdurmak için kullanmaya adıyor. Bence bu ilk sezondan ikinci sezona gayet doğal bir karakter geçişi.
Squid Game, Parasite, Han Kang’ın 2024 Nobel Edebiyat Ödülü’nü alması… Sizce Güney Kore kültürünün küresel bir fenomene dönüşmüş olması neden?
Lee Jung-Jae: Bence bu Kore’nin modern kültürüyle alakalı, yaptığımız her içeriğe derinlik katan, katmanlar ekleyen, değişim ve evrim getiren şey Kore’nin modern kültürü. Kore’nin trajik bir modern kültürü var ve bu trajedi içinde aslında bir gün harmoni içinde yaşayabilme umudunu yeşertmek isteyen bir hissiyat var. Kore’ye gitme şansınız olursa bir gün bence bunu daha iyi anlarsınız. Ve bütün bunlar aslında hep bizim hayatımızda olan şeylerdi, ama Kore’nin dışındaki kültürler için bizim bir şeyleri anlatma şeklimiz çok özgün görünüyor olabilir. Bence yaptığımız işlerin dünya çapında beğeniliyor olmasının sebebi bu. Ama bana soracak olursanız aslında bunu cevabını vermesi gereken sizsiniz, yani Kore’den çıkan işlerin neden Kore dışındas bu kadar beğenildiğinin cevabı sizde saklı.
Wi Ha-Jun, ilk sezonda karakterinle aranızda birçok ortak nokta bulduğunuzu söylemiştiniz. İkinci sezonda da bu hisleriniz devam ediyor mu?
Wi Ha-Jun: Aslında ben herkesin onun hisleriyle empati kurabileceğini düşünüyorum. Çok fazla vahşete tanık oluyor, bütün bunların arkasında kendi kardeşinin olduğunu öğreniyor, üstüne üstlük bir polis memuru olarak da yerine getirmesi gereken bir görevi var, bütün bunların arasında çok da büyük bir yalnızlık çekiyor. Bütün bunlar düşünülünce Jun-ho için bir şeyler hissetmemek mümkün değil, ve ben de onu yeniden ekrana taşıyabildiğim için çok büyük onur duyuyorum.
Squid Game’in ilk sezonunu kendiniz yazıp yönettiniz, yapımcılığı da sizdeydi. Bu elbette size büyük bir yaratıcı özgürlük sağlamış olmalı. İkinci sezonda da aynı şekilde yazar ve yönetmen koltuklarında sadece siz mi varsınız?
Hwang Dong-Hyuk: Açıkçası ilk sezonu çekerken hem yazmak, hem yönetmek, hem de şovun yapımcılığını üstlenmek bana çok yorucu gelmişti, ve, “Eğer bir ikinci sezon olursa bunu kesinlikle böyle yapmamalıyım, yeni yazarlara ihtiyacım var,” diye düşündüğümü hatırlıyorum. Ama gelin görün ki bir şekilde gene her şeyi kendim yapıyorum. Ve evet, sizin de söylediğiniz gibi bu büyük bir özgürlük veriyor ama aynı zamanda bütün bu rollerin baskısı da sadece benim üstümde. Son iki senede o kadar çok çalıştım ki neredeyse tükenmişlik noktasında olduğumu söyleyebilirim.
Sizce ilk sezonun bu kadar popüler olmasının sebebi neydi?
Hwang Dong-Hyuk: Bir zamanlar herkesin oynamış olabileceği çocuk oyunlarının yetişkinler tarafından, hayatlarını riske atarak, sırf para ödülü için oynanıyor olması başlı başına ilginç bir konu bence zaten. Ayrıca set dizaynları, renkli kostümler… Bence gerçekten ilk ilgi çeken bu. Ama aynı zamanda içinde bulunduğumuz kapitalist sistemi eleştiren bir konusu da var, ve özellikle pandemi döneminde insanların bu eleştiriyle daha çok duygudaşlık kurduğunu düşünüyorum. Bütün bunların bir araya gelmesiyle bu popülariteyi yakaladık.
İlk sezon kapitalizm, çaresizlik, açgözlülük gibi ağır konuları ele alıyordu. İkinci sezonda ağır basacak yeni sosyal konular var mı?
Hwang Dong-Hyuk: İlk sezondan bu yana dünyanın çok daha kötüye gittiğini düşünüyorum. Büyük bir pandemi yaşadık. Şu anda da post-pandemi döneminde yaşıyoruz. Dünyanın birçok yerinde savaşlar ortaya çıkıyor ve devam ediyor. İlk sezon da dönemin sosyal zorluklarından ilham alıyordu ama içinde bulunduğumuz dönemde ikinci sezonun bütün bunlardan etkilenmemesi mümkün değil.
Bize ikinci sezondaki oyunlar hakkında bir şeyler çıtlatabilir misiniz?
Hwang Dong-Hyuk: İkinci sezondaki oyunları seçerken çok zorlandığımı söyleyebilirim. Çünkü en sevdiğim oyunları zaten ilk sezonda kullanmıştım. Fakat bu iş için gerçekten kafa patlattık ve bence bu sezondaki oyunlar çok daha büyük setlerde çok daha gerilimli anlara sahne olacak. İlk sezonda daha çok kendi çocukluğumda oynanan oyunlara odaklanmıştım, bu sezon da yine Kore’den çocuk oyunları göreceksiniz fakat eminim bu oyunların bir kısmı size çok daha tanıdık gelecek.
İlk sezondan sonra Squid Game bir sürü yan ürünü olan bir marka haline geldi. Bu konuda ne düşündüğünüzü merak ediyorum. Ayrıca bu yan ürünler, oyunlar, gerçek bir yarışma şovuna dönüştürülmesi falan; sizin ikinci sezona bakış açınızı etkiledi mi yoksa kendinizi bunlardan tamamen soyutladınız mı?
Hwang Dong-Hyuk: Sanırım o yarışma şovunun sadece ilk bölümünün bir kısmını izledim ben, ki bu noktada Netflix’in duruşunu anlıyorum. Squid Game onların en büyük markalarından biri ve bunu doğal olarak kullanmak istiyorlar. Ama açıkçası beni hiç etkilemediğini söylemeliyim. Yani Squid Game’de ben kendi hikayemi anlatıyorum. Yarışma şovu ya da oyunlar, bunların gerçekten benim yaratıcılığım üzerinden hiçbir etkisi olmadı.
Squid Game’i fazla vahşet içerdiği konusunda eleştirenler var, bu konuda ne düşünüyorsunuz?
Hwang Dong-Hyuk: Bunu daha önce de söyledim ama Squid Game’de gördüğünüz şiddet, yani mesela kaybeden insanların vurularak öldürülmesi, aslında içinde bulunduğumuz sosyal sistemin bir alegorisi. Şu anda yoksul ve zayıf insanların üzerindeki şiddetin ve baskının bir eleştirisi aslında ve izleyicilerin de dizideki şiddet ögelerine bu gözle bakmalarını öneririm. Ki aslında bakarsanız dizide gördüğünüz şiddet ve vahşet ögeleri dünyada yoksulların, mültecilerin başına gelenden, var olan savaşların kadınlara ve çocuklara yaptığından daha mı büyük? Benim buna cevabım hayır. Bence Squid Game’de gördüğünüz şiddet, dünyanın birçok yerinde halihazırda yaşanandan daha büyük değil.