Monster Hunter Wilds - İnceleme

Sofranızdan pideyi, kılıcınızdan bileyi eksik etmeyin

“Yaşam, korkunçtur. O bizi yönetir, biz onu değil…” – Oscar Wilde

Proof of a Hero tema şarkısı benim için John Williams’ın bestelediği o muhteşem Star Wars veya Indiana Jones temaları kadar önemlidir. Bir yerlerde tesadüfen göz ucuyla Rathalos görsem, hatta basit bir cosplay dahi olsa bu duygulanırım. Cate Blanchett’in başrolünde oynadığı Tar filminde ana karakterin kaderi bir şekilde Monster Hunter’la bağlandığında hem gülümsemiş hem de biraz gözlerim dolmuştu. Bunları niye anlatıyorum peki? Hani dergidekiler artık illallah demiştir benim bu Monster Hunter aşkımdan ama işte yapacak bir şey yok. Yaklaşık yirmi yıldır zehri damardan alıyorum ve artık DNA’mda Monster Hunter’dan bir şeyler var ve yine zor bir dönemimde gelip kurtarıcım oluyor bu ihtişamlı eser. Bir kahramanın kanıtını sunuyor o her zaman kendini yenileyen güçlü duruşuyla. Ama aşkın da ötesinde şeyler var ki bu da benim eleştirel sorumluluğum size karşı değerli okuyucular, o yüzden merak etmeyin bu yazı komple övgülerle dolu olmayacak. Neyse o kardeşim. Aşk bugün gözlerimizi karartmayacak!

Yaban illere geldim sor bir halim nicedir

Bizim yazılarda adettendir oyunun önce bir hikâyesine, sonra oynanışına en sonunda teknik kısımlarına bakılır. Ben adeti bozmamakla birlikte bu sefer hikâye kısmını biraz daha irdeleme ve ciddiye alma ihtiyacı duyuyorum. Şöyle ki; önceki Monster Hunter oyunları genel olarak belli bir güçlü canavarın ekosistemi tehlikeye atması ve avcılar loncasının duruma müdahale edip bunu engellemesi üzerineydi şu ya da bu şekilde. Bu sefer de benzer bir durumdayız fakat çölde bulunan ve kimsenin yaşamadığı sanılan diyarlardan gelen bir çocuğun arayışı mevzumuzun duygusal pusulası oluyor Wilds’ın balta girmemiş -olduğu sanılan- dünyasında. Onunla dişlerinin kirine kadar özene bezene yarattığımız avcı karakterimizin arasında kurulan bağ ana odağı dev hayvanları eşşşşek sudan gelinceye kadar dövmek olan bir oyuna ilginç bir hava da katmış. Ve hepsinden öte seride ilk kez olarak öykünün gidişatı beni bir hayli içine çekerek duygusal bir sorumluluk da hissettirdi bu karakterlere karşı. Serinin kendi klişeleri olması bir yana doğa/insan çarpışması teması hep öykünün kalbinde yer alırdı ama bu sefer birazcık Jurassic Park’tan da kopya çekerek yaratılan ana çatışma çok daha güçlü ve insanlar olarak bizim yapabileceklerimizin etik sınırlarını sorgulamaya da itiyor bireysel olarak.

Bahsettiğim oğlan çocuğu vardı ya hani çölde bulduğumuz. Onun adı Nata, Monster Hunter World’le aksiyonun göbeğinde görmeye alıştığımız lonca idarecimizin(Handler) adı da Alma, destek avcımız sert hatun Olivia, Final Fantasy XV’teki seksi mekanik Sid’e rahmet okuturcasına Playboy sayfalarından fırlamış gibi duran demirci kızımızın adı da Gemma. Yani galiba Japonlarda böyle seksi sarışın ve elinden iş gelen bir hatun fantezisi var ama çözemedim tam. Neyse tüm bu enteresan kadınlardan kurulu ve isimleri a harfiyle biten kafilemiz -ki benim karakterim de her zaman olduğu gibi kadındı, 200 saat erkek poposu izleyecek değilim çünkü- yeri geldiğinde Nata’ya hem yol göstericilik hem de annelik yapıyorlar. Ve işin ilginç kısmı ana hikâye bittikten sonrasında olan olaylar da dahil Nata’nın karakter gelişimi ve evrildiği yönün işlenişi gerçekten çok iyi. Hani yan karakterler yüzeysel olsa da onun yaşadığı gelgitler, köyünü ararken bizim yanımızda görüp öğrendikleri ve bunlardan çıkardığı dersler 40 yaşındaki beni bile etkiledi.

