Metal Gear Solid: Master Collection Vol. 1 - İnceleme
Kept you waiting, huh?
Hazır serinin 35. yıl dönümü de gelip çatmışken şöyle baştan sona, tüm ana oyunlarıyla bir Metal Gear efsanesini baştan oynamak istiyorsanız doğru yerdesiniz. Metal Gear Solid: Master Collection, gerçekten de otantik ve nostaljik şekilde size seriyi tecrübe etme şansı veren yegane koleksiyon seti zira. Yani en azından potansiyel bir Vol. 2’nin çıkmasıyla öyle olacak. Şimdilik elimizde önce Vol. 1 var ve onun içinde de neler varmış, gelin birlikte bakalım.
35 yıl derken???
Ne yani, siz seriyi 1998’de çıkan Metal Gear Solid’le mi başladı sanıyordunuz? Olur mu hiç, ondan önce Metal Gear (1987) ve Metal Gear 2: Solid Snake (1990) var. Bu oyunlar çıktıkları tarihler de itibariyle serinin geri kalanından ciddi şekilde ayrılıyor tahmin edersiniz ki. Çok daha basit mekaniklere ve görselliğe sahipler. (Ne de olsa MSX2 ve NES döneminden bahsediyoruz) Ama bütün basitliğine rağmen Kojima etkisi hissediliyor yine de. Eldeki teknolojiye rağmen yine imkanları zorlayıp serinin geleceğinde bolca göreceğimiz bazı konseptleri ve hikâye örgülerini işlemiş daha o zamandan.
Master Collection’ın bir güzelliği bütün oyunların farklı versiyonlarını dahil etmiş olmaları. Oyunlara göre ayrılmış ana menülerde asıl oyuna geçmeden önce Kuzey Amerika, Avrupa ve Japonya gibi farklı versiyon seçenekleri göreceksiniz. Bunlar özünde büyük ölçüde aynı, öyle çok devasa değişiklikler içermiyorlar ama kimisi sansür, kimisi kültürel farklılıklar, kimisi o bölgeye oyunun sonradan çıkmış olmasından kaynaklı irili ufaklı bazı değişikliklere sahipler. Keşke hangi versiyonda ne değişiklik olduğu da seçimden önce yazsaymış, daha bilgilendirici olurmuş. Bu ana menülerdeki bir diğer bonus da oyunların senaryo kitabına buradan ulaşabiliyor olmanız. Oturup böyle diyalog diyalog kim ne demiş okuyabiliyorsunuz yani. Arkaya oyunun Soundtrack’inden müzik de açabiliyorsunuz hatta okurken atmosferik olsun diye.
Bonusları geçtim, FOXHOUND’u seçtim…
Hah, geldik mi asıl oyun kısmına. Bu noktada gerçekten güzel bir derleme yapmışlar. MGS 1 sekmesi altında ana oyun, Special Missions, VR Missions, Integral gibi çeşitli platformlara dağılmış bütün eklentiler bir arada ve hepsine rahatlıkla ulaşabiliyorsunuz. Bu noktada MGS1’in hoş bazı sürprizlerini sekteye uğratmamak adına “Manage Saved Data” altından hangi PS1 klasiklerinin kayıt dosyalarına sahip olduğunuzu da seçiyorsunuz (Aynı şekilde kontrolörü hangi kullanıcı portuna takılı olduğunuzu da dijital olarak değiştirebiliyorsunuz. O da lazım olacak, aklınızda olsun) İlk başta “Bu neyin Save’i ya?” dediysem de ekrandaki oyunların isimlerine dikkat edince jeton düşüverdi. Eğer ilk defa oynayacaksanız çok da takılmayın, ismi hoşunuza giden bir tanesini seçip geçin; bilenler zaten çoktan bunları neden seçtiğimizi anlamıştır.
Şimdi, her oyuna tabii ki ayrı ayrı koca bir inceleme yazmayacağım ama ilk iki MG ve MGS 3 dışında serinin her oyununu oynayıp bitirmiş biri olarak yıllar sonra Shadow Moses, Big Shell gibi mekanlara dönmenin ben de yarattığı hissiyatlara odaklanacağım.
