Korku oyunlarını bilirsiniz, çıkar, duyulur, belli bir kesim birkaç dakikalık oynamasından sonra bırakır, geri kalan ufak ama sadık kitle ise her daim oyunu ve seriyi takip etmeye başlar. Çünkü korku oyunları, oyun içi amaç gütmekten ziyade insan hisleri ile iletişim kurabilmeyi amaçladığından, unutulması da zor olur. Herkese hitap etmemesi yüzünden kendi içine kapanışlarının kaderini, son zamanlarda dikkatleri herkesin üzerine çekebilmiş olan Amnesia ve Slender gibi yapımların popüler olmasıyla değiştirebilir vaziyete gelen korku oyunları, artık “oyun satmaması” derdinden uzaklaşarak, daha rahat ve büyük yatırımlarla oyun yapabiliyor. İşte tam da yüksek kalitede, bizi şöyle gerim gerip gerip hikâyesi ile alıkoyarken bir de “kaçış”ı yaşayabileceğimiz bir şeye ihtiyacımız vardı ki Sacrilegium’dan haberimiz oldu. Ne güzel de oldu!
RYO’DAN KORKU TÜRÜNE
İş insan duyguları ile konuşmak olunca, bilirsiniz, kimi yapımcıları baştan elemek gerekir. Gidişatı güzel ama hislere hitap etmeyen bir oyun, korku türü için “hiç” demekten öte değildir. Durum böyleyken önce Sacrilegium’un yapımcı firması olan Reality Pump’ı tanımakta da fayda var. Reality Pump, 1995 yılından beri aktif olarak oyun üreten eski toprak bir stüdyo. En bilinen oyun serileri olan Two Worlds’den tanıyabileceğiniz bu adamların garip bir tarafı var: Oyunları için geniş değil ama tıpkı ilk paragrafta bahsettiğim gibi oyuna gönülden bağlı mini topluluklar üretmek, üretebilmek gibi bir alışkanlıkları ve başarıları mevcut. Two Worlds’ü yapmaya başlamadan önce sadece ve sürekli olarak strateji oyunları yapmaya kendini adamış bu ekip, Two Worlds ile birlikte ilk defa RYO türünü denemiş ve gerçekten takdir edilesi bir iş çıkarmıştı. Bugün Metacritic not ortalaması 76 olan serinin ikinci oyunda, neredeyse 70 saate kadar çıkan oynanma süresi ile güzel bir atmosferi buluşturan yapımcılar, deneysel olarak giriştikleri bu işten başarıyla çıkmışlardı. Hatta oyun o kadar genişti ki okuduğum bir incelemeden unutamadığım bir cümle var: “Bu oyunu anlatmak için iki dünya (Two Worlds) gerekir.” Korku türü de Reality Pump için aynı şekilde deneysel ve yeni bir süreç. Sacrilegium ile ilk defa bu başlık altında oyun çıkaracak firmanın aynı RYO türünde sağladığı başarıyı, burada da beklememizden daha doğal bir şey yok!
FENERBAHÇELİLER DAHA ÇOK KORKACAK
Gelelim Sacrilegium ile ilgili bildiklerimize… Los Angeles’da yapılan son E3 fuarında duyurulan Sacrilegium, klasik bir hayatta kalma/korku oyunu olmanın çok ötesinde vaatlerle çıkıyor karşımızda. Yapımcıların ilk günden beri söyleyip üstünde durdukları, bir o kadar da dik duruşlarla emin oldukları bazı sözler var. Sacrilegium’un ne olursa olsun bu türe yepyeni bir oyun standardı, anlayış ve canlılık getireceğinden bahseden yapımcılar, oyunu asla unutamayacağımızı garanti ediyorlar. Büyük sözlerini neye dayandırarak söylüyorlar henüz bir fikrimiz yok ama tutumları o kadar net ki insan heyecanlanmadan da edemiyor doğrusu. Galiba doğaüstü bir güç buldu bizimkiler, hadi hayırlısı!
20 yaşındaki, Alex adlı bir kızı canlandıracağımız oyunda, zeki, özgür ve tam bir “genç” rolünü üstleniyoruz. Karakter tasvirimiz ne kadar capcanlı da olsa bahtımız kara, lanet olsun! Genciz, güzeliz. Herkes de bunun farkında ama bizim aklımız bir karış havada. Ne güzelliğimizin farkına varıp bunu avantaj olarak kullanmak gibi bir derdimiz var, ne de muntazam dışı bir hayat yaşamak. Hafta sonu insan iki Taksim’e çıkar, o da yok. Varsa yoksa kendini bedensel sporlar ve güç üstüne eğitmeye çalışan Alex’in hayatı işte tam da böyle. Ama bunun çok karanlık bir sebebi var, Alex’in Sacrilegium şehrine yaptığı o unutulmaz yolculuğu!
