Ay em dı hileci
Devamını okuÇocukken sahip olduğum Famiclone’un hafızasında Ninja-kun isimli bir oyun vardı. Genelde pek tutulmasa da ben çok severdim o oyunu. Japon müzikleri, feodal Japonya havası falan çok hoşuma giderdi, bana Japon kültürünü sevdiren oyunlardandı diyebilirim. Zaman ilerleyip internet mucizesi hayatlarımıza girince Ninja-kun’un aslında Jajamaru isimli ve Japonya’da hayli popüler bir serinin oyunu olduğunu öğrendim. Hala da devam eden, filmleri hatta müzikali olan bir seriden bahsediyorum.
90’ların sonuna kadar Japon teması ve kültürü ağır basan çoğu oyun Batıya lokalize edilmezdi sevilmez düşüncesiyle. Jajamaru serisinin çoğu oyunu da bu düşünceye kurban olmuş durumda maalesef. Neyse ki serinin çoğu oyunu aksiyon oyunu olduğu için pek dil engeli yok. Serinin iki RPG oyununu ise bu kapsamın dışında tutuyorum ki The Lost RPGs paketi de bu sorunu neredeyse 30 sene sonra ortadan kaldırmak için güneş gibi doğuyor hayatımıza (gereğinden fazla heyecanlanmış olabilirim).
The Lost RPGs paketi serinin sadece Japonya’ya çıkmış olan iki RPG oyunu Ninja Skill Book ve The Legend of the Golden Castle oyunlarını içeriyor. Üstelik tamamen İngilizce olarak! Bu oyunlardan ilki olan Ninja Skill Book, Famicom döneminde çokça rastladığımız bir Dragon Quest klonu. Dünya haritası, şehirler, savaş sistemi, hatta savaş ekranı olarak bile karbon kopya diyebilirim yani. Sahip olduğu tek özgün içerik ise oyun içerisinde öğrendiğimiz ninja tekniklerini uygulayabildiğimiz Jutsu sistemi ki onun da Magic sisteminden pek bir farkı yok aslında.
4 bölümden oluşan oyunda ilk 3 bölümü istediğimiz sıra ile oynayıp ardından da final bölümünü oynuyoruz. Bu şekilde oyun süresi de neredeyse 40 saati buluyor ki Famicom dönemi için muazzam bir süre bu. Lakin oyun günümüz standartları için biraz eskimiş durumda. Ekibimizin sadece iki kişiden oluşması (Jajamaru ve Prenses Sakura) ve savaşların tek bir düşmanı karşı yapılması (ki bunu bitirdiğim yüzden fazla J-RPG içinde sadece ilk Dragon Quest’te görmüştüm) oyunu hantal ve nispeten sıkıcı hale getiriyor. Türün “Ne olsa oynarım abi” seviyesindeki hardcore meraklıları haricindeki oyuncuları 40 saat başında tutabilecek bir oyun değil yani, serinin hayranı olarak beni bile bunalttı diyebilirim. Bu oyunun aslında yıllar önce Taro’s Quest adı altında Batıya çıkartılması planlanmıştı ki büyük ihtimalle benim bahsettiğim sebeplerden ötürü iptal edildi. Hatta internette iki bölümü İngilizce’ye çevrilmiş prototip rom’unu bile bulabilirsiniz.
Paketteki diğer oyun ise Legend of Zelda klonu olan The Legend of the Golden Castle. Oynanış olarak Zelda’dan tek büyük farkı ise Zelda’da dünya ve zindanlar bütünleşik tek bir harita iken Jajamaru’da şehirlere ve zindanlara Dragon Quest’teki dünya haritasına benzer bir arayüz üzerinden giriş yapıyor olmamız. Oyun dışarıdan bakıldığında nispeten açık bir dünya sunuyor gibi gözükse de bu keşif duygusu henüz gitmemeniz gereken bir zindanın küçük bir kısmını görüp, sonra da terk etmek zorunda kalmaktan ibaret sadece. Zaten zindanlar Zelda’daki kadar komplike ve detaylı da değil. Gene Zelda’daki farklı silahlara benzer şekilde de shuriken gibi ikincil silahlar kullanabiliyor, öğrendiğimiz Jutsu tekniklerini de uygulayabiliyoruz. The Legend of the Golden Castle genel olarak Ninja Skill Book’tan daha oynanabilir bir oyun fakat vasat olmaktan öteye gidemediğini de belirtmek gerek.
Unutmadan Jajamaru serisinin bir RPG oyunu daha var aslında. Gene bir Zelda klonu olan ve hatta Batıya da lokalize edilen Gameboy oyunu Taro’s Quest. Fakat o oyun nedense bu pakette yer almıyor. Halbuki pakette yer alan iki oyundan da daha başarılı bir oyundu. Büyük ihtimalle Batıya da çıktığı için yayın hakları başka bir firmadadır diye düşünüyorum. Neyse sağlık olsun diyelim.
Paketin içerdiği ekstralara gelecek olursak da artık standart olarak gelen ekran filtreleri, istediğiniz an kayıt alma, geri sarabilme özelliği gibi artık ezbere sayabileceğimiz şeyler. Bunun yanı sıra her iki oyuna da daha hızlı level atlama, düşmanlardan daha çok para düşmesi, Jutsu’ları oyunun başında öğrenmek gibi özel geliştirme seçenekleri konulmuş ki bunlar ilk bakışta hile gibi görünse de artık hayli eskimiş bu oyunları daha keyifli hale getirebilmek için ideal bence. Shuriken satın alacağım diye aynı yaratıkları 10 kez değil de 5 kez kesmenin adil olmayan hiçbir yanı yok bana kalırsa. Zira retro oyunların zorluk anlayışı ile modern oyunların zorluk anlayışı arasındaki farktan kaynaklı, artık değişmiş (daha doğrusu değişmek zorunda kalmış) bir norm bu.
Şunu açık bir dille belirtmek gerekir ki her iki oyun da benim gibi serinin hayranları yada türün delileri haricindekileri pek de hitap etmeyecek oyunlar, hele ki türün daha başarılı oyunlarını daha önce oynadıysanız (ki büyük ihtimalle de oynamışsınızdır). Kesinlikle kötü oyunlar değiller fakat özgün bir içerek sunmuyorlar ve günümüz standartları için biraz hantal sayılırlar. Lakin sadece Japonya’ya çıkmış ve içinde yüzlerce sayfa metin barındıran bu oyunları İngilizceye çevirip modern Batılı oyunculara da ulaştırabilmek gerçekten ayakta alkışlanması gereken bir iş. O yüzden oyunları beğenin ya da beğenmeyin, bu takdire şayan iş için United Games’i can-ı gönülden tebrik ediyorum. Darısı Japon topraklarına hapsolmuş nice oyunlara…
Başlıklar
Oyunların İngilizceye çevrilmesi retro perspektiften alkışlanacak bir iş olsa da oyunlar artık günümüz oyuncuları için biraz eskimiş.
- Yüzlerce sayfa metin içeren her iki oyunun da İngilizce’ye çevrilmiş olması
- Geliştirmeleri kullanmak oyunlardan alacağınız zevki arttırıyor
- Müzikler ve çizimler başarılı
- Oyunların mekanikleri günümüz standartları için biraz eskimiş
- Oyunlar özgün değil, vasat klonlar sadece
- Taro’s Quest (GB) neden yok?