XCOM 2: War of the Chosen - İnceleme

İrileşmiş ama onların hepsi kas.

 XCOM hakikaten de oynamadan anlaşılmıyor. Meseleyle alakasız biri karşıdan bakıp sırasıyla yürütülen ve ateş ettirilen birimler falan görüyor neticede, bu oyunlar neden her seferinde sürüsüyle “Yılın Stratejisi” ödülünü cebe indiriyor, oyuna girmeden anlamak pek mümkün değil. Sokakta yürürken “otobüs durağına kaç turn’de giderim” diye düşünmeye başladığınızda, elektrik direği gördüğünüzde “aha yüksek siper” diye sevindiğinizde, bir arada duran bir insan topluluğu gördüğünde “şimdi oraya bir acid bomb sallamak vardı” diye aklınızdan geçirdiğinizde anlayabilirsiniz ancak bu dediğimi (kurumumuz bu düşüncelerinizi yüksek sesle dile getirmemenizi önerir).

War of the Chosen, XCOM 2’nin aşırı kallavi genişleme paketi. Birçok genişleme paketinin aksine oyunu sondan değil içten genişletiyor. Yani aslında başı sonu aynı oyunun, devamına yeni şeyler eklenmiyor. Oyunun direkt kendisi genişliyor.

Zorlaşıyor da denebilir aslında. Yani bildiğimiz anlamdaki “daha güçlü düşmanlar geliyor” vs. şeklinde bir zorlaşma değil aslında kastım. Çok fazla element dâhil olmuş oyuna. Kimi işinizi zorlaştırıyor kimi kolaylaştırıyor. Ama genel olarak zorlaşmış oyun çünkü dikkat etmeniz, hesaba katmanız gereken çok daha fazla element var artık. Dikkatli bir oyuncuysanız XCOM 2’de zorlandığınızdan daha çok zorlanmayacaksınızdır War of the Chosen’da ancak işte kafa döndürebiliyor bazen detay seviyesi.

Her eklenen şeyi ansiklopedik bilgi gibi sıralamam mümkün değil tabii, yüzlerce şey ekleniyor veya değişiyor War of the Chosen’la. XCOM 2 tecrübesini en fazla değiştiren şeylerden gideyim o yüzden.

Mesela pakete adını veren Chosen’lar. Malum, XCOM 2’de dünya uzaylılar tarafından ele geçirilmiş durumda ve bu uzaylıların başında Elder denen tipler var. Chosen’lar bu Elder’ların en seçkin üç savaşçısı. Siz görev yapmaya çalışırken karşınıza çıkıp “Ya kardeş zaten kan ter içinde kalmışım bir de seninle mi uğraşacağım!?” nidaları attırabiliyorlar. Sıkı dövüşüyorlar. Her birinin kendi güçlü ve zayıf yönleri var ki zaman geçtikçe güçlü yönleri artabiliyor, ne bileyim yanına ekstradan birim çağırma yeteneği kazanabiliyor. Bir de zamanla sizin hakkınızda daha fazla bilgi ediniyorlar ve bu sayede gelirinizi falan azaltabiliyor, hatta direkt geminize saldırı düzenleyebiliyorlar. Çok çekeceksiniz, şimdiden söyleyeyim. Kalıcı olarak indirmek de mümkün Chosen’ları ama birkaç fırın Supply yemeniz gerek önce. 

Bir de bu Chosen’ların kattığı farklı bir şey daha var oyuna. XCOM 2’de uzaylılarla savaşıyoruz ama onlarla herhangi bir iletişimimiz yok gibi bir şey. Düşmanlarımız yüzü olmayan varlıklar yani. Chosen’larsa bayağı çenesi düşük arkadaşlar, sık sık sizinle bağlantı kurup laf sokuyorlar. Biraz komikler aslında, çünkü bütün yaptıkları gıcık gıcık artistlenmek. Ne bileyim, diyelim alıp telefonu sizi her gün arıyorum ve “okur var ya dingilsin sen, istesem çok pis döverim seni, evinden aldırırım, eniştem boks yapıyor yamultur” falan muhabbeti yapıyorum, Chosen’ların da yaptığı öyle bir şey ama olsun, karakteri olan bir düşmanla çarpıştığımız hissini verebilmeleri bakımından önemliler. Hem kabul edelim ki XCOM’un zaten kendine has, “sıradan bir kurgum var benim ve kendimi o kadar ciddiye alıyorum ki bu aslında ciddiye almadığım anlamına geliyor” şeklinde tuhaf bir kafası var ya, onunla uyumlu olmuşlar diyebilirim.