Ha elbette birileri illa ki cringe bulabilir bu öyküyü ve umursamayabilir, eyvallah. Ama umursayıp takip edenler bizim doğayla olan ilişkimizdeki çarpıklığın bu denli açıkça yüzümüze vuruluşunda günümüzde içine savrulduğumuz hoyrat dünya düzenine dair paralellikler de bulacaklardır. Birileri kalkıp “drill, baby drill!” dediğinde veya başka birisi kalkıp yapay zekanın enerji ihtiyaçları için kapatılmış nükleer santralleri yeniden açmaya yeltendiğinde insanın doğayı nasıl erzak deposu olarak görüp ona gelebilecek zararı nasıl da umursamadığını görebilirsiniz çok net. Ama bu bozulan ekosistem de şehirlerinizin yarısını yakar, dağlarınızdaki karı eritip sizi sellerde boğar veya sismik tehlike çanlarını çalarak sizi yuvanızdan eder. Doğa intikamcı ya da kindar değildir, o sadece olmak, yaşamak ister. Tıpkı bu oyunun trajik baş canavarı Arkveld’in özgürce yaşamak istemesi gibi. O vahşidir ama bir zorba ya da tiran değil, gerçek tiranlık tahakkümle başlar oysa ki doğa özgürdür ve Monster Hunter Wilds tam da bu özgürlük arayışı için bizi yaban diyarlara götürüyor.

Yeni jenerasyon, yeni dünya

Oyun bahsettiğim gibi yepyeni alanlarda geçiyor ve bu alanların bu sefer üç farklı hali var. Katastrofik, normal ve bolluk diye adlandırabileceğim bu fazlar devri daim yaparak avlarda ve kaynak toplama kısımlarında bizim işimizi kolaylaştırıp zorlaştırabiliyorlar. Bu arada Wilds’ı yapan ekip World’ü de yapan ana ekip olduğundan ikisi arasında karşılaştırmalarım olacaktır bol bol. Ama bu yazıyı okuyan arkadaşlardan hayatında ilk kez Monster Hunter markasıyla tanışanlar varsa onlar hiç düşünmeden oyuna dalsınlar. Hatta oyunun çok kısaca canavar kesmek, kaynak toplamak ve bunlardan daha güçlü ekipman yapıp bu döngüye devam etmek üstüne olduğunu da söylersem bence yeterli bilgiyi almış olursunuz. Bu benim dergiye yazdığım sekizinci Monster Hunter oyunuymuş ek paketlerle beraber ki oynadığım serinin 11. oyunu, yani arada biraz nostalji yaparsam kusuruma bakmayın dostlar. Bir kere yeni alanlar World’e kıyasla biraz daha büyük ve genişler ama yine bölge bölge olarak ayrılmışlar. Yani yine tam bir açık dünya denemez bence. Oyuna ilk eleştirim de tam olarak bu bölgeler üstünden olacak. Abi oyuna başlıyoruz bitmek tükenmek bilmeyen bir kum fırtınası var. Hadi onu bir şekilde bertaraf ettik sonra gıpgri, sürekli yağmurlu bir ormana giriyoruz akabinde “tamam artık herhalde iç açıcı bir yere geliriz” diyorsun hop volkanik yeraltı ortamları her yer alev alev! Abi bir sal yaa bizi, vallahi içimiz karardı!

