Yeni Bir Seri: VBDYAO #1

Bir konu başlığına üşüşen editörler, demediklerini bırakmadılar.

Oyungezer editörleri bir araya geldiklerinde, yaratılan ilk konu sakız gibi uzatılmaya mahkûmdur. Herkes çeker bir tarafından, bütün kin kusulur ortaya. İşte yine böyle bir konu başlığı bulduğumuz vakit, bu sefer çıkan cevapları kaydedelim dedik. İşte böylelikle VBDYAO doğdu.

Bu yeni içeriğimize ilginç bir konu seçelim dedik. Bir tarafta Splinter Cell: Blacklist yükselirken diğer tarafta Battlefield 4 ya da Call of Duty: Ghosts gibi FPS'ler dikilirken aksiyon oyunlarına daldık. Bu bölümün sorusu şuydu:

"Sence gizlilik gerektiren aksiyon oyunları mı (Stealth Action), düz aksiyon oyunları mı daha iyi?"

Cevaplar da aşağıda, seçin tarafınızı!

SİNAN

Kesinlikle gizlilik! Gizlilik candır! Splinter Cell'i en şahane ModernWarfare'e tercih eden bir bünye olarak sorarım size: CoD'de hatırladığınızen efsane bölüm hangisidir? İlk MW'deki Pripyat bölümü değil mi? Nedir obölümü unutulmaz kılan? Dar dar dar önümüze gelene ateş ettiğimiz bölümleribir celsede unuturken, tek mermi attığımız bu bölümü unutulmaz kılan, bizeyaşattığı beklenmedik sıkıntıdır.

Aksiyon ve stres birbirini dengeliyorsa, bu denge bir oyunu mükemmelliğetaşıyabilir. Keman yayı gibi gerildiğiniz ve gizlendiğiniz bölümlerdenhemen sonra patlak veren aksiyon sahnelerinin tadı, 3 saat boyunca mal gibitetiğe basılı tutarak koşturduğunuz bir aksiyondan çok daha kalıcı olur.Türü "Stealth Action" olmayan oyunlarda bile bu dengeyi tutturduğunuzda,+10 puanınız garantidir.

Kısacası, sadece sol mouse tuşunu kullanarak değil, ağırdan alıp düşünüpplanlayarak veya gizlenip hiç görülmeden, oyunun verdiği tüm imkanlarımıkullanarak düşmanlarımı alt etmek bana daha fazlasıyla keyif veriyor.

UMUT

Kanımca stealth olgusu, aksiyon oyununda makyajın aktığı noktadır.

Kendinizi tempolu bir aksiyonun adrenalin yağmuruna teslim ettiğinizde gözleriniz buğulanır, o hummalı akış içinde oyunun hataları flulaşır. "Uff! Ne maceraydı be!" nidalarıyla dile getirilen beğeninin perde arkasında artan nabzın yarattığı bakarkör oyuncu profili vardır aslında. 

Oysa gizlilik gerektiren aksiyonlarda daha açık seçersiniz oyunun kusurlarını. Dikkatli gözle baktığınızda stealth oyunlarını mesken edinmiş her düşmanın katıksız salaktan ibaret olduğunu görürsünüz mesela. Ne kadar hin gibi görünürse görünsün karşınızdaki sonuçta yapay zekadır ve er ya da geç sizin kuntizliğinize teslim olacaktır. 15 metre yükseklikten adamın hemen yanına atlarsınız, siz bıçağı boğazına dayayana kadar varlığınızı fark etmez. Burnunun dibinden arkadaşını kaldırıp temizlersiniz, yokluğunu hissetmez. Bir adım ötesinde şakada şukada şarjör değiştirirsiniz, sözüm ona gölgedesiniz ya, "kedidir, kedi" deyip geçer. Böylece akıp gider oyunun makyajı. İlüzyon çözülür. Afet sandığınız o kaknem kadın çürük dişleriyle sırıtır size.

Bu sebepledir ki, aksiyon dedin mi safkanından tercih ederim arkadaş. Madem ki nikahı basacağız, gelin yüzüne bakılır olsun bari!

İHSAN

Tabii ki gizlilik. Nedenini soracak olursanız, piyasada birbirinin aynısı bir sürü aksiyon oyunu zaten var ve bir yerden sonra hepsinde aşağı-yukarı aynı şeyi yapmaya başlıyorsunuz: tetiğe şuursuzca asılmak (farenin sol tuşu değil o!). Ama bu durum gizlilik içeren oyunlar için kesinlikle geçerli değil.

Her ne kadar aksiyon oyunlarının oyuncuyu vurmaya çalıştığı nokta "sınırsız heyecan" olsa da gizlilik içeren oyunlar bunu çok daha başarılı bir şekilde gerçekleştirir. Çünkü her an enselenme tehlikesiyle karanlık koridorlarda gıdım gıdım dolaşmak, gölgelerin arasına kıl payıyla karışıp düşmanlarımızın gözlerinden son anda saklanmak ve bir sonraki köşeyi döndüğümüzde neyle karşılaşacağımızı bilinmemenin verdiği o gerilimi yaşamak gibi unsurlar yüreğimizi ağzımıza getirme konusunda çok çok daha başarılıdır.