War of the Chosen’ın getirdiği bir diğer dünya değiştiren yenilik de yeni birim sınıfları elbette. Eskiden 5 olan birim sınıfı sayısı 8’e çıkmış durumda. Bu yeni eklenen 3 sınıf (Reaper, Templar ve Skirmisher) diğerlerinden bayağı bir farklı işliyor, başka oyunlardaki kahraman sınıfları gibi bile diyebilirsiniz. Reaper çok zor fark edilmesi sayesinde inanılmaz gözcülük yapabiliyor ve pusu kurabiliyor, Templar yakın dövüşte çok iyi ve düşman kestikçe güç biriktirip farklı yetenekler kazanıyor, Skirmisher’ın hareket kabiliyeti yüksek ve ciddi hasarlar verebiliyor. Göreve alabileceğiniz birim çeşidinin 5’ten 8’e çıkması inanılmaz bir taktik çeşitliliği demek takdir edersiniz ki. Ve tabii bu üç sınıfın da kullanması süper zevkli sınıflar olması da cabası.

Bir de bu üç sınıfın dâhil olduğu direniş fraksiyonları var. Avenger’ınıza kurabildiğiniz Resistance Ring odası sayesinde bu fraksiyonlar için görevler yapabiliyorsunuz. Daha doğrusu siz yapmıyorsunuz tam olarak, işte “300 Supply ve bir Sharpshooter veren şu görev için Major rütbesinde bir asker, bir de yanına bir asker daha, bir de yaralanmalarını istemiyorsan 25 Intel at, 5 günde kendi kendine tamamlansın” tadında şeyler. Bu tanımladığım kadar basit değil tabii her zaman işler, gönderdiğiniz birimlerin pusuya düşme ihtimali vs. olabiliyor örneğin. Ama daha da önemlisi bu fraksiyon görevlerini yaptıkça fraksiyonlarla aranız iyileşiyor ve Resistance Order seçebiliyorsunuz.

Bu Resistance Order dediğim her ay değiştirebildiğiniz bonus kartlar ve bazıları cidden çok güçlüler. Avatar Project’i ayda 1 düşüren, yeni bölgelerle kontak kurma süresini sıfıra indiren, birimlerinizin daha hızlı tecrübe kazanmasını sağlayan… Fraksiyonlarla aranızın iyi olmasını istersiniz yani kısacası.

Yeni düşman çeşitlerimiz de var tabii. Bunların en önemlisi de Lost’lar. Yani aslında zombiler. Lost’lara çok farklı yaklaşmak gerekiyor. Canları genelde çok fazla değil, siper falan da almıyorlar, direkt üstünüze koşuyorlar, vurduğunuzda ölürlerse de hiç hamle yapmamış gibi oluyorsunuz ayrıca. Kolaylar yani, ama ufak bir ayrıntı var, ÇOK FAZLALAR. Bildiğiniz XCOM’a zombi istilası havası katmışlar, çok eğlenceli geldi şahsen bana Lost kapışmaları. Hele bir de haritada Advent varsa ve Lost’ları bir şekilde onların üstüne salabildiyseniz (evet Lost’lar herkese saldırıyor) oturup şenliği izlemek kalıyor size. Üzüldüğüm nokta Lost’lara isim verememek oldu, Jocke, Sawyer, Jack falan yazardım ne güzel.