Tamam öykü bazında bunun gerekliliğini anlıyorum da oyunun görsel ferahlama ödüllendirmesinin taaa Endgame’de geliyor olması beni biraz darladı açıkçası. Örneğin World’de bunun dengesi çok daha iyiydi ve orada bugün bile adını kafadan söyleyebildiğim Coral Highlands ve Rotten Vale diye ağzı açık bırakıp hayal gücünün sınırlarını zorlayan iki yer vardı. Buna karşılık Wilds’ın dördüncü büyük alanının da buzlu ve çok da parlamayan bir bölge olması canımı daha da sıktı. Grafikler her ne kadar genelde göze hoş gelse de özellikle PS5’te performansı artırmak için çamur gibi kaplamalar kullanılmış ki World’de bu genel kalite daha bir yüksekti. Ara sahnelerde harika duran ışıklandırmaların oyun içine geçince yer yer bayağı kötüleşmesi ve saçmalayan kontrast değerleri de görsel kısımdaki diğer dertlenmelerim. Acaba diyorum Capcom şu RE Engine’i her oyununa dayamaya çalışmasa mı? Bu motor her ne kadar Resident Evil ve DMC gibi çizgisel oyunlarda harika işler çıkartsa da Dragon’s Dogma 2 ve Monster Hunter gibi geniş dünyalı oyunlarda ciddi sıkıntılarla karşılaşıyor gibi. Bu ne kadar gerçektir bilmiyorum ama teorim doğru geliyor bana. Yani evet canavarların görselliği, animasyonlar, zırhlarımız, silahlar falan gayet hoşlar ama World’deki o hayranlık yaratan etkinin bir benzeri bende oluşmadı ne yazık ki. Hoş, bu neslin sorunlu bir nesil olduğunu ve görsel zıplamanın da çok öyle aman aman olmadığı düşünülürse bu durum normal de karşılanabilir. Elbette ortamın canlılığı harikulade, örneğin ormanda boş boş gezinirken bir böceğin et yiyen bir bitkiye yem oluşunu görmek Capcom’un detaylara ne kadar özendiğini ve her alanın ekosistemi için kafa yorduğunu belli ediyor bana. Ama işte biraz daha hayal gücü bekliyor insan Monster Hunter’dan, gerçekçi bir çölde susuzluk deneyimi ya da boğucu yağmur ormanları değil. Tabii bu işin abartısı yoksa emin olun her şey oyuncunun işini kolaylaştırmak için tasarlanmış oyunda. Bunu şöyle biraz gerilere giderek örnekleyeyim.

Benim oynadığım ilk Monster Hunter oyunu PSP’deki Freedom Unite idi ki oyunun Japonya’da fenomen olmasına vesile olan 500 saati aşkın oyun süresine sahip zamanının en geniş çaplı oyunlarından birisidir. İşte o oyunda dağdan taştan kaynak toplayıp ilk adamakıllı zırhı yapıp oyunun en zayıf canavarına – bu oyunda da karşımıza çıkan Yian Kut-Ku- göreve gidip kesmek toplamda 2 saat kadar sürüyordu. Wilds ise ilk sinematikler biter bitmez bizi aksiyonun göbeğine atıp ilk canavarımızı ilk 15-20 dk içinde kestiriyor. Yetmiyor önceleri dakikalarca uğraştığımız eşya düzenleme işini World’den gelen mekanikleri iyice rafine de ederek yaklaşık 3-4 saniyeye indiriyor. Bunlar elbette aksiyondan kopmak istemeyen oyuncu için çok pratik, güzel hareketler.