Mesela Crysis... Düşmanlarınıza nano-teknoloji ne verdiyse dalmak mı daha keyifli, yoksa onca hasmınızın arasında gizlice ilerleyip birini sessizce alaşağı etmek, sonra da diğerleri panikle sizi ararken bir köşeye geçip sırıtarak onları izlemek mi? Deus Ex'i gizli gizli ilerleyerek bitirmenin verdiği o haz başka bir oyunda var mı? Ya da ilk Far Cry'ı? Hadi daha güncel bir örnek vereyim; Mark Of Ninja'da gizli gizli ilerlemek mi daha keyifli yoksa önünüze geleni biçtiğiniz bir ölüm makinesi olarak oynamak mı?

Tabii ki gizlilik... Aksi olsaydı Metal Gear sersinin her oyunu efsane olmazdı, ya da insanlar bunca zaman sonra bile Chaos Theory'ye duydukları hayranlığı her fırsatta belirtip Conviction'a en derin 'saygı ve sevgilerini' iletmezdi. O yüzden siz siz olun, görünmezlik pelerininizi inventory'nizden eksik etmeyin :)

SARP

İki türü de seviyorum ama, şeytanın avukatlığını yapayım azıcık:


Ben açık dünya seven adamım arkadaş. Üstelik yalnız da değilim. GTA V ilk gününde 800 milyon kazanıyorsa, dünya olarak bir bildiğimiz var demektir. E peki ne yapılıyor bu oyunda? Evet, göz göre göre araba patlatılıyor. Efendim? Evet, bomba kurup yine uçuruyoruz bir şeyleri. Pardon? Yup, verilen süre içinde gözlerinin içine baka baka adam vurmamız gereken yan görevlerimiz var. 

Yarattığım etkinin duvarlarda bangır bangır duyulması, hatta is ve duman olarak görülmesinden yanayım ben. Just Cause 2 oynarken de, arkamda patlayan bir silonun o tınısı ve kamerayı sarsışı bir zevktir. Bunlar da en güzel göz göre göre yapıldığında tatlıdır. Bilirsin ki, sana ateş ederken arkasında iletişim istasyonu patlayan adam zangır zangır titriyordur. Aynı boyda olsanız da, bir dağa dönüşürsün onun gözünde (Ne olmuş, hayal gücüm geniş biraz).

Nihayetinde, göz göre göre saldırmanın zevki değişmez benim gözümde. Gerçek hayatta zaten kırılganız, zaten stres içindeyiz. Azıcık zarar görmez, azıcık 300 Spartalı gibi düşmanın üstüne koşar olmanın zevki oyunlarda değişilmezdir bence.

TURGUT

Konu aksiyon olduğunda benim aklıma biraz daha "hızlı" bir yapı geliyor açıkçası. Şunun arkasına saklanayım, bunun devriye rotasını ezberleyeyim derken işin taktiksel boyutu aksiyon boyutunun önüne geçiyor. Modern Warfare'ın Pripyat bölümü bir nefes alma anıydı bana göre. Devamlı olarak koşturunca bir saniye olsun durmak ve nefes almak iyi geliyordu, zaten arkasından en büyük koşturmacalardan birisiyle karşılaşmıştık. Modern Warfare'ın tamamı Pripyat özelliğinde olsaydı eminim bu kadar sevilmez ve etkileyici olmazdı.

Aksiyonun tam karşılığı Mirror's Edge oldu benim için diyebilirim. Oldukça hızlı bir yapı, devamlı koşturmaca ve bitmeyen bir aksiyon. Bahsetmiş olduğum nefes alma anlarını da çok iyi kotarmışlardı. Gizlilik iyidir, güzeldir, candır ama yerinde, tadında ve sadece ihtiyaç duyulduğunda kullanıldığında. 

OSMAN

Gizlilik oyunların tuzu biberi olmasından çok daha fazlası. Kolayca paçayı kurtaracağını bilerek hareket etmek hiç de bana göre değil. Özgürlüğü kısıtlı sürede kilidi çözülen kapılardan, ışık almayan karanlık köşelerden geçerek elde etmek kadar keyifli bir şey yok. Üstelik çözüm yolları birden çoksa ve son seçenek “vur ve geç” ise o oyun alınacaklar listesine eklenir, büyük sorunları yoksa (mesela yapay zeka) çokça sevilir, birkaç defa bitirilir.

Salt aksiyon oyunları, sinemada mısır patlağı/kola eşliğinde az kafa yorarak zaman öldürdüğümüz filmlerden farksız. Oyuncu şuna iyi karar vermeli; bu filmin figüranı mısın yoksa yönetmeni mi?

Çıkışı bulmak salt adam eksiltmekten geçmemeli. Dishonored ya da Deus Ex Human Revolution’ın kalbimizde bir başka yer edinmesi de bu yüzdendi. Bu her iki oyunda aksiyonu seçmek en kolay en zevkli şeydi ama en iyi seçenek olduğunu söylemek zor.

