Belleğimde yer etmiş çok sayıda anıya sahip bir oyun BF 1942, hangisinden başlayacağımı bilemeden giriyorum sanal kurşunların vızır vızır uçuştuğu, tankların, F1-F7 hazır telsiz komutlarının kulaklarımda yankılandığı nostaljik çevrimiçi, daha doğrusu çokoyunculu FPS muhabbetine. Takım arkadaşlarınızı ve rakipleri görüp duyabildiğiniz ortamlarla LAN partiler sayesinde tanışmıştım, sene 2003 olmalı.
BATTLEFIELD 1942
|
Renkli, adrenalin yüklü ve oyunculuk tutkusuyla dolu anılar peş peşe gelecek bu bölümde sevgili okur... Ekşi Sözlük’te faal olduğum dönemlerde, platform üyelerinin kendi aralarında düzenlediği bazı etkinliklere ara sıra katılırdım; halı saha maçları, tiyatroya gitme, şehir içi tarihi geziler gibi.
On beş yıl önceden kalma bir yaz günü “Battlefield 1942 LAN Party” başlığını görünce kendimi sıcak bir yaz akşamı, Beşiktaş’ta bir sokakta, oyun ağırlıklı bir internet cafe’de buluverdim. “Zirve” adı verilen, önceden katıldığım toplantılardan tanıdığım arkadaşlar vardı tabii. Yeni tanıştığım uzun boylu ve benim gibi oyun meraklısı bir arkadaşla Call of Duty, GTA vs. geyikleri çevirirken kendisinin “jesuskane” takma adlı, yazılarını severek okuduğum dergi yazarı olduğunu öğrendim. Oyungezer’de aynı dönemde yazmanın kısmet olmadığı, Kaan Alkın dostumuza buradan selamlar göndereyim, Organize Sanayi’nin eski günlerini de anarak.
Sabahlara kadar bayrak kapmaca
Oyun peşinde sabahlamalara yeni alışmaya başladığım bir dönemdi. Slayt şeridi gibi takılmalar, saniyelerce donmaları sağ olsun, BF 1942’yi doğru düzgün oynayabilmek için ekran kartı, ram vd. yenilemek için hesaplar yapmaya da başladığım günlerdi aynı zamanda. Hatırladığım kadarıyla Half-Life dışında çok FPS tecrübem olmadığı için, sabahın ilk saatlerine sarkan LAN parti zirvesinde, 2010’ların başlarında dergi arkadaşlığı yaptığımız kardeşimiz Damla’dan bile geride kalan puanlar almıştım (çok kızar şimdi, kesin BFV - Deathmatch daveti atar beni Origin’den bulup).
Takım oyununu teşvik eden, rekabeti keyifli anlarda yaşatmayı başaran, kimi uçsuz bucaksız, kimisi Berlin gibi gerçek 2. Dünya Savaşı atmosferini bir nebze de olsa yaşatmayı başaran, ölçüyü tutturmuş bir arcade FPS’yle tanışmıştım bu LAN partide. Bir-iki gün içinde oyunu kutulu alıp, hemen Kharkov’un tank savaşlarında, Arnhem yıkıntılarında şehir içi muharebelere giriştiğimi de ekleyeyim. Samimi ortamda birbirine takılmalar, şakalaşmalar şeklinde geçen LAN partilere iki-üç kez daha katıldıktan sonra (ki, DVO, strateji, spor gibi farklı türlerde seçenekler de olduğu halde BF 1942 tercih ediliyordu) ADSL bağlantısının da gelmesiyle birlikte, çevrimiçi çokoyunculu FPS sevgisini içime yerleştirmeye başlayan yapım haline geliyordu Battlefield 1942.
100-120 ms. civarı ping alabildiğim, Avrupa merkezli bir sunucuda, araçsız haritalarda saatlerce sanal tüfek çattığımı, “Sıhhiye!”, “Acil destek lazım!” telsiz mesajları kulaklarımda yankılanırken halen hatırlıyorum. Ek paketlerin de dâhil olduğu BF 1942’yi “yenileştirilmiş grafikler” eşliğinde, eğer olmazsa da eski, klasik ve saf haliyle oynayıp tatlı bir nostalji yapmak isterdim işin doğrusu.
Road To Rome ve Secret Weapons of WW2 genişleme paketleri, oyun içeriğini gerçek anlamda genişletme olanağı sağlıyordu. Yeni birlik, silah ve araçlarla ana oyundan farklı cephelerdeki haritalar üzerinde BF 1942 oyun süreleri katlanarak artıyordu doğal olarak. İşin daha güzel tarafı, bugünkü fahiş fiyatlara kıyasla makul ücretler karşılığında edinmek mümkündü ana oyunu ve ek paketlerini.
Neden Efsane Oldu?
MOD DESTEĞİ
Tank, savaş uçağı gibi güçlü ve etkili araçların fazla popüler olup, çevrimiçi seanslarda takım arkadaşlarının birbirlerine sıkmalarının önüne geçmeyi amaçlayan, araçsız, sadece piyade olunabilen modu severek oynardım. Sadece tabanca ve yakın dövüş, sadece belli bir sınıf gibi modlar da oyunun ömrünü gerçek anlamda uzatan değişikliklerdi. LAN partilerde kafa dengi arkadaşlara rastlarsanız, oyunun esnek yapısı sayesinde askeri cip yarışı, iki uç noktadan haritanın ortasına ulaşmaca gibi oyun içinde oyun eğlenceleri de yaratabiliyordunuz ayrıca.
GRAFİKLER VE ATMOSFER
000’ların hemen başında yapıldığını düşünürsek, dönemine göre fazlasıyla kaliteli, göz okşayan görsel zenginliğe sahipti diyebiliriz BF 1942 için. Savrulan çöl kumları, şehir içlerindeki harabelerden yükselen dumanlar, uçak motorlarından yükselen gürültüler, Pasifik okyanusunun engin maviliği atmosferi yükselten ve bunca yıldan sonra aklımda kalan teknik ayrıntılardandır.
ZENGİN İÇERİK
Farklı özelliklere sahip haritalar uçsuz bucaksız gibi görünürdü göze. Kharkov ve Khursk’un ormanlık arazisindeki tank çatışmaları, Pasifik adalarında, Iwo Jima gibi haritalarda palmiye ağaçlarının tepelerinde beliren avcı uçakları, Berlin, Stalingrad gibi binaların arasına sıkışmış şehir içi muharebeleri, yüzlerce saat bıkmadan oynanabilecek bir çevrimiçi çokoyunculu eğlence sunuyordu. Ayrıca ek paketlerle gelen haritaların dışında, Fransa, İtalya gibi birlikler ve donanımlarla oynamak da mümkündü. BF serisinin bugün halen kullandığı sınıf sistemi de 1942 sürümüyle başlamıştı ve oynanışta taktik çeşitlilik ve takım oyununu teşvik etme konularında gayet başarılıydı.
Not: Bu yazı daha önce Oyungezer dergisinin Aralık 2018 (#134) sayısında yayınlanmıştır.