Ama şu da var ki başlangıçta verilen zırhla rahat rahat 3-4 avı geçmek hatta bir-iki silah yaparak hikâye modunun hatırı sayılır bir kısmını geçmek hiç  Monster Hunterlık işler de değil. Zaten burada ava gitmek öyle hızlandırılmış ki artık handlerdan görev almaya bile gerek yok, boş boş gezinirken canavarı biraz dövmeye başladığınızda bile görevler kendiliğinden oluşabiliyor artık. Bir de Seikret ismindeki bineklerimiz var oyunda. Bu arkadaşlar artık nasıl bir burna sahipse hedefteki hayvanın izini neredeyse 1 kilometreden alıp tek tuşla ona doğru koşturmaya başlıyorlar. Bu yönleriyle Rise’daki Palamute bineklerini anımsatsalar da onlar bu kadar otomatiğe bağlanmıyordu ve World’den hatırladığımız canavarın kalıntılarından iz sürme mekaniği de çooook sonraları sınırlı bir şekilde masaya meze şeklinde olaya dahil edilmiş.

Burada dikkatinizi çekmek istediğim konu her şey bu kadar streamline edilmiş ve malzeme toplama bile koştururken hayvan üstünden yapılabiliyorken avcılığın hazırlık kısmı nerede kaldı sorusu aslında. Hani tamam endgame kısmında biraz daha zırhlara ve yeteneklere kafa yoruyoruz yormasına ama benim sündüre sündüre geniş geniş oynadığım haliyle bir Monster Hunter oyunu 55 saatte paket edilemez yahu. Ki 45. saatte zaten endgame’in de son hayvanını kesmiştim, sonraki 10 saat biraz multiye bakayım zırh mırh yapayım şeklinde geçti. Abi bu kadar kolaylaştırma da fazla ama yani Capcom, bari biz eski oyuncular için biraz zor görevler falan koyulsaydı. Tüm oyun boyunca sadece bir görevim fail olurken toplamda da 5 kez öldüm. Eskiden nefes aldırmayan canavarlar kum torbasına döndü oyun sonunda, hani Monster Hunter’ın amacı biraz da zorlana zorlana engelleri aşmaktır, böyle button mashleyip geçebildiğim bir Arcade Hunter olmak değil.  

Canavarların ızdırabı

Şimdiye kadar anlattıklarımdan oyunun beğenmediğim gibi bir algı oluşmuş olabilir ama öyle değil. Sadece eskiden aldığım tadın biraz şekerlenmiş olması canımı sıktı diyeyim. Yoksa yeni eklenen Focus Mode ve onunla gelen yara açma mekaniği gayet zevkli. Ama bunun da şöyle bir yan etkisi olmuş. Silahlarımız geliştikçe yara açmak da kolaylaşıyor, hatta hayvanları daha da kolay yaralamak için Flayer diye yeni bir yetenek de eklenmiş oyuna. Bu yetenek ve eskiden gelme Weakness Exploit yeteneğini harmanlarsanız düşmanların yaraları daha da hızlı açılıyor ve zayıf nokta hasarınız da güçlendiğinden ayı gibi hasar vermeye başlıyorsunuz üst üste. Focus Strike diye özel bir saldırımız da mevcut artık. Bu saldırı sonrası hayvandan hem değerli bir parça kazanıyor hem de yere devirip daha da vurabiliyoruz. Tabii bu bayağı hile yani bence, düşür düşür vur hayvan zaten bitap düşüyor kısa süre sonra. Hele hele multide hiç yerden kalkamayan canavarlar gördüm, toplu eziyet resmen. Bu gibi durumlar bazı dövüşlerin (özellikle de düşük ve orta seviye canavarların) hemen hiçbir tehdit unsuru oluşturamamasına sebep oluyor.