Şunu da söylemende geçemeyeceğim; Battlefield 3 ya da Spec Ops: The Line’dan keyif almadım dersem Zeus popomda şimşek çakar. GTA serisinin cazibesine kapılmamak mümkün değil.

Ancak gizliliğin ve onun getirdiği stratejinin ağır bastığı, aynı oyunda aksiyonun enfes bir sos olarak kullanıldığı oyunları her zaman daha fazla seveceğim.

TUĞBEK

Öncelikle soruyu soran zat-ı muhterem'e sormak lazım. "Düz" ne kardeşim. Zaten belli ki sen gizlilik seviyorsun, diğerlerini silmişsin, düzlemişsin, geçmişsin. Sonra da "Kesinlikle Gizlilik!" diye atla. Peh peh çok şaşırdık =)

Bundan çook çok uzun yıllar önce, mesela ilk MGS çıktığında, ilk Thief oynadığımızda gizlilik harika birşeydi. Biz Duke Nukem'le büyümüş kuşağız. Geçtiğin yerden toz duman çıkmazsa prim vermezlerdi. Bir baktık böyle ince ince, sinsi sinsi, derinden bir aksiyon. Vay be dedik böylesi de mümkünmüş, böylesi de eğlenceliymiş. Ama sonra ne oldu, yer gök gizlilik oldu. Şu cümlenin gelişine bir dikkat et, "yer gök gizlilik oldu", yahu kavramın doğasına aykırı bu. Aynı bir ara bütün yarış oyunlarının drift'e bağlaması gibi, aksiyon oyunlarının at sürmeye sarması gibi, her oyunun RPG öğeleri bezemesi gibi... İlginç birşey yaptı biri ve tuttu mu? Aynı iş yapan çorbacının, dönercinin bütün sokağının aynısından dolması gibi, yer de gök de gizlilik oldu. Ne gölgeymiş ki o kardeşim oyun dünyasında sığmayan oyun karakteri kalmadı. Utanmasanız Tetris'i bile gizlilike boyayacaksınız, uzun çubuklar gölgelerden gölgelerden gelecek. Gizlilik niş bir türken, sinsi sinsiyken, değişik hissettiğinde güzel. Solid'le güzel, Sam'le güzel, Ezio ile güzel. Biz oyun dünyasına bir kenara pısıp kalmak için gelmedik. Verin kardeşim BFG'mi, ezilecek, üzerinden geçilecek çok düşman var.

ÖMER

Dakikalarca düşmanları gözlemişsin, görev bölgelerini kafanda çizmişsin, hedefinin yakınında bir yere sinmişsin, adamın arkasını dönmesini beklemişsin ve cart! İşte ben bunu seviyorum. O gerilim... O planları kurup sonra o planların işlediğini görmek... Ya da plan patladıysa sırf senin yetersiz analizinden ötürü patladığını bilmek....

Yani tamam Devil May Cry'larda God of War'larda höt höt adam kesmeyi ben de çok severim ama öteki taraftan aldığım tadın yeri bambaşka.

Belki de daha inandırıcı geldiği içindir. İçerde 8-10 adam var, neden dalıp herkesi indirmeye kassın ki bir insan? Ben olsam kafa yorar hepsini çaktırmadan, teker teker indirmeye kasardım şahsen. Can tatlı.

SERPİL

Ben düşmanın ortasına bodoslama dalıp sağlık sıfıra yaklaşınca da "yandım anam!" şeklinde izimi kaybettirene kadar kaçmayı seviyorum. Stealth sayılır mı?

POZAN

Gizlilik temalı oyunlarda 83498 tane strateji yapılabiliyor gibi bir mantık var sanırım. Ben hiç bir oyunda böyle bir şey görmedim. Oyunun sana düşündürüp planlattığı yoldan başka bir yol, açık dünya oyunları dışında yok. Gizlilik temalı oyunlar insanın beynini yıkayıp kararları kendin vermişsin gibi düşünmeni sağlıyor. Ama zaten başka bir yöntemin olmadığından aksiyon oyunlarından tek farkı yavaş ve görünmeden haraket etmen oluyor. Yoksa gideceğin yol ve amaç hep aynı.

O yüzden bana Splinter Cell, Dishonored v.b. gizlilik temalı oyunlar ile gelmeyin. Silahları çekip, koştura koştura görevi bitiremediğin bir gizlilik temalı oyun varsa onla gelin. Ne zaman biri GTA kadar geniş ama gizlilik temalı bir oyun yapar o zaman anca aksiyon oyunları ile kapışabilirler. Yoksa aynı amaca hizmet eden iki oyundan birini sıkılarak birini haldır huldur dalarak oynamak gibi iki seçeneğim varsa tabi ki eğlenmek adına ikinci seçeneği seçerim. Yani ben özünde iki türün birbirinden farkı olduğunu sanmıyorum. Gizlilik oyunlarında uygulanabilecek stratejik derinliğin olduğunu hele hiç sanmıyorum.

Yaşasın ateşli silahlar, patlayan arabalar, Yunan tanrıları, diğer dünyalar ve bitmeyen zombiler!

YORUMLAR
Parolamı Unuttum