Dediğim gibi, çok fazla şey var ve hepsini tek tek sıralamam mümkün değil. Birkaç önemli şeye daha değineyim ama. Mesela ortamdaki kaynak dolu sandıkları çaldığınız veya kaçırılan biriminizi geri almaya çalıştığınız yeni görev tipleri çeşitliliği arttırmak babında çok anlamlılar. Yeraltı tünelleri ve yıkılmış şehirler gibi yeni savaş alanları da aynı şekilde. Infirmary diye yeni bir odamız var, yaralı birimler daha hızlı iyileşebiliyor. Birimler fobi de kazanabiliyor, mesela Chosen görünce panikleyebiliyor kimisi, bu tip fobileri de Infirmary’de iyileştirebiliyoruz. Ama asıl daha önemli yeni oda Training Center. Yetenek puanı sistemi var oyunda ve hani normalde 2 yetenekten birini seçerek rütbe atlatırdınız ya birimlere, artık biriken puanlar sayesinde almadıklarınızı da alabilir, hatta diğer sınıflardan da bir şeyler aşırabilirsiniz. Her şeyi yapabilen übersonik birimler mümkün yani. Ha bir de sabit görevlere girişip skorunuzu diğer oyuncularla karşılaştırabildiğiniz Challenge modu eklenmiş.

Yaklaşık 70 saatlik oyun süremde (ki o kadar sarıyor ki iki gün üst üste 15 saat civarı oynattı kendini mesela) canımı en çok sıkan nokta 3-4 kere karşılaştığım bug’lardı. Bir hamlemden sonra diğer hamleye geçemediğim, oyunun donduğu, önceki kayıtlı dosyadan devam ettiğim oldu. Beni çok mahvetmedi ama Ironman modunda oynasaydım bilgisayarı kırardım muhtemelen.

Bir de insan bazen çıkıp duran yan görevlere gıcık oluyor, ne bileyim “oyun boyunca 5 kere yan görev atlayabilme ve bir şey kaybetmeme” gibi bir sistem olsa çok yararlı olurdu bence. 1 gün sonra hem Supply taramam bitiyor, hem gerekli birimlerim iyileşiyor, yarın ana göreve gidiyorum, çok pis gaza gelmişim, hop bilmemnerde saçma bir olay. Gitmesen bir de onun derdiyle uğraşacaksın, insanın o gazının bölünmesi hoş bir duygu değil.

Bir ufak derdim de kazanılması imkânsız görevlerle karşılaşmak oldu. Haritanın ucuna bir makine, başına da 6 tane babayaro koymuşlar, babayarolar o makineye saldırıyor. Bana da bu göreve özel üç birim sınırı koymuş, demiş ki git makineyi kurtar. Oldu bebeğim. Ben o kadar tiple 3 kişiyle normal savaşsam zaten kazanma ihtimalim yok gibi bir şey, bir de bana değil makineye saldırıyorlar, 2 turn sonra kaybediyorum. Tamam zor oyun eyvallah da insan oynayacak bunu be Firaxis!

War of the Chosen’ı kimlere önereceğim biraz zor bir konu. XCOM 2’yi bitirmişseniz ve daha fazlasına açsanız pahalı mahalı demeyin, zaten girişin ama XCOM’a ilk kez gireceklere önerir miyim? Değişir. War of the Chosen en üst düzey XCOM tecrübesi, o kesin, ama öte yandan, dediğim gibi, oyunu çok komplike hale getiriyor. Daha önce XCOM 2 oynamış olmama rağmen War of the Chosen’a adapte olmam zaman aldı, ilk kez XCOM oynayacaksanız War of the Chosen detay seviyesiyle sizi soğutabilir. E ama soğutmayadabilir tabii. Bilemedim. XCOM 2 kendi başına da detaylı ve sağlam oyundur, isterseniz şimdilik War of the Chosen’a bulaşmayın. İsterseniz de bulaşın. Öf bilmiyorum, yeter alın şu mikrofonu önümden!

Artılar:

  • Her getirdiği yenilik anlamlı, her biri keyifli.
  • Chosen’lar hem savaşılan düşman olarak hem muhabbet olarak keyifliler.
  • Yeni birimler enfes.
  • Yeni görevler, yeni mekânlar, yeni odalar, yeni düşmanlar…
  • Genişleme paketi nasıl olur dersi veriyor.


Eksiler:

  • Birkaç bug.
  • Bazı görevler bildiğiniz imkânsız.
  • Taramaların çok bölünmesi sinir bozabiliyor.
NOT:8.8

SON KARAR: Yaşayabileceğiniz en üst düzey XCOM tecrübesi, hatta ve hatta yaşayabileceğiniz en üst düzey sıra tabanlı strateji tecrübelerinden biri.

Oyunu, Türk Telekom faturanıza 12 ay taksit ile, Playstore'dan satın alabilirsiniz.

YORUMLAR
Parolamı Unuttum