Misal bizim Pembe ve midesi mütemadiyen bozuk maymunumuz Congalala’yı ele alalım, yahu bu hayvan bana kök söktürüyordu eski oyunlarda onu şimdi bu acınası kum torbası halinde görmek bir tık üzmedi desem yalan olur. E hal böyle olunca elimizde bizi zorlayan 5-6 adet dövüş kalıyor, onları da sürekli dön dolaş yapmak bence sıkıcı bir süre sonra çünkü daha alt hayvanları kesip ekipman yapmama gerek yok. Hani Capcom oyunu kolaylaştırayım veya daha geniş kitlelere yayayım derken kantarın topuzu fazla kaçmış ve oyunun gelişme dengesi bozulmuş gibi geldi bana büyük oranda. Oyunu sindiremiyoruz, dayak yiyip güçlü ekipman yapmak için kasma ihtiyacı duymuyoruz. Tamam hadi ben tecrübeliyim, akışı biliyorum ve oyunu artık ezberledim diyelim ama bir oyununu kolaylığını zorluğunu da ayırt edebilirim ki bizim durumumuzda yer yer güçleşmesi gereken oyunun asla o beklenen zorlu hissi veremediğinde de anlarım.    

Abi bu kılıç çok mu güçlü olmuş ne?

Bir diğer derdim de demircide ekstra bir seçenekle dövebildiğimiz Artian silahlarıyla ilgili. Bazı özel yaratıkları dövüp toparladığımız normalden farklı materyallerle dövülüp yine farklı madenlerle geliştirdiğimiz bu antik silahlar oyunun dengelerinin resmen içine ediyor. Bakın daha hikâyeyi yenice bitirip -ki onu da toplamda üç farklı silah döverek bitirdim- oyun sonu içeriğine geçmişim, bekliyorum ki zorlanacağım. Bu oyunda Sword and Shield silahını oldukça kullanışlı bulduğumdan Artian materyalleriyle bir tane döveyim dedim, oyun zaten beleşe upgrade materyali de vermiş fulledim geliştirmesini de. Abiii öyle bir şey çıktı ki ortaya yani oyunun en güçlü hayvanının en güçlü silahı ancak biraz daha iyidir bundan. Nasıl kesiyorum, kılıçtan geçiriyorum resmen hayvanları. Yok materyalmiş maden toplamakmış, yeni silah yapmakmış, hiç gerek yok. Sıkılana kadar bu silahla doğa katliamı yaptıktan sonra dedim “biraz da diğer silahlara bakınayım” ama o ana kadar cidden başka bir silaha falan ihtiyacım olmadı. Bu da oyun zevkimi baltaladı maalesef.

Çünkü Monster Hunter’ın doğal akışı bir canavarı geçilmesi gereken ciddi bir engel olarak sunup ilk seferinde oyuncuyu şaşırtıp dumura uğratıp eve gidip hırsla yeni ekipman yapıp yaratığı bu sefer alt etmenin tatmininden gelir. Örneğin MH World incelememde full Odagaron zırhını yapmam üç saat sürdü demişim. Bu yeni oyunda öyle bir zırh seti ihtiyacım zaten hiç olmadı, arada derede gözüme hoş gelen veya ilginç bir yeteneği olan zırhları yapıp çingen çadırı gibi gezdim oyun boyunca. Yani bu zorluk konusunda çok mızmızlandım farkındayım ama Monster Hunter’ı Monster Hunter yapan ana öz biraz kurban edilmiş gibi geldi bana Wilds’da. OP silahlar, tek tuşla yaratığa koşan binekler, malzeme toplama işinin minimuma indirgenmesi, kedilerin rolünün sadece savaşlarda olması ve 3 parça ekipman haricinde onları hiç özelleştiremememiz, dekore edebileceğimiz evin gitmesi, eski oyunlardaki eğlenceli mini oyunların uçması, Powertalon ve Armortalon eşyalarının gitmesi, çoğu eşyanın gereksizleşmesi (bir kez bile Power Pill veya Demondrug kullanma gereği duymadım örneğin), eskiden olan tarlamızın falan komple yok olması gibi tonla şeyin oyundan kaldırılması can sıkıcı. Çünkü Monster Hunter dövüş oyunu gibi sadece sıradaki rakibi seçip daldığımız bir oyun değil(di). Tamam, bazı şeylerin hızlanması elbette güzel ama bu kadar fazla detayın oyundan kırpılmasına da gerek yoktu be Capcom! Yoksa oyunun 14 silahı da şahane ve rafine kullanıma sahipler, aksiyon desen on numara, ara sahneler desen epik, yemek yeme animasyonları iştah açıcı. Ama tüm bu büyük büyük şeyler küçük yan işlerle dengesini bulup oyuna ruhunu veriyordu, elbette yine haritada kaynak toplamaya çıkabiliyoruz hatta hayvan kesmekten bunalıp biraz sakin sakin toplayıcılık yapınca haritaların detayları ve gizlerini keşfetmek bir hayli eğlenceli de geldi. Ama işte o topladıklarımla yapabileceklerim kısıtlanmış olduğu için her haritayı bir iki kere turlamak yetti de arttı bile. Yahu bilek güreşimiz vardı bir de diğer oyuncularla etkileşime geçebildiğimiz, onu niye kaldırdınız abi?  