San Francisco’dan başlayıp, karanlığa doğru ilerlediğimiz bu yolculuğumuzda tek düşünmemiz gereken kişi de maalesef biz değiliz. Bir şekilde arkadaşlarımız ve sevdiklerimizin de hayatlarının gidişatı elimizde. Durum böyle olunca insanın kendine vakit ayırmamasına da hak verilebiliyor doğrusu.
Şimdilik oyunun nerede geçtiğine dair “kesin” bir bilgi mevcut olmasa da, Alex’in bu zorlu yolculuğunda karşılaşacağı net olarak açıklanmış bir düşmanından oyun yerini çok muhtemel tahmin edebiliyoruz. Alex, bu karanlık yolculuğu sırasında en büyük düşmanı olarak belirecek Moroi tehlikesi ile karşı karşıya. Oyunun hayatta kalma tarafını bu tehlikeye karşı Alex’in sürdürdüğü macera içerisinde deneyim edeceğimiz oyunda, yapımcılar ne kadar iddialı dursa da senaryo klişe ve daha önce işlenmiş örnekler barındıran bir eser gibi duruyor.
YILMAZ MOROİ?
Gelelim Moroi de ne ola ki? sorusunun yanıtına. Moroi, Romanya kültüründe modern vampirler için kullanılan bir terim. (Kültür detayına gel.) Gerekirse kahvaltıda başka bir vampiri yiyerek vurdumduymaz bir hayat süren bu vampir sürüsü çok muhtemelen filmlerden alışık olduğumuz motorlu, metal dinleyen, gotik öğelerle süslü ve bir o kadar yozlaşmış bir kültür olarak karşımıza çıkacaktır. Hal böyle olunca işin içinde teknoloji de olacak ve araçlar ile amansız bir kaçış macerasının içinde olabileceğiz. Unutmadan, Moroi sözcüğünün Romanya taraflarından gelmesi ise oyunun muhtemelen günümüz Romanya’sında geçeceğine dair önemli bir ipucu.
GRACE 2 oyun motorunu kullanan oyunun grafikleri için ise diyeceğimiz yok. Bana nedense Alan Wake tadını hatırlatan yumuşak ama temayı yansıtan grafikler, iyi ve keskin olduğu kadar, sıcak ve atmosferi hissettirici de duruyor. Oyunun başyapımcılarından Miroslaw Dymek, GRACE 2’yi çok iyi kullanarak kullanıcılara fotoğraf gerçekliğine yakın grafiklerde bir oyun üreteceklerini de söyledi. Akıcı ve güzel hikayeli bir oyunun grafiklerine çok takılmasak da, böyle sözlerin verilmesi elbet ki istemediğimiz bir durum değil. Dymek’in oyun hakkındaki tek açıklaması da elbet bu değil, yıllarca orta çağ hikayelerini oyunlarla buluşturma işi ile uğraştıktan sonra, tecrübelerini böyle korku öğeleri içeren bir aksiyon/macera oyununa aktarmanın onları heyecanlandırdığını ama gönülden inanarak bunu Sacrilegium ile başardıklarını belirten yapımcı, tüm ekip gibi iddialı konuşmayı da devam ettiriyor. Sacrilegium’un grafikleri ile ilgili bir başka garip özellik de mevcut, yapımcılar, bir düşman, eşya ya da ne olursa olsun, aynı görsel seriden olsa bile, tüm görsel öğelerin birbirinden farklı olarak kendine has mimik, çizgi ve animasyonlarının olacağından bahsediyor. Ağzımız sulandı doğrusu.
GÖLGE ŞEHRİ’NE DOĞRU
Toparlayacak olursak, Sacrilegium’un iddialı bir oyun olduğunu söyleyebiliriz. Oyun hakkında her yaptığı açıklamasında daha da iddialı başka bir şey söyleyen yapımcılar, eğer bizi hayal kırıklığına uğratırsa sadece onların oyununu beklediğimizden değil beklentimizi yükseltmeleri sebebiyle de gözden düşeceklerdir. Tüm bunları göze aldıklarına göre bildikleri bir şey olduğuna inanmamak elde değil. Tüm bu sözler devam ederken hala oyun içi bir videoya sahip olmaması ise Sacrilegium’un üzen yanlarından. Verdiği sözleri tutarsa efsane olabilecek bu oyunun kesin çıkış tarihi için ise şu an için yapılmış bir açıklama ne yazık ki yok, 2013’ün ilk yarısı diye üstün körü bir bilgi mevcut.
Heyecanla bekliyoruz!