MGS 1, ne yazık ki görsel olarak en kötü yaşlanan olmuş. Görsel olarak büyük ekranda nispeten fena gözükse de oynanış tahmin ettiğimden çok daha sıkı kalmış. Tabii modern oyunlarda alıştığımız ve 1998’de emrimize amade olmayan şeylerin yokluğu hissediliyor ama hele de giriş bölümünü defalarca ve defalarca oynayan benim anılarımı güzel depreştirdi. İlk bir 5-10 dakika “Bunu nasıl yapıyorduk ya?” dedikten bir yarım saat sonra yanımdaki Burcu’ya “Bak şimdi şuradaki köşede Ration saklıydı, USP’yi de şuradan alıcam şimdi. Bak bak bak!” diye birazdan neler olacağını anlatmaya başlamıştım. Görsellik yokuşunu tırmanabilirseniz sonrası yokuş aşağı güzel iniliyor yani.
La-Li-Lu-Le-Lo!
Ya size bir şey diyeyim mi? Bundan bir 20 sene önce de “MGS 2 zamanın ötesinde oyun ya” derdik ama hakikaten öyleymiş. MGS 1’le biraz artık dede kaslarımın hafızasını açtıktan sonra MGS 2 aktı gitti resmen. “Şöyle bir bakar izlenim edinirim” diye oturdum başına, bir baktım Tanker bölümü bitmiş; Big Shell’e doğru yollanıyorum. Bir yandan da tabii “Ulan Kojima… Ulan Kojima!” diyorum, çünkü hani 20 sene önce kandırdı adam resmen bizi. Şimdi bilerek oynayınca “Kim bilir bıyık altından ne biçim güldü bize bunları yaparken” diyor insan.
Neyse, MGS 2 bu açıdan koleksiyonda en keyifle ve en uzun oynadığım oldu herhalde. “Bak bak, ışıkları vurabiliyorsun” ve “Olga’yla dövüşürken şu tenteyi vurursan rüzgârda savruluyor heheh” şeklindeki yorumlarım muhtemelen Burcu’ya anlamsız gelmiştir bugün birçok oyunda olduğu için ama 2001 yılında bunlara hayret ettiğimizin anısı sanki çok anormalmiş gibi yine hayretlere sürükledi beni. Yine de Big Shell’de martı dışkısına basıp düşmeyi hiç özlememişim, onu da hatırlamış oldum.
You are pretty good…
Serinin gediklisi olarak hikâyesinin girdisini çıktısını, hatta oynanıştaki çeşitli püf noktalarını bilsem de itiraf ediyorum ki ilk defa MGS 3’ü oynamış bulundum bu paket sayesinde. (Çünkü benim hiç Playstation 2’m olmadı amca. Önceki oyunları da PC’de oynadım zaten) O yüzden benim için büyük ölçüde taze bir tecrübe oldu öncekilerin aksine. Ama yine serinin neden en sevilen oyunlarından birisi olduğunu da anladım. Bir noktada “Hadi bak, ambargo vakti gelip çatıyor; incelemeyi yazmak lazım” diyerek kendimi başından kopardım ama şimdi de oturup bu tecrübeyi de sonlandırsam mı diye Snake dürtmüyor değil hani…
Genel bir MGS koleksiyonu olarak baktığımızda aslında güzel bir toplama paket anlayacağınız MGS: Master Collection Vol. 1. Öte yandan bu klasikleri bazı platformlarda ilk defa, modern sistemlerde bir arada oynamak güzel olsa da Konami’nin bu koleksiyona minimum efor harcaması ve aslında dahasını yapabilecekken MGS HD Collection’ı azıcık süsleyerek sunuyor olması puanını biraz aşağı çekiyor. Yoksa dediğim gibi, aradan geçen onlarca seneye rağmen beklediğimden çok daha iyi ve oynanabilir duruyor serinin eski oyunları. PS3’ün 720p çözünürlüğünden 1080p’ye çekiştirilen görüntüler 2K ve 4K muhabbeti yaptığımız şu günlerde biraz tembelce kaçıyor doğrusu. Ama nasıl göründüğü umurumda değil, ben efsaneyi bütünüyle tecrübe etmeye bakarım diyorsanız o zaman bakmaya değer.
Başlıklar
Oyunlar güzel, MGS güzel, paket fena değil… Görsel olarak da azıcık makyajlasalarmış mükemmel olabilirmiş…
- Her oyunun farklı bölge versiyonlarının bulunması
- Oyunların her biri zamana meydan okuyor adeta
- Switch ve PC oyuncuları da serinin bazı oyunlarıyla ilk defa tanışıyor
- MGS HD Edition’ın üzerine çok büyük bir şey eklemiyor
- Fiyatı Konami’nin harcadığı efora göre biraz yüksek kalıyor