Avcılıkta fast forward dönemi

Ben baş yapımcı Ryozo Tsujimoto (ki kendisi Capcom’un kurucusu Kenzo Tsujimoto’nun oğlu olur) ve ekibinin bu oyunda yapmak istediklerini anlıyor ve takdir ediyor olsam da MH World’ün 28 milyonluk devasa satış başarısının Wilds’ın geliştirilmesinde doğal olarak etkili olduğunu düşünüyorum. Kendi başına Wilds eli yüzü düzgün aksiyon bombası bir yapım ve seriye ilk kez girecekler için biçilmiş kaftan olduğu da kesin. Veya sadece World’ü oynayıp buraya gelenler de ortamdan mutlu ayrılırlar ama oyunun hardcore kitlesi başlarda eğlenecek olsa da fazla geçmeden oyundan şikayetleri olduğunu hissedeceklerdir diye düşünüyorum. Anlattım o kadar işte, oyundan tonla içerik eksilmiş, arcade hunter’a dönmüşüz ve dengeler sarsılmış. AMA! Şu da var ki her Monster Hunter çok daha zorlu canavarların olduğu devasa ek paketlerle gelir ve Wilds da bunun istisnası olmayacaktır. Zamanla bazı patchlerle denge sorunlarının çözülmesi kolay, mevsimlik updateler ve ek paketle de yeni yeni bir sürü içerik eklenecektir oyuna. Dolayısıyla şimdilik enseyi karartmıyorum zira elde oynaması cidden çok zevkli bir oyun da var, içeriği ve zorluğu az sadece. Bu oyun yine çok satacaktır ama bir World başarısını da göremeyiz çünkü metacritic puanı 80-87 arası bir şey olacaktır. Ama zamanla gerçek gücünü bulacak çok sağlam bir materyal de var elimizde onu belirteyim şimdiden. Son olarak her zamanki gibi avlar arasında mola verip yemek yemeyi unutmayın. Bereketli avlaaaar! :)

Ava giderken avlanmayın

- Bir ava çıkmadan evvel yemek yemek hem canınızı ve staminanızı normalden yüksek seviyeye getirir hem de malzemelere göre çeşitli bonuslar kazanırsınız ki yemek animasyonlarını izlemek de cabası.
- Seikret bu oyunun gizli kahramanı bana kalırsa. Yere düştüğünüzde kalkmaya çalışmak yerine hayvanı çağırdığınızda sizi sırtına alıyor ve tehlikeden uzaklaştırıyor. Bunun iyi yanı sizi yerden alırken canavar saldırsa dâhi dokunulmaz oluyorsunuz kısa bir süreliğine.
- Çoğunluğu endgame kısmında açılan yan görevleri yaparsanız Palico’nuzun(kediniz) daha güçlü hareketlerini açabiliyorsunuz.
- Oyundaki silahların her birinin hareketleri çeşitli stance ya da defans hareketleriyle cancellanabiliyor. Bu da size daha az boşa silah sallama olarak geri dönüyor.
- Oyunun ileri aşamalarında haritadaki iki farklı yaratığı kombolayarak çok daha iyi ödülleri olan Survey görevleri yaratabiliyorsunuz. Görevi başarırsanız ödüller yağıyor resmen.
- Canavarın leşinden item toplarken ihtiyacınız olan parçaya yakın yerden carve yaparsanız o parçanın çıkma şansı daha yüksek. Örneğin elinden alırsanız pençe kafaya yakın bir yeri lootlarsanız head veya nadir gem eşyalarının çıkabilmesi gibi.
- Partbreaker canavarların parçalarını daha kolay kırmanızı sağlayan bir yetenek, artık kırılan parçalar otomatikman toplandığından bu yeteneğe yatırım yapmak çok daha mantıklı olmuş.
- Her yerleşim yerinde sizin adınıza malzeme toplayan yan karakterler var, bir noktada Nata bunları topluca görebileceğiniz bir görev ediniyor. Arada bir onu ziyaret ederek havadan gelen materyallerinizi almayı unutmayın.
- Dövüşte çok dara düşerseniz en yakın kampa ışınlanın haritayı açarak, arkanızdan canavar gelse dahi kaçabiliyorsunuz. Belki de yanlış silahla dövüşüyorsunuzdur.
- Eşya loadout’unuzu çadırdan kolayca yükleyip savaşa hızlıca hazırlanabilirsiniz, yeni görev alma işini de çadırdan halledebiliyorsunuz. İlla ki Alma’dan görev ‘alma’nıza gerek yok.
- Artık bir Gathering Hub alanı olmadığı için herkes kampta toplanıyor bu da bazen görsel bir kalabalığa yol açıyor, bunu önlemek için şahsi lobi kurmak bir seçenek.
- Özellikle kalkanlı silahlarda Guard Up ve Defender yeteneklerini silahınızın slotlarından eksik etmeyin, hayat kurtarıyorlar.

SON KARAR

Canavar avcılığına kaldığımız yerden devam etmek gibisi tabii ki yok ve aksiyon bazında her şey yerli yerinde. Ama düşük zorluk ve akılda kalıcı düşmanların eksikliği Wilds’ı  World’de yükselen çıtanın birazcık altında bırakmış -şimdilik-.

Monster Hunter Wilds
Çok İyi
8.5
Artılar
  • Hikâye sunumu ve akışı oldukça iyi
  • Yeni mekanları keşfetmek keyifli
  • Hava değişimi oyunun ruhuna çok şey katmış
  • Focus Mode ve yara açma mekaniği eğlenceli
  • Elden geçen silahlar hiç olmadığı kadar iyi hissettiriyor
  • Hemen her şeyin hızlandırılması oyunun temposunu diri tutuyor
  • Dövüş esnasında silah değiştirebilmek hayat kurtarıcı
  • Şahane müzikler
  • Animasyonlar hiç olmadığı kadar akıcı ve seyri keyifli
  • Seriye ilk kez girecekler için harika
  • Ara sinematikler oldukça özenli


Eksiler
  • Genel olarak çok kolay olması
  • Nerede benim Elder Dragonlarım?
  • Yalnız bunun kedisi az olmuş
  • E bunun farklı canavarı da biraz az
  • Gathering Hub uçmuş
  • Eşyalar büyük oranda işlevsiz
  • Akılda kalıcı çok az yeni yaratık ve dövüş var
  • Çamur gibi kaplamalar keşke bu kadar göze batmasaydı
  • İşin kaynak toplama kısmı biraz önemsiz kalmış
  • Yeni mekanlar MH World’ün hayranlık uyandıran havasından uzak
  • Kimi canavarlar resmen kum torbası işlevi görüyor
  • Artian silahları aşırı güçlü ve diğer hayvanların silahlarını yapmayı anlamsız kılıyor
  • Endgame içeriği -şimdilik- çok kısıtlı


YORUMLAR
Parolamı Unuttum